Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 11 May 2008

[s][/s]
Ilk uygarligin Dicle ve Firat nehirleri arasinda dogdugu söyleniyor. Daha sonra Mısır, Hindistan ve Cin'in nehir boylarına da saciyor ve oralarda da baska uygarlıkların dogusuna yol acıyor.Bati kültürünün kökleri de ayni keza, Dogu kültüründen kaynagini aliyor ve Dogu'ya bir anti-tez olusturuyor.

Dogu bir tez, Bati bir anti-tez ise, bunlarin sentezi nasil olabilir? Bu sorunun cevabini verebilmek icin ilkin her iki toplumun kültür, zanaat, sanat, politika, bilim, teknik vs. karsilastirmak gerekiyor. Bir genelleme yaparsak:

KÜLTÜR

a) Latince Cultura = Tarimcilik, tarimi evcillestirmek
b) Vucut ve Ruh bakimi
c) Bir toplumun bütün ruhsal, sanatsal, bicimlendirmeye calismasi (tarim, hayvan, bitki, sanat, bilim ve teknik gibi.)
Mesopotamya halki ilk evcillestirme ve kültürlesmeye baslamasina ragmen, su an ki durumu cok uzücüdur. Tekerlegi, yaziyi, dinleri, mitoloji ve daha bir cok seyi bulmayi basardilar, fakat su an ilerleme yok, neden? Sömürgecilik ile bu soru aciklanilabilinir mi?

Progressifler kapanan ilerlemenin önünü hayatin her alaninda acmalidirlar. Mesopotamya halen cok zengin bir sanat ve kültüre sahip, fakat dünyada taninmiyor. Buna karsi Bati ne yapiyorsa bütün dünyada hemen yanki yapiyor, neden? Bati'dan gelen hersey Dogu'da bir altinmis gibi satin aliniyor. Tersi reddediliyor.

ZANAAT

Meslek olarak'da tanidigimiz ve ilk olarak komünal toplumda, Anaerkil (neolitik) dönemde rastlanilir. Baba avci iken Anne ev isleri ile ugrasir. Anaerkilde kadin sadece bir zanaatci degil ayni zamanda bir sanatcidir da. Örnegin nakis dikis yapmak ve benzeri gibi. (nakis = design)

Köleci toplumda köleler isgücünü yeme icme karsiliginda, köle sahiplerine satiyorlar. Demirin bulusundan sonra feodal dönemde pazar ve para devreye giriyor. Feodal Agalara karsi köylüler isgücünü satiyorlar. Köylülük ve Agalik halen yasanan bir “meslek“ haline geliyor.

Kapitalist toplumda makinalarin bulusu ile dev firmalarin kurulusu insani paranin kölesi yapiyor. Karsimizda Insan degil SIEMENS, BMW gibi dev fabrika isimleri ile karsi karsiyayiz. Büyük yabancilasma artik baslamistir. Insanlari insan olarak degil, meslegine göre degerlendiriyoruz. Ilk bulusmada ne is yapiyorsunuz? ya da mesleginiz nedir? diye sorulur. Oysa bu hic de önemli olmamasi gerekir. Insan insandir. Duvarci, teknisyen, cöpcü, mühendis, ögretmen degildir. Bunlar sadece meslekleridir.

Bu meslekler Bati'da, yani teknigin ve bilimin had safhaya ulastigi toplumlarda olmazsa olmazdir. Dogu'da da bütün bunlar olmasina karsin, bati gibi perfektlesmemisler. Bunun nedeni kültüreldir. Dogu kültürlü insanlarda bir cok sey bos veriliyor, önemsenmiyor. Olmayan her sey sömürgecilige baglanamaz. Japonya, Hindistan ve Cin kültürü dünyada sayginlik gören kültürlerdir. Fakat Orta Dogu'dan herkes korkuyor ve kaciyor, cünkü bir kültürsüzlük, geri kalmislik sözkonusu.

SANAT

a) Beceri, ustalik, yapabilme bilimine denilir.

b) Cesitli maddelerden yaratici nakis (design) yababilme kabiliyeti

c) Belli bir seyi iyi yapabilme kabiliyeti

Sanat cok karmasik bir olaydir. Abartmali yazarsak herkes istese her yerde herseyi yapabilir. Kabiliyetli insanlarin oldugu muhakkak. Kabiliyetlileri kesfedebilmek icin herkesin katilimi önemlidir. Herkesin kendisine göre herhangi bir seye kabiliyeti kesin vardir. Bu acidan üniversiteler herkese acik ve parasiz olmali, ezberci ve elleyici olmamalidir, cünkü üniversiteler toplumun beynidirler.

