“TARİH SAYFALARINA” BAKIYORUM.......
21 Mart günü Mersinde meydana gelen bayrak olayından sonra, tüm Türk devlet mekanizması ve kiralık basını Kürdlere, Kürdlerin ulusal ve insan değerlerine karşı fütursuzca bir kampanya başlattı..
Bu bayrak olayı, ister “ bir provokasyon” olsun, isterse, “al çocuktan haberi” basındaki genel tepkinin dışa vurumu olsun, bayrağının esas niteliğini değiştirmez...
Türk bayrağa esas rengi, Türk sömürgeci devletinin Kürdlere, Ermenilere, Asurlara, Keldanilere ve Rumlara karşı yaptığı etnik arındırma ,zulüm, katliamlar, sürgünler ve yıkımlardan ifadesini bulmaktadır... TC, Kürdistan’da işlediği tüm suçları bu bayrak altında gerçekleştirmiştir... Türk devleti bu bayrağı seçerken, Kürd halkına sormamıştır.
Sadece ve sadece bu iki nedenden dolayı da olsa, Kürd yurtseverlerinin bu bayrağı kabul etmeleri düşünülemez..
Türk Genelkurmay’ı yaptığı açıklamada “ vatan ve bayrak sevgisini denemeye kalkışanlara, tarihin sayfalarına bakmalarına bakmalarını öneririz” diyor..
Bende Türk Genelkurmay’ın “emirine” uyarak, bir makale çerçevesinde “tarihe bakmaya” çalışacağım.....
Fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Geçen yüzyılın yaşanan olaylarına bakıldığında “ suçlarınızın çok kabarık dosyaları” hemen göze çarpıyor...
Türk devleti, ermeni soykırımını gerçekleştirmiştir. Ermeni ulusal sorunu gündeme geldiğinde, Türkler “kendi yöntemleriyle” bir halka karşı sistemli jenosit uyguladılar.. lttihat ve Terakki Partisinin Aralık 1914 ve Ocak 1915 tarihler arasında gerçekleştirdiği toplantıda aldığı 10 karar(Wahakn N. Dadrian, Holokost ve jenosit araştırmaları 7, 1993)tam bir soykırım planıydı. Bu plan uygulandı ve 13 ağustos 1916’da Talat Paşa Almanya Elçilik görevlisi Hohenlohe-Langenburg’a: “ artık Ermeni meselesi kalmadı” diye bildiriyor.
Hitler, Ermeni kıyımı döneminde Erzurum konsulosu yardımcılığı görevini yapan Max Ervin von Scheubner-Richter’dan aldığı bilgiler ve dünyanın Ermeni meselesini unutması karşısında “Kim Ermeni kıyımından bugün söz ediyor? “ diyerek almanların “lebensraum”’u için yeni kıyımların emrini verdi....
Türkiye’de Ermeni kıyımını gerçekleştirilen kadrolar, daha sonra kemalist devlet yapılanmasının temel kadroları durumuna geldiler. lstanbul Hükümetince(lngilizlerin baskısı neticesinden) tutuklanan kadrolar bir afla Kemalistlerce serbest bırakıldılar).
Atatürk, şükrü Bey(1924’ten 1938’e çeşitli bakanlıkları ve içişleri bakanlığı görevini üstlendi), Mustafa Abdulhalık Renda (savunma bakanı), Tevfik Rüştü Aras(1925 ve 1938 yılları arasında Dışişler Bakanı), Ali Cenani Bey (Ticaret Bakanı) vs..vs.. vs.. (geniş bilgi için Taner Akçam’ın Armenien und Völkermord sayfa 134).
“Tarihe baktığımda” Türk devleti,20 yüzyılın ilk jenosid’ini gerçekleştiren olarak karşımıza çıkıyor..
“Tarihe bakarken” Türklerin işlediği suçlardan başka bir şeye rastlamak pek olanaklı değildir.
Ermeni kıyımından sonra, Türk devleti Kürd kıyımını başlattı... Onlara göre: “Zo zo(Ermeni)ların işi bitti, şimdi sıra Lo lo(Kürdleri) ların”
Türk devleti, Koçgirî hareketinden başlayarak, Dersim hareketine kadar, Kürdistan’ın dünya ile olan tüm başlantılarını keserek, Kürd halkını ateş ve demirle susturmaya çalıştı... Bu 20 yıl boyunca Kürdlere karşı her türlü insanlık suçu işlendi...
Bu yıllara dayanan halk şarkılarımıza bakıldığında Türklerin ortaya sergiledikleri barbarlıkları görmek kolaylaşır:
Ferman e, ferman e, ferman e, fermen e, ferman e , ferman e
Ferman fermana me Kurdan e
Zeman zemanê Tirkan e
Axîn û ofina me Kurdan e
Fermana me derketîye ji Enqera şewîtî ji cem kafir Kemal e.......
