[i]Yine eski bir makalemi aktardım. Katılımcıların anlayışla karşılayacakları beklentisiyle hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.[/i]
[b]İTTİFAKA YÖNELİRKEN...
25. Eylül 2005[/b]
Kürtlerin son otuz yıllık siyasi geçmişlerine ilaveten diasporada da ağırlıklı olarak sol tandanslı partileri (artık hangi düşünceden esinleniyorsa) doğal müttefik olarak sayma yanılgısına düştükleri biliniyor. Avrupa'nın sol eğilimli partilerinin bir çoğu % 10'un altında seyreden partilerdir. Düşük oy oranlarına ilaveten marjinalleşmiş konumları itibarıyla kürtlerle ilgili herhangi bir talebi Avrupa düzeyinde gündeme taşıma yada fiili adımlar atabilme iradesinden, dolayısıyla olanağından yoksundurlar. Bu partilerle ilişki kurulmamalıdır anlamında söylemiyorum ama bir çok kürdün bulundukları ülkelerde bu tür partiler içerisinde yer almasının dışında ilişkilerini Avrupa kamuoyunun azınlık yüzdesiyle sınırlı tutmaları kürtler adına önemli bir eksikliktir.
Kürt partilerinin, kürtlerin mülteci olarak yaşadıkları ülkelerde ittifaklarını ve münasebetlerini toplumun büyük ekseriyetini dışarda bırakacak şekilde azınlık partileriyle sürdürme israrları, bu azınlık partilerinin dışındaki geniş yığınlardan gelmesi muhtemel desteği hesaplayamamak gibi bir yanılgının ürünüdür. Toplumun ekseriyetini, ekseriyet bahsiyle birlikte bu ekseriyetin belirleyici konumunu ve iradesini hesaba katmayan bir mevzilenmeyi kürtler adına rasyonel ve hele-hele yarar getirici bir politika olarak nitelendirmek oldukça zordur.
Kuşkusuz Avrupa'nın hangi görüşte olursa olsun siyasi partileriyle, sivil toplum örgütleriyle, giderek hükümetleriyle siyasi-diplomatik ilişkiler sağlanmalı ve sağlanacak ilişkileri geliştirmeye özen gösterilmelidir. Kürdistan kurtuluşunun yeterli ölçekte destek edinmesinin ittifaklara ilişkin tercihlerimizin geniş tutulmasıyla sağlanabileceği açıktır. Bu nedenle kürtlerin kurabileceği ilişkilerin hacmi ideolojik kaygılarla dar tutulmamalı, ulaşılması muhtemel siyasi-sosyal bütün kategoriler ilişkiler manzumesine dahil edilmelidir.
Günümüz Avrupa solu içerisinde iktidar olanağı yakalayan bir çok sol parti, Kürdistan Sorunu'nda oldukça bağnaz bir tavra sahip olmakla birlikte, türkleri 'geleneksel ve vazgeçilmez müttefik' olarak kabullenmeleri nedeniyle çoğu kez kürt karşıtı pozisyonları seçmek durumundadırlar. Örnek vermek gerekirse, Almanya'da SPD, Fransa'da Sosyalist Parti, İsveç Sosyal-Demokratları kürt bağımsızlığına açıkca karşıt bir konumdadırlar. Fransız Sosyalist Partisi ile İsveç Sosyal-Demokratlarının kürtlerle ilgili olarak derinden yürüttüğü 'kültürel özerklikle' sınırlı bir yaklaşıma sahip olmaları sözkonusudur. Alman SPD ise Kürdistan'ın varlığını bırakınız, sözcüğüne bile tahammül gösteremeyen Berlin-Bağdat misyonunun mirasçısıdr. Almanya'nın Türkiye ile münasebetlerini tarihi çok eski olan bu işbirliğinin ruhuna uygun bir zeminde tanzim ettiği dikkatten kaçırılmamalıdır. Anılan partilerin Kürdistan Sorunu karşısındaki olumsuz tutumları başlıbaşına araştırma dizilerine konu olacak bir çok nedene dayalıdır, bu yüzden kısa makalemde sadece başlıklara değinmekle yetiniyorum.
Sol partiler dışında kalan Avrupa'nın liberal partileri, muhafazakar partileri, ayrıca hristiyan demokrat partileri Kürdistan Sorunu'na oldukça olumlu yaklaşan bir tutum sergilemektedirler. Avrupa'nın sağ partileri sadece insan hakları ve özgürlüklerin kullanımı alanında değil, aynı zamanda siyasi devlet olunması anlamında bir ilgiye ve sempatiye tekabül eden önemli akımları da bünyelerinde bulundurmaktadırlar. Papa John Paul'un hitapları kapsamına kürtleri alarak, 'Kürtlerin tarihten gelen derin özlemleri karşılanmalıdır' şeklindeki şahane ifadesiyle kürt bağımsızlığına karşı olunmaması gerektiğini milyonlarca hristiyana telkin ettiği unutulmamalıdır. Kuşkusuz saygıdeğer bir din adamı ve yüce bir insan olan Papa John Paul'un kürtlerle ilgili hakkaniyeti ve özgürlüklere saygıyı esas alan tavrı, kendine sosyalist derken kürtler için 'siyasi otonomi bile olanaksızdır, olsa-olsa kültürel otonomi düşünülebilir' diyebilen Fransa eski cumhurbaşkanı Mitterand'ın tavrından onlarca kez daha ilerici, daha demokrat ve daha özgürlükçüdür.
