MILLET OLMAMIZDAN DOGAN HAKLARIMIZIN TAKIPCISI OLMALIYIZ!
Biz bir milletiz. Millet olmamizdan dogan dogal haklarimiz var. Bu haklarimiz tarih boyunca birileri tarafindan gasbedilmistir. Bunlari geri almak en dogal hakkimiz.Kürdler mücadele ediyor. Agir bedeller ödüyor. Kürdistan halki, mazoist degildir. Bu bedelleri öderken bunun karsiliginda temel haklarina kavusmak istedigi icindir.Nedir bu dogal haklarimiz? Her cagdas millet gibi ulusal devlet kurma hakkimiz var. Parcali ülke ve milletimizi birlestirme hakkimiz var. Kürd siyasal önderligi bunu förmüle etmeli, programini yapmali. Bir Kürd stratejisini olusturmalidir. Bunu ulusal ve uluslararasi gücler nezdinde deklere etmeli. Politikasi ve diplomasi perspektifini olusturmali. Buna ulasmanin araclarini yaratmalidir.Kürd milletinin ulusal bir stratejisinin olmasi gerekir. Kuskusuz ülkemizin ve milletimizin bölünmüslügünün getirdigi özgünlügü unutmamak gerekir. Bu özgünlük unutulmadan özel de parcalarin, genelde de bir bütün olarak Kürd milletinin bir stratejisi olmalidir. Bu da parcalar arasinda realiteye uygun bir birligi sart kosar. Bu yapilirsa Kürd millet potansiyeli aciga cikar. Uluslararasi arenada ciddiye alinmanin, kendini dayatmanin, gücü oraninda kendini ifade etmenin teminati da budur.Kürdistan´in geneli icin bugün ulusal birlik ufukta görünmemektedir. Kuzey acisinda da durum hicte icacici degildir.Kuzey Kürd yurtsever hareketi örgütlü bir güc degildir. Bu nedenle ne halk tarafindan cözüm gücü olarak görülmekte, ne de hic bir uluslararasi güc tarafindan ciddiye alinmakta. Muhatap kabul edilmemektedir. Bu niye böyle oluyor demenin bir anlami yok. Muhatap alinmak isteniliyorsa güc olmak zorundasiniz. Örgütlü olmak zorundasiniz. Dahasi arkanizda halk destegi olmak zorundadir.Her zaman gündeme damgasini vuran ulusal birligi ete kemige büründürmek zorundasiniz. Ama her seyden önce ulusal birlikten ne anlasilmali meselesini aciga cikarmak zorundasiniz. Her kesin agzina sakiz ettigi birligi nicin istiyorsunuz konusunu anlasilir kilmak zorundasiniz. Birlik, ama hangi hedef icin birlik? Bu anlasilir kilnmadan birlik saglanamaz. Bugüne kadar saglanamadigi gibi.Velevki bunu da sagladiniz. Bu da tek basina zafere yürümenize yetmez. Uluslararasi güclerin destegini almak zorundasiniz. Kürd milleti, sadece kendi özgücüne dayanarak bagimsizliga yürüyemez. Mutlaka bölge sömürgeci güclerine karsi dünya gücler dengesinde kendini destekleyecek gücler edinmek zorundadir.Kürd önderligi dünden bugüne bunun cok cabasini vermistir. Bu konu da dogru bir yaklasimin sahibide olmustur. Ama Kürdistan´a dayatilan statüko dünya güc odaklarinin cikarina uygun oldugundan dolayi kendini destekleyen güc bulma bir yana dünyadaki güc odaklarin ortak muhalefetiyle karsi karsiya kalmistir. Zaten KUKM´nin basariya ulasamamasinin esas nedenide bu olmustur.Fakat bugün dünden farkli bir durum ortaya cikmistir. Sovyet bloku´nun dagilmasiyla dünya güc odaklari arasinda yeni ittifaklar ve güc bloklari olusmustur. Eski dostlar düsman, eski düsmanlar dost olmustur.Ebedi ve ezeli dost ve düsman yoktur. Dost ve düsman kavramlari durum