Türklerce Alçakca Katledilen Adsız Bir Kürd Liderinin Anısına!!!!(1)
Geçen yılın yazında „Enstîtuya Kurd a Paris“in ön ayak olduĝu ve Güney Kürdistan Hükümetinin finanse ettiĝi büyük ve uluslararası bir Kürd Konferansı Hewler’de yapıldı.. Bu Konferansa dünyanın bir çok ülkesinde Kürdologlar ve Kürd meselesinde uzman olan yerli ve yapancı uzmanlar katılmıştı... Bu katılımcılardan biride fransız gazeteci yazar Chris Kutschera idi.. Ben Chris Kutschera’nın Kürdlere ilişkin yazdıĝı tüm eserleri daha önce okumuştum... Onun fransız gazete ve dergilerine Kürdlere ilişkin yazdıĝı makaleleri ve verdiĝi söyleşilerini de takip etmeye çalışıyorum... Herhalde Chris Kutschera’ya olan ilgimin başlangıcı KAWA önderlerinden Ferid Uzun’un öldürülmesinden sonra Kutschera’nın Fransız basınında bu olayı duyurması olayiydi..Uzun yıllardan beri Kutschera’nın yazılarını takip ettiĝimden dolayı Hewlêr’de Kürd Konferansına sunduĝu „Three French Precursors of Kurdology“ adlı tebliĝi dikkatimi çekti.. Kutschera bu tebliĝinde 3 Fransızı, François Petis de la Croix, Amedee Jaubert ve Baptistin Poujoulatı Fransa’daki Kürdolojilerinin öncüleri olarak lanse ediyor.. Kutschera bu kısa çalışmasında Baptistin Poujoulat’ın tanık olduĝu bir Kürd önderinin Türk cellatları tarafından alçakça katledilişini anlatıyordu... Sayin Yaşar Abdulselamoglu yazdıĝı „Rêberê Kurd ê herî çeleng, lê bênav“ adlı yazıda Chris kutschera’nın makalesine dayanarak bu isimsiz Kürd kahramanı hakkında bilgiler vermişti...Ben Baptistin Poujoulat’ın kitabının peşine düştüĝümde karşıma iki çiltlik ve 1840 tarihinde basılan bir kitap çıktı.. Sanıyorum „Voyage dans L’Asie Mineure“un ilk ve son baskısı olacak bu kitap.... Bu kitabı elime alıp karıştırmaya başladıĝımda, Sivas’tan Malatya’ya, Xarput’tan Diyarbakır’a, Urfa’dan Antep’e ve oradan Halep ve daha bir çok Kürd bölgelerine yapılan gezilerin anılarını gördüm.... Alevi Kürdlerinden Êzîdi Kürdlerine, Kürd kadınların silahşorlüĝenden, Kürd şehirlerinin kuruluş tarihçelerine kadar bir dizi deĝerlendirme ile dolu iki çiltlik bir kitap... Aslında yazarın bu gezisi boyunca gördükleri ve yaşadıkları Kürd tarihçilerine paha biçilmez büyük bir materyal sunmaktadır.Önümüzdeki süreçte bu kitapta Kürdlere ilişkin bölümleri ya özetleyerek yada çevirerek Kürd kamuoyuna sunmaya çalışacaĝım... Ama bugün Kürd cellatı Hafiz Paşa’nın kahraman ve isimsiz bir liderini işkence ile öldürme ve Kürd liderinin cellatlarına karşı Kürd davasını savunmasını Baptistin Poujoulat’ın kaleminden okuyacaĝız....Aĝustos 1837 Hafız Paşa Karargahı„Fizyonomisini göstermeye çalıştıĝım halk uzun süreden beri komşularının terörü ve yolcuların korkusuydu... Sürekli olarak Baba Ali’ye karşı ayaklanma içindeydiler. Sürekli olarak askerin adeletinde kaçarak daĝlarda başarılı bir şekilde kurtuluyorlardı... Bir çok vali peş peşe Dicle ve Fırat boylarındaki şehirlerde bu halkı itihat etmeye denediler , ama tüm tekrarlanan çabaları onların baş eĝmez direnişlerine çarpıyordu. Ikinci Mahmud’un orduları 1837‘de yaptıkları daha önceki dönemler görmemişti: Kürd ve Êzidilerin boyun eĝmesi......Gürcü asılı Reşid mehmet Paşa 1825 ve 1827 yılları arasında Yunanlara karşı kazandıĝı zaferlerle ünlü oldu... 5 yıl sonra Ibrahim Paşa tarafından Konya’da yenilgiye ugratıldı ve tutsak alındı.. 