Xarput Vilayeti Katliamları Davası, Xarput Mahkeme Kararında yer alan bilgilerden bir bölüm Kürdistan`daki durumu anlama açısından önemli;
Karar ; 13 Ocak 1920 Yasal hükümler çerçevesinde ifade ve sorgu tutanakları dava belgelerinin içerikleri titizlikle incelendiği gibi, savunmalar, açıklamalar ve kanıtlanmalar derinlemesine degerlendirilip gözlemlenerek yapılan duruşmalar sonucunda alınan kararda; Sanık Dr.Bahaeddin Şakir; İttihad-ı Terakki Merkez Komitesi üyesi, Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı.
Suçlanan sanıklardan biri olup Dersaadet'den (Konstantinopl) hareket edip, ilkin Trebizonde'ya, oradan da Erzirom'a ve diğer vilayetlere geldi ve İttihad-ı Terakki Merkez Komitesi üyesi, Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı sıfatıyla bu örgüte bağlı (hapishanelerden bırakılmış mahkumlardan ve diğer kuralsız kişilerden) çeteler oluşturmuştur. Sanık Dr. Bahaddin Şakir bu gurupların yönetiminde iken, göçe zorlanan Ermeni kafilelerinin toptan öldürmelerinden ve değişik dönemlerde, degişik yerlerde yapılmış olan hırsızlıklarında baş sorumlusudur.
Sanık Dr.Bahaddin Şakir, Ermenileri, trajik olayların meydana geldiği yerlere göndererek, yukarıda adı geçen İttihad-ı Terakki Komitesi adına emir vererek, bu kişilerle birlikte Ermenileri kin ve çıkar için katlederek çirkin projeleri gerçekleştirdi. Sanık, yönetimi altına aldığı kişileri zihniyetiyle, gerek sözle, gerek Teşkilat-ı Mahsusa`nın örgüt şubeleri üyelerinin kullandıkları şifreli haberleşmelerle, kendisine bağlı olarak faaliyet yürütenleri, Ermenileri ortadan kaldırmaları için cesaretlendirdi.
4 Mayıs 1915'de, Erzîrom'dan gönderilen şifreli bir telgrafta, sanık Bahaddin Şakir Bey, Xarput Valisi Sabit Bey aracılığıyla, şu anda firarda olan İttihad-ı Terakki Komitesi Xarput Şubesi Sorumlu Sekreteri Resneli Nazım Bey'e gönderdiği ilgili telgrafta şunları soruyordu;
“Oraya göçe zorlanan Ermeniler imha edildiler mi ? Bana verdiğiniz bilgiye göre onlara işkence yapılıyormuş. Bu pis insanlar hala ortadan kaldırılmadılar mı ? Sadece zorla uzağa mı göç ettirildiler? Bana açıkça bilgi veriniz. “
Yine İttihad-I Terakki Merkez Komitesi üyeleri dosyasını oluşturan belgeler arasında Erzirom Valisi Münir Bey tarafından şifrelenmiş bir telgraf bulunuyor. Bu telgrafta şöyle deniliyor;
“Erzirom'dan göçe zorlanan zengin kişilerden oluşan kafile sanık Bahaddin Şakir'in çeteleri tarafından saldırıya uğramış, ayrıca Dêrsim'den göçe zorlanan Ermeni kafile imha edilmiş ve mallarına el konulmuştur.“
Yine Kastamouni eski Kaymakamı Reşid Paşa sanık Bahaddin Şakir Bey'den yukarıda adı geçen göçe zorlama ile ilgili şifreli bir telgraf aldığını açıklamaktadır.
Yine bu konuda Vehib Paşa; “İttihad-ı Terakki Komitesi'nin aldığı karar; Ermenileri katletmek, ortadan kaldırmak, mallarını gaspetmek, el koymaktır. Bunu yapan, hazırlayan, Ermenileri katleden bu kasapları yönlendiren III.Ordu bölgesindeki kişi, sanık Bahaddin Şakir'in ta kendisidir.“
Bir önceki tanıklığa Antalya eski muttasarıfı Sabur Sami Bey, sanık Bahaddin Şakir Bey'in kendisine Erzirom'dan şifreli bir tegrafla “Madem ki Erzirom, Van, Bitlis, Sévastia, Trébizonde bölgelerindeki Ermeniler, Musul ve Deires Zor'a doğru yola çıkartılmış bulunmaktadırlar. O halde Antalya' da ne oluyor?“
Mahkemenin tutanaklarına geçirilmiş diğer tanık ifadeleri ve açıklamaları, sanık Bahaddin Şakir'in yukarıda adı geçen trajik durum ve katliamlardaki suçluluğunu yeterince ispatliyor...(..)...Diğer sanıklara gelince; Mehmet Nuri Bey; Dêrsim eski milletvekili ve sanık Ferid Bey, Xarput eski Eğitim Müdürü, mahkeme önünde Holvenk Köyü Ermenilerinden bazılarının evlerinden sürülmelerine ve sonradan öldürülmelerine ilişkin ölüme teşebbüs etme suçlarından yargılandılar.
