Önümüzdeki  süreçte yapılacak  ABD  Başkanlık  seçimlerine    katılacak  adaylar  kesinleşti...  Cumhuriyetçilerin  adayı  McCain,  Demokratların    Barack  Obama  olacak..
ABD'de   yapılacak  olan  Başkanlık seçimleri   tüm dünyayı ilgilendiriyor..  Hem  Amerikan  yanlıları  ve  hemde   karşıtları seçim  sonuçlarını  merakla  bekliyorlar..
Daha  şimdiden  herkes   kendisine göre  ABD'de  yapılacak    olan seçim  sonuçlarına ilişkin  spekülasyonlar/tahminler  yapıyor..
Herkes  kendi  çıkarları  doğrultusunda  adayları,  savundukları  programları, seçim esnasında  verdikleri sözleri  ve  adayların arkasındaki/yanındaki  güçleri  hesaba katarak/ baz alarak çeşitli değerlendirmelerden bulunuyorlar..
Burada   hayret  edilecek  bir şey yok..
Son   on  ve  yirmi (  çok daha  gerilerede götürülebilinir)yılın   küçük bir  bilançosunu  çıkardığımız  zaman   Amerika'nın  her yerde   olduğu, dünyada  yaşanan  tüm  temel  gelişme ve değişmelerde   olumlu yada  olumsuz   önemli   rol   oynadığını  görürüz..
Amerika  sahip olduğu  teknik,   askeri, ekonomik ve  siyasi   ağırlığından  dolayı    bu gezegende  herkese  komşu  olmuş  ve  uzaydan  itibaren     dünyamızı   “BBG“  misali  gibi   kontrol altında  tutuyor..  Çeşitli  güçlerin  itirazlarına rağmen   bu reel durum  bir fakt olarak ortada  duruyor.
Bir  “Dünya İmparatorluğu“ (Toni Negri)   olan  ABD'deki  seçimler  bir  nevi  dünya  seçimlerdir.   Dünya  basını  irdelendiği zaman    herkes   kendisine göre
bu seçimlere  ne kadar  angaje   olduğu açık bir şekilde  görülmektedir.
Dünyanın  tüm    güçleri, devletleri ve  miletleri bu seçimlere yakın ilgi  duyuyor ve  herkes  kendine göre  sonuçlar çıkarıyor..
Aslında  ben  ezilen bir milletin  evladı olarak  yarı siyah/beyaz;  Müsevi/Musluman/Hıristiyanlık  dinleri arasında takla atan,  din  değiştirme konusunda    şampıyon  olan   Obama  gibi birisinin    ABD  Başkanlık yarışında  geldiği  yere sevindim..    Dr.  Martin Luther  King'in   40  yıl önce  söylediği “I  have a dream“i    büyük ölçüde gerçekleşti..  Amerika  gibi   bir dizi geleneksel  tabuların  olduğu,   Kennedy  dışında   protestan  Başkan  görmeyen bir   toplumun   Obama'ya     sunduğu  destek  “Beyaz bir devrim“  olarakta   kabul edilebilinir..
Ama ben  bir  Kürd  olarak,  Kürdlerin ulusal  çıkarlarını  kriter   aldığımda ve  önümde duran reel   faktlardan   itibaren  düşündüğüm zaman,     Obama'yi  değil   bayan  Clinton'u  tercih ederim.. En azından    bayan  Clinton Amerikan Kongesinde  Kürd Meselesini gündeme getirmiş bir   insan  olarak aklımın bir yerlerinde  duruyor..  Obama'nın  yaklaşımını tam olarak kestirmek  zor.  Aslen  Yahudi,  sonra  Musluman ve  en sonunda  Hıristiyan  olan  bir  aile yapısından  gelen   Obama  gibi  birisinin  bu  Bermuda  Şeytan  üçgeninde  nasıl bir  denge  sağlayacağını   şimdiden  kestirmek zor..
McCain'in    Bush  politikalarıyla  esasa  ilişkin hemfikirliğinden  sonra   yaşanan bazı   “olumsuz“  olayların ardından var  olan “reel politikalara“      Partiyi  kurtarma adına   yaptığı   “taktiksel“   çıkış   işin  özünü  değiştirmeyecektir.  McCain, Başkan olsa  “eski ve yeni  Conlar“la  çalışmak  mecburiyetinde  kalacak..
Aslın  sorun     McCain ve  Obama  meselesi  değil..  Sorun  bir  “Dünya İmparatorluğunun“       ulusal ve  küresel  çıkarlarını  nasıl   korunması gerektiği    hususudur..
Bu güne  kadar   iki temel  politika,  birazda    partilere  genel  hatlarıyla  mal edilen  “Demokrasi İhracı“ve  “realistler“ şeklinde   kendisini gösteriyordu..
Bu  iki tezin  taraftarları   her iki  parti içinde  mevcuttur. Silahlarla “Demokrasiyi İhrac“ etme  politikası    Neoconlarla    anılır oldu..   Diyalog ve  diplomasi ile “Demokrasiyi İhrac“  etme  ise  demokratlarla   eşleşmiş bir durum arz ediyor..  Realistler ise    “Amerikanın çıkarları“ için   herkesle   hatta  Şeytanla   ilişkiye geçmek   gerektiğine inanan , daha  çok  eski  ve soğuk savaş  kadrosunun    parolası durumundadır..  Aslında  “Amerikan Çıkarlarını“  temel alan bu  iki tezin  savunucuları   iki  partide  bulunmaktadır.
