Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 16 January 2010

Türkiyelileşmek

Hejarê Şamil

Tarih: 16 Ocak 2010 Cumartesi

İnsanın kendisi olması, daha doğru ve hoş değil midir?

“Kendin ol!“. Binyıllardır bilgiçler bunu öğretmeye çalışıyorlar.

Ama birileri bize hep “laşmayı“, “leşmeyi“, “gibi olmayı“ dayatıyor.

Kuzey halkımızın kendine gelmeye başladığını, hızla öze dönüşün yaşanabileceğini umut etmiştik.

Ama bırakmak istemiyorlar.

Son aylardaki kavgalar ışığında Türk önde gelenlerin Kürdlere dönük “akıllı olma“ çağrılarına Kürd cephesinden mesajın alındığını teyit eden düşünce ve yaklaşımlar belirmeye başladı. Bir grup Kürd, sözde “kötünün iyisi“ AKP'nin savunuculuğuna soyunurken, bir grup da “gibi olmaya“ devam dedi. “BDT'nin Türkiyelileşmesi gerektiği“ savı “gibi olma“ dayatmasının en bariz örneğidir.

Zaten 70 yıldır Türk devletinin Kürdlerden istediği “gibi olmaktır“, “laşmaktır“, “leşmektir“. Devlet koruyucuları Türkler, Kürdlerin Kürd olarak kendilerini yaşamasını istemediği gibi onların Türk olma ihtimaline de kıskançlıkla yaklaştı. Dağın çobanı “kart kurtçuların“ “yüce Türk“ olmasına tahammül gösteremezlerdi. Kürtler ara yerde tutulmalıydı. Devletin bekası için Kürdler “laşmalı“, leşmeli“, yani Türk olmamalı ama Türkleşmeli, Türk gibi olmalıydı. Asi Kürd, hizmetkârlığa ve köleliğe yararlı değildi. Onları “Türkleştirip“ ehlileştirerek devlete faydalı mangurt karavaşlar haline getirmek tarihi bir misyondu. Bunu önemli ölçüde başardılar.

1930'lar TC'sinin Adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un Türk ırkçılığını açık biçimde ortaya koyan “Saf Türk olmayanların, Türk anavatanında sadece bir tek hakları vardır: hizmetkâr olmak hakkı, köle olma hakkı“ sözleri arkaizm olmayıp Türk devletini bugün de yönlendiren temel anlayışın geleneksel ifadesidir. Kendini “saf Türklüğe“ yamamayı başarmış Erdoğan'ın Kürtlere dönük “Kadın olsun, çocuk olsun, gereken muamele yapılacaktır“ sözleri Bozkurt'un sözlerinden daha az ırkçı değildir. Erdoğan'ın ifadesinde şöyle ufak bir düzeltme yapılırsa anlamı kaybolmaz, daha da netleşir: “Saf Türk olmayanlar, kendilerini Kürt, Çerkez olarak tanımlayabilirler fakat onlar “leşmedikçe“, hizmetkârlığı kabullenmedikçe kadın olsun, çocuk olsun kendilerine gereken muamele yapılacaktır“.

1930 Türkiye'si keserek “leştirme“ ırkçılığı yaparken, 2010 Türkiye'sinde bir tokatlayıp iki sıvazlayarak “medeni“ biçimde “leştirme“ ırkçılığı yapılmaktadır.

“Leşmek“ bir nitelikten diğer niteliğe tam geçit anlamı taşımaz, kopya olmaya, gerçek nitelikle sahte nitelik arasında bir yerde durmaya davettir, zorlamaktır.

Batılaşmakla, Batılı olmak; Müslümanlaşmakla, Müslüman olmak; Türkiyelileşmekle Türkiyeli olmak arasındaki anlam farkını hissedebiliyor musunuz?

Batılılaşmak; Batı özentisi ile Batılı gibi olmak, Batılıya benzemek anlamına gelir. Batılı olmak ise, düpedüz Batılı olmaktır, Batılı gibi olmak değildir.