ve zaman icinde degiskendir. Bir dönem dost olan bir güc, bir dönem sonra pekala düsman olabilmektedir. Bu kavramlara anlam veren zemin cikarlarin catismasi ve örtüsmesi ikilemidir.Dün Kürdistan´i egemenliginde bulunduran bölge sömürgeci devletlerini her alan da destekleyen ABD, bugün bu devletlere savas acmistir. Kürdler ile ittifak kurmustur. Bu durum birinci Kürfez savasindan bu yana Kürdler lehine cok önemli gelismelere yol acmistir.ABD´nin Irak´a müdahele etmesiyle Güney Kürdistan´in büyük bir bölümünün özgürlesmesine yol acmistir. ABD´nin Güneye özgün bir politikasinin oldugu biliniyor. Güneye atfettigi etnik-bölgesel temele dayali federasyondur.Simdi de Iran ve Suriye´ye müdahale etmeleri gündemde. Böylesi bir durum da Dogu ve Güneybati Kürdistan´inda özgürlesmesi dogal olarak gerceklesecektir. Bu gelismeler dogal olarak bu parcalarin birligini gündeme getirecektir. Bu da ABD´yi bütünlüklü bir Kürd-Kürdistan politikasina ulastiracaktir.Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi´nin bir raporunda„Kerkük´ü Kürdistan´a baglamali“ Amerikan Kongresi´ne bagli bir komisyon raporunda „Ortadogu´da baris ve güvenligin saglanabilmesi icin bagimsiz bir Kürd devletinin kurulmasina yardimci olmak gerekir“ ABD Disisleri Bakani Condoleezza Rice´nin “Ortadogu´nun sinirlari ve statükosu degisecektir” demesi bu gelismelerin bir tanimlanmasi olarak algilamak gerekir.Geriye Kuzey Kürdistan parcasi kalmaktadir. Su an ABD-Türkiye iliskisi bu parcaya yönelik sesli bir cözüm dile getirmesede bu parcaninda sürecle birlikte BOP cercevesinde cözümünü dayatacaktir. Gelismelerin seyri bu yönde seyretmektedir. ABD-Türkiye arasindaki celiski ve catismada bundan kaynaklanmaktadir.Bir kere su gercegi kavramak gerekir. Türkiye´nin mevcut yönetim kosullarinda hic bir hükümet Kürdistan sorununun cözümünü bir yana birakin, varligini bile tahammül etmiyor. Bunu ifade edenin basina ne getirildigi bilinmektedir. Bedelinin cok agir oldugu herkesin bilgisi dahilindedir.Bu baglam da Türk Basbakani Recep Tayyip Erdogan´in Diyarbakirdaki konusmasini degerlendirdigimizde devleti elinde bulunduran güclerin onayindan gecen bir konusma oldugunu görmek gerekir. Bu konusmanin AB´ne yönelik bir gözboyama oldugunu ayrica bir gercek.Bu baglamda Erdogan´in bir cümlesine takilan Kürd aydin ve siyasi cevrelerin beklentisi hayal olmaktan öte hezimetlerinide hazirlayacaktir. Türk politikasini belirleyenlerin hükümetler degil, Ordu oldugu bilinmeyen bir sey degildir.Ordu Türk toplumunu rehin almistir. Yasamin tüm alanlarina nüfus edip toplumu denetim altina almistir. Tek kelime ile Ordu, Türkiye´de tek basina iktidardir. Cumhurriyetin kurulusundan beri bu böyledir. Bunun kisa ve orta vade de degisecegini zanetmek kendini kandirmaktir.Ordu, kisa ve orta vade de Türk toplumunun ic dinamikleri ile asilamaz. Bunun verileri yoktur. Ancak disarida gelecek bir müdahale ile asilir. Müdahaleyide ancak ABD yapabilir. Su an bu mümkün görünmesede olanakdisi degildir.Kuzey Kürd önderligi bu olasaligi gözardi etmemeli. Ülke ve millet politikasini yapmali. Kürd milletini geri istemlerle oyalamamali. Bu