Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 22 Mai 2012


Uzun zamandır Kürtler arasında ulusal kongre/konferans toplanması konusu tartışılıyor. Irak Kürdistanı Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye seyahatinde bu konu yeniden gündeme geldi. Türk basınınının önemli bir kısmında, konu spekülatif haber ve değerlendirmelerle, farklı yönlere de çekilmeye çalışıldı.

Hiç kuşkusuz Kürtler açısından ulusal bir kurumun oluşturulması alabildiğine önemlidir. Ama şunu da biliyoruz; Kürtler açısından etkili, yön veren, daha doğrusu dört parçada ulusal hareketi yöneten bir kurumu oluşturmak da bir o kadar zordur. Bu durum birincil olarak, Kürtlerin topraklarının dört egemen devlet arasında bölünmesinden kaynaklanmaktadır. Kürtlerin bu yönüyle emsallerinden ciddi farkları var. Bu zorlukla bağlantılı şunu da vurgulamak mümkün: Kürtlerin ulusal kongrelerinin veya konferanslarının dört parçanın birleşik bir Kürdistan'a evrilmesi amaçlı bir yapılanmaya yönelmesi mümkün görünmüyor; hatta neredeyse bu amaçlı bir girişimin yaşama geçirilmesinin imkansız olduğunu söylemek de mümkün.

Bu minvalden baktığımızda Kürt siyasal yapılarının/aydınlarının/ siyasetçilerinin, birleşik bir Kürdistan oluşturma amacıyla bir ulusal kongrede birleşmeye hazır olduklarını söylemek çok kolay değil. Kürt siyasal yapılarının güç dengeleri, ideolojik formatları, uluslar arası ilişkileri ve daha birçok etken birlikte düşünüldüğünde, diğer bir deyimle Kürt siyasalitesinin anlayış farklılıklarını, örgütlenme modellerini göz önüne getirdiğimizde, ne anlatmak istediğimiz daha rahat anlaşılır

Güney Kürdistan'da devletleşmiş federal bir yapı var. Dünyada tanınan ve ilgi gören bir siyasal statüye sahipler. Suriye Kürtleri giderek kendi öznellerinde statüleşmeye doğru yürüyorlar. Kuzey'deki Kürt hareketinin ana gövdesi ise hala ABD ve Avrupa'nın önemli bir kesimi tarafından 'terör örgütü' statüsünde değerlendiriliyor. Öte yandan dört parçadaki ana akım Kürt siyasal hareketlerinin ‘stratejik dostluk anlayışları” da farklı. Bu etkenler parçaların tümünde istenilen etki düzeyini oluşturacak, dünyadaki örneklerine benzeyen bir ulusal kongre girişimini Kürtlerin çok kolay oluşturamayacağının göstergeleri. Dolayısıyla Kürtlerin kendi ulusal kongreleri de bu koşulları dikkate alacak bir şekilde, kendi öznelliklerine uygun olacak, olmalı...

Kürtlerin ortak bir ‘Birleşik Kürdistan’ programı etrafında bütünleşmelerinin çok kolay olmayacağını, hatta bırakın kısa vadede önümüzdeki orta vadede bile bu 'bütünleşmenin' gerçekleşmeyeceğini belirtirken, bunun sonuçta dört ülkenin boyunduruğu altında paylaşılmaktan kaynaklandığına bir daha dikkat çekelim.

Bu istek dışı coğrafik paylaşım, her parçanın kendi öznelinde mücadele vermesini ve farklı durumlardan etkilenmelerini beraberinde getirdi.

Adım adım bağımsızlığa giden bir Güney Kürdistan ve belki de “paranın dini imanı yok” mantığından yola çıkarak onu ilk tanıyacak ülkelerden biri olması muhtemel bir Türkiye tartışılıyor şu anda. Ama aynı Türkiye, Kuzey’de hala Kürtlerin ana dili ile eğitim görmesini 'kırmızı çizgi' addetmiş. Bu bir tezattır. Ama bu tezat ister istemez Kürtlerin ulusal mücadeledeki eksenlerine de yansımış. Bu nedenle tüm dünya Kürtlerini ortak bir program ekseninde bir araya getirecek bir girişimden öte, realiteye özen gösterecek, Kürtlerin parça esaslı ilişkilerini ve parçalar öznelindeki ulusal çıkarlarını, siyasal yapılarının birbirlerine yaklaşımlarını, sorunun statü eksenli, barışçıl, demokratik çözümünü esas alacak realist bir oluşum için efor harcamak daha doğru gibi.

Bilindiği gibi ulusal kongre/konferans çalışmaları, Kuzey'de aslında birbirlerinden örgütlenme ve mücadele yöntemleri olarak farklılıklar olmakla birlikte aynı tabana hitap eden BDP, DTK ve PKK eksenli, Güney'de ise hükümet, daha da ötesi Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani eksenli tartışmalar öne çıkarılarak gündemleştiriliyor.

Türkiye'nin, Türkiye merkezli düşünenlerin bu tartışmalardan ortaya ne çıkmasını arzuladığını biliyoruz. Türkiye’yi yönetenler, Türkiye ekseninin güçlenmesini ve Kürtlerin statüsüz yaşamının devamını arzulayanlar böylesi bir çalışmadan daha çok PKK'nin silahsızlandırılmasının çıkmasını bekliyor. Elbet, bu çalışmadan PKK karşıtı etkin bir cephe çıkması bu kesimleri daha da mutlu edecektir. Barzani'ye dönük geliştirilen öznel politikaların merkezinde de bu yaklaşım var.

Kürtlerin özgürlük mücadelesinde bir yöntem olarak hala devam eden silahlı mücadelenin ulusal bir konferansta/kongrede tartışılması kadar doğal bir şey yok. Ama bu kongrenin toplanmasının, zaman zaman Kürtlerin kendi içinde de tartıştığı gibi silahlı mücadele şartına bağlanması işin özüne hizmet etmez.

Daha öncede yazdık; silahlı mücadele konusunda belirleyici olan PKK'nin bizzat kendisidir. PKK son birkaç yıldır silahlı mücadele yöntemini gözden geçirebileceğini, bunun için devletin kendilerine güvence vermesi gerektiğini söylüyor. Bu bağlamda bir konferans veya kongrenin PKK'ye rağmen PKK’nin silahsızlandırılması veya silahlı mücadeleye son vermesi kararını alması, hiçbir şeyi değiştirmez. Başbakan Erdoğan’ın ‘PKK silah bıraksın operasyonları durdururuz,” demesi, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Başbakan’ın daha açık bir dille PKK’ye ateşkes teklif etmesini istemesinin, bu anlamda daha fazla önemi var. Ama PKK’ye rağmen diğer Kürt kesimlerinin silahların susturulması kararını alması, belirleyici değil, olamaz...

Ulusal kongre/konferans, tüm Kürtlerin üzerinde mutabık kalacağı, her parçanın kendi öznel koşullarını gözeten politikaları oluşturmalıdır. Bu politikaların sürdürücüsü olmalıdır. Ama kongre/konferans hedef olarak bu politikaları önüne koymaz, yerine PKK'nin silahsızlandırılmasını, ya da daha farklı bir kavramla PKK'nin tasfiyesini koyarsa, açıktır ki PKK ve onu destekleyenler bunu kabul etmeyecek ve bu durum yeni bir çatışmanın nedeni de olabilecektir.

Kuşkusuz zor bir süreci, daha doğrusu yoğun pratik gerektiren önemli bir süreci konuşuyoruz. Konuştuklarımızın önemli bir bölümü de, her an her şeyin yaşanabileceği bir Ortadoğu’da, ne yazık ki faraziyedir.

Umarım Kürtler bu tarihi kavşağı tökezlemeden, ciddi ve etkili kazanımlarla geçerler, bu süreci olumsuzluğa taşımazlar...