Türkiyelileşmek; aslında Türkiyelilikle birlikte farklı bir aidiyet taşıyanların Türkiye'ye “leştirilmesi“dir, kendisi olanı kendisi olmamaya çağırmak, itmektir. Kendisizleştirmektir. Sahteliğe, sahtekarlığa davettir yani. Türkiyeli olmak ise, düpedüz Türkiyeli olmaktır. İsteyen Türkiyeli olur, istemeyeni de icabında yaptırırlar. “Leşmek“ neyin nesidir?

İnsan için “insanlaşmak“ kelimesinin kullanıldığını duydunuz mu hiç? Duyduysanız eğer, mecazi anlam taşıyan bir ifade duymuşsunuzdur. Bütün insanlar insan olarak doğar. İnsan sonradan insanlaşmaz.

İnsan'a dönük kullanılan “hayvanlaşmak“ kelimesini ise sık sık duyarız. İnsani özelliklerini kaybederek yabanî tavırlar sergileyenler için söylenir. Bir insan için “hayvan olmak“, “filan kişi hayvan“ oldu denmez. Hayvan olmak, düpedüz hayvan olmaktır ki, insan hayvan olmaz. İnsan hayvan gibi olur, hayvanlaşır yani.

Bu bağlamda Kürdlerin ve Kürd siyasi organizasyonlarının “Türkiyelileştirilmesi“ çağrısına göz atacağız:

Kuzey Kürdleri uluslar arası sistemde yer alan Türkiye devleti sınırları içerisinde yaşadıkları için Türkiyelidir zaten. BDP, TC yasaları ile kurulduğu, Türkiye devletinde siyaset yaptığı için Türkiye partisidir, Türkiyelidir. Bu nedenle mantıksal olarak Kürdlere ve BDP'ye “Türkiyeli olun“ denilmiyor. O zaman neden “Türkiyelileşin“ denilir? Türkiyeli olanın “Türkiyelileşmesi“ ne demektir? Türkiyeli olanı “Türkiyeli gibi“ olmaya çağırmanın mantığı nedir?

Kelime oynatıp sözü azdırdığımızı, öküzün altında buzağı aradığımızı düşünenler, “Türkiyelileşmek, BDP'nin Türklerin oyuna talip olması anlamında kullanılıyor“ diyenler olabilir. İşin görünen tarafı budur elbette ki ama biz çıplak gözle görünmeyenlerden bahsediyor, görünenden görünmeyeni çıkarma çabasının gerekliliğini vurguluyoruz. Ve kimsenin niyetini de sorgulamıyoruz.

Sorun, Türk oylarını alma sorunu ise düpedüz şöyle denilebilir: BDP, Türkiye illerinde de örgütlenmeli, Türk kardeşlerimizin oyuna talip olmalıdır. Bu bir siyasi tercihtir, isteyen Türk oylarının peşinden koşabilir. Gerçi bendeniz, “dem baş“, “birayê min“ kelimeleri (bu kelimelerin altı Kurdewarilikle doldurulmalı elbette ki) ile kazanılacak milyonlarca “sahipsiz“ Kürt oyu varken, bir Türk oyu için yüz bin km. koşmanın anlamsız olduğuna, siyasi basiretsizliği yansıttığına ve bu çabaların özgürlüğü ertelemekten başka bir işe yaramadığına inananlardandır. Ve bendeniz, Türk oylarının peşinden koşma tercihini, yaşlı bir ulusun siyaset yaptığını zanneden üyelerinin hafıza kaybından dolayı çocuklaşma hastalığına yakalanması olarak anlamlandırsa da “Türkiyelileşme“nin neden piyasaya sürüldüğünü cidden merak edenlerdendir.

“Türkiyelileşme“nin örtülü psikolojik anlamı şu olsa gerek; Kürdler ve onların oyu ile siyaset yapan BDP, fiilen Türkiyeli olmalarına rağmen kendilerini Türkiyeli olarak hissetme sorunu yaşıyorlar. Bin yılları kapsayan Kürdistanlılık psikolojisi henüz yenilmemiştir ve 80 yıllık Türkiyeliliğin karşısında direnç göstermektedir. Bu sorunu ortadan kaldırmak için onların “Türkiyelileştirilmesi“, yani “gibi olması“ icap etmiştir.

