Ararat kadar büyük bir aşk : İhsan ve Yaşar Aşkı(10)
Aso Zagrosi
Yaşar Hanım yol boyunca hayallere dalmıştı. Dr. Ali Haydar Bazid’ten ayrılmadan önce bazı arkadaşlarına telgraf ile yolda olduğunu bildirmişti. Bizim yolcularımız Hasankale’ye vardıkları zaman Nuri Bey, eşi ve daha başka doktorlar onları karşılamaya gelmişlerdi.
Bu arada Dr. Nuri bey ve Minewer Yaşar Hanım’ı gördükleri zaman şaşırmışlardı. Aniden “Yaşar Hanım!!! Yaşar Hanım!!!” diyerek şaşkınlıklarını ifade ettiler.
Dr. Nuri Bey’in eşi Yaşar Hanım’a: “Bir İhsan Nuri’nin gelip seni alıp götürdüğünü duymuştuk” diyerek sevincinden ağlamaya başlıyor.
Yaşar, Minewer’in bu sözlerinden sonra Rabiha Hanım’ın annesinin Bazid’te söyledikleri sözleri ve abisinin Agirî’ye bakarak okuduğu şiiri düşündü. Bu arada Minewer Hanım Yaşar Hanım’a İhsan Nuri Paşa’nın Agirî civarında olduğuna dair bilgiyi veriyor.
Kimse Yaşar Hanım’a İhsan Nuri’nin Agirî çevresinde olduğunu söylememişti. Herkes onun bölgede olduğunu biliyordu. Yaşar Hanım bölgeden ayrıldığına üzülmeye başlıyor. Çevresiyle ilişkilerini “İhsan Nuri’nin bölge de olduğunu, bilmelerine söylememelerinden dolayı” kesmişti. Kendisine karşı samimi olmadıklarına inanmıştı.
Yaşar Hanım ve ailesi 3 ay Erzurum’da kaldılar. Hala Dr. Ali Haydar’ın görev yeri belli olmamıştı.
Erzurum çevresindeki Kürdler silahlı faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardı. Erzurum çevresindeki devlet memurlarının aileleri hepsi Erzurum’a yığılmıştı. Hatta Bazid Jandarma Komutan’ının eşi ve çocuklarıda Erzurum’a gelmişlerdi. Jandarma Komutanın eşi Yaşar Hanım’a: “ siz gittikten sonra Kürdler Bazid’e saldırdılar. Sizin içinde olduğunuz evi de kurşunlamışlardı ve az kaldı Bazidi ele geçiriyorlardı”diyor.
Yaşar Hanım’ın Bazid’ten ayrılması İhsan Nuri ile yeniden buluşma umutlarını zayıflatmıştı. Bu arada Dr. Ali Haydar’ın tayini Denizli’ye çıktı ve oradaki Hastane’nin baş hekimi olarak atandı.
Bu sefer Yaşar Hanım ve ailesi Denizli için yola düşüyorlar. Denizli’ye gitmeden önce İstanbul’a gidiyorlar. İstanbul Yaşar Hanım’ın çocukluk ve gençlik şehriydi. Yaşar Hanım’ın küçük kardeşi Hayri’de İstanbul’da okuyordu. Bir kaç gün İstanbul’da kaldıktan sonra Denizli’ye gittiler.
Denizli küçük, güzel, bağ ve bahçeleri olan bir şehirdi. Her tarafta çeşmeler vardı. Yaşar Hanım Kürdistan’dan ve İhsan Nuri’nin faaliyet içinde olduğu bölgeden ayrıldığından dolayı çok kederli ve hüzünlü bir ruh haletine giriyor. Abisi Dr. Ali Haydar Yaşar Hanım’ın müziğe olan ilgisini bildiğinden dolayı onu bir müzik okuluna kaydediyor.
Yaşar Hanım’ın müzik hocası kendisine “ daha önce hiç müzik ile ilgilendin mi?” diye bir soru sorar.
Yaşar Hanım ise: “Hayır, sıfırdan başlamak istiyorum” diyor.
