Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 11 September 2009

Zorlu ve agir adimlarlan bir dagin tepesine tirmaniyordu xece, cocuklugundada hep cikardi bu dagin tepesine, oturur düsünürdü. Yaslanmisti, yüzü burusmustu, ayaklari tutmuyordu artik, ama ginede kendi kendine o daga cikmayi diretiyordu, hem cikiyor hemde azinda birseyler mirildiyordu. Bu mirildanma, yada kendi kendiylen konusma dersim yaslilarinda cok dogal bi hal almisti. Zaten daglan, taslan bütün dogaylan konusuyorlardi. Doga onlarin tanrilariydi, hergün tanrilariylan yasiyan insanlardi.
Hergün tanrilarini görüp sohbet ediyorlardi. Dogayi kendine tanri yapmislardi, bu yüzdendirki istedigi zaman tanrilariylan konusma sanslari vardi.

Xece sonunda ulasmisti tirmanmak istedigi daga, kendine rahat bi yer bulup oturmustu, sirtini daga dayamisti. Karsi daglara bakiyordu uzaklara daliyordu, 40 sene uzak kalmisti buralardan.
Kimsesi kalmamisti, cocuklari bile yoktu, bütün ömrünü yanliz gecirmisti.
Büyük bi aylesi olsun istemisti bir zamanlar, etrafinda cocuklari olsun istemis, ama olmamisti.Dogdugu yeri terk ettikten sonra, hayat xeceyi savurmustu, xecede hayallerinden vaz gecmis, hata dogdugu yerden bile vazgecmisti.

Kendince vedalasmiti bu topraklardan, zaman zaman özlemis olsa bile gelmiyordu buralara. O her gelmek istediginde, ona yapilan haksizligi düsünüyordu, tanrilari onu cogu zaman yanliz birakmisti, bütün duvalarina ramen.
Küskünkü xece, hem kendine, hem tanrilarina, hemde dersime.
Ama bu 40 sene icinde nerde dersim kelmesi gecse xecenin ici parcalaniyordu, cani gönülden dinliyor ve okuyordu. Ama sonra kendi kendine yok diyordu, yaklasma diyordu, bütün basina gelenler dersimin kültürünü aldigindan degilmi sanki, bütün cektigin acilar, üzüntüler dersimde aldigin humanistlikten dolayi degilmi sanki.
Bunlari düsününce korkuyor, ve sonralari dahada uzaklasiyordu dersimli olmaktan.

Hersey bombostu xece icin 40 senesi yanliz gecmisti, yanliz bi savasciydi xece bazen kendiylen savasiyor, bazen dersimlen, bazende önüne gelen herkeslen savasiyordu bütün hayati kavgaylan gecmisti, huzursuz ve mutsuzdu, hicbir yerde rahat bulamiyordu, herkese karsi herseye karsi, bi savasi vardi. Yorgun düsmüstü artik, ne kendini anlatiyordu nede geldigi yeri anlatiyordu, büyük bi sesizlige birakmisti kendini.

Bütün ömrü, dersimin kapsini aralamaklan gecmisti, aralayip kaciyordu, birtürlü girmiyordu o kapidan iceri. Herseye karsi o kadar cesaretliyken, tanidigi dersimin kapisindan girmeye korkuyordu. Belkide eskiyi bulamama korkusu vardi, belki yeniyi görmek onu korkutuyordu.
O 40 sene önce biraktigini bulmak istiyordu, ama zaman zaman takip ettigi haberlerden anliyorduki cok degismisti hersey, belkide ondanda girmiyordu o kapidan iceri.

Düsünüyordu, aceba benim gibi kac tane dersimli var uzak diyarlarda ? onlardami benim gibi dersimin kapisini aralayip kaciyor, onlardami bu kutsal topraklara küstü ?
Ya tanrilarimiz onlara ne oldu, onlar nereye gitti, aceba onlardami bize küstü ?
Ama ne yaptikta bize küstüler, bütün bi ömrümüz aci ve özlemlen gecti, cileylen gecti, ayriliklan gecti, yasayamadik kendimizi, kendimiz olamadik nede bi baskasi olabildik, kaldik bi yerlerde birilerinin arasinda, birseylerin arasinda.

Rüzgarin sesi geliyordu xecenin kulaklarina, dersimde sesizlige bürünmüstü. Kus sesleri azalmisti, gürül gürül, akan su sesi duyulmuyordu artik, cocuk sesleri yoktu, yasli insanlarin bagirtisi cagirtisi yoktu, inek, esek, köpek, koyun, keci sesleri yoktu. Böcek sesleride yoktu, kelebekler bile ucmuyordu artik buralarda.

Demek tek biz buralardan göc etmedik diyordu xece, bütün canlilar buralardan göc etmisti. Bütün canlilar göc ettiginden dollayi, tanrilarda ölmüstü, doga tanricasi ölmüstü yanlizlik öldürmüstü onu, bizim gidisimiz öldürmüstü tanrilarimizi.

Cok büyük bi haksizliga uradigini düsünüyordu gine xece, 40 yil nasilda gecmisti.
Üzüntülü, düsünceli, özlemli, hayalli 40 yil gecmisti. Sonunda gelip cocuklugunda oturdugu yerde oturmustu gine xece, cocukken sanardiki dünya oturdugu köydür, ondanda baska hayaller kuramazdi, onun hayalleri bu köyün disina cikamazdi.
Tepede oturur diger daglari izlerdi, mutluydu cocukken, hicbir istegi arzusu olmazdi, karni doysun, kuzulari kecileriylen oynasin ona yetiyordu.

40 yil icinde dünyayi görmüstü, anlamistiki dünya onun köyü degil, bircok seye sahip olmustu, ama xece simdi cocuklugundaki gibi düsünüyordu. Bircok seyi görmesine ve yasamasina ramen, cocuklugundaki istemlerini geri istiyordu.
Xece anlamistiki dünya onun icin ginede hep bu köy kalmisti, karni doysun birkac hayvani olsun ve topraklarinda yasasin baska birsey istemiyordu. En azinda bu topraklarda yasayamadiysa bile, buralarda ölmek istiyordu. Dogdugu yerde gömülmek istiyordu, yasarken birbirimize yar olmadik ey Dersim bare ölümüzü kabul et diyordu.

Xece bütün bunlari düsünerekten, yorgun düsüp uykuya dalmisti, artik rüzgar sesini bile duymuyordu, vucudu ve ruhu dayanamamisti doganin güzelligine, rüzgarin türküsüne, öyle bi rahatlamistiki.
Belkide rüyasinda simdi cocuklugunu görüyordur xece, belkide 40 sene önceki insanlarlan el, eledir simdi rüyasinda kimbilir...

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.