İttihat ve Terakki ve daha sonra Kemalistler adı altında tanınan artıkları, Kürdistan’da Kürdlerin ayaklarına kapandıkları dönem “islamı” ve “Kürdlüğü” sonuna kadar kullandılar. Bu kesimler, Birinci Dünya savaşı sırasında ve savaş sonrasında Kürdlerin ülkeleri için besledikleri reel korkularını sürekli işlemeye ve canlı tutmaya çalıştılar.
İttihat ve  Terakki  artıkları    Kürd  ileri  gelenlerinin  ayaklarına    kapandıkları  zaman   Kürdlerin    ulusal geleceğine ve  haklarına   dair   bir   dizi   söz  veriyorlar.  
Aslında   Seyid  Riza   kendi cephesinde    girdiği   ilişkileri ve  Türklerden  duyduğu    yalanları  çok    kısa  bir  cümle   ile  özetlemişti.
Seyid  Riza  yaşamı boyunca   Türklerden  duyduğu  yalanları  ve  onların    hilelerini  şöyle  özetliyor:
"Ben sizin yalan ve hilelerinizle başedemedim bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde eğilmedim bu da size dert olsun"
Seyid Rizaların başedemedikleri Türk yalan ve hileleri yazılı hale getirilmiş ve Kürdlerin kollektif hafızasına kazılmış olsaydı belki daha sonları ve hatta bugün başımıza gelen felaketler gelmezdi.
Anlatımlara göre Şeyh Said ve arkadaşlarının mahkemesi sırsasında da Kemalistlerin Kürd liderlerine güzel sözler söylediği ve boş vaadler verdiğini biliyoruz.
Şeyh Said ve arkadaşlarının mahkemesi sırasında kendisi de “Kürd asılı” olan Ali Saip Ursavaş Kürdlüğünü de kullanarak mahkeme boyunca Kürd esirleriyle birebir girdiği ilişkilerde boş vaadlerde bulunduğunu biliyoruz.
Ali Saip, Osmanlıların ve Kemalistlerin sistemli olan oynunda sadece bir figürandı.
Ali Saip mahkeme sırasında Şeyh Said ile görüşerek
” Hiç merak etmeyiniz. Bu işler hallolacak ve sizinle  Kürdistan Dağlarında kuzu çevireceğiz”  diyor.
Şeyh  Said   idama  götürülürken:
“ Ali Saip, hani doğruyu söylersem kurtaracaktınız?
Ali Saip  ise   Şeyh Said’e  cevaben:
“Bu kadar Türk kanının dökülmesine, ocakların sönmesine sebep oldun. Cezanı çekeceksin.” cevabını verir.
Şeyh Sait son olarak;
“Seni severim. Ama mahşer günü seninle mahkeme olacağız.”cevabını verir.
Cemîlê Çeto’nun “Cemîlê Çeto ji kerê de keto” adlı meşhur sözü de Türklerin yalan ve entrikalarına karşı söylenen bir sözdür.
Fakat,   ne yazık  ki  Kürdler  acı  tarihlerinden   hiç bir  ders  çıkarmıyorlar.  Bugün dahi    bazılarının   “Türklerin adamı” ve   bazılarının da  “esir”  dedikleri   A. Öcalan’a   bir  milletin  kaderini teslim etmişler. Her iki anlamda da  kendi geleceğine  sahip  çıkmak isteyen   bir  milletin  asla    Kabul edemeyeceği  bir  gidişattır. 
Bu   Kürdlerin   trajedisidir ve   tekrarlanarak    kömediye   dönüşmüş  durumdadır.
Konumuzla  doğrudan   ilişkili  olmadığından   dolayı  bu  hususu geçiyorum.   Türklerin   Kürdlere  verdikleri  yalan sözler ve  vaadler  konusunu   daha  önce   bir boyutuyla   “Türkiye’ye Geri Dönen Xoybûn Üyeleri Üzerine Notlar(1)”    adlı   yazı serisinde     gündeme  getirmiştim.
Kürdistan’ın bazı kesimlerinin Fransa tarafından işgali sırasında Ali Saip’in bölgede Kürd liderleriyle yaptığı görüşmelerde önemli rol oynadığını biliyoruz. Bundan dolayı bu soysuzu yazımın girişinde gündeme getirdim. Fransız belgelerinde Ali Saib’in işgalın ilk döneminde Fransa ile ilişkiye geçtiğini ve hatta Fransız subayları kendisine askeri görev verdiğini ve ailesiyle Fransız subay çevreleriyle çok sıkı ilişkiler içinde olduğuna dair bir hayli bilgi var.
Ali Saip    saf  değiştirdikten  sonra      Kürd   aşiretlerine  yönellik   bir “Beyanname”  yayınlıyor.
Bu  “Beyanname”nin   iki versiyonu  elimizde  var.   Birincisi Türklerin    yüzyıl boyunca  Kürdlere empoze ettikleri ve    bir  dizi Kürd  çevresinin   düşünüş  tarzını da  etkileyen     “Türkçü  Beyanname”….
Diğeri ise Fransızların eline geçen “Kürd ve İslamı” önplana çıkaran Beyannamedir.