Müzik hocası dersleri notaları öğrenmekle başlıyor. Bu arada Yaşar Hanım’ın Denizli’de tanıdığı başka bayanlarda okula geliyordu. Bunlardan biri Albay Şevket Beyin eşi Nesime’ydi. Bir gün Yaşar Hanım ile Nesime Hanım erken saatlerde okula gidiyorlar. Hala okul hocası gelmemiş, Nesime Hanım Yaşar Hanım’dan biraz ut çalmasını istiyor. Yaşar Hanım ut çalarken müzik hocası uzaktan duyuyor ve bu işin uzman biri tarafından yapıldığını düşünüyor. Müzik hocası ut çalanın kim olduğunu görmek için yaklaştığında “yeni öğrencisi” olduğunu görüyor. Uzun bir sohbetten sonra Yaşar Hanım Müzik öğretmeni tarafından konser grubuna entegre ediliyor.
O günden sonra Yaşar Hanım konser grubunda yer aldı. Ut’ tan başka piyano dersleri alıyor ve Fransızca öğreniyordu.
Yaşar Hanım kendisini tümden müzik derslerine verdiği bir dönem de bir gün tanıdığı bayanlar kendisine geliyor ve “eşinin genel af kapsamına girdiğini” söyleyerek kutluyorlar.
O günlerde devlet Kürdistan’da genel af ilan etmiş, gelip teslim olanları af ediyor, hediyeler veriyor ve silahlarını da almıyordu.
Yaşar Hanım “af olayına” hiç memnun olmamıştı. Eşinin bunlara inanması durumundan tuzağa düşebileceğinden korkuyordu.
Yaşar Hanım’ın anlatımlarına göre kendisi fazla siyasi olmadığından dolayı, İhsan Nuri’nin devletin çıkardığı af yasasını ciddiye alamayacağını kestirmemişti. İhsan Nuri milletinin kurtuluşu için harekete geçmiş ve amaçlarına ulaşana kadar devam edeceğini düşünmemişti.
O dönemler basında Kürdlerin gruplar halinde teslim olduklarına dair geniş haberler çıkıyordu. Bir gün Yaşar Hanım evde olduğu bir sırada kapı çalınıyor ve Yaşar Hanım kapıyı açtığı zaman karşısında postacıyı buluyor. Postacı “ Dr. Ali Haydar Beyin bacısı için mektup getirdim” diyor.
Yaşar Hanım “benim” diyor ve hemen mektubu alıyor ve İhsan Nuri’nin el yazısını tanıyor.
Postacı mektubun Bazid’ten geldiğini söylüyor. Yaşar Hanım ‘ı bir korku sarmış ve İhsan Nuri’nin teslim olabileceğinden korkuyordu.
Mektubu bağrına basıp ve açıp okuduktan sonra teslim olmanın hiç bir belirtisi yoktu. İhsan Nuri mektubunda : “Agirî’ de olduğunu bu mektubu bir Kürd liderine verip Bazid’te postaya attığını, eğer imkanı olursa Halep’e gitmesini ve orada Fransız hoteline yerleşip Ali Hocayı sormasını ve Ali Hoca kendisiyle gereken irtibatı sağlayacağını” yazıyor.
Yaşar Hanım hala tedirgin bir durumdadır. Akşam abisi Dr. Ali Haydar eve geldiği zaman mektubu kendisine gösteriyor.
Dr. Ali Haydar: “ Eğer İhsan Nuri teslim olmamışsa nasıl bu mektubu kendi ismiyle Bazid’ten postaya veriyor? Ve mektup bizim elimize geçebiliyor…? Eğer teslim olmuşsa Ağrı’da ne yapıyor? Ayrıca Suriye’ye gel diyor ve onlar seni bana ulaştırırlar diyor. Acaba bu devletin benim düşüncelerimi oğrenmek için bir planı olmasın? “ diye sorar.
Yaşar Hanım: “Abi bu İhsan’ın el yazısıdır ve çok iyi tanıyorum” diyor.
Dr. Ali Haydar, Yaşar Hanım’a “ona bir cevap yaz ve gelmesinin doğru olmadığını ve ayrıca doktorun bu mektuptan haberi olmadığını söyle” diyor.
Yaşar Hanım İhsan Nuri’ye bir mektup yazarak affa inanmamasını ve teslim olmamasını istiyor. El yazısını tanıdığını ve sağlığının iyi oluşuna memnun olduğunu vurguluyor ve mektubu postaya veriyor.
Belli bir dönem sonra Kürdlerle devlet güçleri arasında Agirî civarında çatışmalar yeniden başladı. Gönderdiği mektubun ulaşıp ulaşmadığını da bilmiyordu. Fakat, Yaşar Hanım Halep’e nasıl gideceğine dair düşünmeye başlıyor.
Devam edecek
Aso Zagrosi