http://eu.kurdistan-post.eu/manset/6182-ulusal-kongreulusal-konferans-f…

  Kürt meselesi AKP’yi giderek sıkıştırıyor. Bu sıkışmayı gören AKP, kendisine yakın gazetelerden “PKK ile görüşmeler yeniden başladı” şeklinde haberler yayıyor. “Tutuklu vekiller vb” konulardaki girişimleri de kendisine göre sunmaya çalışıyor. Ancak PKK cephesinde AKP’nin bu yaklaşımlarının “özel psikolojik savaş haberleri” olduğu belirtiliyor. Zaten Kürt meselesi merkezli olarak 2012 yılının sert mücadele yılı olacağı geçtiğimiz yıldaki gelişmelerden rahatlıkla okunuyordu. AKP vargücü ile Kürt muhalefetinin askeri, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarına yüklendi. Diplomatik alandaki ilişkilerinde ABD’ye dayanıp, bölgesel konjonktürü de kendisine göre yorumlamaya çalıştı. Ancak AKP istediği sonucu alamadı. AKP bu kez de Kürtler arasındaki ilişkilere girmeye başladı. PKK’yi muhatap almak istemediğini, Güney Kürdistan üzerinden çeşitli müdahalelerle kendisini etkili kılmaya çalışıyor. AKP’nin etkili olmak istediği alan ise Kürtler arasında gerçekleştirilmesi düşünülen Ulusal Kongre ya da Konferans. AKP Türk devlet politikaları ile etkisizleştiremediği PKK’yi Kürtler için önemi olan Ulusal Konferans zemininde sıkıştırıp, silahsızlandırmak ve tasfiye etmek istiyor. İşte AKP’nin Kürt meselesinde anlamadığı, görmediği ve en büyük zaafiyeti bu nokta oluşturuyor. AKP Kürt meselesi içinde istediği gibi at koşturacağını sanıyor. Ancak Kürt siyasal hareketinin geldiği düzey, bölgesel şartlar ve güçlerin dağılımı AKP’nin bu politikasına hiç mi hiç şans vermiyor. PKK’nin tasfiyesini amaçlayan bir konferans ne Kürt Ulusal Konferansı olabilir ne de Kürtler için meşruiyet zemini bulabilir. Bu günümüzdeki Kürt siyasal hareketinin doğasına ve varlık koşullarına aykırıdır. AKP’nin Kürt politikası yanında yer alacak herhangi bir Kürt siyaseti, ister KDP, YNK olsun ister başka bir siyasal güç olsun Kürtlerarasında meşruiyeti sorgulanır düzeye gelir. Kaldı ki Kürt Ulusal birliği için kongre ve konferans girişimlerinin en istekli yapısını PKK oluşturuyor. PKK öncülüklü Kürt siyasal hareketi kuruluşundan günümüze bu konferansı temel hedef olarak önüne koymuş durumdadır. Dolayısıyla KDP ya da herhangi bir gücün eliyle PKK’yi etkisiz hale getirmeye çalışmak ve tasfiye etme girişimleri 1990’larda Ergenekon-JİTEM yapılanmalı Türk devlet politikasının bir devamı sayılacaktır. Ancak o dönemin hiçbir politikası Türk devletine hiçbir şey kazandırmadı. Hatta PKK lideri Abdullah Öcalan bir savunmasında Türk devletinin bu politikalarının “Güney Kürdistan’daki Federe Kürdistan’ın oluşmasına ebelik ettiği”ni belirtmişti. Şimdi AKP öncülüklü Türk devlet politikalarının Kürtleri bölmek yerine daha da birleştirebileceğini de iyi görmek gerekiyor. Bölgesel konjöktür, Kürtlerin örgütlülük düzeyi ve topladıkları güç başka devletlere yaslanarak gelişmeyi değil; ulusal birlik hattında kalarak güçlenmeyi gerektiriyor. Bu PKK için de KDP ve YNK için de diğer Kürt siyasal yapıları için de geçerlidir. Aksi durum Kemal Burkay gibi ortalıkta kalmayı beraberinde getirir. Dolayısıyla AKP kendi Kürt meselesi üzerinden yaşadığı sıkışmayı Kürtlerin arasına girerek aşamaz. PKK’yi sıkıştıracağını düşündüğü bütün girişimler PKK’yi daha fazla güçlendirecektir. Çünkü PKK’nin esas aldığı temel politikalar örgütsel yapısını ulusal birlik üzerinden güçlendirirken diğer yanı ile bölgesel siyasal yapıda temel bir dinamik haline gelmiş durumdadır. AKP Kürtler arasına girerek PKK’yi zayıflatma planı yaparken; Kürt özgürlük hareketi 1 Mayıs’ta görüldüğü gibi Türkiye’de demokratik güçlerle kitlesel buluşmayı kalıcı örgütlenmeye dönüştürüyor. Suriye’de Demokratik Özerklik’in inşaasını yaparken kendi statüsünün hangi ölçüler içerisinde ortaya koyuyor. PKK, Güney Kürdistan’da temel siyasal merkez konumunu sürdürüyor. Doğu Kürdistan’da en etkili yapılanma. Avrupa’da dinamik, kitlesel ve sonuç alıcı bir durumda. PKK, askeri alanda daha da derinleşerek mücadelesini sürdürme kararlılığında. Ne PKK lideri Abdullah Öcalan, ne siyasal ve askeri örgütlenme AKP önünde ilkesel duruşlarından bir milim bile geriye gitmiyor. Sonuç olarak AKP’nin tasfiyeyi içeren her adımı PKK’yi her alanda daha fazla güçlendirecektir. Yakın tarih bunun sayısız örnekleri ile doludur. AKP’nin PKK dersine daha iyi çalışması ve ciddi olması gerekiyor. En önemlisi de Erdoğan’ın danışmanlarının çürük tezlerle sağlam projeler yapamayacağını artık görmelerinin zamanı geldi. Çünkü AKP’nin göstermelik hareketleri, kendine göre Kürt okumaları Kürt mahallesinde ciddiyetsizlik olarak tanımlanıyor. Ve Kürtlerde sadece öfke biriktiriyor. AKP’nin Kürt dersini iyi çalışması gerekiyor. 853 YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

  Salih Aras/ Ulusal  Kongre’ye gitmede,  öncelikle engellerin deşifre edilmesi gerekiyor.  Kurdistan’ın  Ulusal  ortak değerlerine (Tarih, Bayrak vb.) ve Devlet kurma hakkına saygılı olmayanların Ulusal Kongre’yede alınmaması gerekiyor.  Daha bir hazırlık aşaması devam ediyor, ama herkesten önce, Kurdistan Ulusal değerlerini kabul etmeyen,  PKK mirası  üzerinde oluşturulan şaibeli yapılanmanın (KCK) sözcüleri  yapılacak bir Kongre’nin Ulusal  bir etkinlik kazanmasını engelleme çabasındalar. Zübeyir Aydar’ın Kürdistan Konferans’ı üzerine 30.04.12 yeni özgür politikadaki açıklamasına bakalım: Kürdistan Ulusal Konferansı, Kürtlerin birliğini gerçekleştirmek, ulusal temsil organlarını oluşturmak, Kürt güçlerini birleştirmek, Kürtler arası ilişkileri düzenlemek, Kürtler arası dayanışmayı güçlendirmek, ulusal stratejiyi tartışıp karara bağlamak gibi temel konuları ele almak için toplanır.  Yazının altındaki imza Zübeyir Aydar olmazsa, kabul edilir bir yaklaşımdır.   Devamındaki pragrafda; Konferansın fikir babası Öcalan’dır   deniliyor.  Öcalan’ı dayatmayla  üstteki açıklamanında hiçbir geçerliliği kalmıyor. Açıkça şunu demek istiyor; Ulusal Konferans Öcalan’ı irade olarak kabul  etsin. Adam’ın bir beyaz önlüğü eksik.  Sormazlarmı adama senin Öcalan Kurdıstan’ın Bayrağını Tarihini kabul etmiyor!  Bu Halkın Bayrağını ve Tarihini kabul etmeyenlerin orada ne işi olabilir? Hiç bir etkinlikde Kurdistan Bayrağını elinize aldınız mı?  Türk Bayrağını öpüp başına koyanların Kürt Bayrağına saygısı zaten olamaz! Aydar  nerede yaşıyor?  Sanki başka bir gezegenden gelmiş!  Sanki Kürtler hiç birlik üzerine bir fikir sahibi olamamışlar ve ilk kez A. Öcalan bunu dile getirmiş. Bu belirleme Kurdıstan Halkı’na ve Tarihine karşı bir inkardır.  Milyonlarca kürt yüzyıllardır bu  fikri biliyor, kişi’ye mal etme  cahilce bir saçmalıktır.  Ahmedé Xané’ yi tanısa,  birlik fikrinin ne olduğunu belki anlar, Aydar!!!  Ulusal Kongre örgütler üstüdür, amaç öyle olmalıdır. Kimsenin şart dayatma hakkı yok! Burada ulusal kriterler geçerlidir.  Bayrak, Toprak, Tarih sosyal ve kültürel durum. vb vb.   Cemil Bayık’ın,  4 Mayıs 12’de yaptığı açıklamadaki konu başlığı bile niyetlerini bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır. Diyor ki; ‘ Kürtlerin kazancı Kürt Devleti’nin kurulmasında  yok’ peki nerde var? Yani Kürtlerin kazancı mevcut sömürgecilik sistemimidir? Bahsettikleri  ‘özerklik’  bir statü bile değildir. Artık çok açık biliniyor, Özerklik dedikleri yerel yönetimlerin Türkiye genelinde güçlendirilmesidir. Bunu zaten AKP yapıyor.  Sorun sadece Öcalan ve Ekip’ine istedikleri şahsi güvenceler verilmediği içindir.  Aralarında başka da bir sorun yok!  Her iki KCK’lı yetkilinin açıklamaları Kurdistan Kongre’sine yöneliktir.  Birinin dayatması,  kayıtsız şartsız bir şekilde A. Öcalan’ın otorite ve irade olarak kabul edilmesi,  Diğeri çok derinden gidiyor, Ulusal Kongre’de ,  Kürtlerin  devletleşme kararını engelleme çabasında! Kürtlere Devlet gerekmiyorsa, Öcalan niye gerekiyor?  Cemil Bayık bunun izahını yapsın !  40 milyon kürdün değil bir devlet, iki devletde kuracak kadar potansiyeli var. Bunu C. Bayık çok iyi biliyor. Kurulacacak bir devlet ,her şeyden önce bütün Kurdistanlıların can, mal  ve geleceğinin güvencesidir. Örneğin;  Sen 17 yaralı gerillayı kurşunlayarak öldürdün, ama Kürtlerin bir devleti olmuş olsaydı , sen bunu yapamazdın. Herkes için olmazsa olmaz olan Devlet, neden kürtler için zararlı oluyor? Bayık, Bahçeli gibi konuşuyor, geçen şeçimler öncesi ,  Diyarbakır konuşmasında  Bahçeli;  ‘Peştmergeyle birleşseniz, karnınızmı doyar’ demişti.   Türkler topraklarımıza geldiklerinde karınları açtı, sonra devletleştiler karınları doydu, biz topraklarımızda perişan olduk.   Kürtler ancak Devletleşerek varlıklarını sürdürebilirler. PKK programında Bağımsız Devlet kurma vardı! Ne oldu da değişti? Cemil Bayık ‘Ankara Grubu’ndadır, bunun nedenini en iyi bilendir? Önce bunu açıklasın! Hani devlet istemeyenleri  YSE’cilikle  (Yol, Su, Elektirik) suçluyordunuz. Şimdi ‘YSE’cilik yapanlar,  Fedarasyon  diyor, Siz Demokratik Kemalist Cumhuriyet diyorsunuz bunları açıklayın. Madem Devlet amacınız yoktuysa neden on binlerce kürt gencini ölümlere süreklediniz ve bu durum halende devam ediyor. Bunun açıklamasını yapın!  ‘Kürtlerin devletleşmesi zararlarınadır’, bu sömürgeci devletlerinin yıllardır halkımıza empoze etmeye çalıştığı bir dayatmadır.  Şimdi Öcalan ve Bayık bunu tekrarlıyorlar. Tabiki arada organik bir bağ var. Halkımızın  en başta bunu anlamalı ve artık tavır koymalı, yine kendilerine destek veren kürtler hesap sormalı, çok bedel ödeniyor, giden kürdün kanı, canı ve emeğidir. Devlet Kurmayacaksan,  ne için? Her şey Öcalan için olunca kazandırıyorda! Devletleşme ‘zararlıdır’ kaybettiriyor.  Artık anlaşılsın!  Bundan açık bir izahda olamaz!!! Ulusal Kongre gereklidir stratejisinde Bağımsız Birleşik Kurdistan olmalı, Kongre İmralı bağlantılarına kapalı olmalı. Bunların olduğu yerde sevgi yok olur, şüphe ve güvensizlik ortama hakim olur. Ulusal başarılar için ulusal  sevgi, hoşgörü ve güven gerekiyor...  Ulusal Kongre Hakkında düşüncelerimi  yeterli bir biçimde açıklamaya çalışacağım.                                             06.05.12 [email protected] Kaznak_ Kürdistan Aktuel

