Sevgili Ali Haydar Koç, Dağkapı (1925) Buğday Pazarı(1937nın Hatırlattıkları başlıklı bir makale yazmış. 25 ve 38 isyanlarında öldürüldükten sonra, cesetleri günümüze kadar gizlenen Şeyh Sait, Seyit Rıza ve diğer Kürt liderleri ile ilgili yazdığı bu enfes yazı için, öncelikle, Ali Haydar'ın ellerine, beynine sağlık. Yazılarını zevkle okuyorum.
Bu yazısıyla beni çocukluk anılarına götürdüğü içinde ayrıca teşekkür ediyorum.
Küçüktüm, annem bir gün elimden tutup, Dağkapı semtine götürmüştü.
Dağkapı, o zamanlar Diyarbakır'ın merkezi sayılırdı.
Burası, şehri boydan boya kaplayan surların, dört ana kapısından birisiydi.
Dağkapı, beş ayrı yolun gelip buluştuğu geniş bir meydandı.
Bu meydanın bir tarafında, Atatürk heykeli, (Mustafa Kemal'in heykeli, Şeyh Sait ve arkadaşlarının asıldığı tarafa bakardı. Sonsuza kadar onları izlemek için oraya dikilmişti sanki.) karşısında Yenişehir sineması, sinemanın yanında orduevi, orduevinin karşısında Gökdelen oteli ( Sonra bu otel ordunun oldu.) Otelin yan caddesinde Dilan sineması, sinemanın karşısında çay bahçeleri vardı. Yenişehir sinemasının sağ yanında şehir hatlarında çalışan minibüsler dururdu. Minibüslerin önünden aşağıya doğru inen cadde, Fiskayası ile buluşur oradan dicle nehrine inilirdi.
mezarın olduğu yer
Yenişehir sinemasıyla, Orduevinin istinat duvarları arasında, kimselerin kullanmadığı boş bir arazi bulunurdu. Bu boşluk sinema ile Orduevi arasında tarafsız bir saha gibiydi. Hiç bir şey için kullanılmaz, girilmez, çıkılmazdı. Oranın hüzünlü, garip ve kasvetli bir havası vardı.
Annemle ben o boş arazinin karşısında durmuştuk.
Bak dedi annem ve anlatmaya başladı.
“ Oğlum şeyh Sait efendi, Şeyh Şerif efendi ve diğer Kürt büyükleri burada asıldılar. Öldürüldüler“
“ Karşıya bak görüyormusun.“ İşaret ettiği yer Yenişehir sineması ve Orduevinin olduğu taraftı. “Gördüm“ dedim.
“Oraya iyi bak dedi. Dedelerimizin cesetlerini oraya çukurlara gömdüler. Unutma oğlum, onlar bizim ecdatlarımızdır, bizim için öldüler.“
Şeyh Sait efendi'yi astıkları ip üç kez kırıldı
“Şeyh Sait efendiyi asamaz, öldüremezlerdi. Şeyh Sait efendi'yi astıkları ip üç kez kırıldı. Efendi, üç kez yerden toprak alıp rüzgarlara atmak istedi, üçünde de vazgeçti. Eğer o toprağı havaya savursaydı, tüm Diyarbakır yerle bir olacak ve her canlı ölecekti. Şeyh Sait efendi; zalimlerin yanında, milletimde ölür, evleri yerle bir olur diyerek elinde ki toprağı yere bıraktı. Ancak bundan sonradır ki, onu asabildiler.“
“Unutma oğlum, onlar senin dedelerindir. Acımasızca katlettiler. Onlar için dua et. Gün olur devran döner, Allah mazlumların hakkını zalimlerin yanına bırakmaz.“
Annem sözlerini bitirmiş o yöne doğru sessizce dua ediyordu. Duasını ederken, yanaklarından aşağıya yaşlar süzülüyordu.
Şaşkın çocukluğumla anlamaya çalışıyordum. Anladığım tek şey dedelerim olduğu söylenen kişiler, zülme uğratılmış ve öldürülmüşlerdi. İçim üzüntüyle dolmuş bende ağlamaya başlamıştım.
Korku dolu gözlerle o boşluğa bakıyor, orada yatan ölüler bize bakıyorlarmış gibi ürperiyordum.
Hem merhametsizce öldürülmüş yakınlarıma üzülüyor, hem korkuyordum.
Anlamıyordum ama, annem ağladığı için bende ağlıyordum...
Sonra...........
Annem onların öykülerini anlatırdı.
İsyanlarını, kahramanlıklarını ve acı sonlarını.
Anlatırken, yaşarmış gibi anlatır, bizi isyana götürür, isyanın bir parçasına dönderirdi.
Kahramanca direnenlerle gururlanır, teslim olana kızar, ihanet edene nefretle bakardık.
Şeyh Sait efendi kar beyazı sakalları, nur yüzü ve milleti için kendini feda eden yüceliğiyle kahramanı olurdu çocuksu düşlerimizin.
Annemin öyküyü bitiren sözleri genellikle
“Oğlum, düşman bize bir şey yapamaz ama Kürd Kürde düşmandır.Kürd Kürdün xayinidır. Böyle olduğu sürece bizim kaderimiz hep böyle kalacaktır. Ne yazık bize ki; bu bizim kaderimizdir ve korkarım ki hiç değişmeyecektir.“ Olurdu.
Annem isyanda iki yaşındaymış. Ona Kürt kahramanlarının öyküsünü, anne ve babası anlatmış. O bizlere anlattı. Ben çocuklarıma anlatacağım.
Bu öykü bitmez. Ta ki, Dağkapıya Şeyh Sait Efendi ve diğer Kürt kahramanlarının mozoleleri yapılana, heykelleri dikilene dek.
Murat Dağdelen 29/05/ 2006
Şeyh Said Efendi'nin mezarı annemin gözyaşları