Genelde Orta Dogu'da, özelde Kürdistan'da hayatin her alaninda A'dan Z'ye bir kültür seferberligi olmalidir. Bu aydinlanma seferberligi olmadan bölgenin gelismesi mümkün degildir. Kültür, zanaat ve sanat gelisimi olmazsa olmazdir. Bilim ve teknik bunlarin altyapisini olusturmalidir. Bütün tabular kirilmalidir.

Uzun ve cok ince bir yolun basindayiz. Sabirli ve sagduyulu olup emosyonal ve rasyonal düsünmenin ortasinda bir yerde bulusmak gerekiyor. Insaniz, gülecegiz, agliyacagiz, fakat her seyin sinirini ögrenip bilmek gerekiyor.

Orta Dogu insani hep aglamaktan ve siyaha brünüp yas tutmaktan artik vazgecmelidir. Günes Dogu'dan doguyor, bunu bilmelidir. Bölgenin geleneklerinin ve yeteneklerinin gücü küçümsenmemelidir. Bunu derken olmuslar ile gururlanmaya gerek yoktur. Asil önemli olan bölgenin simdi ne oldugudur. Utanmayada gerek yoktur.

Yapacagimiz hersey hepimiz icin olmalidir.

Bati'ya karsi degil, Bati ile uzlasmak gerekiyor. Bati'nin “iyi“ olan bütün yönleri bizimdir. “Kötü“ yönleri onlara birakiyoruz. Sürec icerisinde onlar bizim iyi yönleri gördükce, kötü yönlerini terkedeceklerdir. Taklidcilik degil, ORİJİNALİTE olmalidir.

RASYONAL Bati insani „ROBOT“lasmisken, DUYGUSAL dogu insani körlesip „FANATIK“lesmistir. Bunlarin sentezi her türlü ideolojiden arinmis ve robot ve fanatik olmayan SOSYAL, BILIMSEL, AHLAKLI ve PROGRESSIF insandir demek mümkündür.

Ya da FEODALIZM ve KAPITALIZMIN sentezi onlarin karisimindan olusan bir insan degil, tam tersine kendisini o ikisinden arindirmis veya onlarin tecrübesinden olusmus kendi basina YENI bir TEZ olarak ortaya cikiyor. Yani feodalizm ve kapitalizmden olusan “YENI INSAN“ hem o robotik dedigimiz insani hem de fanatiki cürütmüs yerine yeni olan SOSYAL, BILIMSEL, AHLAKLI ve PROGRESSIF insani koymustur.

Bazi arkadaslar egitimle insanlari su veya bu yapamazsin diyorlar. Bence egitimle cok sey yapilir. Robotik ve fanatik insana karsi SOSYAL, BILIMSEL, AHLAKLI ve PROGRESSIF insani egitmek mümkündür.

Insanin en büyük özelligi ögrenme kabiliyetidir.

Egitimle, “disiplin“ ve düzenle insani yetistirmek mümkündür. Benim bahsettigim insan türü zaten simdiden vardir. Ne yazik ki azinlikta ve örgütsüzdür.

Insan en iyi özgür bir ortamda gelisir. Evet, bizim gercekten bir özgürlük problemimiz vardir. Bir yandan onun mücadelesini verirken, diger yandan kendimizi gelistirmeliyiz. Herseyi kurtulusa/bagimsizliga ertelememeliyiz.

Anonymous (not verified)

