[b]Şevket ÖZÜGERGİN – Gözlem Gazetesi[/b]
Ekonomistler, küresel krizlere dünya ekonomilerinde oluşan dengesizliklerin neden olduğuna inanırlar. Bu dengesizliği yaratan ana nedenler olarak da dünya para sistemindeki ve özellikle para birimlerindeki belirsizlikleri gösterirler. Doğal olarak, küresel krizlere, küresel çözümler önerirler. Bundan önce yaşanılan 1929 krizinde de, halen yaşadığımızda da bu yaklaşım doğrulanmıştır.
Artık herhangi bir ülke veya bölgede ortaya çıkan bir gelişme, çok kısa bir zaman dilimi içinde diğer ülkeleri de etkilemektedir.
Küresellik, birlikte yaşamayı, sorunları birlikte çözmeyi ve bu hedeflere ulaşmak için de ortak aklı kullanmayı gerektirmektedir. Her toplumun kendine özgü şartları ve farklı yaklaşımları olması elbette doğaldır. Ama, bu durum uyumlu bir genel politika içinde ortak hareket etmeyi önlememelidir. Bütün dünya bu gayretin içindedir ama bugüne baktığımızda tam bir başarı elde edildiğini söylemek oldukça zordur..
Ortak değerler etrafında birleşme fikri yeni değildir. Konu yalnız ekonomik alanla sınırlı da değildir.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra, ülkelerin sorunlarını barışçı yollardan çözmeleri için Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuştur. İdeolojik farklılıklara, çıkar çatışmalarına ve teşkilatın yaptırım gücünün sınırlılığına rağmen BM, vazgeçilmez konumunu sürdürmektedir.
*******
2.Dünya Savaşı'ndan sonra ekonomik alanda da, 1929'da olduğu gibi yeni ekonomik buhranların ortaya çıkmaması için ortak kurallar belirlenmesine çalışılmış ve 1944 Temmuzu'nda ABD'nin New Hempshire Eyaleti'nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods'ta 'BM Para ve Finans Konferansı' toplanmıştır.
Temel amaç, kambiyo kurlarının, dünya ticaretini engelleyici değil, geliştirici bir sisteme bağlanmasıdır. Bugünkü deyimle bir dünya parası yaratılmasıdır. Her üye ülke kendi parasının değerini bu dünya parasına endeksleyecektir.
Toplantıya o günkü Doğu Bloku dışında 44 ülke katılmıştır.
Başını ünlü iktisatçı Lord Keynes'in çektiği İngiltere ve diğer bazı üyeler, adına BANCOR denilen yeni bir para birimi yaratılmasını ve her üye ülkenin yerel para değerini BANCOR'a sabitlemesini önermiştir.
Ancak, 2.Dünya savaşından çok güçlü çıkan ve ekonomisi büyük zarar görmemiş olan ABD, bir dünya parası oluşturma görüşünü benimsemekle beraber, bu paranın BANCOR değil, ABD Doları olmasında ısrar etmiştir. ABD görüşü, uzun tartışmalar sonucu kabul edilmiştir..
Anlaşmaya göre ABD, doların karşılığını altın olarak tutacak yani karşılıksız para basmayacak, talep halinde isteyenlere her 35 dolar karşılığında 1 ons (28.4 gr) altın verecektir. Üye ülkeler de, paralarının değerini, doların değerini esas alarak belirleyecektir. Sapmalar, istisnai durumlarda bile % 10'u geçmeyecektir. ABD Dolarının dünya rezerv parası haline gelişi böyle olmuştur. Artık para birimleri değerlerindeki gelişmeler bir esasa bağlanmış olmakta, para sisteminde bir istikrar sağlanmakta ve dünya rezerv parası olan ABD Doları altına endekslenmiş olmaktadır..
*******
Sistem 1971 yılına kadar sürmüştür.
;
Ancak ABD, kamu borçlarının artması, dış ticaret açıklarının giderek büyümesi ve beklenen ekonomik gelişmeyi gösterememesi gibi nedenlerle, ABD dolarının altına dönüştürülebilirliğini sürdüremeyeceğini ilan etmiş ve sistem 1971 yılından bu yana amacından uzaklaşmıştır. Bretton Woods'ta kurulması kararlaştırılan IMF bünyesinde SDR denilen (özel çekme hakkı) yine dolara endeksli IMF'nin verdiği kredilerde de kullanılan yeni bir uluslararası para birimi belirlenmiş; ancak işlerliği sınırlı kalmıştır. Daha sonraları baz alınan dolara diğer paralar da eklenerek bir sepet oluşturulmuşsa da durum değişmemiştir.
Zaten 1979 yılında itibaren, bazı istisnalarla, AB ülkeleri de Avrupa Para Birliği'ne geçmiştir.
Bütün bu gelişmeler, güvenilr bir dünya parası oluşturma ihtiyacını ortadan kaldırmamıştır. İçinde yaşadığımız krizin ana sebebinin yine para birimlerindeki tutarsız gelişmeler olduğu bilinmektedir.
Genel kanı ABD Dolarının artık bir rezerv para olmayı haketmediği şeklindedir. Bu görüşe göre, ABD ekonomisi artık eski gücünde değildir. Dolar, giderek kan kaybetmektedir. Çok yüklü miktarda ve karşılıksız para basımı doların değerini düşürmektedir. Yüksek dolar rezervi tutan ülkeler kaygılanmaktadır. 400 milyar doların üzerinde dolar rezervi olan Rusya, bu rezervin % 30'unu ABD devlet tahvillerine yatırmıştır ve şimdi bu tahvilleri satabileceğini söylemektedir. Çin döviz rezervlerindeki ABD tahvilleri ağırlığını azaltmaya çalışmaktadır. Aynı şeyi dolar varlıklarını azaltmaya çalışan Brezilya için söylemek mümkündür. ABD Hazinesi kaçışı önlemek için tahvil faizlerini arttırmaya yönelmiş ancak yine de yeterli güveni sağlayamamıştır.
Herkes yeni bir dünya parası arayışı içindedir ama henüz doların yerine konulacak bir para birimi de bulamamıştır. Yakın zamanda bulunabileceği de şüphelidir. Zaten gelişmiş ülkeler paralarını dalgalanmaya bırakmakta, yani sabitlememekte, gelişme yolundaki ülkeler de ya kendi paralarını güçlü bir paraya endekslemeye ya da sık sık para değerini ayarlamaya yönelmektedir.
AB gibi kurumlar ise, ortak para birimi uygulaması yolu ile aralarında bir uyum sağlamayı tercih etmektedir.
Öyle görülüyor ki, küresel krizlerin tekrarlanmaması için ortak ve uyumlu politikalar uygulanması gereği hep hissedilecek ama bu hedefin gerçekleştirilmesi kolay olmayacaktır.
İleride de ortaya çıkacak krizler, bu ihtiyacı hatırlamamıza yardımcı olacaktır...
http://www.gozlemgazetesi.com.tr/haberdetay.asp?ID=9436