Aso Zagrosi: Kürdler, farklı din ve mezheplere sahip olmalarına rağmen, Müslüman Kürdler İslam dünyasına yüzlerce ve hatta binlerce din alimini verdiler, „İslam dininin“ yayılmasında ve savunmasında yapılan savaşların ezici çoğunluğuna aktif bir şekilde katılmalarına rağmen, „İslam Kardeşliği“ adı altında devletlerini kuran Türkler, Araplar ve Farslar, Kürdlerin tüm ulusal ve demokratik haklarını yok ederek ve Kürdlere karşı jenositler yaptılar. İslam kardeşliği maskesi altında Türkler, Araplar ve Farslar kendilerine helâl olarak gördükleri her şeyi Kürdler için haram olarak gördüler ve görmeye devam ediyorlar.( En basit ulusal haktan Bağımsız Kürdistan devletine ve eşit haklara sahip konfederal devletler gibi…)Dinsel ve ideolojik nedenlerden dolayı Kürd Müslümanları ve solcularına kadar Kürdlerde geniş bir yelpazenin düşmanlığı yaptığı İsrail’in Cumhurbaşkanı, Şimon Peres, Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman en son yaptıkları açıklamalarda açık bir şekilde Bağımsız Kürdistan Devletini destekleyeceklerini deklere ettiler. İlk defa dünyada bir devletin en üst kademedeki yöneticileri bir ağızdan Bağımsız Kürdistan devletini desteklemek gerektiğini söylüyorlar.Bağımsız Kürdistan Meselesinin tartışıldığı bu tarihsel süreçte Kürdlerin tutumu ne olmalıdır?
Rojhat Badikî : Soruların yanıtına geçmeden önce Kurdistan Alimler Birliği Başkanı Sayın Melle Abdullah Melle Said’ in açıklamasından bir pasaj vermek istiyorum. Melle Abdullah, İsrail devlet adamlarının bağımsız Kurdistan destek verecekleri konusundaki açıklamasına değinerek ‘’ Daha önce yaptığımız açıklamalarda da belirtiğimiz gibi, Kürt halkı da tüm ezilen halklar gibi kendi kaderini tayyin etme ve bağımsız devletini kurma hakları vardır. Bu onlarıın doğal ve muşru hakkıdır…. keşke İslam ve Arap devletleri İsrail devletinin yaptığı açıklamayı yapsaydılar. Eğer İsrail devleti Bağımsız Kurdistani destekliyorsa, bu destek Kürt halkının bağımsız devletine sahip olup olmama meşruiyetini değiştirmez olsa olsa sadece bu hakkın tastik ve onayı olur, …… hatırlatırım ki Dünyanin süper devletlerinin tümü Müslüman olmayan devletlerdir ve tüm çabalarımız, haklı davamıza destek vermeleridır ve bu tutum davanın şeriyatını ve meşruiyetini değiştirmez’’ şeklinde cevaplıyor.
Bu uzun pasajı vermemin nedeni, Müslüman Kürt halkına dini konularda fetva yada çeşitli konularda açıklama yapan yetkili dini kurum ve kuruluşlarının olduğu. Kurdistan halkının, dini siyasi, politik ….vs tüm alanlarda başvuracağı meşru kurum ve kuruluşları ve bu açıdan Kurdistan halkının, Türk-Farıs ve Arap nasyonalist-Din Alimlerinin nasihat ve fetvalarına ihtiyacı yoktur. Kurdistan halkı ve hükümeti kimlerle hangi düzeyde ilişki kurma yetki ve meşruiyetini, kendi ulusal kurum ve kuruluşlarından alır.
30.06. 2014 tarhinde yazdığım ve bir çok Kurdistani sitede yayınlanan« İsrail İlişkisine, Nasıl Yaklaşılmalı...! » adlı makalemde bu soruna geniş bir şekilde değindim. Bana gelen E-Mail’lerde ve yapılan yorumlarda da ortaya çıkıyorki, Türk-Faris ve Arap; sol ve İslamist akımların olası ‘’ İsrail-Kürt’’ ilişkilerini, bütün kötülüklerin ‘’ anası’’ olarak gösterme çabalarının kırılmaya doğru gittiğini, Kurdistan halkının kalıpları kırdığını kendi ulusal çıkarlarının savunucusu olma bilincinin geliştiği gösteriyor.
Kurdistan’ın sömürge olmasında direkt hiç bir sorumluluğu olmayan İsrail ve Kurdistani sömürge statüsünde tutan İslami devlet arasında bir tercih seçeneği ortaya çıkması durumunda hiç kimsenin Kurdistan halkına ‘’Celatlarına aşık olma ve Celatlarının kölesi ol’’ deme hakları yoktur. Bu ne ahlaki ne insani nede dini açıdan, doğru olmayan bir tutumdur. Yıllarca, ‘’ Kardeşlik, Halkların dayanışması ve İslam Ümmetçiliği’’ adı altında Kurdistan halkına, kölelik dayatıldı…. !
Olası Kürt-İsrail ilişkilerini ‘’ İslam Aleminin sırtına saplanacak bir hançer ‘’ olarak değerlendiren kesimler, Kurdistan halkına sırtına hançer saplandığında, saplayanlara alkış tuttular….
Bundan dolayı, Kürt politik dünyasi İslam ülkeleri yada sömürgeci devletlerin göstereceği tepkilere aldırmadan İsrail’le gelişebilecek olası ilişkileri, ulusal çıkarları doğrultusunda değerlendirip, utangaç bir pozisyondan çıkıp açık bir ilişkiye geçmelidırler. Geçmişte, Kurdistan halkının İsrail’le hiç bir şekilde ilişkilerinin olmadığı hatta İsrail devletinin bile kurulmadığı süreçlerde İslam ve Türk Farıs Arap devletleri Kurdistan halkına karşı tehdit, inkar ve imha siyasetini yürüttüler. Bu gün ve yarında bu tutumlarında bir değişiklik olmayacak.