Mon, 05/12/2008 - 01:19

Merhaba Alan, 1- Sosyalist olmadığını söylüyorsun. Toplumların evrimini tarihsel maddecilikle açıkliyorsun. Kusura bakma ama tezlerin apartı. 2- Batıya rasyonalizm atfederken, doğuya duygusal yakıştırmasında bulunuyorsun. Önce rasyonalizmin karşılığı duygusallık değil, mistisizmdir. Burada bir hata var. 3- Doğu'nun ekonomik ve teknolojik geri kalmışlığının başlıca hazırlayıcısı olan sömürgecilik olgusunu inkar ediyorsun. Çin ve Hindistan henüz 60 yılını bitirmemiş iki devlet. Batılıların askeri üstünlükleriyle işgal edip yoksullaştırdıkları bu iki ülke onulmaz nüfus sorunlarına rağmen dünyanın sayılı ekonomileri olmayı sıfırdan başlayarak değil sıfırın gerisinde bir noktadan başlayarak başardılar. Çin ve Hindistan nükleer teknolojiden, bilgisayar teknolojisine, iletişim teknolojisinden otomotiv teknolojisine kadar batılı ülkelerin yüzyıllarını alan gelişmeleri kısa bir zaman diliminde sığdırdılar. Fazla değil birkaç on yıllık süre sonunda Avrupa ülkelerinin birçoğunu geçeceklerinden emin olabilirsin. 4- Teknoloji üretimi sermayeyi ve eğitimi zorunlu kılar. Eğitime ve araştırmaya yatırım yaptığınız zaman teknoloji üretmemeniz için neden yoktur. Bugün zengin olan birçok ülkenin yarı-bağımlılığı onların teknoloji transferi yada bizzat üretmelerinin önünde engeldir. Bu ülkelerin yönetimlerini kontrol altında tutan istilacı Batı, bu ülkelerin pazarları olarak kalmasını istediğinden eşitsiz rekabet koşullarında bu ülkelerde var olan endistriyi bile istediği zaman iflasa götürme imkanlarına fazlasıyla sahiptir. 5- Sömürgecilik olgusunu ve askeri zoru gözardı ederek Doğu'yu mistisizme saplanmış ama Avrupa'yı rasyonel (akılcı) olarak tanımlaman sonuç olarak üstün ırk nazariyesinin değişik sözcüklerle ifadesinden başka hiç birşey değildir. Önce mistisizmi sopa gücüyle dayatan, palazlandıran, siyasi ve askeri güvencelere kavuşturan uluslararası ittifakın Doğu'ya yaklaşımına bakmak lazım. 6- Senin uygar ve demokratik dediğin, değerlerine sevdalandığın Avrupa ülkeleri 100 binlik Lüksemburg'a devlet statüsü verir ve stratejik önemi çıkarlarıyla çakıştığı için 1,5 milyonluk Kosova'yı devletleştirirken, senin 40 milyonluk milletini ve 590 bin km. karelik ülkeni çağdışı yönetimlerin baskı cenderesine hapsetmiş durumdadırlar. Kürdistan'ın işgali Avrupa devletlerinin silah yardımıyla, ekonomik ve siyasi yardımlarıyla sürdürülmektedir. Avrupa yardımı bir yıllığına kesse Türkiye ve Suriye rejimleri alabora olur. Batının yardımı olmaksızın Suriye ve Türkiye'nin Kürdistan'ı 6 ay bile işgalinde tutabilmesi imkansızdır. İran'da da aynı durum sözkonusudur. İran'ın biraz daha varlıklı bir ülke olması nedeniyle yardım almaksızın kürtlere karşı bir kaç yıl savaş yürütme şansı vardır daha fazla değil. Kürtler en güçlü zamanında Saddam'ın ordularını 4 kez yenilgiye uğrattılar. 1975'te ihanete uğradılar, kuşatıldı ve yenildiler. 7- Kürtler Avrupa'ya ikbal aramak için çıkmadılar. Devletin resmi rakamlarına göre 7 bin yerleşme yeri haritadan silindi. İlaveten; işkence, siyasi kararlarla verilen ağır hapisler, Kürdistan'a uygulanan ağır ekonomik müeyyideler aracılığıyla kitlesel yoksullaştırma ve sokak infazları kürtleri göçe mecbur etti. Unutmaki bu saydıklarım Batı'nın istekleri doğrultusunda, Batı'nın oluruyla, Batı'nın silahları ve Batı'nın finansörlüğüyle gerçekleştirildi. Bu durumda kürtler sorun çıkarılan, var olan sorunları tırmandırılan diğer ülkelerden göçedenler gibi batının "yedek sanayi ordusu" içerisindeki ucuz emek pozisyonuna icbar edildiler. Batının maliyetlere tesir eden ucuz emek ihtiyacına ek olarak Batı nüfusunun yaşlı oluşu olayı tetikleyen ayrı bir etmendir. Gelenlerin entegrasyonu ucuz emek tahtında azami karı garanti ederek batının rekabet gücünün ayakta kalmasına hizmet için amaçlanmaktadır. 8- Batı, birçok halk arasında olduğu gibi kürtler arasında da kendi "misyonerlerini" yaratmış görünüyor. Batının okullarından diploma alanlar kendi halklarının "uygar" batı tarafından yine "uygarlık" adına hangi ızdıraplara mahkum edildiğini sorgulayıp bu ne menem uygarlıktır demek yerine klasik sömürge katipleri gibi kırbaç sahiplerinin erdemleri üzerine söylev çekiyorlar. Sömürge ülke aydınlarının görevi, sömürgeleri, hırsız, sahtekar ve işgalci Batı ülkelerinin sadece kendileri için var olan demokrasilerine eklemlemek değildir. Aynı demokrasinin ilkelerinden hareket ederek temel hak ve hürriyetlerin sömürge konumundaki ülkelerden hangi amaçlarla ve hangi çıkarlar uğruna esirgendiğini sorgulamaktır. Senin ülkene sömürge statüsü ve sınırlar bile çok görülürken alladığın pulladığın Batı uygarlığının Kürdistan'a ilişkin suskunluğu ve gayriinsani kasıtları dile getirilerek "hani uygarlık nerede, demokrasi nerede, özgürlükçülük nerede" diye sorgulamak için kendine aydınım diyenlerin kıçına diploma bağlaması gerekmiyor. Bir beyin, tek göz ve tek kulak yetiyor. Selam ve sevgilerimle.

