Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 8 December 2008

[b]Seçime dair yaklaşımlarda en tutarlı kesim, ’sorgusuz sualsiz DTP etrafında birlik sağlamayan, DTP dışındaki partilerden birine oy veren veya yeni seçenek oluşturmaya çalışan herkes haindir' anlayışına sahip olan Apoculardır.

Bu kesimin kafasında oluşan Öcalan tasarımı onları böyle bir sonuca götürmeye mecbur kılıyor.
Oluşan tasarıma göre;
Öcalan, “Kürd Halk önderi“dir.
Hiçbir özelliği olmayan “düşkün“ Kürd halkını özgürlükle tanıştırandır Öcalan.
Hiç kimsenin dayanamayacağı kadar ’zor' koşullarda tutsak edilen ve buna rağmen dik duruşundan taviz vermeyen Öcalan, Marks'ı ve dört yüz yıllık Ortadoğu düşüncesini aşarak sadece Kürdlerin değil, bütün dünya halklarının kurtarıcısı olmuştur.
Kürdlerin ve dünya halklarının varlık koşulu haline gelen Öcalan, özgürlüğü ve yaşamı anlamlı kılandır.
Kafalarda oluşan böyle bir tasarıma göre Öcalan, Modern çağın insan biçimli ’tanrısıdır.' Bu nedenle “tanrı“nın her söylemi/düşüncesi gibi işaret ettiği ve seçilmesini istediği her kurum ve kişi de kutsaldır. Bu parti ve kişileri seçmek dışında her türlü davranışın Apocular tarafından ihanetle suçlanması şaşırtıcı değildir/olmamalıdır.

Anlaşılmayan ise, Abdullah Öcalan'ın içinde bulunduğu düşünsel çirkinliğin bilincinde olan, onun savunulamayacak kadar düşkünleştiğini gören, Öcalan'ı eleştirdikleri halde(!) onun direktiflerinin/amacının gerçekleşmesini savunan insanların içinde bulunduğu ruh halidir.

Bu insanların, farklı argümanlarına/gerekçelerine rağmen Apocularla aynı sonuca, ’DTP'yi seçmek/onaylamak dışında yapılacak her şey, AKP'ye hizmettir ve Kürd halkının zararınadır' varması düşündürücüdür.

DTP'ye oy verenlerin yurtseverliği/ iyi niyeti DTP'ye mahkûm edilmenin haklı gerekçesi yapılamaz.
Çünkü, tabanın alınan ve alınacak kararlarda söz sahibi olmadığını, kararların/emirlerin devlet politikalarına hizmet edecek şekilde Öcalan'dan geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

DTP'nin icazetli bir parti olduğu, iradesini Öcalan'a teslim ederek iradesizlik beyanında bulunduğu, Ankara'da demokrasi dilenciliği yaparken Kürdistan'daki en basit eleştiriyi/farklı düşünmeyi ’ihanetle' suçladığı, Kürd halkının ulusal-demokratik taleplerini Kemalizm potasında erittiği artık gizlenemeyecek bir gerçektir.

Öcalan ve güdümündeki hareketlerin geçmiş tüm olumsuzluklarını yok saysak bile, son bir hafta içinde yapılan bazı açıklamalar onları mahkûm etmeye yetiyor.
1- Selahattin Demirtaş'ın, (Öcalan'ın bilinen düşüncelerini tekrarlarken) Güney'e dair, “Onlar feodal, muhafazakâr, sağ bir harekettirler. Biz kendimizi demokratik, insan haklarına saygılı sol bir hareket olarak tanımlarız.“ Açıklaması anlaşılmayan, anlaşılmak istenmeyen birçok şeyi açıklıyor.

Bu açıklama, Kemalist ’sol'un seksen beş yıllık ırkçı, inkârcı, tekçi, elitist anlayışının Kürd versiyonundan başka bir şey değildir.

2- DTP yöneticilerinden gelen ve faşizm kokan bir başka açıklamada da, "DTP dışındaki partilerden aday olanlar hiçbir zaman Kürt olmayacaklar." Sözüdür.
DTP dışındaki her seçeneği mahkûm eden bu açıklama/anlayış ile ’ne DTP ne AKP' söyleminin AKP'ye hizmet ve Kürd halkının zararına olduğunu söylemek arasında hiçbir fark yoktur.