Sorun  Amerika'nın  çıkarını  koruma ve  güçlendirme  sorunudur.   Burada   partilerin   yürütüğü    siyaset ise  hedefe varmak için  kullanılan  yöntemdir..   Yöntem  konusunda   çelişki ve çatışmalar var..  Yoksa  işin  özüne  ilişkin   bir çelişki yok..
Bu bağlamda    Amerika  seçim sonuçlarının  Kürdlere    getirecek  yarar ve  zararları irdelemek gerekir..
Bush'unda   son  politikalarına da   bakıldığı zaman  seçimlerden sonra     kısa  vadede    “Amerikan Çıkarlarını“  korumak için,  “Demokrasiyi İhrac“ ve  “Realizm“    ikileminin     ortlarındaki  “Gri alan“da   bir politika  devreye  sokulacaktır..
Bu “Gri alan“ , genel anlamda var olan reel durumu bazı kozmetik rütüşlerle devam etme anlamına gelir. Ama, bu küçük “rütüşlere“ dayanmayacak hassas dengeler üzerine kurulan bazı “lokal“ elementlerin eriyebilirlerde..
Bu bazda Amerikanın  Irak   ve Güney Kürdistan  politikası  ne olacak?  Çünkü  Irak  politkası    Amerikanın  ön seçimlerinde  çok  önemli bir rol oynadı..
Bush   yönetimi,  seçimlerde  önce  Irak  devletiyle “stratejik  bir  dostluk antlaşmasını“  imzalamak  istiyor.
Bu antlaşmanın     taslak metni hazır..   Normal  olarak  önümüzdeki ayın sonunda   imzalanması gerekiyordu..
Kürdler  hariç    Irak'ta   bu antlaşmaya  sıcak bakan  yok..  Cumhurbaşkanı yardımcısı   Tarik El Haşimi(Sunni)  açık bir  şekilde   böyle bir antlaşmayı   imzalamayacağını  deklere etti.
Şiilerin   en büyük  siyasi gücü olan   “Şii İttifak'ının“    Başkanı    Abdulaziz  El Hekim  geçenlerde    Ayetullah Sistani ile  görüştükten  sonra  yaptığı  basın toplantısında  antlaşmayı  imzalamayacaklarını    söyledi..  Hatta, Abdulaziz  El Hekim   “Ayetullah Sistani'nin  antlaşmaya   karşı   dört  itirazı  olduğunu:  Şefafiyet,  toplumsal onay,   Irak Parlamentosunun  kararı ve vatanın  güvenliği,“   dedi..
Sadr ve  diğer  çevrelerin  durumu ve ABD'ye karşı tavırları biliniyor..
Irak   Temsiciler Meclisinde  “Asayiş ve  Savunma  Komisyonu“  üyesi   Hesen Sind “El Erebiye“ ye yaptığı açıklamada: “Antlaşma   taslağında   Irak'ta    50 cıvarında  askeri  Üs'ün  kurulmasından  söz ediliyor“  diyor.(Sbeiy Gazetesi)
Hatta Irak ve çeşitli Arap ülkelerinin basınında Amerikanın “ Irak Parlamenterlerinin her birine antlaşmaya onay vermesi için 2 milyon dolar teklif ettiğini“ yazıyorlar..
Amerika, Irak ile ilişkilerine bir çeki düzen vermeden, bölgedeki çıkarlarını askeri olarak garanti altına almadan askerlerini geri çekme niyetinde değil... Kürdlerde Saddam'ın (daha öncede de) yıkılmasından sonra “ABD ile kader birliği“ yapan biricik güç olarak Amerikan Üs'leri konusunda açık bir politikaya sahiptir.. Amerika'nın bölgedeki çıkarları ve “Kürdlerin varlık sorunu“ de facto bir “ortaklığı“ beraberinden getirmiştir.. Görünen o ki “Amerikan çıkarları“ partiler üstü bir konuma sahiptir.. Demokratlarda gelse bölgedeki çıkarlarını koruyacaklardır.. Binlerce Amerikan askerinin öldüğü Irak'tan “askerleri tümden geri çekmek“ ve Amerikan düşmanlarına Irak'ı teslim etmek kısa bir süre sonra “hainlik“le eş anlamda kullanılacaktır.. Müslüman “kökeni“ olan Obama için dahada içinde çıkılmaz bir durum yaratır..
Kaldi ki Demokratlar iktidara gelse Peter Galbraith ve Josef Biden gibi Kürd dostlarıda iktidarın önemli yerlerinde görev yada danışmanlık yapacaklar.. Josef Biden'ın önerisi üzerine Amerikan Senatosu “Irak'ta gevşek bir federasyon“ kararını almıştı..
Sonuç olarak    Kürdistan Başbakanı  sayın Nêçirvan  Barzan'inin   son   Amerikan gezisini  ve görüştüğü farklı çevrelerin  verdikleri mesajları  bu anlamda   mercek altına almak gerekir.( R. Merdoxi'nin   makalesine bakınız)
Ayrıca   Sayın Barzani Amerika'da  olduğu  zaman   Amerika  Kongresinde   farklı partilerden  senatörlerin katılımı ile “Kürd Grubu“  oluştu...  Bu  Kürdlerin tarihinde    bir ilk gelişmeydi.   Kürdlerin  elinde bir dizi kozları var...   Bu kozlar      çeşitli   partiler  üstü  çıkarlarla  uyum içindeler..
Selamlar
        
    
      
      
      
Re: Amerikan Seçimleri ve Kürdler