Merhaba, yazdiklarinizi aynen katiliyorum. Eger yanlis anladimsa lütfen düzeltin! 1. Ben Bati'da barbarliga ragmen gelisen örnegin bilim ve teknoloji, Sanat ve Kültürün iyi oldugunu, onlardan ögrenmemiz gerektigini, onlarin bu yönlerini (siz dogru tarif etmissiniz) Dogu'nun mistisizmiyle, ahlak degerleriyle ve sosyal insaniyla birlestirip yep yeni bir KÜLTÜR gelistirmek. 2. Elbette ben Bati'nin barbarligini (örnegin 1. ve 2. Dünya savasi döneminde) hic bir zaman unutmadin. Ama cag degisti. Biliyorsunuz ki Bati cikarlarini düsünüyor. Bati simdi kendi arasinda barisik bile olmayan Kürdlere neden yardim etsin? 3. Sömürgecilik hakkinda yazdiklariniza katiliyorum. Peki sizin cözümünüz nedir? Sizce biz ilkin kendimizde baslamamali miyiz. 4. Kürdlerin düsmanlari zaten var. Cahilligimi affedin, belki sizi yanlis anladim, benim Bati'nin iyi yönlerini aslinda onlar barbardir diye redd mi etmem lazim, onlari kendime düsmna mi görmem lazim. Ya da ne yapmam lazim? 5. Sizce ne yapalim? Kültür iyi, Kürdler iyi, sorum dört despot devlet ve onun pesinde birde Bati mi? 6. Neden biz dünyadaki tüm iyi olan herseyi kendimiz icin filitreden gecirip alamiyoruzda hep reddediyoruz? Saygilar