Aslında   Fransızların yayınladığı  ve  Türklerin  Kürdlere  Türklüğü  empoze ettikleri  aynı   Beyannamedir..
Kemalistler   daha  sonra  Türklüğe  endeksli    tarih  yazımını  gerçekleştirdikleri zaman  Kürd ve  Kürdistan  ile  ilgili   tüm  tespitleri   Beyanname de  çıkarıyorlar.    Öyle bir tablo  ortaya  çıkıyor ki    Kürdler  Türklük  için  savaşmışlar imajını  veriyor.
Ali Saip’in Mustafa Kemal ve diğer İttihat ve Terakki artıklarının bilgisi dahilinde yayınladığı Türklerin Kürdlere empoze ettikleri Beyanname’nin tam versiyonunu yayınlayacağım. Bu arada Paul Du Veou’nun La Passion de la Cilicie 1919-1922 adlı eserinin 318-319 sayfalarında yayınlanan aynı Beyanname’nin Kürdlere ilişkin bölümlerini parantez açarak büyük harflerle yazacağım. Çünkü ikisi de aynı Beyannamedir. Türkler sadece Kürdlere ilişkin bölümleri çıkarmış ve Türkleri merkeze koymuştur.
“Beyanname
Fransızlar tarafından işgal edilmiş olan Adana vilayetinde yapılan zülüm ve facialardan sizlerin haberdar olmadığınızı görüyorum.(Adana Vilayeti’nde yapılanlar özetlenir). Adana’ya Fransız ayağı bastığı günden itibaren, din, namus, şeref ve haysiyete tecavüz başladı. Burada aynı mezalim başlamak üzere bulunuyor. Fransız Kumandanı muvazzaf jandarmaların terhisi ve gönüllü erler kaydettireceğini söyledi. Bundan maksat da hazırladıkları 300 Ermeniyi jandarma kaydettirmektir. Adana ve Kozan’da kulakları kesilen ve gözleri oyulan Müslümanları gözlerimle gördüm.. Bu felaketzade mıntıkadan bağrım ve ciğerim yanık olarak buraya geldim. Burada aynı faciaların başlamak üzere bulunduğuna vakıf olduğum için size ikaz etmeyi bir vazife addediyorum.
Fransız Kumandanı , burada takip edececekleri siyaseti pervasızca ve açıkca söylüyor.. Aşiret efradını parayla elde ederek, ( KÜRD AŞİRET EFRADI PARAYLA ELDE EDEREK- Paul De Veou) reislerin elinden alıp birer vesile ve bahane ile kendilerini Cezayir ve Tunus’a nakledeceklerdir.. Bu süretle Ermeni efradından, ( BU SÜRETLE KÜRD VE ERMENİ EFRADINDAN - Paul De Veou ) Fransız subaylarının kumandasında kıtalar vücuda getirip onların dini duygularından istifade edip,(BİZİ DESTEKLEYECEK ULEMA VASITASIYLA-- Paul De Veou) yavaş yavaş Diyarbekir, Sivas, Elaziz, Erzurum, Van ve Bitlis Vilayetlerini işgal edeceklerdir. Sözde maksatları göçebeliğe son vermek ve insanlığa hizmettir.(İLK İŞİMİZ KÜRDLERİ VE TÜRKLERİ AYIRMAKTIR. Türk çevreleri bu çümleyi tümden çıkarmışlar. Aso)
Ey Aşiret Reisleri!
Bilirsiniz ki, bundan kırk sene evvelinde Ruslar Doğu Vilayetlerini “Ermenistan” yapmak istiyorlardı. Eğer babalarımızın azim ve imanı olmasaydı, bu gün mahvolmuştuk. Dünyada İslamiyeti muhafaza eden, hür ve müstakil ancak Türklerdir(DÜNYADA İSLAMİYETİ MUHAFAZA EDEN; HÜR VE MÜSTAKİL ANCAK TÜRKLER VE KÜRDLERDİR. - Paul De Veou ) . Siz ki bütün Hıristiyanlık alemine karşı Kudüs’u müdafa eden Selahaddin Eyyübi Hazretlerinin torunlarısınız. İslamiyet ve vatan sizden imdat bekliyor. Düşman istilasına uğrayan memleketlerden kanlı dumanlar çıkıyor. İki günden beri Maraş’ta kanlı çarpışmalar oluyor. Antep ayaklanmaya hazırlanmış bulunuyor. Anezeler’de buraya gelecekler. Hacim Bey’de neredeyse kendisine haber göndeririz. Aranızda bir anlaşmazlık varsa bunu başka bir zamana bırakıp, elele vererek, birleşik bir halinde Fransızların ve Urfa’nın karşısında görünmenizi rıca ederim. Urfa size bekliyor. Gönderdiğim mahrem talimata tamamen riayet edilmesi, selametimiz icabıdır. En namdar ve en handan bir aşiret reisi olduğunuzu, dünyaya karşı ispat edecek zaman bu zamandır
7 Ocak  1920
Ali Saip”(Doç. Dr.  İsmail Özçelik,  Milli Mücadele’de  Güney Cephesi   Urfa, Kültür Bakanlığı 1992 Ankara, sayfa 177-178)
Devam edecek