1826 yılında Sivas valisiydi. Reşid Mehmet Paşa 1826 yılının eylül ayında Sultan’dan Kürd ve Êzidilerin ülkesine karşı büyük orduların başında harekete geçme emri aldı.. Baĝdat Paşası Ali Riza ve Musul Paşası Mehmet de aynı şeyi yaptı.. 3 Türk komutanı koordineli olarak büyük Kürd şefi olan Revanduz Beyine karşı harekete geçtiler. 40 bin savaşçıdan oluşan Osmanlı ordusu Revanduz Beyin kontrolunden olan Cizire kalesine, Urdeye, Telafer ve Sincar’a saldırdılar. Revanduz Beyi büyük bir ordu ile kuşatıldıĝını, yenilgiden kurtulamayacaĝını anladı... Revanduz Beyi af edilme karşılıĝında teslim olmayi önerdi.Revanduz Bey Reşid Paşa’ya teslim oldu.. Reşid Paşa onu ayrıcalıklı bir şekilde karşıladı ve Istanbul’a gönderdi... Saraya gittikten sonra Kürd prensi Sultan Mahmud ile tanıştırıldı... Revanduz Bey ona sadık kalacaĝına dair yemin etti ve bundan sonra silahlarını yalnızca imparatorluĝun düşmanlarına karşı savunmak için kullanacaĝını söyledi.. Sultan onu af ediyor ve Mezopotamya’ya gönderiyor. Sultan’ın iyiliĝine çarpan Revanduz Bey „ Böyle gönlü yüce bir Sultanı üzdüĝünden dolayı kendisini af edemediĝini, kendisinin tek özürünün Sultanı tanımadıĝını, êĝer onun afına layik olursa vicdanı rahat olacaĝını, tüm çabalarını seferber ederek ona karşı yapmış olduĝû büyük haksızlıĝın izlerini ortadan kaldırmaya çalıştı..““ Bu verdiĝi sözleri büyük bir ciddiyetle yerine getirdi Cizire’ye gelen Revanduz Bey kendisini takip eden bir kaç Kürd ile Türk askerlerin safında yerini aldı..Revanduz beyin boĝun eĝişinden sonra savaş dahada kızgınlaştı.. Kendilerinin esas şeflerinin ihanetine karşı öfkelenen isyancılar umutsuzca çarpışıyorlardı, her taraftan Kürd savaşları ortaya çıkmaya başladılar. Osmanlı ordusu onların inatçı cesaretleri karşısında kaygıya düşmüştü.. Kürdler onların eline geçen Türk askerlerine karşı acımasız davranıyorlardı. Onların gözlerini çıkarıyor, tırnaklarını çekiyor ve ondan sonda canlı canlı yakıyorlardı.. Türk Paşalarıda bu barbar pratiklerine cevaben tutsak Kürdleri kazıĝa oturtuyorlardı.. Bu korkunç sindirme süreci 3 ay sürdü... Bu esnada 10.000 Kürd elde silah yada işkence de öldü.. Yine bu zaman dilimi içinde Osmanlı Ordusunun kaybettiĝi asker sayısı 4000 cıvarındaydı... Bu arada sayısız Kürd köyü talan edildi ve yakıldı.