  Ulusal Kongre’nin ertelenemeyeceğinin altını çizen DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, olağanüstü bir durum olmaması halinde Haziran sonu veya Temmuz başında kongrenin toplanacağını söyledi. Ahmet Türk, Kürtlerin ortaklaşmasının hayati önemde olduğunu kaydetti. Hazırlık Komisyonu bu ay toplanabilir. Kesin tarihi Komisyon belirleyecek ama Kürt Ulusal Kongresi'nin Haziran sonu veya Temmuz başında toplanacağını düşünüyorum" dedi. DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, Kürt Ulusal Kongresi'nin, çok olağanüstü bir durum gelişmezse, ertelenmeyeceğini söyledi. Türk, Kürt Ulusal Kongresi ile ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı. Kürt Ulusal Kongresi'nin yeniden ertelenebileceği iddiaları var. Ne zaman yapılacak? En son Ankara’da Sayın Barzani’yle görüştük. Konferansın alt yapı çalışmalarını yürütmesi için kişi belirlememizi istediler. Normalde, Hazırlık Komisyonu'nda her parçayı üç kişi temsil edecekti ama Türkiye’deki bütün Kürt örgütlerinin daha iyi temsil edilmesi için bu sayının Kuzey Kürtleri için beşe çıkarılmasını önerdik. 'Olur' dediler. Mayıs ayı içinde Hazırlık Komisyonu toplanabilir. Kongrenin bu sefer erteleneceğini zannetmiyorum. Çok olağanüstü bir durum gelişmezse Haziran sonu veya Temmuz başında toplanabilir ama kesin tarihi Hazırlık Komisyonu belirleyecek. Egemen 4 devlet kongre hazırlığına, Kürtlerin birliğine yönelik tutumları nedir, buna karşı Kürtler ne yapmalı? Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri Kürtlerin bir araya gelmesi ve ulusal ittifak geliştirmesinden hoşnutsuz. Tarihsel tavırları bugün de sürüyor. Kürt birliğini varlıklarına karşı bir tehdit gibi algılıyor ve caydırıcı olmak için ekonomi başta olmak üzere bütün ilişkilerini kullanıyorlar. Kürtler bunun bilincinde olmalı ve buna göre yeni bir süreç başlatmalı. Kongre, Kürtlerin, Ortadoğu’nun en dinamik ve en önemli güçlerinden biri olduğunun farkına vardıracaktır. Dört parçadaki Kürtlerin bir araya gelip taleplerini ortaklaştırması hayati önemdedir. Kürt halkının daha özgür bir geleceğe adım atması için kendi gücüne güvenmesi gerekiyor. Bu güç, Kürtlerde vardır. Kürt Halkı Ortadoğu’da demokrasiyi içsellileştirmiş tek halktır. Ortak bir siyaset oluşturulursa, herkes Kürtlerle diyalog içinde olmak isteyecektir. Birlik olursa, komşu devletler de Kürtlere daha olumlu yaklaşır, ezme ve sindirme politikaları yerine gücünü saygıyla karşılar. Bu durum beraberinde ılımlı bir havayı da getirir, Kürtler daha güvende olur. Kürtlerin iç dinamikleri ulusal birliğe nasıl bakıyor? Kürtler arasında, birbirine güvenen bir anlayış tam olarak daha ortaya çıkmadı ama eskisinden daha iyi. Bazı siyasi partiler, gücünü koruma ve kendini ayakta tutma anlayışını ön planda tutma gayreti içindeler. Örneğin Suriye Kürtleri içinde en güçlü ve en çok tabanı olan parti PYD olmasına rağmen, bazı partiler sanki PYD oyun bozuyormuş gibi bir algı yaratıyor. Halbuki bu partiler, halk içinde bu kadar güçlü tabanı olan PYD ile daha doğru bir ilişki ve ortak bir politika geliştirmesi daha kazandırıcı olur. Burada esas alınması gereken politikalar halkın menfaatlerini ön plana çıkartacak politikalar olmalıdır. DTK’nin beklentisi bu yöndedir. Kongreye kimler katılacak? Sağlıklı geçmesi açısından, toplum nezdinde karşılığı olan bütün örgütler katılmalıdır. Toplum nezdinde önemli bir yerde bulunan bir örgütün yer almaması, eksik olması anlamına gelir. Toplum da eksik bir platformu meşru bulmaz. Size göre kongrenin temel amacı nedir? 4 parçadaki Kürtlerin taleplerini esas alan ortak bir yaklaşımın ortaya çıkarılmasıdır. Hangi parçanın hangi talebi olacağını belirlemez ama destek verir. Örneğin Suriye’deki Kürtlerin taleplerini Suriye’deki Kürtler belirler ama bu talepler bütün Kürtlerin ortak talebiymiş gibi destek verilir. Türkiye’deki Kürtlerin Demokratik Özerklik, kimliklerini koruma altına alacak Anayasa değişikliği, anadilde eğitim gibi talepleri var. Kongre, bu talepleri, biçimini kendisinin belirleyeceği bir delegasyon veya komiteyle dünyaya duyurur, diplomasi çalışması yapar. Dolayısıyla Türkiye'de tartışıldığı gibi Kürt Ulusal Kongresi'ne farklı misyonların yüklenmesi söz konusu değildir. AYDIN BARAN - ANF/MARSİLYA Goran da kabul etmiyor Bir süredir Güney Kürdistan'daki temaslarını sürdüren Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) heyeti, Goran Hareketi yetkilileriyle bir araya geldi. Görüşmede, Ulusal Kongre'nin tüm Kürtlerin çıkarının gözetleneceği bir nitelikte olması gerektiğine vurgu yapıldı. KNK Başkan Yardımcısı Nilufer Koç, KNK Dışilişkiler Temsilcisi Celal Kemalizade, KNK üyesi Mirhem Yiğit ve KNK Güney Kürdistan Temsilcisi Xebat Mihemed'den oluşan KNK heyeti, Güney Kürdistan'da ulusal birlik üzerine sürdürdükleri temaslar çerçevesinde dün Süleymaniye'de Goran Hareketi yetkilileriyle görüştü. Goran Hareketi'nin ofisinde gerçekleşen görüşmede, KNK Başkan Yardımcısı Celal Kemalizade, temasları hakkında bilgi verdi. Kemalizade, "Ulusal Kongre Kürt halkının birliğinin oluşturulması açısından çok önemli. Kongre, halkımızın çıkarlarını esas almalı. Bunun içinde tüm Kürt örgütlerinin yer alması gerekir" dedi. PDK ve YNK ile yapılan görüşmeler hakkında da bilgi veren Kemalizade, bu partilerce Hazırlık Komitesi'nin oluşturulduğunu hatırlattı ve şunlara dikkat çekti: "Tüm partilerin temsilcilerinin bulunması gerektiğine vurgu yaptık. Yine PKK, DTP, YNK, PDK ve Goran Hareketi'nin de Ulusal Kongre'de temsil edilmesi gerektiğini hatırlattık. Böyle olursa Kürtler sorunları tartışabilir ve kararlar alabilirler." Goran Hareketi Siyasi İşler Sorumlusu Celal Cewher ise yaptığı konuşmada, PDK'nin Kürt Ulusal Kongresi'ne yaklaşımını eleştirdi ve PDK'nin anti demokratik bir yaklaşım sergilediğini söyledi. Cewher, konuya ilişkin şunları dile getirdi: "Sadece yapılsın diye bir kongre düzenlenmez. Kürtler için tarihi bir fırsat var. Bu tarihi fırsatın bilincinde olmamız lazım. Gençlik Konferansı'nda bazı güçlerin kendilerini Kürt halkının tek temsilcisi gösterme arayışında oldukları ortaya çıktı. Bu yaklaşımları antidemokratik olarak görüyoruz. Aynı yaklaşım Kadın Konferansı için de gösterilirse boykot ededeceğiz." KNK Başkan Yardımcısı Nilufer Koç da sürecin önemine değindi. Koç, "Ulusal Kongre için her şeyden önce demokratik bir zeminin olması gerekir. Sadece kendilerini esas alan yaklaşımları eleştiriyoruz. Bunun için de görüşmelerimiz sürüyor" diye konuştu.  919 YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

  KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar, Kürdistan Ulusal Konferansı’nın er veya geç toplanacağını belirterek ekledi: Ancak TC ve yandaşlarının beklediği türden bir konferans olmayacaktır. KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar, Türk basını ile bazı Kürt çevreleri tarafından Kürdistan Ulusal Konferansı’nda ‘PKK’ye silah bırakma çağrılarının yapılacağı, buna uymaması durumunda dışlanacağı’ yönündeki iddialar twitter üzerinden cevap verdi. İddialara sert tepki gösteren Aydar, “Bu yaklaşım ve belirlemeler birçok yönden imkansız, yanlış ve yerinde değildir” dedi. Kürdistan Ulusal Konferansı’nın fikir babasının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olduğunu vurgulayan Zübeyir Aydar, “Evet Kürdistan Ulusal Konferansı er veya geç toplanacak, ancak TC ve yandaşlarının beklediği türden bir konferans olmayacaktır” diye kaydetti. ‘KONFERANSIN MAYIS VEYA HAZİRAN’DA TOPLANMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR’ KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar’ın iddialarla ilgili twitter hesabından verdiği yanıtlar şöyle: “Tartışılan Kürdistan Ulusal Konferansı üzerinde bazı şeyler söylemek gerektiğine inanıyorum. Türk basını ve bazı Kürt çevreleri, öyle bir hava yayıyorlar ki sanki çok yakında (Mayıs veya Haziran) Sayın Mesud Barzani (Federal Kürdistan Bölge Başkanı) tarafından bir ulusal konferans toplanacak ve PKK ye silah bırakma çağrısı yapacaktır. Eğer PKK bu çağrıya uymazsa, dışlanacak ve silah bırakmaya zorlanacaktır. Bu yaklaşım ve belirlemeler birçok yönden imkansız, yanlış ve yerinde değildir: 1-Kürdistan Ulusal Konferansı, bir grup veya bir partinin çağrısıyla toplanamaz. Böyle bir yetki Sayın Barzani dahil hiçbir Kürt lider veya partisinde yoktur. 2-Böyle bir konferans ancak dört parçadan irili ufaklı grup ve partilerin ortak kararıyla toplanabilir. 3-Bu tür konferanslar için, Kürtler içinde ağırlığı olan grup ve partilerin temsilcilerinin yer aldığı ciddi bir hazırlık komitesini gerektirmektedir. Hazırlık komitesinin de epey bir zamana ihtiyacı vardır. Henüz sözü edilen konferansın hazırlık komitesi dahi kurulmamıştır. Dolayısıyla Mayıs veya Haziran aylarında böyle bir konferansın toplanması mümkün değildir. 4-Ulusal konferans hazırlık komitesinde ve konferansın her aşamasında PKK olmak durumundadır. PKK hazırlık dahil her aşamasında yer almadığı bir konferansa katılmaz. Birileri kendi başına bir çağrı yapıp yandaşlarını toplayıp bir konferans yapabilir. Böyle bir konferans da ulusal konferans olamaz. 5-Kürdistan Ulusal Konferansı, Kürtlerin birliğini gerçekleştirmek, ulusal temsil organlarını oluşturmak, Kürt güçlerini birleştirmek, Kürtler arası ilişkileri düzenlemek, Kürtler arası dayanışmayı güçlendirmek, ulusal stratejiyi tartışıp karara bağlamak gibi temel konuları ele almak için toplanır. 6-Ulusal konferans, PKK’nin silahlı mücadelesini tartışmak veya TC’nin istediği gibi PKK’ye silah bırak çağrısını yapmak gibi özel bir gündemle toplanmaz. PKK ve PKK’nin etkilediği güçler böyle bir gündemle toplanacak bir konferansa katılmazlar, meşru da görmezler.” ‘ULUSAL KONFERANSIN FİKİR BABASI ÖCALAN’DIR’ Kürt ulusal birliğinin her zaman gündemlerinde olduğunu, bu konuda üzerlerine düşeni yaptıklarını, yapmaya da devam edeceklerini belirten, KCK Yürütme Konseyi üyesi Aydar Kürdistan Ulusal Konferansı’nın fikir babasının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olduğunu vurguladı. Öcalan’ın bu konuta temel prensiplerini ortaya koyduğunu belirten Aydar, “Her fırsatta bu konuda çağrılar yapmaktadır. Hareketimiz de (KCK) 11 Mart 2012 de yayınladığı deklarasyonla ulusal konferans konusundaki görüşlerini detaylı bir şekilde kamuoyuyla paylaşmıştır” dedi. PARTİLERİ KONFERANSLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİ AÇIKLAMAYA ÇAĞIRDI Kendileri dışında hiçbir Kürdistanlı parti veya grubun bu konuda ne düşündüklerini henüz detaylı bir şekilde açıklamadığına dikkat çeken Aydar, tüm partilere ulusal konferans hakkındaki düşüncelerini kamuoyuna açıklama çağrısında bulundu. Zübeyir Aydar, son olarak, “Evet Kürdistan Ulusal Konferansı er veya geç toplanacak, ancak TC ve yandaşlarının beklediği türden bir konferans olmayacaktır” dedi. http://eu.kurdistan-post.eu/manset/6204-aydar-ulusal-konferanstan-yanlde-eklentiler-var.html