Bu olay için, fazla belgelere gerek yok. Sayın M. Emîn Bozarslan’ın “Kemal Paşa Weledê Kê ye” adlı kitabında yeralan kemalistlerin Kürdistan’daki katliamlarını anlatan Kürd “ata sözlerine” bir göz atmak yeterli olacaktır..
1925 tarihinde şêx Seîd hareketinin yenilgisinden sonra Kemalist Ordu Kürdistan halkını kıyımdan ve Kürdistan yerleşim birimlerini yakıp yıkmaya başlıyor... Hem de bugün o gurur duydukları bayrak altında...
Nasıl Güney Kürdistan’da Helebçe ve Enfal operasyonlarını yöneten şahısı, Güney Kürdleri “Kimyevî Ali” diye adlandırdıysa, Kuzey Kürdleride 1925 kıyımlarını yönlendiren kişiyi “Barut Ali” diye adlandırmıştı....
“Elî Barut” bir çok alanlarda, halkı evlere dolduruyor ve köyleri bir bütün olarak ateşe veriyordu....
Bir gün “Barut Ali” bir Kürd köyünü kuşatmış, ateşe vermiş ve zevkle seyrediyor... Biri kız ve diğeri erkek olmak üzeri iki çocuk köyden çıkmayı başarıyorlar.. Tam o esnada eskerleri görünce “Aha esker, eskeri esker” diyerek gerisin geri kendilerini ateşin içine atıyorlar... Bundan dolayıdır ki, Kürdler “ Agir ji zulma eskerên Kemal Paşa xweştir e” diyorlar... Bundan dolayıdır ki, Kürdler söz konusu seneye “ Sala şewatê” diyorlar...
Dêrsîm’de, Türk askeriyle dağların uçurumları arasında kalan Kürd kadınlarının kendilerini çocuklarıyla dağların uçurumlarına bıraktıkları herkesçe bilinmektedir....
Bu bayrak altında, Kürdlere karşı siyasi, kültürel, coğrafi, etnik jenosidler uygulandı.... Son 20 yılda Kürdistan yakılıp yıkıldı... Milyonlarca Kürd zorunlu göçe, 100 binlere varan Kürd’ün fiziki imhasına( Devletin kendisi 35 bin ölüden söz ediyor!!!!! ) ve binlerce yerleşim biriminin yok edilmesi yaşandı.... Bu suçlarda bu bayrak altında işlendi....
Türk devletinin tüm bu yaptıklarının “ bu eski hesaplarının bir karşılaştırılması” (Hannah Arendt) gerekir....
Türk devleti, Kürdlere baskı uygulayarak, tehdit ederek, şantaj yaparak Kürdlerin kanına bulaşmış bir bayrağa karşı Kürdlerden saygı uyandırmak istiyor....
Bunların ne sevgiden ve nede saygıdan haberleri var.... Bu işler gönüllülük ister.... içten olması gerekir.... “Tarihe bakıldığında” bu bayrak, bir suç aletini sembolize ediyor.... Başkalarınıda kendi suçlarınıza ortak etmeyin...
Bu konuda, Irak bayrağı hususunda Güney Kürdlerinin örnek alınması gereken bir tutumları var.
Güney Kürdleri açık açık ve herkesin gözleri önünde “biz bu bayrağın Kürdistan’da dalgalanmasını kabul etmiyoruz” diyorlar...
Niçin ? diye sorulduğunda, verilen cevap açıktır....
Çünkü : “Bu bayrak altından Kürdler Enfallere uğradı, Kimyasal silahlara hedef oldu, zorla göç ettirildi ve sonuç olarak 182 bin Kürd yaşamını kayıp etti” diyorlar... Ayrıca “biz bu bayrağın oluşumunda yoktuk ve bu bayrak Kürdleri temsil etmiyor” diyorlar...
Güney Kürdlerinin bu Kürdistanî tutumunu, Kuzey Kürdistanda bayrağa ilişkin yapılan açıklamalarla kıyaslamak olanaklı değildir...
Kuzey Kürdistan’da Dehap vb çevrelerinin “ Türklerin bayrağı Kürdlerinde bayrağıdır” yada “vatanın ortak değerlerine saygılı olmak zorundayız. Bayrak uğruna can verilen en önemli değerdir” yönündeki açıklamalar Kürd tarihi bilinçinden nasibini almamış anlayışların ürünüdür... Bu anlayış Kürdleri, Türk devletine ve sömürgeci sembol ve değerlerine yeniden entegre etme girişimidir..... Bu çevrelerin bu tutumlarını fazla uzatmadan, “seyên me ne, lê li ber derên xelkê ne” şeklinde değerlendirebilinir.