Kurdistan hükümeti, Mısır, Türkiye, Ürdün gibi İslam ülkelerinin resmi diplomatik ilişkilerinin olduğu İsrail’ le neden Kürtler ilişkiye girmekten kaçınsın…?
İsrail neden ani bir çıkışla’’ Bağımsız Kurdistan ‘’ zamanıdır serzenişinde bulundu. Bütün İslam alemini Kürtlere düşman yapmak için mi yoksa Kürtlerla akraba halk olarak yada Kürtleri çok sevdiklerinden mi ?
Tabii ki hiç biri değil… !
İsrail, dünya politikalarına yön veren devletlerin stratejik ortağı ve ayni zamanda dünya politikalarını yönlendirebilen stratejik araştırma, bilgi ve donanıma sahip bir güçtür. Uluslararası alanda yeni evreye girildiği, yeni ittifakların oluştuğu ve bu temelde Süper güçler arasında ‘’ilan edilmemiş bir savaşın’’ yaşanıldığı ve bu savaşın yeni jeopolitik ittifaklara yol açacağını bildiğinden, yeni açılım ve ittifaklara ihtiyaç duyuyor. Büyük enerji kaynaklarına sahip olan Kurdistan’ a Avrupa ve İsrail’ in ihtiyaci vardır. Bu ihtiyaç Kurdistan’ ın bağımsızlığı yolunda önemli kozlar sunmaktadır. Türkiye’ nin son hamlesini bu bağlamda ele almak gerekir. Enerjiye-Petrole olan ihtiyac ve Rusya’ nın tutumu, ABD ve AB’ yi Ortadoğuya yöneltmiştır. ABD ve AB’ nin ‘’ Irak’ın bütünlüğünden ‘’ yanayız açıklamaları diplomatik bir nezaket olarak görmek gerekir. Nitekim Kurdistan bölge başkanı Sayın Mesud Barzani de bunu belirti.
Bu nokta da Güney Kurdistan politik önderliğinin tavırları önemli ve belirleyicidır. Kurdistan bağımsızlığını engelleme amacı ve İran baskısı ile Şii’ lerin Maliki’ den vazgeçip yeni bir aday çıkarması durumunda , Kurdistan önderliğinin tavrı ne olacak ! Güney Kurdistan önderliği, zaman kazanma ve Bağımsız Kurdistanın zeminini olgunlaştırmak için Bağdat’ ta girmeyi siyasi bir taktik mi olarak görecek yoksa Irak’ ın toprak birliğinden yana mı tavır takınıp 2003 yılın hatasını mı tekrarlayacak!
ABD’ nin eski Irak sömürge valisi Paul Bremer’ ın ABD birliklerinin Irak’ tan ayrılması durumunda, Irak’ın 3’ e bölüneceğini belirmişti. Joe Biden’in İrak’ın 3’ e bölünmesi planları olduğu gizli bir şey değil. Fetvalarla insanlara ‘’ Cennetin’’ kapılarının açıldığı, Osman yada Ali adlarının sorgusuz sualsız öldürüldüğü bir coğrafyada, Kürtleri Irak’ ın sunii-yapay sınırları içersinde tutmak ne kadar mantıklı!
Irak, de facto 3’ e bölünmüştür ve Irak’ ta yaşanılanlar ; toprak savaşı ve sınırları genişletme olayıdır. Irak’ın İŞID öncesine dönmesi mümkün değildır. Güney Kurdistani partiler, politik önderliğide bunun bilincindedir.
Bu noktada Kürtlerin yapacağı bir tek şey var, Sömürgeci güçlerin Kürtleri böl-yönet politikalarına zemin sunan iç çelişkilerinin zeminini ortadan kaldırmak için 8. Hükümet kabinesi ile temeli atılan ‘’ Ulusal Birlik Hükümeti’’ ni slogandan pratiğe geçirerek yerel yönetimlerde de bu yönde adım atmak ve özellikle Peşmerge güçlerini ulusal Ordu düzeyinde yeniden yapılandırıp Bağdat-Tahran’la ihtimal dahilinde olan savaşa hazırlanmaktır.
İran resmi bir açıklama yaparak, Kurdistan’ ın bağımsızlığını engellemek için bütün yol ve yöntemleri kullanacaklarını ‘’ Netenyaho’ nun rüyasını’’ gerçekleştirmesine engel olacaklarını Irak’ ın parçalanmasına izin vermeyeceklerini deklare ettiler !
Bu bir savaş ilanıdır.
Güney Kurdistan hükümeti, Savaş hazırlıklarına başlayarak ‘’ olağanüstü hal’’ durumuna geçip, Peşmergelerin mevzilerini güçlendirmeli Irak’ın hava ve kara saldırılarına karşı hazırlık yapmalıdır. Sunii ve Şii’ lerin mezhep savaşı uzun süreceği ve bu sürecin Peşmergelerin mevzilerinin güçlenmesi, askeri ve teknik donanım için yeterli imkan sağlayacaktır.
Özetle, Güney Kurdistan yönetimi, ulusal birliğin güçlenmesi ve uluslararası alanda ‘’ Bağımsız Kurdistan’ ın zemini olgunlaştırmak için Keldani-Asuri temsilcilerinin de bulunacağı bir heyetle diplomasi faaliyetlerine başlamalıdırlar.
Bana bu imkanı verdiğiniz için teşekkür eder, başarılar dilerim.
07. 07.2014
Rojhat Badikî