  Hewler'de Yapılan Kürd Gençlik Konferansı... Saddam’ın yok olması; Esad’ın her an gidebilme olasılığı ve Türkiye’de Kemalistlerin gittikçe güç kaybına uğraması yanında, genelde Kürdlerin özel de de Güney Kürdistan politik yapılarının PKK’yi ulusal hakların elde edilmesi önünde engel olarak görmeye başlaması, PKK’yi ”çözüm” arayışına sevk etmiştir. PKK’nin varlığını sürdürmek için ”ulusal konferansı” bir fırsat olarak görmesi, konferansın toplanmasındaki ısrarının gerçek nedenidir.       Son zamanlarda gündemden düşmeyen ve önümüzdeki dönemde de gündemin en önemli maddesi olmaya aday olan ulusal Konferans/ulusal birlik, Kürdistanlı politik kişi ve kurumlar tarafından yoğun olarak tartışılıyor. Devam eden tartışmalarda  ”birlikçiler” ve ”birlik karşıtları” gibi görünürde iki farklı anlayış ortaya çıkmış olsa da,  birliği, konferansı yapılmaya çalışılan şeyin (ulusallık) ne olduğuna dair ortak bir bir mütabakat sağlanmadan saflar belirlendiği için, gerçekte kimin hangi nedenle hangi tarafta yer aldığını anlamak zorlaşıyor. Hem birlikten yana tutum alanların hem de birliğe karşı çıkanların gerekçeleri ’ulusal soruna verdikleri önem’ olunca, içine düşülen paradoksal durumdan kurtulmanın yolu, ulusal olandan ne anlaşıldığının açıklığa kavuşturulmasıdır. Parçalanmış ve birden fazla sömürgeci devlet tarafından işgal edilmiş bir ulusun sorununun ne olduğunu hâlâ tartışıyor olmak bile, birilerinin ulusal olanın içeriğini ne kadar boşalttığını ve çok net, basit olan bir konunun ne kadar anlaşılmaz kılındığını göstermeye yetiyor. En yalın ve herkesin tereddüt etmeden üzerinde ortaklaşması gereken ulus/ulusal/ulusal haklar gibi konularda bile Kürdler arasında farklı, hatta karşıt düşünceler varsa, bunda egemen devletlerin politikaları ve bu politikaları Kürdistan’a taşıyan ”Kürd örgütleri”nin rolü belirleyicidir. Kuzey Kürdistan’da en etkili ve en büyük(!) güç olan PKK, ulusal dinamikleri tahrip etme noktasında özellikli bir yere sahiptir. Pratiğiyle ulusal bir hareket olmadığını, dahası ulusal bir anlayışın yeşerip gelişmesine karşı en az egemen devletler kadar engel olduğunu defalarca ve en açık şekilde gösteren PKK’nin ısrarla ”ulusal birlik” ve ”ulusal konferans” çağrısı yapması, bazı politik kişi ve kurumlarca ’olumlu bir gelişme’ olarak değerlendirilmekle kalmıyor, en az PKK kadar konferansın toplanması için çaba sarf etmelerini de sağlıyor. Ulusal bir konferansın gerekliliğine inanan ve bu nedenle de PKK ile ”birlik” kuran farklı kesimler bu tutumlarının haklı(!) gerekçelerini temellendirmek için adeta çırpınırken, ”KCK’den Ulusal Kongre için öneriler” başlıklı açıklama onları bu sıkıntıtıdan kurtarmış(!) oldu. Bu açıklama, hiçbir gerekçenin PKK ile yapılan birliğe ulusal bir kılıf bulmaya yetmeyeceğini açıkça göstermiş oldu. KCK’nin açıklaması, içiçe geçmiş bir manifesto ve aynı zamanda da bir ultimatom niteliği taşıyordu. http://rojbas3.wordpress.com/2012/03/11/kckden-ulusal-kongre-icin-oneriler/ Ultümatom kısmının muhattabının, PKK ile birlik kuran kişi ve kurumlar olması şaşırtıcı olmadı. Çünkü PKK’nin birlikten, ittifaktan anladığı tek şey, kendisine itaat edilmesi, kendi politikalarının sorgulanmadan kabul edilmesi ve hayata geçirilmesidir. Bu tekçi anlayışın kalıcı olduğunu ve değişmeyeceğini kendileri söylediği için üzerinde tartışmak anlamsızdır. KCK’nin açıklamasında, ”Demokratik ulusal birliği savunmayı varlık gerekçemizin vazgeçilmez ilkesi olarak görüp, mücadeleye başladığımız ilk günden günümüze kadar bunda ısrarlı olduk.”  cümlesi, farklı yorumlanmaya fırsat vermeyecek kadar nettir. Bu netlik, PKK’nin değişmemekte ”kararlı” olduğunu gösteriyor. Açıklamada dikkat çekici bir başka nokta ise, konferansa katılacaklarda aranan koşullardır. Açıklamada, ”Kongreye katılmanın öncelikli şartı olarak Kürt halkının mücadelesiyle kazandığı tüm değerlere saygılı yaklaşmanın gerekli bir tutum olduğuna inanmaktayız.” denilmektedir. Kazanımların neler olduğu tartışma konusu olsa da ve kocaman bir soru işareti barındırsa da, PKK’nin en büyük değerinin Öcalan olduğu çok açıktır. Açıkça, konferansa katılacaklara ’Öcalan’a saygı duymak zorundasınız ve onun söylediklerini harfiyen savunmak zorundasınız’ talimatı veriliyor. Dahası, konferansa katılacakların neyi, nasıl ve ne kadar dillendireceklerinin de sınırları çizilmiştir açıklamada. Bu sınır, İmralı kaynaklı Yol Haritası'nın kapsamı dışına çıkmaya izin vermediği gibi, katılımcıların iradelerine de ipotek koyarak ”Tek İrade Öcalan’dır” politikasını açıkça dayatıyor: ”Kürtler arası birlik ve Kürt sorununda izlenecek yöntem ve çözüm seçeneği, Ortadoğu halklarının ve sistemin demokratik geleceğini de tayin etme özelliğine sahiptir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümü konusunda 15 Ağustos 2009’da hazırladığı, Kürt halkına ve kamuoyuna sunduğu “Yol Haritası”, köklü bir biçimde demokratik-barışçıl çözümün yolunu gösteren değerli bir projedir. Kürdistan halkının, tüm siyasi-toplumsal güçlerinin, örgüt ve kurumlarının, ilgili her şahsiyetin ve kesimin böylesine tarihi gelişmelerin yaşandığı bu süreci doğru analiz etmesi, Yol Haritası’nı titizlikle incelemesi ve Kongre’nin Kürdistan halkı adına ortak bir politika ve çözüm projesinde birleşmesi hayati derecede önemli olmaktadır”  (KCK’den Ulusal Kongre için öneriler açıklamasından...) KCK’nin açıklamasında ”Türkiye, İran, Suriye ve Irak’taki Kürtlerin kendi aralarında kuracağı birlik, söz konusu devletlerin varlığına ve siyasi sınırlara karşı değildir.” denilerek, açıkça, Kürdistan’ın işgalinin, bölünmesinin ve paylaşılmasının somutlaştırıldığı Lozan Antlaşması'nın güncellenerek (Kürdler eliyle) onanması isteniyor. Lozan’ın güncellenmesi, daha önce Kürdlerin yararlan(a)madığı  azınlık haklarından yararlandırılmasından öte bir şey değildir. PKK ve onun yörüngesinden çıkamayanların ”ulusal haklar” dedikleri şey tam da bu azınlık haklarıdır. Açıklamada, ulusal haklardan, kendi kaderini tayin etme hakkından söz edilse de, bu hakların ayrılmaz parçası olan milliyetçilik ve devletleşme açıkça ret edilerek: ”Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkının karşılığı, milliyetçi temelde devlet kurmak değil, demokratik ulusa, ortak vatana dayalı olarak her parçada kendi özgür ve demokratik yaşamını kurmasıdır. Her parçadaki Kürtler, söz konusu devletlerle Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlar.” denilmektedir. KCK açıklamasında,  Kürdlere ”kurtuluş” adı altında dayatılan çözüm, Prens Sabahattin’in bir asır önce dillendirdiği ’Ademi merkeziyetçilik’ten, yani yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden başka bir şey olmayan Özerklik'tir: ”Bu çerçevede çözüm formülü: Demokratik Türkiye-Özerk Kürdistan, Demokratik İran-Özerk Kürdistan, Demokratik Suriye-Özerk Kürdistan, Demokratik Irak-Özerk (ya da Federal) Kürdistan’dır.” denilerek ne isten(me)diği net olarak ifade edilmektedir. KCK’nin çözüm formülünde ulusal hiçbir hak yokken, ulusal anlamda elde edilen kazanımların da yok edilmesinin esas amaç olduğu gizlenemiyor. Adına federasyon dense de, fiili olarak devletleşen Güney Kürdistan’ın bağımsızlık ilanının tartışıldığı bir dönemde, KCK’nin çözüm förmülü olarak, ”Demokratik Irak-Özerk (ya da Federal) Kürdistan’dır.” önermesi, Kürdlerin ulusal kazanımlarına olan tahammülsüzlüğünü, düşmanlığını göstermektedir. Böyle bir öneri olsa olsa sömürgeci devletlerden birinden gelebilir ancak; bir Kürd örgütünden asla. Zaten bu önerinin İmralı kaynaklı olduğu ve İmralı’dan çıkan tüm önerilerin de TC patentli olduğu artık herkesçe biliniyor... KCK’nin açıklamasından bir hafta sonra Hewler’de başlayan  ve ikincisi yapılan Kürd Gençlik Konferansı'nda gençlere hitap eden Mesud Berzani, Kürdlerin sorununu ve bu sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini çok net ortaya koydu. Berzani’nin konuşması iyi tahlil edildiğinde, karşıt bir manifesto ile KCK/PKK’ye nasıl ulusal bir ders verildiği çok rahat görülebileceği gibi, ulusal bir konferansın ne anlama geldiği de görülür. http://www.nasname.com/tr/10615.html Konuşmasında, "Kürdistan ilelebet Parçalı Kalmayacak, gün gelecek ve Kürdistan yeniden birleşecek" diyen Berzani, KCK’nin özerklik adı altında kalıcılaştırmya çalıştığı parçalanmışlıktan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.  Berzani, Bizim sorunumuz ulusaldır diyerek, ulusal sorunu sulandırmaya çalışan PKK ve onun yörüngesindeki politik kişi ve kurumlardan açıkça farklı, hatta karşıt düşüncelere sahip olduğunu gösterdi. Berzani, ”Sevgili gençler, her geçen gün kendine, demokrasiye, birlikte yaşma kültürüne güveni esas alarak, ulusal inancı gençlerimiz arasında derinleştirmeli ve yaymalıyız. Çünkü ve maalesef ki sorunu bu zeminden  uzaklaştırma çabaları var ve bu tehlikelidir. Ve aynı şekilde sanki bizim ulusal sorunumuz yok!! Sanırsın farklı sorunlarımız var!! Bizim sorunumuz ulusal bir sorundur. Esasen bizim sorumuz ulusaldır ve meşrudur. Her şeyden önemlisi biz bu sorun için çalışmalıyız ve fedakarlık yapmaya hazır olmalıyız” sözleri, PKK ve çevresinin ısrarlarına rağmen neden bu kesimlerle bu koşullarda bir konferans yapılmadığının da nedenlerini açıklığa kavuşturmuş oldu. Mevcut yapısıyla, PKK’nin içinde yer alacağı bir konferansın adı Ulusal Konferans olamaz! PKK’nin konferans ısrarının altında yatan neden, Kürdlere değil, kendisine bir statü kazanmak ve bunun karşılığında sömürgeci devletlerin isteği olan Lozan’ın güncellenmesini (2. Bir Lozan) sağlamaktır. PKK ile ”birlik” kuran ve bu birlik sayesinde meşruiyet arayarak en az PKK kadar ”Ulusal Konferans” konusunda ısrarlı olan Kürd politik yapıları bu açık gerçekliği görmüyorlarsa, okuma, görme ve anlama özürlü sıfatlarını fazlasıyla hak ediyorlar. Gördükleri halde bu oyunda yer alıyorlarsa, PKK ile elde etmeye çalıştıkları meşruiyeti yine PKK ile birlikte kaybetmekten de kurtulamıyacaklardır. Ulusal birliğin gerekli ve bunun için ulusal bir konferansın acilen toplanmasının yararlı olacağına inanan kişi/kurumlar, öncelikle KCK’nin açıklamasına gereken tepkiyi göstermelidirler. Ve ulusal hakların zorunlu koşulu olan devletleşme hakkını tereddütsüz savunan tüm Kürdlerden oluşan bir Ulusal Konferans için çaba sarf etmelidirler. Konferansın önkoşulu ve temel ilkesi, ”Devletleşme hakkının koşulsuz savunulması” olmalıdır. Bu koşulu yerine getirenlerle kurulacak birliği her duyarlı Kürd tereddütsüz savunacaktır ve mutlaka olumlu sonuç da alınacaktır. PKK’nin (Öcalan’ın da itiraf ettiği ve herkes tarafından bilinen bir gerçek) MİT tarafından kurulduğu ve Kürdistan’daki ulusal dinamikleri yok etme misyonunu üstlendiği gerçeğine rağmen, PKK’nin değişebileceğine inanan ve bu nedenle de ”Kürd özgürlük hareketi”, ”ulusal hareket” gibi tanımları kullanmakta sakınca görmeyen Kürd politik yapılarının hafızasını kaybettiğini var sayarak onları anlayışla karşılayabiliriz. Ama son iki ay içinde yaşananlar dahi hatırlandığında, PKK ve güdümündeki yapıların ulusal bir hareket olmadığını görmek için ortalama bir zekaya ve ortalama politik değerlendirme yapabilme yetisine sahip olmak yeterlidir.  Bu nedenle, PKK’yi ısrarla ulusal bir hareket olarak pazarlamaya kalkışanların hiçbir gerekçesi ve mazereti onları mazur görmeye yetmiyor. Son iki ayda neler yaşandı? Hewler’de, "Suriye Kürdleri Konferansı" yapıldı ve PKK’nin Suriye’deki yapılanmasının adı olan PYD dışında tüm Kürd hareketleri bu konferansa katıldı. Konferansa katılmayan PKK ve türevleri, Hewler Konferansı'na öfke kusmakla kalmadılar, konferansa katılan Kürd politik temsilcilerini (sınırda) yakalayarak El Muhabarat’a teslim ettiler... Bir hafta önce Hewler’de ikincisi düzenlenen ve dört parçadaki temsilcilerle birlikte dünyanın çeşitli ülkelerinden gençlerin katıldığı "2. Kürd Gençlik Konferansı"nda PKK’li gençler, Kürdistan Bayrağının ortak bayrak olmasına itiraz ederek konferansı terk ettiler... Bu iki konferansta yaşananlar ile birlikte, KCK ile Mesud Berzani’nin ’manifestoları’ değerlendirildiğinde, bütün kirli geçmişi yok sayılsa bile, PKK’nin ulusal bir hareket olmadığı açıkça görülebilir. PKK’nin bir sorunu olduğu açıktır; ama bunun ulusal bir sorun olmadığı da çok açıktır. Ortadoğu’daki dengelerden yararlanarak her zaman hizmet edeceği bir efendi bulan PKK, efendisiz kalma riski ile karşı karşıyadır. Bu nedenle kendisine güvenli bir alan yaratarak varlığını sürdürmek istemektedir. Saddam’ın yok olması; Esad’ın her an gidebilme olasılığı ve Türkiye’de Kemalistlerin gittikçe güç kaybına uğraması yanında, genelde Kürdlerin özel de de Güney Kürdistan politik yapılarının PKK’yi ulusal hakların elde edilmesi önünde engel olarak görmeye başlaması, PKK’yi ”çözüm” arayışına sevk etmiştir. PKK’nin varlığını sürdürmek için ”Ulusal Konferansı” bir fırsat olarak görmesi, konferansın toplanmasındaki ısrarının gerçek nedenidir. Böylece Kürdler arasında tekrar ”meşruiyet” kazanacağını hesaplayan PKK, tasfiye edilme riskinden kurtulacağını, en azından ömrünü uzatacağını umut etmektedir. Her şey bu kadar açık ve görünür olmasına rağmen, PKK’nin de içinde yer aldığı bir konferansta ısrar edenlerin ısrarını anlamak ve bu ısrarı iyi niyetle açıklamak olanaklı değildir. Ulusal Konferans ve Ulusal Birlik konusunda samimi olmanın göstergesi, konferans ve birlik bileşenlerinin ulusal haklardan yana olması koşulunun tereddütsüz hayata geçirilmesidir... PKK’nin yapısı, misyonu ve bağlantıları, onun kurumsal olarak ulusal bir harekete evrilmesine olanak vermiyor. Yapılması gereken şey, PKK’nin bu evrilemez yapısını teşhir etmek ve PKK saflarında yer alan yurtsever, ulusalcı kesimin ’kurumsal yapıyla’ hesaplaşmasını sağlamaktır. Böylece PKK içinde etkin görevlerde bulunan ve hareketi yönetme, yönlendirmede belirleyici olan devletçi/Kemalist kadroların teşhiri ve tasfiyesinin önü açılabilir. PKK ile özdeşleşen bu kadroların tasfiyesi demek, PKK’nin kurumsal olarak varlığının da sona ermesi demektir. Legal alanda da, öncelikle BDP içinde konumlandırılan Kemalist Sol kadroların tasfiyesi sağlanmalıdır. Bu teşhir ve tasfiye, PKK/BDP içinde yer alan yurtsever Kürdlerin ulusal güçler içinde yer almasının önünü açacaktır ve tüm Kürdleri kapsayan yeni bir harakete de fiilen varlık kazandıracaktır. Bu değerlendirmeler ışığında, Ulusal Konferans ve Ulusal Birlik girişimlerinde PKK'liler, BDP'liler yer almalıdırlar, ama PKK kurumsal kimliğiyle asla yer almamalıdır sonucu çıkarılabilir. Bu durum,  PKK'liler ile PKK ayırımını yapmak anlamına geliyor ve eleştiriler tam da PKK'nin aklanamayacak olan kurumsal kimliğine yöneliktir; PKK saflarında mücadele eden yurtsever insanlara yönelik değil! Bu nedenle birilerinin "şehit edebiyetı" yaparak ve gerillanın, tabanın fedakarlığına, iyi niyetine sığınarak PKK'nin kurumsal kimliğinin deşifre edilmesini engelleme çabalarına prim vermemek gerekiyor...  Berzan BOTΠ [email protected] Nasname.com

