Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 17 August 2009

Türkiye şu süreçte 'Kürt günleri' yaşıyor. Muhalefet dışında herkes ömrü en az Cumhuriyet kadar olan soruna çözüm bulma alayına katılma telaşı içinde görülüyor.

En büyük korku son yıllarda âdet olduğu üzere bu düğünlerin matemlerle sonuçlanması yönünde. Türkiye'de Kürt sorunuyla ilgili iki taraf var: Parlamento'da 20 milletvekiliyle temsil edilen Demokratik Toplum Partisi'nden Türkiye'de İmralı'da tutuklu Abdullah Öcalan liderliğindeki PKK'dan oluşan bütün renkleriyle Kürt bloku. İkinci blok ise laik, İslamcı, askerî ve muhalefet kanatlarıyla Türkiye devleti.

Birinci tarafta tablo daha uyumlu görünüyor. Neredeyse herkes Kürtlerin yakın bir diyalogdaki özel temsilcisinin Öcalan olması gerektiğinde hemfikir. Bu temsil Türk devletini temsil eden öteki cephece reddediliyor. Kürt blokunun hedefi ve Türk devletiyle diyalogdaki istekleri açık. Bu talepler şöyle özetleniyor: Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik ruhunu yansıtan yeni sivil bir anayasanın hazırlanması ve Türkiye vatandaşlığının tanımlanmasına işaret eden Anayasa'nın 66'ncı maddesinin Türkiye'de yaşayan bir ırkı değil, bütün ırkları içine alan bir tanımlanmayı yansıtacak şekilde iptal edilmesi. Üçüncü talep ilkokul ve üniversite eğitiminde, basın, medya ve propaganda sektöründe ana dillerin kullanılmasının önündeki anayasal ve yasal sınırlamaların iptali. Dördüncü talep ise ekonomi, siyaset ve kültür alanlarında yerel yönetimlerin yetkilerinin güçlendirilmesi ve takviyesi.

Abdullah Öcalan ve bazı Kürt siyasî ve kültür elitlerinin düşüncesi, seksenli yıllardaki bağımsız ve Türkiye'den ayrı bir devlet talebinden azınlıklara ve özellikle de kendilerini azınlık olarak görmeyen Kürtlere özerk yönetim benzeri bir statü ve kültürel haklar verilmesiyle birlikte bütün evlatlarına eşit vatandaşlık sunan demokratik temelde bir Türkiye'nin kurulması talebi düzeyinde gelişti.

Kürtler böyle bir demokratik cumhuriyetin AB üyesi ülkelerde uygulanan kriterlerle uyum içinde olacağını ve Türkiye şayet Avrupa sürecinde ilerlemek istiyorsa bu bağlamda cesur adımlar atması gerektiğini düşünüyorlar. Öcalan'ın Türk devletine sunduğu öneriler Kürt yol haritasını PKK'nın Kürt taleplerini gerçekleştirmenin aracı olarak şiddeti bırakmasıyla son bulacak çözüme kadar çiziyor.

Türkiye cephesinde ise durum tamamen farklı. Kürtler kendi sözcülerinde yani Öcalan'da hemfikirler; ancak Türkiye, Kürt sorununa yönelik tutum birlikteliğine muhtaç. Hükümet doğal muhatap olsa da askerî kurum ve muhalefet partileri de Türkiye'de iktidar dokusunun bir parçasıdır. Muhalefet hükümetin Kürtlere yönelik açılımcı politikasını reddetse de Türkiye'nin, halkın güvenini kaybetmiş bazı partilerin kısır hesaplarının rehini olarak kalması mümkün değil.

Türkiye ayrıca Öcalan'ın 1999'da yakalanması, demokratik cumhuriyete hazır olduğunu ortaya koyması ve resmî olarak şiddeti bırakması sonrası çözüme ulaşma fırsatını zayi etmişti. Türkiye'nin tepkisi hiçbir şeyi çözmeyen ve sorunu dayanılmaz kılan 'çözümsüzlük' politikasını sürdürmek oldu. Bugün Türkiye, Kürtlerle tarafları razı edecek temeller üzerinde uzlaşmak için yeni bir fırsat karşısında. Bu fırsat Türkiye topraklarının bütünlüğünün korunması içinde Kürtlere kültürel haklarının verilmesi. Ayrıntıları bir yana, Kürtlere sunulacak bu denklem hiç kuşkusuz kolay olmayacak. Fakat daha önemlisi, Abdullah Öcalan'ın sunduğu çözümün genel çerçevesinin konulması.

İktidarda Kürt sorununun sürmesi gölgesinde devam edemeyeceğini, güçlü olamayacağını ve ilerleyemeyeceğini idrak eden AK Parti gibi rasyonel ve açılımcı bir partinin bulunması gölgesinde AK Parti liderleri şayet dış politikadaki kazanımları korumak istiyorlarsa Kürt sorununa yaklaşımda daha cesur olmalılar. Çünkü iç istikrar ve bütünlük olmaksızın güçlü bir dış rol oynanamaz. Erdoğan'ın kendisi Kürt sorununun çözülmemesinin Türkiye'nin konumu ve ilerlemesi üzerindeki olumsuzluklarını itiraf etti. Türk yazar İhsan Dağı 'Türkiye bugün Kürt sorununu kendi toprak bütünlüğü kapsamında çözemediği takdirde tedrici olarak ayrılmaya doğru ilerler' sözünde ne kadar da haklı. Dağı, çözümün şartlarının şu dönemde çok yardımcı olduğunu belirtiyor ve 'Bugün vatanseverlik adıyla çözüme itiraz edenler Türkiye'nin bölünme anına gelmesi durumunda yarın ne diyecekler?' diyor.

Zaman Gazetesinden

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.