Kürdlere dönük “leştirmek“, “laştırmak“ dayatmaları en azından adaletsizliktir. Kürdler 70 yıl boyunca zaten yeterince “laştılar“ ve “leştiler“. Bundan daha fazla “leşmek“ mi olur?

Birkaç “laşmak“, “leşmek“ örneği:

Her Kuzeyli Kürd, Türk dilinde eğitim görmektedir, Kürdlerin yüzde doksanı Türk dilini bilmekte, yarısından fazlası sosyal yaşamda Türkçe konuşmaktadır. Bunun ismi Türkçeleşmek değimlidir?

Son yetmiş yılda doğan Kuzeyli Kürdün yüzde doksan dokuzunun ismi Kürdçe değildir, yüzde yüzünün soy ismi Türkçedir. Bu Kürdsüzleşdirilme, Türkleştirilme değilse, nedir?

Birkaç hafta önce yeni doğan bir coçuğumuza Urfa'da “Kürdistan“ ismi veren babayı çeşitli bahanelerle zindana tıktılar. Kürdistan'ın babası zindana atılırken nedense eski arkadaşım Aras'ı anımsadım. O da isminin mağduru. 1996'da Moskova'da Rusya Federasyonu Kürd Toplumsal Organizasyonları Uluslararası Birliği'nin (KTOUB) yönetiminde bulunduğum zaman TC'nin Kanal 7'sinde (Kanal 7, AKP'nin) kameramanlık yapan, Kürdlerin lehine üç-beş kelime söylediği için şiddete ve baskıya maruz kalıp TC'den kaçan Ümit Özdemir isminde bir genç bize sığınmıştı. “Ümit Özdemir“ ismi takip altında olduğu için kendisine “Aras“ ismi verdik. “Aras“, Kuzey Kürdistan'dan başlayıp Türkiye-Ermenistan sınırı ile akarak Azerbaycan'a dahil olan, oradan doğup büyüdüğüm topraklardan geçip Kura nehri ile karışarak Hazar denizine dökülen bir nehrin ismidir. “Aras“ (“A rast“) kelimesi Kürt dilinde sağdaki, sağ taraftaki nehir anlamını taşımaktadır. Arkadaşım Aras, şimdi Almanya'ya sığınmış. Alman makamları onun “Ümit Özdemir“ olduğunu kabul ediyor fakat “Aras“ olduğunu kabul etmiyor! Neden mi? Çünkü “Ümit Özdemir“ Türklere hizmet etmişti. “Aras“ ise Kürdler için çalıştı. Türkler anti-Kürd hastalıklarını, “Kürdsüzleştirme“ politikalarını yabancılara bulaştırmakta ustadırlar.

Kürdistan'ın tüm valileri, kaymakamları, memurlarının yoğunluklu kesimi Türk'tür. Kürd halkının yüzde doksanı Türkçe Türk TV'leri seyrediyorlar. Okunan gazetelerin, kütüphanelerdeki kitapların yüzde doksan dokuzu Türkçedir. Kürd kökenli Türkiyeli vekiller Türk parlamentosunda “Türk milletinin bekası“na yemin ediyorlar, “Kürd konferanslarında“ pankartlar Türkçe yazılıyor, her Kürdün pasaportunda Türk “ay yıldızı“ vardır. Antep fıstığı, Şirnak peyniri yurtdışında Türk malı, Urfa çiğ köftesi, Antep tatlısı Türk mutfağı olarak tanıtılıyor. Kendi fahişemiz bile yok; İstanbul'da “doğulu“ olan bir fahişemiz Macaristan'da mesela, “Türk fahişesi“dir.

Daha nereye kadar Türkleşmek, Türkiyelileşmek olur? İnsanlarımız “leştirmelerden“ cana doydu.

Kürdlere yapılan “gibi olma“ dayatmaları günahtır, suçtur. İnsanın kendisi olması bir insani haktır, bu hakkı halkımıza çok görmeyin lütfen.

Hejarê Şamil
[email protected]

Not:Kurdistan post tan nakledilmistir.

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.