  [email protected] Bir önceki yazımda, ulusal konferansın başka bir bahara kaldığını, ileri sürmüştüm. Gelişmelerin, bu öngürüyü doğruladığını görüyorum. Bu nedenle de, pişmiş aşa su katmak pahasına olsa da, yine şu ‘ulusal konferans’  meselesine değinmeyi gerekli görüyorum. Aşağı yukarı nerdeyse üç yılı  geçmiş; ‘ulusal konferans’ toplama çabası ve çağrıları üzerinden. Bu üç yıl zarfında konferans neden toplanamadı, konferansın toplanmamasının önündeki güçlükler neydi, bu konuda taraflar arasında bir açıklama yapılmış değil. Herhalde bu sorulardan daha önemli bir soru da, sahi nerden çıkmıştı bu ‘ulusal konferans’ toplama ıhtiyacı?  Madem böyle bir ihtiyaç vardı ve bu konuda, çağrıda üç yıl önce yapılmıştı, o zaman,  konferans günümüze kadar neden yapılmadı? Bir ulusal ihtiyac, eğer gerçekten de bir zaruretse, üç koca yıl nasıl ertelenebilir. Bu anlaşılır bir durum değil. Bununla birlikte, bu süre zarfında, Türkiye Kürdistanı’ndan herhangi  bir heyet, Irak Kürdistan’ına, bir ziyaret münasebeti ile gittiğinde, mutlaka ve mutlaka, ulusal konferans meselesi gündeme gelir! Karşılıklı güzel demeçler ve dileklerde bulunulur. Anlaşılmayan durum, Türkiye Kürdistanı’ndaki, Kürt siyasi hareketleri, bu  ‘ihityac ve talebi’, kendi aralarında, aynı hararet ve istekle pek gündeme getirmiyorlar. Bu konuda, herkesin gözü ve kulağı, güneyli güçlerde. Üç yılı aşkın bir zaman süresinde, defalarca ve çeşitli vesilelerle, güneyli güçlerle yapılan görüşmelerde, aktüelliğini yitirmeyen ulusal  konferans toplama arzusu neden, hiç Türkiye Kürdistan’ı, siyasi hareketleri arasında da, aynı ciddiyetle ele alınmaz?   Türkiye Kürdistan’ı güçleri arasında da, ulusal konferans ihtiyacı ve gerekliliği duyuluyorsa,  o zaman konferans hazırlıkları ve vardıkları sonuçlar nelerdir? Bu hazırlıklar kamuoyu ile paylaşılamaz mı? Bu işin prosedürünü bir tarafa bırakıp, bir de bu ulusal konferansın gündemi üzerinde duralım: Ulusal konferansın gündemi nedir? Konferans, hangi ihtiyaçlar sonucu yapılmak istenmektedir? Ulusal konferansın gündeminde, çözülmesi gereken beli başlı hangi  sorular ve sorunlar  vardır! Bu sorunların önceliğinde veya sıralaması konusunda, dört parça Kürt partileri mutabık mıdır? Sık sık, ulusal konferans çağrısı yapanların, Kürt siyasi hareketinin gündemine alıp, çözmek istediği veya çözüm için bir konsensus yaratmayı düşündüğü sorular ve sorunlar nelerdir? Yani, dört parçadaki irili ufaklı Kürt parti ve grupların sorunlarını, çelişkilerini ve koordinasyonunu, gündemine almayı tasarlayan bir çalışma grubu veya ortak iradeyi temsil edecek, güç var mıdır?  Şayet böyle bi ortak irade varsa, bu irade  nasıl oluştu? Konferans toplansa bile,  alacağı kararların bağlayıcılığı olabilecek mi? Bu sorular üzerinde, yeterince düşünmek gerektiği kanısındayım. Öte yandan, eğer  Kürt siyasi hareketini, ortak bir stratejik hedef etrafında, bir araya gelmesi, belli bir koordinasyona kavuşması  tasarlanıyorsa, Kürt Federe Bölgesini ve o alanda egemen olan, temel siyasi hareketleri, böylesi bir tartışmanın içine itmenin yararı nedir? O alandaki, siyasi hareketlerin, işbirliğinin ve koordinasyonunun sağlanmasının, ihtiyacı mı, vardır? Kendi coğrafyalarında, iyi kötü egemen olan, ve o parçanın yeniden inşaası için muazzam bir çaba içinde olan, herşeye rağmen iyi kötü bir birliktelik sağlamış olan, tüm zorluklara karşın anayasal bir satüye sahip olan, Irak Kürdistan’ını, böylesi manasız bir tartışmanın içine çekmenin anlamı  nedir? Anlaşılmış değil! Kanımca, böylesi  gereksiz  bir tartışmanın, hiç mi hiç, anlamı ve gereği yoktur. Hatta daha ileri giderek, demek istiyorum ki: Güney Kürdistan’ı, böylesi bir projeye dahil etmeye kalkışmanın, Federe Kürdistan bölgesine, Kürt ulusal hareketine, faydalarında çok, ciddi bir biçimde zararı olabilir. Böylesi bir girişim, güneyli güçleri ve Federe Kürt hükümetini, dört parçadaki, Kürt siyasi hareketinin vasisi konumuna sokar! Dört parçada ki, Kürt hareketinin, vasisi konumuna ve pozisyona gelecek olan Kürt Federe bölgesine, bölge devletlerinin sıcak bakmayacağını, hatta düşmanca bakacağını, sanırım herkes kabul eder.  Böylesi bir vasi pozisyonu veya algılaması, son derece rıskli ve tehlikeli durum bir yaratır. Kürt federe bölgesinin, dört parçanın, vasisi  olarak algılanması, Kürt federe bölgesinin, bölge devletlerinin, gazabına maruz kalması  için yeterli bir sebebtir. Herhalde, ilk büyük tepki, öncelikle, Irak devletinden gelir. Güneyli güçlerin, bu risk ve olası tehlikeli gelişmeleri, bilmediği veya hesaplamadığı kanısında asla değilim. Tüm bu olasılıklar, gözardı edilmeden, güneyle, ilişkiler doğru bir temelde  kurulabilinir. Güneyli güçlere, Kürt federe bölgesine, güçlerini  aşan misyonlar yüklemeden, ilişkiler geliştirmek, onların deney ve tecrübelerinden yararlanmak bambaşka birşeydir. Zaten, üç yılı aşkın bir süreden beri konuşulan, ama nedense, bir türlü pratik adımları atılamayan, ulusal konferansın yapılamamasının, nedenleri, Türkiye Kürdistan’ında siyasi etkinliği olan, PKK, DTK ve BDP’ nin, Güneyli güçleriden farklı olarak, Kürt ulusal konferansına  yüklediği işlev ve  yüklediği misyon farklılığıdır!  Türkiye Kürdistanı, siyasi hareketlerinin ve de özellikle BDP, DTK ve PKK,  çevresinin konferans beklentisi nedir, tam anlamış değilim. Ama, en azından, Kürt Federe Bölgesi Başkanı, Mesut Barzanı’den farklı bir beklentileri olduğu muhakaktır. Eğer, ortak bir stratejik hat belirleme ve örme amacı, bu konferasla güdülüyorlarsa, bunun gerçekleşemeyeceğini, güneyli ve kuzeylı güçlerin, karşılıklı verdikleri demeçlerinden, ulusal konferansa dair beklentilerinden, bu sonucu çıkarmak mümkündür! Mehabat Kürt Cumhuriyet’nin kuruluş yıldönümü nedeniyle Hewler kentinde konferans, Kürt Federe Bölgesi Başkanı Mesut Barzan’nin yanı sıra, konferansa davetli olarak BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Sırrı Sakık, Nazmi Gür, DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, bağımsız milletvekilleri Leyla Zana, Aysel Tuğluk katıldı. Kürt federe yönetimi, Başkanı Mesut Barzani, konferansta yaptığı konuşmada: ’Bütün gerçekler açığa çıkarmıştır ki, Kürt sorununun barışçıl yollar çözülmesi gerekiyor. Eğer biz barışa el atarsak önemli bir kazanım olur. Eğer diyaloğ yolunu seçersek komşu ülkeler ile uzun süreli ilişkiler olacak. Kürdistan' ın her parçasının kendine özgün özellikleri var ve hepsinin kendini kaderlerini tayin etme hakkı bulunuyor.’ Mesud Barzani, 3 yıldan beri toplanması düşünülen, ulusal konferans hakkında da, şu bağlıyıcı belirlemeyi bulunmadan geçemedi: ’Konferans bu yıl gerçekleşebilir, eğer PKK, iyi niyetle savaşa son verirse, siyasette barış yolunu açarsa, Kürt ulusal konferansı, bu yıl içinde gerçekleşebilir. Böylesi bir konferansta Kürtler, tüm dünyaya ve komşu ülkelere, davalarını  sürdürmek için barış ve diyaloğ yolunu deklere edebilirler.’ dedi. Mesut Barzani’nin, Mehabat Kürt Cumhuriyeti konferansında yaptığı konuşmadan sonra, gerek BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, gerekse de, DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, kanımca hiç gereği yokken, adeta PKK, sözcülüğü yaparak (PKK adına konuşacak, sözcülük yapacak pek çok kimse vardır) ulusal konferans’ın PKK’yı dıştalayarak toplanmasının kabul edilemeyeceğini belirtmeleri, Güneyli güçlerle, Kuzeyli, güçlerin, ulusal konferans hakkında çok farklı düşündükleri ve farklı beklenti içinde olduklarını, açık seçik ortaya koymuş oldu! PKK'nin konferans dışı bırakılması ya da silah bırakması yönündeki tartışmaları sert bir dille eleştiren Demirtaş, "Bu tartışmalar bilinçli bir şekilde yürütülmektedir ve bir merkezden yönetilmektedir. Bu tartışmalarla ulusal birliğin gelişmesi engellenmek istenmektedir. Kürtlerin bu süreçten kazanım elde etmesi engellenmek ve yine sömürge bir halk olarak tarih sahnesindeki varlığını sürmesi hedeflenmektedir. PKK'nin mevcut durumu Kürdistan Ulusal Konferansı için engel değildir. Tam tersi bu sorunları çözümü için ulusal konferans hayati öneme sahiptir’, dedi. Mesut Barzanı, kanımca gerek dört parçadaki, Kürt hareketlerine, gerekse de, bölge devletlerine, Kürt Federe Bölgesinin ve hükümetinin, büyük Kürdistan projesi vasisi olma gibi bir niyet taşımadıklarını, Kürt sorununun, her parçanın özellikleri gözönüne alınarak ve artık barışçıl mücadele yöntemleri temel alınarak, çözülmesi gerektiğini, ulsal konferansın bu yıl içinde toplananabileceğini beyan eden Mesut Barzani, PKK’nin silahlı mücadeleye son vermesi gerektiğini vurgulayarak, konferansa ilişkin beklentilerin çerçevesini çizmiş  oldu! Tarafların, bu tutumları ve tavrı ışığında, ulusal konferansın, bu yaz da yapılamayacağını tahmin etmek artık güç olmazsa gerek! Artık, söz sırası gerçek PKK, sözcüleri veya yöneticilerinde, konferansın yapılması konusunda PKK’ nın  alacağı tutum, büyük ölçüde, konferansın akibetini belirleyecektir. Şu hususu da eklemek gerekir ki: PKK’nın vereceği yanıt, önemli ölçüde, AK Parti hükümetinin, önümüzdeki dönemde, Kürt sorununun çözümü yolunda, takınacağı tavır,  tayin edici  rol olacaktır. Şayet AK Parti, Kürt sorunun çözümü konusunda, yeni bir yol haritası ve açılımı gündeme getirirse, bunun pek uzak bir ihtimal olmadığı da, akılda tutulursa, PKK’nın tutumunu ve pozisyonunu gözden geçirmemesi olanak dışı değlidir. Hatırlanacaktır, şubat ayı sonunda MGK, toplantısı vardı, toplantının akabinde, hemen sonra, Kamu düzeni ve Güvenliği Müşteşarı Büyükelçi, Murat Özçelik, apar topar, Irak Kürdistanı ve yöneticilerini ziyaret etti. Kanımca, Türkiye, Mesut Barzani’nin önerilerini yerinde buluyor ve Mesut Barzani’nin, önerileri çerçevesinde, toplanacak bir konferansa sıcak bakıyor. Eğer, durum böylesi ise, Türkiye, Kürt sorunun çözümü ve PKK’nın silahlı mücadeleyi sonlandırması için yeni bir yol haritası ve açılımını gündemine almak zorundadır. Bu koşullarda da, pek tabi ki, Kürt ulusal konferansının gerçekleşmesi herkesin hayrına olacaktır! 8 Mart 2012 Kurdinfo  

