Barajlara Karşı Protestolar
Sadece Dersim'de değil Kürdistan'ın ve Türkiye'nin bir çok yerinde baraj yapımlarına karşı protestolar çoğalıyor. Kürdistan'da yapılan barajlara ilişkin ilk öneriler Türk milliyetçiliğinin Osmanlı Devletinde 1875'li yıllarda bazı üst düzey subaylar tarafından Padişah'a öneriliyor. O zamanki ismiyle 'havuzlar' asimilasyonun bir parçası olarak düşünülüyor. Kürdistan'da görev yapan üst düzey bürokratlar da baraj yapımını öneriyorlar. 1925 Ayaklanması sonrası Kürdistan'da incelemeler yapanlar ayaklanmanın 'din kisvesi altında milli bir ayaklanma' olduğunu belirttikten sonra Kürtler arasındaki ilişkileri kesmek için başka yerlerden göç etmek zorunda bırakılanların verimli ovalara yerleştirilmesini istiyorlar. Böylece bölge halkının Türkleştirilmesi hızlanacağı gibi aralarındaki ilişkiler koparılmış olunacaktı. Buna baraj yapımları da eklenecek olunursa asimilasyon hız kazanacaktı. Dersim için yapılan özel planda da benzer önermeler var. Dersimde baraj yapımının birçok köyün sakininin güç etmesine neden olacaktı. Dersim veya Kürdistan'ın doğal tahribata uğratılmasının hiç önemi yoktu ve şimdide yoktur. Bütün amaç Türkleştirmeye yöneliktir. Devlet yetkililerinin raporları gerçek amacı bütün çıplaklığıyla ortaya sermektedir. Iraktaki gelişmeler bu sessizliğe son verdi. 1925 sonrası Umumi Müfettişlikler oluşturulmuş ve Kürdistan'da otoritelerini yeniden oluşturmuştu Türk sömürgecileri. Kürdistan'da sessizliği sağladıktan sonra baraj yapımını erteledikleri anlaşılıyor. Ardından 2. Dünya Savaşı koşulları nedeniyle de isteselerdi dahi gerçekleştirmeleri mümkün değildi. Kürt ve Kürdistan mücadelesinin geliştiği 1958 Irak'ta krallığın devrilmesi sonrası Mustafa Barzani'nin Sovyetlerden dönmesinin ardından TC yöneticileri hemen önlemler almaya başlarlar. Kürt yurtseverlerini toparlarlar. Bazı etkili kişileri Sivas'ta oluşturdukları kamplara kapatırlar. 49 lar olarak bilinen yurtseverleri yıllarca cezaevlerinde tutarlar. Çıkartılan affın dışında bırakılırlar. Bu arada Keban barajı hemen pratiğe geçirilir. Ardından Karakaya ve Atatürk barajları yapımı gerçekleştirildi. Dersim gibi yerlerde yapılan küçük ama sayıca birçok barajın yapımı 'toprak' taşınmasına engel olmak biçiminde çoğunlukla sunuldu. Bazen de enerji ihtiyacı olarak gösterildi. Ama esas neden gizli belgelerinde farklı anlatılmış. Tamamen Türkleştirme ve otoritenin egemenliği içindir. Gezegenimizde artık bir çok ülke enerji elde edebilmek için farklı yöntemler bulunuyor. Güneş, toprak, rüzgar vs bunlar arasında sayılabilinir. Türkiye'nin birçok yerinde enerji sağlama adına yapılan tahribatlara karşı yasal tavırların gelişmesi sevindiricidir. Burjuvazi daha büyük karlar elde edebilmek için doğaya inanılmaz zararlar veriyorlar. Silahlanma yarışı büyüyor. Ardarda yapılan büyük nükler denemeler müthiş doğa tahribatına yolaçıyor. Dersimliler 1937-38 soykırımı sonrası en büyük darbeyi 1990 sonrası bir çok köy yakılıp yıkıldı. Onbinlerce kişi yaşadıkları toprakları terketmek zorunda bırakıldılar. Şimdilerde baraj yapımları hızlanarak devam ettiğinden 84 köy boşaltılmış durumda. Yörenin kendine has bitki türleri artık yok olacaklar. Yapılan barajların arıtmaları yok. Koku ve çeşitli hastalıklar tehdit edici bir duruma gelince Türkleştiremedikleri halkın göçetmesini teşvik etmiş olacaklar. O güzelim vadiler farklı bir biçime bürünecek. Aynı şekilde Batmandaki Ilısu barajı ortak tarihi dokunun yok olmasını getirecek. Güzellikler ve tarih ırkçılığa feda ediliyor. Türkiye'nin ve Kürdistan'ın güzelliklerden yana olanlarının tıpkı Dersimliler gibi tıpkı Bergamalılar gibi haksızlıklara karşı durmaları gelecek kuşaklara karşı yükümlülükleridir.