İktidarda bulunan Alman SPD'nin son damlasına kadar Saddam yanlılığıyla birlikte, Irak'a müdahalenin arefesinde taa Diyarbakır'a gidip 'Birleşmiş Milletlere üye devlet sayısı yeterlidir, Türkiye'nin güneyinde yeni bir devletin kurulmasını istemiyoruz' şeklinde beyanat vermek için Kürdistan'ın başkentini seçen İsveç Dışişleri Bakanı müteveffa Lindh'in kürtlerle ilgili tavrı da kürtlerin ittifak anlayışlarını belirlerken dikkat etmeleri gereken kriterleri işaret ediyor.
Kısacası kürtler dostlarını seçmekte günümüze kadar çok büyük yanılgılara düştüler. Bunun sonucu olarak kürtler ittifak sözcüğünün anlamına uygun müttefikler bulamadıkları gibi hep aldatıldılar yada aldatıldıkları zehabına kapıldılar. Ortadoğu politikalarını çıkarları gereği kürt karşıtlığı temelinde arap kartlarına dayandıran ve bunu beyan etmekte sakınca görmeyen, saklamayan
Kürtlerin, Sovyetlere partiler boyu sevdalanması, aradığını peşinen bulamamaya mahkum kendi körlüğünü farketmeyip, "Sovyetlerin kürtleri neden görmediğine" ilişkin yığınla teorik safsata icadı, sonuçta bizim bu akıllı sosyalistlerimizi uzunca bir zaman "Hain Barzani" nakaratıyla Saddam'ın nesnel müttefiki olmaya yöneltmedimi?
Sovyetleri dost ve kopyalanacak örnek sayan bir zamanların kürt siyasasının ancak mizah kitaplarında yer tutacak dost ve müttefik belirlemeleri 'kör-kör çubuğum gözüne' bir aymazlığın sonucu değilmiydi?
Kürt siyasasının, kendi ulusal konumunu, Kürdistan gerçekliğini, uluslararası konjüktürü doğru değerlendirerek kürtlerin ulusal çıkarlarının gereklerine icabet etmek yerine, ideolojik tercihlerin kısırlığını tercih eden körlüğü kürtlerin en zor zamanlarında yalnız ve yardımcısız kalmalarına neden oldu. Aynı körlüğü dünkü bönlüğüyle muhafaza eden bir çok kürt partisi hala kürtlere umut tacirliği yapmaya devam ediyor. Oysa dünya çapında bir kamplaşmanın nedeni olabilecek önemde seyreden Kürdistan sorunu hiçte öyle güdük hesapların dar hacmine sığacak kadar çapsız değildir. Kürdistan üzerine giderek sertleşen oyunların gösterdiği gibi kürtlüğün üzerine yönelen heyulalar da öyle küçümsenecek evsafta değildir.
Günümüzün gelişmelerini bütün detaylarına varıncaya kadar dikkatlice incelememiz, derecelendirmemiz ve ittifaklarımızı doğru değerlendirmeler üzerine inşaya imkan veren yöntemlere itibar etmemiz, ilişki kurulması mümkün olan bütün kesimlerle verimli ve kalıcı ilişkiler sağlamaya yönelmemiz gerekmektedir.
Kürt partileri çoğunlukla ideolojik biçimlenmelerinin itkisiyle ve kısmen de etkilemek amacıyla Avrupa'nın sol partilerine yaklaştılar. Ancak etkilemek yerine etkilendiler. Avrupa'nın (doğu Avrupa da dahil) sol nitelikli partileri kendi devletlerinin kolonyalist beklentilerini kürt partilerine empoze etmekte ve kürtleri kendi ulusal çıkarlarının gerektirdiği siyasi çizgiden uzaklaştırmakta fazlaca zorlanmadılar. Avrupalı sol partilerin kürtleri Türkiyelilik kavramı ve Türkiye'nin siyasi sınırları içinde tutma gayretleri özünde kendi sömürgeci devletlerinin istediği sonucu sağlama amacını taşımaktadır ki bu yollu telkinlere kapıyı kapamak kürtlerin kurtuluşlarının zorunlu kıldığı bir tavırdır. Aksi halde kürtlerin ülkelerini sahiplenmeleri imkansızlaşacaktır.
[b]Solaxî[/b]
Din ve dindar da lazım...