“....Yine sözü Baptistin Poujoulat’a bırakalım, adsız bir Kürd kahramanı ve mechul askeri için ne diyor..Kürdlerin arasında büyük karekterli insanlar çıkıyor. Osmanlı askeri birlikleri Kürdleri en korkunç şeflerinden birini tutsak almışlardı... Yaklaşık olarak 30 yaş cıvarında, uzun boylu ve etine dolgundu.. Daha önce onun gibi yakışıklı bir Kürd görülmemişti. Kürd şefini Hafız Paşa’nın huzuruna çıkardılar.. Bir Vezir general’ın çadırına gelmiş olsaydı bu kadar ayrıcalıklı karşılanmaz ve bu kadar dikkatle hizmet edilmezdi. Hafız Paşa ve Ordu’nun Kadısı dilin tüm gücünü ve kaynaklarını kullanarak bu genç Kürd şefinden Kürdler hakkından bilgi almaya çalıştılar.. Hatta Serasker daha da ileri giderekKürd şefine eĝer sorularımıza içtenlikle cevap verirsen seni bir alayın başına albay olarak atarım diye söz verdi.„ Tutsak Kürd eĝer sen benim şahsımda ikinci bir Revandiz Beyi bulacaĝını sanıyorsan yanılma Paşa!! Bir kere Kürdlerin şefi olduktan sonra, asla baskalarının şefi olmam.. Eĝer senin bir tugayinin başında olsam silahları sana yöneltmek için olacaktır. Ve tanrı biliyor ki ben hain deĝilim.. Benden beklediĝin ifşa meselesine gelince asla sahip olmayacaksın.. Benim en büyük talihsizliĝim senin eline düşmemdir... Bana yapmak istediĝin ne varsa yap!!!“Yumuşaklıkla hedeflerine ulaşma umudunu yitirdikten sonra işkence uygulanmaya başlandı.. General, onun ayaklarına 500 falaka uygulama ile işe başladı.. Kürd karın üstü yatırılmış halde dayak yiyiyordu... Kürd lider bir schibouk istedi ve kendisine getirdiler. Rahatça başını kaldırarak, saĝ elinin üstüne yaslanarak, sanki hiç acıya karşı hasas deĝildir gibi içmeye başladı.. Tüm güçleriyle Kürdü cezalandırmaya çalışan iki adam bazen dayaklarına ara veriyorlardı... Ona uygulanan bu korkunç cezalandırma iki gün boyunca sürdü.. Üçüncü gün iradesi sarsılmaz Kürdü çırıl çıplak soyarak kaynatılmış suyla dolu olan bir kazana koydular... Durmadan Kürd şefine Kürdlere ilişkin hep aynı sorular soruluyordu, fakat onun aĝzından tek kelime çıkmıyordu..„Hafız Paşa sen cevap vermiyorsun, acaba sen benim sözlerimi duyuyormusun?“ diye ona sordu...Kürd başını kaldırarak, düşmanlarının üzerine kinle dolu bir bakış atarak ve çok sakin bir şekilde şöyle dedi: „Tanrının izniyle kulaklarım kapalı deĝildir, fakat dilim sorularına karşı dilsiz kalacaktır.-„Bu adamı konuşturmak için hangi acımasız işkence cezasını icat edebiliriz diye“ Kadı General’e sordu.Bu kelimeler karşısında işkence gören Kürdün yüzü canlandı ve soylu gururlu bir hal aldı..„Hiç bir işkence cezası diye baĝırarak parmaĝıyla karşısında duran adamı gösterek, hiç bir işkence cezası kendi kardeşlerini terkedip gelip düşmanlarımıza sıĝınan korkak bir Kürdü gözlerimin önünde görmek kadar korkunç olamazdı!!!!!“Kürd şefinin bu sözleri yöneltiĝi Kürd ansızın kemerindeki tabançayı çekerek, tabançanın namlusunu aĝzına koyup tetiĝi çekerek, kendi beynini daĝıtarak intihar etti... Kaynar suyun içinde tutulan Kürd şefide belli bir dönem sonra can verdi...Eski zamanlar böyle hayranlık duyulacak bir yurtseverlik örneĝini vermemiştir. Hiçbir asker, hiç bir Yunanlı ve ne de Romalı şef bu barbar gencin gösterdiĝi kahramanca direnişi göstermemiştir.. Bu dünya asla onun gerçek ismini öĝrenmeyecektir. (sayfa 390-393)Çev: Aso [email protected]