Sanık Mehmet Nuri Bey, zorla göç ettirme döneminde, göçe zorlama ile ilgili olarak görevlendirilen jandarmalar önünde şu sözleri söylemiştir. “Ben sizi Kemikli köye yollayacağım ve buraya arpa ekeceğim.“ Sanık bu şekilde konuşarak jandarmaları suç işlemeye teşvik etmiştir.
Dava sırasında davacı Marguerite tanıklık yaptı. Marguerite; “Nuri Bey, zorla göç ettirme döneminde Holvenk köyüne gelmişti. Köyde kalmak için kendisine yalvardım.“ Sanık Nuri Bey, Marguerite şu yanıtı veriyor. “Sen, eşinin gittiği yere gideceksin. Ben buraya arpa ekeceğim.“ Sanık Nuri Bey, Garabed'in evinin kapısına şu yazıyı asıyor. “Kim eşyalarını buraya bırakırsa, üç ay içinde gelip, alacaktır.“ Sonra atına binip, köyden ayrılıyor.
Bir başka davacı Kasbar Missisyan, Marguerit'den duyduğu olayları dile getirdi. Kasbar Missisyan, göçe zorlama döneminde Konstantinopolis'da olduğunu, ifadesini Marguerite'den işittiklerine dayandırdığını, sanık Mehmet Nuri'nin köyden pek çok kişiden para topladığını, jandarmalara kırmızı kağıtlar imzalattırdığını, Garabetin evinin önünde kendisine yalvaran, kendilerinin lehinde müdahale etmesini isteyen kadınlara “Ben bu köyde arpa ekeceğim.“ cevabını verdiğini, atına binip, gittiğini, onun hareketinden sonra köydeki çete guruplarının saldırmaya hazır olduklarını, anlattı. Ancak, Mehmet Nuri Bey'in, Garabed'in evinin kapısına kağıt astırıldığından bilgilendirilmediğini açıkladı.
Böylece iki tanık, iki farklı ifade vermiş oluyorlar. Biri Garabed'in kapısının üstünde bir kağıdın yapıştırıldığını iddia ediyor. Fakat mahkeme önündeki yeminli ifadesinde, söylediğini reddediyor ve bir önceki ifadelerinin yanlış olduğunu açikliyor. Tanık, göçe zorlanmanın ta başından sonuna kadar, Mehmet Nuri Bey'in evinde kaldığını, Mehmet Nuri Bey'in kendisini göçe zorlanmaktan kurtarmak için çiftliğinde sakladığını, el konulan malları Nuri Bey'in kayınbiraderi Azim Bey'in evinde görmediğini, açıklıyor.
Mahkeme, tutukluluk süresi içinde Nuri Bey'den istenilen para ile ilgili senetleri aldığını, Mehmet Nuri Bey'in, hükümetin göçe zorlanan Ermenileri evinde barındıran ve saklayan kişileri ölüme mahkum etme kararına rağmen, bütün riskleri göze alarak, bile bile Holvenk köyünde ikamet eden Ermenileri çiftliğinde barındırdığını, onların hayatlarını kurtardığını gözönünde bulunduran mahkeme, ayrıca otuzdan fazla Ermeninin, imzaladıkları kağıtlarla yaşamlarının Mehmet Nuri Bey tarafından kurtarıldığını belirtmeleri, özellikle tarafsızlığı kuşku götürmez bir Amerika vatandaşının tanıklığı, Mehmet Nuri Bey'in zorla göç ettirmeler dönemi boyunca pek çok Ermeniyi kurtardığını açığa çıkartmış ve kanıtlamış bulunmaktadır.
Bu anlamda sorgu tutanağına eklenen Mehmet Ali Bey'in tanıklığı da geçerli sayılmıştır. Diğer tanık, Mustafa Saffet Efendi ile yüzleşmek istemişse de tanıklık ifadesi bu isteği geçersiz kılmıştır. Öte yandan diğer sanık Ferid Bey'in hükümetin onayı ile örgüte katıldığı, kafileleri kırdırdığı suçlaması da inandırıcı değildir.
Sonuç olarak; Mahkememiz, Mehmet Nuri Bey'in çiftliğinin yakınlarında bulunan Holvenk köyü Ermenilerinin mallarını gasp etme, Ermenileri öldürme teşebbüslerinde bulunduğu suçlamalarının, iddialarının gerçek olmadığına, Mehmet Nuri Bey'in suçsuz olduğuna karar vermiştir. Suçsuzluğunu kabul etmiştir.