Sevgili Alan, Bilim insanlığın ortak malıdır. Ancak bilimsel bilgi ve teknoloji bile alınır satılır emtia durumuna indirgenmiştir. Teknoloji, kullanıma sürülen ürünleri itibarıyla zaten emtiadır. Ancak yeni teknikler yaratmaya ve insanın hizmetine sunmaya yarayan bilimin aynı mantıkla ticarileştirilmiş olması kendine uygarım diyenlerin bilim karşısındaki pozisyonlarına uygarlık dememizi engelliyor. Bilim teknoloji insanın refahına koşulduğu ölçüde uygarlığın devindiricisi olma özelliği kazanıyor. Başımıza yağan bombalara, uğratıldığımız soykırımlara bakınız. Ülkemizin işgali teknolojik üstünlükle sağlanmış durumda. İşgale elveren teknolojiyi birinci dereceden muhatabı olduğumuz ortadoğu tiranlıkları üretmiyor. Teknoloji, kullanım eğitimiyle, finansıyla birlikte "uygar" dünyadan transfer ediliyor. Çoğu kez karşılık ödemeden, hibe şeklinde. Bu nasıl uygarlıktırki insan olmayı bir yana bırakınız, bir canlı türü olarak kürtlerin soykırımlarına hayvan koruma cemiyetleri bazında bile tepki vermekten kaçınmaktalar. Herhangi bir kürk hayvanı için hayvan hakları diyerek, nesli tükeniyor diyerek, kendi ortamında özgür bırakılmalıdır diyerek meydanları dolduranlar bizim akibetimiz hakkında çıt çıkarmıyorlar. Bilim ve teknoloji her zaman uygarlık anlamına gelmiyor. Bilimi ve teknolojiyi ellerinde bulunduranların kürtlere karşı cürümleri tahtında insanlıklarını sorgulayacak olan en ilkel yaşam tarzından gelenler bile insani hasletleri itibarıyla bu kanemici barbarlardan binlerce kez daha uygar değilmidirler? Bizim ülkemizin boşaltılması yine aynı "uygar" çevrelerin karlılık hesaplarının yarattığı bir sonuç değilmidir? Onların "uygarlıkları" bizlerin gaspedilmiş haklarımız ve mezarlarımız üzerine inşa olunmamışmıdır? Batının eğitim kurumlarında eğitim almaya, pozitif bilimleri öğrenmeye, mesleki bilgiler öğrenmeye evet. Bunun için gerekirse yüz dil öğrenmeye evet ama onun "uygarlığına" hayır demek için yeterli sebebimiz var. Batının yaşam tarzı, ahlaki biçimlenmesi batı toplumlarının ihtiyaçlarına cevap verir tarzdadır. Onun uygarlık hatta insanlık ölçüleri kendi çıkarlarına göre tefsir edilmek durumundadır. Avrupa demokrasisi özü itibarıyla Roma demokrasisinin genişletilmişidir. Eşitler arasında demokrasi öngörmesi anlamında eskinin kopyasıdır. Farklılığı ise eşitlerin sınırının genişletilerek nicel anlamda daha çok katmanın eşitlere katılmış olmasında yatıyor. Özellikle bireysel hakların ve eşitliğin hiç değilse kağıt üzerinde garanti edilmiş olması bu genişletmenin ürünüdür. Biz farklı bir toplumuz. Sömürgeyiz. Batı ile aramızda toplumsal şekillenme olarak farlılığın dışında uçurum misali eşitsizlik var. Dahası batının refahına ödenmiş diyet, batının ısınması için sobasında yakılan odunuz. Batının kendi arasında işlettiği haklarda eşitlik ve ilişkilerde hümanizm ilkesi bize sıra geldiğinde toplu yoketmeler ve işgal altında bulundurma eylemine dönüşüyor. Batının demokrasisi sömürgelere anti-demokrasi olarak yansıyor. Eşit olanlarla olmayanlar arasında çifte standart uygulanıyor. Bu gerçeği göremeyenlerin, Kürdistan'ın nasıl sömürgeleştirildiğini ve kimler adına, kimlerin çıkarları gerektirdiği için sömürgeden daha geri bir statüde tutulduğunu açıklama şansı olmaz. Bir olguyu açıklayamayan onu anlama ve karşı tavır geliştirme şansından da yoksun kalır. Kürtlerin batıya entegrasyonu yada eklemlenmesi kürtlüğün bitişi demektir. Öcalan'da entegrasyonu aynı ifadelerle savunmuyormu? Entegrasyon fikri 1830'ların Berlin'inde teorize edilmiştir. Kürtlerin devletten mahrum bırakılması kararıdır. Uygalamaya konulması kürtlerin o güne kadar var olan devletçiklerinin birbiri ardısıra kanla, soykırımla tasfiye edilmesini beraberinde getirmiştir. 20. yüzyılın başlarında oyunun çok aktörlü hale gelmesiye kürtlerin ülkesi dörde bölünerek farklı tiranlıklara entegrasyonu öngörülmüştür. Bitmeyen kürtlüğü bugün bellek olarak batıya entegre etme faaliyeti sürdürülmektedir. Batıya ve Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakılanlar kürtlük bilinci en diri olan kürt topluluklarıdır. Öcalan'ın Erzurum, Elazığ, Malatya gibi faşistlerin kol gezdiği yöreler yerine Cizre, Nusaybin, Hakkari, Amed, Cabaxçor, Muş, Siirt, Mardin gibi yörelerde habire serhildan masalıyla halkı mobilize edip bu yöreleri danışıklı bir döğüşün kurbanı haline getirerek boşalmasına çanak tutmasını tesadüflerle açıklayamayız. İşte bu noktada başkaldırmak gerekiyor. Hem tehcire hem entegrasyona.. Ve şu soruyu her kürdün sorması elzem hale geliyor. Kürtler entegre olmak içinmi muhacerete mecbur edildiler? Sömürgeciliğe başkaldırı, önce kültürel başkaldırıdır. Bir toplumun kendine ait olan değerleri sahiplenmeye kalkışmasıdır. Kürtlerden bunu esirgerseniz direnmek ve kurtulmak için hiçbir sebepleri kalmaz. Düşüncelerinizi, sömürgeciliğe karşı kararlı duruşunuzu diğer yazılarınızdan biliyorum. Aramızda önemli bir fark olmadığınız da.. Fakat entegrasyon meselesini farklı algılıyoruz. Farklılık olması doğal. Ayıp yada günah bir yanı yok. Değerli Hocam'a önerim şudur. Lütfen bu entegrasyon meselesini çok daha tefarruatlı ve özellikle diasporada yaşayan kürtlerin geleceği açısından bir kez daha düşününüz. Avrupa'nın kürtlere ilişkin tavrının hümaniter olmasını bırakınız son derece korsanca nitelik taşıyor olması karşısında beni fazla haksız çıkarmayacağınız kanısındayım. Mukabil saygılarımla.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.