Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 26 Juni 2014

Aso Zagrosi: 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u ele geçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.

Adil Harmanci: Ortadoğu, yapısı itibariyle gelişen her olayda komplo teorilerini üretmeye açık bir yer. Etnik yapı, din radikalizmi ve mezhepsel çelişkiler her türlü örgütlenmeye ve başkaldırıya zemin olabilecek bir durum arz ediyor.

Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte ABD ve İngiltere başta olmak üzere dünyanın ekonomik gücünü elinde bulunduranlar ve ekonomik dolaşımı idare edenler, son çeyrek yüzyılda Ortadoğu’yu yakın plana aldılar. Bu sırada gizli ve açık müdahaleler gerçekleşti, ‘yenidünya düzeni’ çerçevesinde Ortadoğu’da da taşlar oynamaya başladı.

IŞİD ve benzer olaylar böyle bir gerçekliğin sonucudur. Sünni Arap milliyetçiliğinin bir çıkışı denilebilir. Bazı şeyleri ‘terör’ kelimesiyle ifade etmek yetmeyebiliyor, IŞİD böyle bir şeydir. Kürdler olarak, IŞİD’i başkalarının kullandığı düşüncesini önemsediğimiz kadar, bizim buna karşı nasıl bir tutum almamız gerektiği konusu da önemlidir, hatta daha elzemdir diye düşünüyorum.

IŞİD, silahlı propagandadan çok, aldığı desteklerle yönetimi hedefleyen bir yapı, Kürd mücadelesine aslında örnek olabilecek bir tarihsel gerçeklik de içeriyor.

Aso Zagrosi: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların (Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?

Adil Harmanci: Obama dönemi çok farklı bir Amerika ortaya çıkardı. Belki Irak ve Kuveyt’te kaybedilen kan depolanıyor, ya da dünyadaki konjoktörel durum bu aşamada ABD’yi temkinli kılmaya itiyor. Uydularıyla, heronlarıyla, insansız hava araçlarıyla, istihbarat birimleriyle dünyayı adım adım izleyen, ABD’nin IŞİD’den habersiz olması elbette ki düşünülemez.

Ama habersiz gibi davranıyorsa, çıkarına denk düşen bir ayrıntı var demektir.

Aso Zagrosi: İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?

Adil Harmanci: IŞİD’in bugün yaptığını Kürdler birçok kez yapmaya muktedir hale geldi. Aynı anlaşmayı onlar da yırtıp atabilirdi. Ama her keresinde yaşadıkları iç çatışma nedeniyle bunu başaramadılar.

Kürdlerde ilginç bir huy var; kendileri adeta dünyanın kölesi, ama kendilerini de dünyayı kölelikten kurtarmaya aday zannediyorlar.

Rahatları çok yerinde, başlarına geleni hep alttan alıyorlar, şimdi de aynı şeyi yapıyorlar. Birbirlerine caka satıyorlar, ‘geleyim mi, yardım edeyim mi?’ tuhaflıklarına giriyorlar.

IŞİD’in pratiğinden şunu çıkarabiliriz ki, eğer Kürdlerin yerinde onlar olsa, İran, Irak, Türkiye ve Suriye’deki tüm IŞİD’liler birleşir ve büyük bir Sünni Arap ülkesi kurmak için kanlarının son damlasına kadar savaşırlardı.

Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu.

Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve birçok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dâhil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?

Adil Harmanci: Kürdlerin halen Bağdat üzerinde siyaset üretme girişimlerini, ‘Anayasa’ diye ortalıkta dolaşmalarını, Irak hükümetinden beklenti içine girmelerini Kuzey Kürdistan’daki BDP-HDP çabasına benzetiyorum.

Irak’ta dış baskıların yarattığı sınırlar ve siyasi varlık Küdlere yetmez, Kürdler bununla yetinmemeli; Kürdler, kendi statü biçimlerini kendileri belirlemeli ve dünyaya bunu ispatlamaları gerekiyor.

Bunun da yol ve yöntemi bellidir. Bu yöntem her şey olabilir, ama hak ararken ‘dilenci’ konumunda kalmak, avuç açmak iyi bir yöntem olmasa gerek.

Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?

Adil Harmanci: Ortadoğu için ‘kaynayan kazan’ ifadesi çok kullanılır, bu ifade şimdi çok daha geçerli. Kazanın dibinde kalıp yanarak köz haline gelmemek için her etnik, dini ve mezhepsel grup başının çaresine bakmaya çalışıyor.