lükse sahip olmamalidir.Kürd milletinin millet olmadan dogan bagimsiz ulusal devleti icin mücadele edilmesi gerekir dedigimizde malum Kürd cevreleri dünya ve bölge konjuktrü buna müssait degil diye karsi cikiyorlar. Peki savunduklari kendi cözüm bicimleri icin konjuktür müssait midir? Bunun kanitlari nedir? Kimse bunun kanitlarini öne sürememektedir. Peki o zaman Kürd milletini geri istemlere mahkum etmenin ne anlami var?Yoksa bu malum cevreler, cokca bel bagladiklari Türk devleti ve hükümetinin sorunu cözeceklerine dair bir tüyü mü aldilar? Eger böyle bir durum varsa bu cevreler bunu niye herkesle paylasmazlar? Ama biz biliyoruz ki, Türk devletinin, ve hükümetinin Kürdistan sorununu cözme diye bir plan ve programi yoktur. Ne de hic kimseye bu yönde bir telkinleri vardir. O halde bu malum Kürd cevreleri niye kendilerini Türk egemenlik sistemi kapisina zorla baglamak isterler? Bu da yetmezmis gibi bir de kendileriyle beraber Kürd milletini baglamak isterler.Bunca gelismelerden sonra her derde deva olarak sunulan „Türkiye´de gelisecek demokrasi“, kimilerininde bilmem hangi fi tarihinde gerceklesecek „toplumsal devrim“i bekleme sacmaliginin bir kiymeti harbiyesi yoktur. Kuskusiz bu cevreler disinda hic kimse kendini bu sacmaliga mahkum etmiyor. Dahasi etmeside gerekmiyor. Kürd yurtsever hareketi, bu sacmaliklar karsisinda gülüp geciyor.Türkiye´de „demokrasi gelissin“, „toplumsal devrim“ gerceklessin beklentisi Kürdler icin mevcut sömürge köleligin devamini sineye cekmekten baska bir anlam tasimiyor. Irkci, soven Türk aydin ve sol´unun Kürdlere ögüdü budur. Malum Kürd aydin ve politik cevreleri de kendilerini buna inandirmislardir. Bu, ne demektir? Bu, sorgulandiginda ortaya su cikmaktadir: Türk egemenlik sistemin Kürdistan üstündeki „haklari“ini onaylamak ve sürmesini istemek demektir. Devlet olma hakkini sadece Türk´le sinirlamak demektir. Kürd milletini bu hakktan alikoymaktir. Kendisine köleligi layik görmektir. Bu yaklasim sahiplerinin Kürd milletine reva gördükleri kabaca bunlardir. Kürd milletinin ayrilmasina karsi cikan Türk aydin ve sol´u demokrat degildir. Bunun cabasini vermeyen Kürdlerde milliyetci ve yurtsever degildir. Bir millet icin özgürlük ve bagimsizlik istemek kadar dogal ne olabilir? Kürd milleti icin en büyük özgürlük, kendi bagimsiz ulusal devletini kurmaktir. Kürd milleti icin bundan daha büyük bir özgürlük olamaz. Türk aydini, sol´u, ve malum Kürd cevrelerin karsi ciktigi bu yalin gercektir. Karsi cikis gerekcelerinide „bu Kürtlerinde cikarinadir“ seklinde izah etmektedirler. Bu kadar yüzsüzlük edinebilecek kadar alcalmaktadirlar. Kürd milleti icin en büyük özgürlük, Türk egemenlik sisteminden ayrilmaktir. Buna karsi cikmak, devlet kurma hakkini Türklerle sinirlamak, bu ayricaligi ona atfetme, ama buna karsin Kürd milletini bu haktan mahrum birakmak olsa olsa irkci, soven Türk fasistlerinin isi olabilir. Mihri belli, Hikmet Kivilcim, Sefik Hüsnü´den tutun onlarin yolunda yürüyen bugünün Asena yavrucuklarina varan sülale siyasi mücadele tarihleri boyunca Kürd milletine karsi büyük suc islemislerdir. Malum Kürd cevreleride