3- Öcalan'ın son avukat görüşmesinde söyledikleri;
Misakı-milli savunusu, Güney Kürdistan'ın T.C. tarafından işgal edilmesi gerektiği düşüncesinden başka bir şey değildir. Türkiye'de, aklı başında bazı insanlar bile bu sevdadan vazgeçmişken ve sadece ’Talat-Enver' hayranı bazı (Küçük, Perinçek gibi) ’sol' faşistlerin dillendirmeye cesaret edebildiği bu anlayışı açıkça savunmakla sadece Öcalan değil, onu direkt veya dolaylı olarak savunan herkes dibe vurmuştur.

Apocu olmadığını iddia eden ama en az onlar kadar eleştiriye tahammülsüz, onlar kadar tekçi ve onlar kadar yeniye kapalı olan kesimin, ’ne AKP ne DTP, Kürdler kendi seçeneklerini oluşturmalı' söylemine tepki göstermesi onların ’utangaç Apocular' olarak nitelendirmelerini haklı çıkarıyor.
Bu kesimin göz ardı ettiği, görmek istemediği şey, ’ne AKP ne DTP' söyleminin yeni bir seçenek oluşturmaya yönelik olduğudur. Yeni seçeneğin Kürd halkının ulusal-demokratik taleplerinin taşıyıcısı, yapay çelişkilerle birbirinden ayrı düşen dinamikleri bir araya getirici olması gereğine ısrarla vurgu yapılmasına karşın, bunların ’üçüncü seçeneği ileri sürmek AKP'ye hizmet, Kürd halkının zararınadır' yargısına varması düşündürücüdür.

Seçeneksizlikten nemalanan, seçenek çıkmasın diye Derin-devletle ortaklaşa her çirkinliği yapan Apocuların seçeneklerden rahatsız olması anlaşılır bir durumdur.

’Başka seçenek yok, DTP hatalarına/eksikliklerine rağmen desteklenmelidir' diyen iyi niyetli insanların, yeni bir seçeneğin ortaya çıkmasından memnun olmaları ve DTP'ye mahkûm olmaktan kurtuldukları için de sevinmeleri gerekir. Bu nedenle HAK-PAR'ın seçime kendi adaylarıyla katılma kararı olumlu bir gelişmedir; benzer hareketlerin çoğalması ve kendi iradeleriyle politika yapmaları Kürdistan'da demokratik kültürün gelişmesi açısından bir gerekliliktir.

Beklentimiz, DTP dışında kalan ve Kürd halkının ulusal-demokratik taleblerini dolaysız olarak savunabilen herkesimin bir araya gelmesidir. Böyle bir birlik, dar gurupçu anlayışın aşılmasını ve Kürdistan halkının çıkarlarının öncelikle savunulmasını da beraberinde getirir. Ancak, böyle bir birlik sağlanamasa da, HAK- PAR, TEVKURD, DEVRİMCİ DEMOKRATLAR HAREKETİ, KADEP veya İslami kesimden ulusal soruna öncelik veren kurumlardan birilerinin çıkaracağı bir aday desteklenmelidir.

Bu oluşumlar, DTP ile her hangi bir ittifak arayışına girerlerse, ’Öcalan'ın aklayıcıları' olarak anılacaklar ve tarih tarafından mahkûm edileceklerdir. Umarım böyle bir hataya düşmezler ve yerel Kemalistlerin suç ortağı olmazlar.

Son yirmi beş yıldır Kürdistan'da belirleyici bir etkiye sahip olan Öcalan ve anlayışının sebep olduğu tahribatları bertaraf etmenin yolu, DTP'ye hayır! Demekten geçiyor. Bu hayır seçimi kazandırmayabilir ama onurlu bir geleceğin zeminini düşüyeceği kesindir.
Gelinen aşamada Öcalan'ı açıkça savunanların ciddiye alınması olanaklı değildir artık. Gerçek Öcalancıların yapamadığı etkiyi ’utangaç Öcalancılar' yapmaya çalışıyor. Bazıları, Öcalan'a en sadık kişilik(siz)leri savunarak, öne çıkararak, aday göstererek bazıları da, DTP dışındaki arayışları ’AKP'ye hizmet'le suçlayarak Öcalan'a olan diyet borçlarını ödemekte veya kişisel beklentilerinin gereğini yerine getirmektedirler.

Son yirmi beş yıldır yaşanan toplumsal yanılsamanın aşılması için çok önemli sorgulamalar, arayışlar ve eleştiriler başlamışken, Öcalan'ın ömrünü uzatmaya yönelik olan 'DTP'nin seçeneksizliği'ni savunan utangaç Apocuların anlayışını mahkûm etmek ve takındıkları ’akıl hocalığı' rollerini teşhir etmek her dürüst, tutarlı ve onurlu Kürdün/insanın tarihsel ve ahlaki sorumluluğudur.

[email protected][/b]

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.