    10 Mayıs 2012 Perşembe 10:29 [email protected] Daha önceki yazılarımda da sık sık değindiğim Ulusal Konferans konusu bu süreçte daha fazla tartışmayı gerektiriyor gibi bir hal almıştır. Yıllardan beri Kuzey’deki Kürt Özgürlük Hareketi (PKK, BDP ve onlara yakın kurumlar) Kürt Ulusal Konferansı ile ilgili girişimlerde bulunmuştur. Bu konuda Kürdistan Ulusal Kongresi de (KNK) birçok defa komitelerini görevlendirmiş, değişik kürt çevreleriyle temas kurmuştur. Şimdiye kadar BDP ve KNK adına bizzat Güney Kürdistan’a gidip Ulusal Konferans konusunda  KDP ve YNK ile görüşmeler yapan çok sayıda heyet olmuştur. Bugünlerde Güney’de bulunan KNK heyetinin esas amacı da yine Ulusal Konferans ile ilgili olduğunu biliyorum. Fakat bu sefer Ulusal Konferansın ‘yapılması’ için değil, daha ziyade hazırlıkları yapılan Konferansa katılım amaçlı olduğunu düşünüyorum. Ben KNK üyesi olduğum dönemde birçok toplantıda Kürt Ulusal Konferansın gerekli olduğunu, ama bunun yapılabilmesi için ise daha özverili olunması, iç ve dış siyasi konjonktürün dikkate alınması gerektiğini belirtmişimdir. Özverili olunması gerektiği noktasından kasıt ; herhangi bir örgüt,  ulusal düzeyde katılımın olması gereken bu çalışmayı kendi etkisinde göstermemeli, her kurum ve örgütün eşit düzeyde çabasının sağlanması esas alınarak yapılacak bir çalışma olduğunu unutmamalıyız. Ne var ki ne BDP’nin ne de KNK’nin bu konuda yaptıkları hiç bir çaba sonuç almamıştır, KDP ve YNK ile yapılan görüşmeler nezaket icabı olmaktan öteye gitmemiştir. Zira hem KDP ve hem de YNK sözkonusu çalışmaları kendi inisiyatifleri dışında ve dönemsel çıkarlarına ters olarak görmüşlerdir. Son aylarda bizzat KDP ve YNK yetkilileri tarafından yapılan gayri resmi açıklamalardan yola çıkarsak, yakın süreçte Hewler’de bir  Kürt Ulusal Konferansı’nın toplanması sözkonusu olabilir. Sürecin içinde olan ve gelişmeleri yakından takip eden biri olarak şunu söyleyebilirim ; evet Hewler’de bir Kürt Ulusal Konferansı yapılabilir, ama buna karşı da ciddi manada engel teşkil etmek isteyen iç ve dış güçlerùn de olduğunu hesaba katmamız gerekiyor. Türkiye ve İran böylesi bir çalışmaya karşı olduklarını, engelleyemezler ise onu amacından uzaklaştırmaya çalışacaklarını biliyoruz. Bir Ulusal Konferans, herşeyden önce ilgili olan halkın her kesiminden kurum temsilcileri ve ayrıca halkın belli kesimleri tarafından sevilen, takip edilen şahsiyetlerin gönülü ve eşit haklarla katılım sağladıkları bir bileşimle gerçekleşebilir. Mümkün olduğunca hiç bir kurum veya örgütün bu çalışmanın dışında tutulmaması gerekiyor. Birkaç kurum veya örgütün katılmaması, veya onu protesto etmesi bir eksiklik yaratabilir, yapılan çalışmanın üzerine gölge düşürebilir. Buna müsaade edilmemelidir. Bu hasasiyet dikkate alındığında geniş halk tabanı olan Kürt Örgütleri üzerine önemli sorumluluklar duşmektedir. Bu dönemde tüm Kürtlerin Ulusal bir Konferansa ve Ulusal bir Stratejiye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla yapılan çalışmaya her kesimden destek verilmeli, güçlendirilmelidir. Hiç bir örgüt bu ulusal düzeydeki çalışmayı salt kendi çıkarları için değerlendirmemeli, bir bütün halkın temel çıkarlarını esas alarak yaklaşmalıdır. Ancak ne yazık ki varolan Kürt Örgütleri arasında bu şekilde davranan çok, ama çok az örgüt vardır. Başta KDP, YNK, PKK ve BDP olmak üzere, hemen tüm Kürt Örgütleri bu konuda zayıftır. Dolayısıyla yapılacak olan « Kürt Ulusal Konferansı » çalışmalarının çok iyi olabileceğini, çok iyi geçeceğini söyleyemem. Buna rağmen Ulusal Konferans için başlatılmış olan hazırlıkların devam etmesi ve Konferansın gerçeklesmesi gerekmektedir diyorum ve destekliyorum. İlk Konferans çok iyi olmazsa da, daha iyisini yapabilmek için zemin olacağına inanıyorum. Bu konuda özellikle BDP’nin önemli bir rol oynayabileceğini düşünuyorum. Konferansın hazırlık çalışmaları ile ilgili yapılan değişik açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, KDP ve YNK çevreleri PKK’nin Konferansa güçlü bir katılım sağlamasını istememektedirler. Bana göre bu konuda PKK’nin özverili, BDP’nin ise çok duyarlı ve politik davranması önem arzetmektedir. Zira hiç bir zaman olmadığı kadar Kürt Ulusal Konferansı konusunda bir zemin oluşmuş durumda. Bazı konularda taviz verme pahasına da olsa, bu yıl birinci Kürt Ulusal Konferansı’nın yapılması lazım. Halkımızın da dostlarımızın da bu konuda beklentileri vardır. Kaynak: http://www.haberdiyarbakir.com/kurt-ulusal-konferansi-uzerine-1780yy/#ixzz1vcL3wZMP