Eğer Kürdler bugüne kadar olduğu gibi kazanın dibinde kalıp köz haline gelmeyi bekleyeceklerse sorun yok, ama yanmamak için o kazandan taşmaları gerekiyor.

Meseleye nereden bakılırsa bakılsın, insan hakları anlamında bile olsa Kürdlerin birlikte hareket ederek kendi insani haklarını hâkim güçlere dayatmaları gerekir. Kürdlerin felsefe ile uğraşacakları zamanları yoktur, olmamalıdır.

Aso Zagrosi: Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve „Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?

Adil Harmanci: Kürdler her halükarda kendi geleceklerini garanti altına alacak önlemler almalılar, ekonomik, siyasi, askeri, sosyal, kültürel, her anlamda…

Orada çelişkiler var ve bu çelişkiler mücadele biçimlerini ortaya çıkarıyor. ‘Terör’ sözü, olsa olsa bunu söyleyenin gizli amacını taşır. Kürdler bu söz etrafında zaman yitirmemeli, sorun söylendiği gibi ‘Irak’ın bütünlüğü’ sorunu da değil, Kürdler için sorun bu zamana kadar neden insan yerine konulmadıkları ve uluslar arası anlaşmalarla sürekli kendilerini yönetmekten uzak tutulmaları sorgusu olmalıdır.

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşattığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?

Adil Harmanci: Tabi işin içyüzünü bilmemekle beraber, eğer Güney Kürdistan siyasi önderliği işlerin Anayasa ile düzeleceği fikriyle hareket etmeye devam ederse, önünde uzun bir yol var demektir. Bütün Kürdistan toprağını neden denetim altına alamadığı konusu yanılmıyorsam, fazlaca ABD güdümlü bir siyaset zemininde kalmalarıdır.

Kürdlerin biraz daha kendine has ve kendi ulusal çıkarlarını öne çıkaran bir siyasi görüntüye ihtiyaçları var. Bu görüntüyü hiçbir zaman veremediği için her dönem konjoktör başkalarının lehine, onların ise aleyhine işliyor.

Aso Zagrosi: Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?

Adil Harmanci: Bağımsızlık ilanı, yapacak siyasi güç için bir yetkinlik meselesidir. Kendini o güçte ve kararlılıkta görmesi gerekiyor. Türkiye’nin ne diyeceği, ne yapacağı bence o kadar da önemli olmamalı.

Kürdlerin belirleyici olması gereken bir dönemi yaşıyoruz.

IŞİD sağa-sola saldırırken kimseye sormuyor, üstelik haksız bir şekilde ve üzerinde ‘terör’ ifadesini taşıyorken. Belli bir yasal statüye erişen ve uluslar arası kabul gören Kürd halkının kendini ifade etmede bu kadar aciz davranmasının olsa olsa tarihten gelen karakteristik nedenleri vardır, bence başka da bir neden yoktur.

Aso Zagrosi: İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?

Adil Harmanci: Bu girişimler tamamen örgüt propagandası içeriklidir, birliği dağıtmaya, bozmaya, geçersiz kılmaya yöneliktir. Ulusal faydayı en aza indirmeye yaramaktan başka bir şeye hizmet etmez.

Ortadoğu İsveç, İsviçre, Norveç değil. Suriye’deki Kanton’un ömrü Esad kış uykusundan uyanana kadardır, ya da egemen ülkelerin arzuladıkları sistemi yerleştirme tarihine kadardır, bu da uzak bir süre değildir.

Suriye’deki Kanton bana göre, Van-Çatak arasında karakol ve barajları protesto edenlerin kurduğu çadır gibidir. Evet, iyi bir yaşamı oturtursunuz, ‘komün’, ‘devrim’ şu bu dersiniz, ama birkaç gün sonra birileri gelip sizin o çadırınızın çitleriyle uğraşacak ve en sonunda siz de o çadırı oradan kaldırmak zorunda kalırsınız.

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse ya da Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?

Adil Harmanci: Kürdistan sorunu bir bütündür. 50 milyonluk bir Kürd nüfusu ilgilendirmektedir. Irak gibi, ya da diğer komşu ülkelerdeki gibi kurulu bir devletin içinde yaşanan ‘gündelik’ ve ‘geçici’ bir problem hiç değildir.

O nedenle Kürd halkı her anlamda, her biçimde ve her şartta seferberlik ruhuyla hareket etmeli, kim ne katkı yapacaksa, ulusal birlik ve devletleşme yolunda katkı yapmalıdır.

Adil HARMANCI

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.