bu sucun ortaklari olmuslardir.Bu sülale Kürd millet düsmanidirlar. Kürd milletinin katilidirler. Kürd milleti ayrilirsa „Türk devleti zayif düsecek“, “Türk´ün eli zayiflayacak” diyebilecek kadar kaygi duyan birer kara-yüzdürler.Kürd milleti, Türkiye´den ayrilirsa devlet „zayif“ düsecekmis. Düssün! Bunun icin kim gözyasi döker? Anlasilan bu sülale epey kalabalik. Bunlarin basindan Türk sömürgeci egemenlik sahipleri gelir. Bunlarin yanisira icazetci aydin ve sol gelir. Bir de Türk´ün olmus Kürd.Tüm bu cevreler, ayni kaygiyi tasiyorlar ve Kürd milletine karsi savasiyorlar.Kürd milleti, devletlesmek istemektedir. Kürd-Kürdistan´in mevcut statükosunu kendi cikarlarina gören tüm „birlikci“ cevrelerin itirazi burada baslar. Gerekceleri farkli olmakla birlikte bir cok cevre buna karsi cikiyor. Bunlar, Türk aydini, sol´u ve malum Kürd cevreleri olmaktadir.Kürd siyasal önderligi, siyasal bagimsizlik suurunu bilince cikarmistir. Her rekten Türkiyeci „birlikci“ kesimlerin karsi ciktiklari mesele de budur.Sömürgeci aydin, sol ve onlarin Kürdistan´daki iz düsümleri, Kürd milletinin siyasal bakimdan serbestce ayrilma istemine karsi „demokrasi“ ve „toplumsal devrim“i cikariyorlar.Sömürgeci aydin ve sol cok acayiptir. Onlarin Kürdistan´daki iz düsümleri daha da acayiptir. KUKM´ni bosa cikarmak icin olmadik teoriler üretirler. Üretikleri baslarinda kabak gibi patlasa da bunu görmemezlikten gelecek kadar yüzsüzler.Bu kesimlerin ortak kaygisi, Kürdistan´in ayrilmasi ve bagimsiz Kürd devletinin kurulmasi halinde ellerinin altinda kayip gidecek Kürdistan´in yeralti ve yerüstü zenginlik kaynaklaridir. Türk egemen siniflarin böylesi bir kaygisi var ve sasilacak bir durum degildir. Fakat ayni kaygiyi tasiyan kendine aydin, sol ve hatta Kürd yurtseveri diyen cevreler ise sasmak gerekir.Bir ülkenen mevcut statükosunu, yani siyasi, kültürel, ekonomik vs. dogru tanimlamak cok önemlidir. Cünkü sorunun cözüm zemini budur. Kürdistan sorununa ilgili tüm cevrelerin mevcut statükoyu belirlemede farkli yaklasim sahipleri olduklari gibi, cözüm bicimleride farklidir. Fakat bir gercek var ki, o da sudur: Kürdistan´a ister sömürge denilsin, ister ilhak denilsin, ister genel bir tanimlama ile ezilen ülke denilsin, sonuc olarak Kürd milletinin kendi kaderini tayin etme hakki vardir. Bu hakki elde etmek icin zaten dünden bugüne egemen devletlere karsi mücadele etmektedir.Peki bu ne anlama gelir?Bu, zorla tutuldugu devlet sinirlari icinde cikmak anlamina gelir. Zorla tutuldugu devlet sinirlarini mücadelesiyle gecersiz kilmak anlamina gelir. Yeni sinirlarin belirlenmesi anlamina gelir. Bu, yeni bir devlet kurmak demektir.Bu mücadele vatan savunmasidir. Kürd millet mücadelesidir. Kürt milletinin her cagdas ulus gibi ulusal devletini kurma hakki var. Parcali ulus ve ülkesini birlestirme hakki var. Kendi ülkesinde egemenligini tesis etme hakki var. Kürt milletinin istemi budur. Sorunun cözüm dilide budur.Kürd siyasal önderligi, Kendini kaybetiren geri istemlerle sinirlamamali. Kürd milletinin cagdas milletler ailesi icinde yerini almasi icin ülke ve millet politikasi yapmalidir.16 Ekim 2005