Şeyh Riza Talabani(1831-1910) -4-
Şeyh Riza Talabani, Kerkük'ü tümden terkederek Bağdat'ta yerleşiyor. Fakat bugüne kadar Şeyh Riza'nın yaşamı ve eserlerini konu olarak alan araştırmacıların hiç biri bu toptan kopuşun nedenlerini ikna edici bir şekilde ortaya koymuş değiller.
Bilindiği gibi Şeyh Riza'nın abisi Şeyh Ali, onu Bağdat'ta gönderiyor ve orada var olan Talabanilerin Tekkiyesinin başına geçiriyor. Şeyh Riza Talabanilerin Tekkiyesini yeniden restore ediyor ve ikametgah olarak ta kullanıyor.
Şeyh Riza Talabani Bağdat'ta olduğu süre içinde bir dizi çevre ile dostluk ilişkilerini geliştiriyor.
Dr. M. Xaznedar'ın verdiği bilgilere göre Şeyh Riza Bağdat'ta Hamdi Begê Baban, Selim Begê Baban, Mufti Zehawi, Cemil Sıddık Zehawi, Said Mahmudê Geylani, İbrahim Paçaci, İsa Efendi Cemilzade, Ata El Xetib, Neqib Ailesi ve Abdulqani Şarebani ailesiyle dostluk ilişkilerini kurmuştu.(age, sayfa 7)
Şeyh Riza Talabanilerin Bağdat'taki Tekkesini Kadiri tarikatı kuralları çerçevesinde yönetiyor. Şeyh Riza bir şiirinde “ême tekîyeman naşarinewe weki Nexşibendîyekan“(biz Nahşibendiler gibi Tekkemizi gizlemiyoruz“ diyor. Bilindiği Kadiri Tarikatının derwişleri zikirlerini açık bir şekilde halkın önünde yaparlar. Fakat, Nahşibendiler kendi aralarında kamuya kapalı bir şekilde yaparlar.(M. Xaznedar, age, sayfa 7)
Yine Xaznedar'ın verdiği bilgilere göre Şeyh Riza Bağdat kahvehanelerine sık sık giderdi ve Şeyh Abdulkadir Geylani'nin türbesini ziyaret ederdi. Bu esnada çok yaygın bir şekilde Bağdatlılarla ilişkileri vardı.
Şeyh Riza Talabani 20 Ocak 1910 yılında Bağdat'ta yaşama veda ediyor ve Şeyh Abdulkadir Geylani mezarlığında toprağa veriliyor.
Şeyh Riza Talabani'nin mezar taşı üzerine kendisinin Farsça kaleme aldığı şu
Şiiri bulunmaktadır:
“Ey Allah'ın elçisi, ne olur Eshabulkehf köpeği gibi
Senin sehabelerinin cemaatinde cennete girsem
O köpeğin cennete, benimse cehenneme gitmem caiz midir?
O, Eshabıkehf'in köpeği, bense senin Eshab-köpeğinim.“
Şeyh Riza'nın bu şiirini İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Son Asrin Türk Şairleri adlı eserinin 1499 sayfasında Farsça veriyor. Sayın Mehmet Bayrak ise “Ünlü Kürt Şairi Şeyh Riza Talabani ve Türkçe Şiirleri “ adlı makalesinde yukarıda aktardığım gibi Türkçesini vermiştir.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal yukarıda sözünü ettiğim eserinin 1499-1504 sayfalarını tümden Şeyh Riza'nın yaşamına ve şiirlerine ayırmıştır. Sayın Mehmet Bayrak makalesini esas olarak İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın çalışmasına dayandırmıştır. Aslında bu bilgileri İnal'a aktarak Emin Feyzi Beydir.(önümüzdeki süreçte Emin Feyzi Bey hakkında uzun bir yazı serisini düşünüyorum. En azından İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın ona dayandırarak Şeyh Riza'nın Kürdçe şiirlerini yadsıma olayıda netleşir.)
Sayın Mehmet Bayrak İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın eserinde sözde Emin Feyzi Bey'in İnal'a verdiği bilgileri geniş bir şekilde aktarıyor.