Mahkeme, Mehmet Nuri Bey'in kayınbiraderi Azim Bey'in gasp edilen malları evinde bulundurduğu iddia ve suçlamalarının da gerçek olmadıklarına karar vermiş ve Azim Bey'i suçsuz bulmuştur. Nihayet mahkeme yukarıda adı geçen suçlamalar konusunda da Ferid Bey'i suçsuz bulmuştur.“ (Takvim-I Vakayi, Osmanlı İmparatorluğu Resmi Gazetesi, Constantinople, 1919-1920 / Jean Varoujean Gureghian, Le Golgotha de l'Arménie mineure – Le destin de mon père pp.151-192)
Resim 5 Çewlik-Bingol-Gundemir adli ermeni köyündeki köylüler. Soykırım öncesi.
Erzirom valisi Hasan Tahsin savaş süresi içindeki pratiğinden dolayı Trébizonde ve Xarput davalarında yargılanır. O, son davanın ikinci celsesinde itiraf etmeye başlar. Bahaeddin Şakir'i, Teşkilat-ı Mahsusa'nın operasyon şefi olarak açıklar. Bahaeddin Şakir'in, özel şifreler kullandığını, düzenli olarak gelişmeleri Savaş Bakanlığı'yla İçişleri Bakanlıklarına bildirdiğini de sözlerine ekler. Artvin'den gönderilen bir telgrafın alt kesimine bir not düşüldüğünüu, bu notta ; « Sadece Bahaeddin Şakir tarafından deşifre edilebilinir. » dendiğini vurgular.
( La Renaissance (Constantinopole) 05.8.1919, Takvim-i Vakayi, No; 3.540, p.6 / cite par Dadrian (2), s.172)
1914 kışında, III.Osmanlı Ordusu Ardahan ve Artvin'den Sarıkamış'a yönelirken, Teşkilat-ı Mahsusa yöneticisi Bahaeddin Şakir bu iki yerleşim birimindeki bütün Ermenilerin jenoside tabi tutulmaları emrini verir. Mahkemedeki iddianameye tarihsiz olarak geçen 69 no.lu telgrafta yer alan cümleler de niyet, hedef bellidir.
O, emri altında olanlara yapmaları gerekenleri, görev yerlerini bildirir. “Madem ki yapılacak hiç bir şey kalmadı. Derhal Trébizonde'ye gidin. Orada görevi yerine getirdikten sonra, Artvin sorunu için Yakup Cemil Bey buradan hareket edecek ve size gerekli açıklamalar ve zorunlu emirleri verecektir. » der. (Justicier du Genocide Armenien, Le Proces de Tehlirian, op. cit., s. 269)
« Erzîrom eski valileri, Şakir'in rolünü onaylıyorlar. Onlara göre Şakir; çete guruplarını organize ediyor, onları yönlendiriyor, yola çıkan kafileleri katletmek için pusu kurdurturuyordu. Erzirom valisi Münir, savaştan sonra yaptığı açıklama da « Çeteleri örgütleyen Şakir, göç ettirilen kafileleri vahşi bir biçim de katlediyordu. » der. (Takvim-i Vekayi, No; 3.540, s.7/ cite par Dadrian. (2), p.172)
Lazistan Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri; 22 Mayıs 1919'da, Trebizonde'da, Ermeni jenosidi ile ilgili olarak askeri mahkeme başkanı Korgeneral Mustafa Nazım Paşa'nın denetimin de yapılan yargılamalar da, Vergi dairesi müdürü; Mehmet Ali Bey, Emniyet Müdürü; Nuri Bey, Trebizonde'de otelci Mustafa Efendi, Jandarma komutan yardımcısı kaymakam; Talat Bey, otelci; Niyazi Efendi, sağlık müdürü; Ali Sait Bey ve gıyaben yargılanan vali Cemal Azmi Bey hakkın da verilen karar da ; “Sanık Trebizonde valisi, Trebizonde vilayeti için İttihad-ı Terakki komitesi sekreterliğine seçilen Nail Bey'e, gizlice direktifler verdi. Kendisi gizli emirlere göre işbirliği yaptı. Bu gizli emirlere göre, Ermenilerin toptan imhaları ve katliamı için Cemal Azmi Bey'in gerekli gördüğü tedbirler, Nail Bey tarafından yerine getirildi..(..)...Konvoy şehrin dışına çıkarıldığın da, göze görünmeyen bir yerde, kadınlar ve erkekler birbirlerinden ayırtılmışlar, sonun da aynı kategorilere bağlı çetelerden oluşan guruplar onlara saldırmış, kişisel eşyalarını zorla almış, bazılarına işkence edip, bazılarını öldürmüşler. Onlar, kadınları bir başka yere sevk ederler. Altınları, paraları, elbiselerini aldıktan sonra zorla tecavüz ediyorlar.“
[i]14 Mayıs 2009[/i]
[b]Evin Çiçek[/b]
[url=http://turkce.kurdistan-aktuel.org/dosya/1962-soy-krmlar-3.html][b][u]Kurdistan Aktuel / Dosya[/u][/b][/url]
Re: SOYKIRIMLAR - 3