    KCK,11 Mart 2012 de Ulusal Kongre´ye ilişkin olarak yaptığı açıklamada:“Demokratik ulusal birliği savunmayı varlık gerekçemizin vazgeçilmez ilkesi olarak görüp, mücadeleye başladığımız ilk günden günümüze kadar bunda ısrarlı olduk.” İddiasında bulunurken, Ulusal Kongrenin esas alması gereken ilkeleri -tam bir direktif tarzında- şöyle sıralamıştı: Savaş ve Barış İlkesi, Kültürel Haklar İlkesi, Demokratik İlke, Demokratik Siyaset ve Sosyal-Ekonomik İlke. KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar ise bir kaç gün önce oldukça agresif ve buyurgan bir üslupla Ulusal Konferansa bakışını deklere etti. Kürdistan Ulusal Konferansı’nın fikir babasının Abdullah Öcalan olduğunu belirten Aydar,”Kürdistan Ulusal Konferansı, bir grup veya bir partinin çağrısıyla toplanamaz. Böyle bir yetki Sayın Barzani dahil hiçbir Kürt lider veya partisinde yoktur” diyerek, durduk yerde Sayın Barzani ve PDK´yi küçümseyici ifadeler kullanmakta sakınca görmedi. Aydar, sanki Barzani PKK Ulusal Konferansa katılmamalı gibi bir görüş açıklamış gibi, “Ulusal konferans hazırlık komitesinde ve konferansın her aşamasında PKK olmak durumundadır. PKK hazırlık dahil her aşamasında yer almadığı bir konferansa katılmaz. Birileri kendi başına bir çağrı yapıp yandaşlarını toplayıp bir konferans yapabilir. Böyle bir konferans da ulusal konferans olamaz” Diye tehdit savurmaktadır. Ortada daha ilerlemiş bir Kongre, ya da Konferans hazırlığı yokken, böyle üst perdeden efelenme ve kırıcı açıklamalar, PKK/KCK´nin Ulusal Birlik ve Demokratik ilke´den ne anladığını gösteriyor… Kendileri, Konferans “şu… gündemle olursa başlayamaz” diyen Aydar ve KCK, Kongre ve Konferansa beş ilke ve “çerçeve” dayatmayı her nasıl oluyorsa kendilerinde bir hak olarak görebiliyorlar. Her şeyi kendi tekellerinde ve tasarrufları altında gören KCK´lilere göre,Ulusal Konferans´ın isim babası da güya Öcalan´mış… Ulusal Kongre ve Konferansa ilişkin görüşlerimi daha önce açıkladığım için burada tekrar etmeyeceğim. Yazımı KCK´den bir alıntıyla bağlayacağım. KCK Ulusal kongre ve Kürdlerin birliğine bakışını ise şöyle tarif etmekte: ”Türkiye, İran, Suriye ve Irak’taki Kürtlerin kendi aralarında kuracağı birlik, söz konusu devletlerin varlığına ve siyasi sınırlara karşı değildir. Her parçadaki Kürtlerin kendi sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, diplomatik, öz savunma örgütlenmesinin olması ve bu örgütlenmelerin diğer parçalardaki Kürtlerle siyasi sınırları sorun yapmadan ilişkilenmesi, Demokratik Konfederalizmini kurması anlamına gelmektedir.” Yukarıdaki pasajda yer alan açıklamalar KCK´nin Kürdistan´ın birliği ve beraberliğinden ne anladığını çok iyi özetliyor. PKK/KCK ne yazik ki hiçbir zaman Kürdlerin ulusal birliğine ne inanmış, ne de bu yönde samimi bir adım atmıştır. Sömürgeci devletlerin varlığına ve siyasi sınırlara karşı olmadığını ısrarla belirten PKK/KCK, bu anlayışı terketmedikçe, ondan Kürdlerin birliği, Kürdistan´in özgürlüğü adına hiç bir pozitif refleks beklenmemelidir… PKK/KCK için Ulusal Kongre ve Konferans söylemi takiyeden öte bir şey değildir. Ulusal Kongre/ Ulusal Konferans söylemi, örgütsel bir takım sıkıntılarını aşmak üzere taktik olarak tedavüle sokulmuştur. Tersini düşünenler hayal kırıklığı yaşarlar… 1 Gulan tüm ezilen halklara ve isçilere kutlu olsun! Sedat Günçekti 01 Mayıs 2012 Rizgari.com

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.