Alıntıyı aynen veriyorum:
„Kürtçe'nin yanında, Türk, Arap ve Fars dillerinde güzel şiir söylerdi. Büyük bir konuşmacı idi. Hiç bir bilimsel sohbette yenilmemiştir. Tarikat mensubu olmasına rağmen, son derece hoş-meşreb ve laübali bir kişiliğe sahipti. Hiç bir şeye önem vermizdi. Eserlerini toplama külfetine de katlanmamıştır. Onun latifeleri ve şiirleri İran'a ve Hindistan'a kadar yayılmıştır. Hele Musul ve çevresinde, edebiyat-sever olup onun şiirlerinden yararlanmayan ve kimini ezbere bilmeyen yok gibidir. Şiirlerini yeniden yazmak ve bozmak gibi birşey bilmezdi. Genellikle irticalen (doğaçlama) şiir söyler ve eğer orada bulunanlardan biri kaydederse, şiir kaybolmaktan kurtulurdu. Aksi takdirde unutulur giderdi. Bu yüzden çok sayıda eseri kaybolup gitmiştir. Türkçe ve Farsça kasideleri çoktur. Filizofik, tasavvufi ve öğretici sözleri de oldukça fazladır.
Ömrü sıkıntılar içinde noktalandı. Hükümetçe kendisine bağlanan 500 kuruşluk maaşı bir gün gecikse, hemen valileri ve defterdarları hicvederdi. Onun yapısını ve güçlü yergilerini bilenler, ondan oldukça çekinirlerdi.“ (İ. M. K. İnal: Son Asrin Türk Şairleri, 3. bas. İst. 1988, 3. Cilt, s. 1500)
Aslında burada ciddi bir sorun var. Benim elimde bulunan “Son Asrin Türk Şairleri“ adlı eserin ilk baskısında sayın Bayrak'ın dediği gibi „Kürtçe'nin yanında, Türk, Arap ve Fars dillerinde güzel şiir söylerdi.“ ibaresi yok.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal cumlesini “Türk, Arab, Fürs lisanlarında beliğ şiir söylerdi“ diye başlıyor.. Yani Şeyh Riza'nın “Kürdçe şiirlerinden“ sözetmiyor. Eğer sonraki süreçlerde “Kürdçe şiir“ yazdığını monte etmişlerse haberim yok. Zaten İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın ’ kitabının ismindende anlaşılacağı gibi Şeyh Riza Talabani'yi bir “Türk şairi“ olarak göstermektetir. Nasıl yüzlerce Kürd şairini Türk şairi olarak lanse ettilerse Şeyh Riza konusunda da aynı şeyi yapıyorlar. Terzibaşı'da “ Kerkük Şairleri“ adlı eserinde aynı şeyi yapıyor ve onu Türk şairi olarak gösteriyor. Hicre Dede gibi Kakayi bir şairi, Nefi'yi hatta Şeyh Riza Talabani'nin ailesinden bir çok şairi “Türk şairi“ olarak göstermişlerdir.
Talabani ailesinde şair olan yalnızca Şeyh Riza değildi.. Şeyh Riza'nın babası Abdulrahman, kardeşi Şeyh Kadri(Faiz rumuzunu kullanıyordu) ve Şeyh Riza'nın oğlu Şeyh Muhamed( Xalisi mahlasını kullanıyordu)te Farsça, Kürdçe, Türkçe ve Arapça şiirler yazmışlardı.(Mukarem Talabani, age, sayfa 49) Bunların hepsi tanınan Kürd şairleridir.
Şeyh Riza'nın bir çok çocuğu vardı. Bunlardan bilinenler kızı Rabihe Hanım, oğlu Şeyh Muhamed ve yine oğlu Şeyh Abdullah ve Halistir. Şeyh Riza'nın bir çok torunuda var. Dr. Mukarem Talabani Şeyh Riza'nın resmini çizmek ve fiziki yapısını tarif etmeleri için bunlardan bir çoklarıyla görüşmüştür.(age, sayfa 47)
Devam edecek
Aso Zagrosi