"Penceremin önünde iki ağaç vardı, kuşlar konuyordu, ağaçları kestiler, kuşlar dağıldı"
En azından ağacın birini biliyoruz. Ağaç ve kuş sevgisine sarmalanmış "paket şifrenin" içeriğini de. Avukatlarına daha fazlasını açıkça anlatmışmıdır? İşte onu bilmiyoruz. Bu işin çok daha ileri gideceğini yada götürülmek istendiğini kestirmek fazla zor değil.
Buradaki ağaç kesilse kuşlar dağılırmı? Sanmıyorum. Ağaçlar o kadar çokki. Kuşlar kendi kanatlarıyla uçmayı biliyorlar. Bir ağaç olmazsa öteki.
Örgüt adına yazı asıyosunuz. Konuşan örgüt. Hepinizin yüreği suskun. İçinizdeki insanı konuşturmanız yasaklı.
Paltalklar, beyin yıkama kurumlarına dönüşmüş, her birinde muhakkak bir konsolosluk nöbetçisi yada merkezi tayinle gönderilmiş İmralı adına hepinizi zaptu rapt eden "sorumluların" varlığında dernekleriniz, paltalklar, chatlaşmalar, telefonlaşmalar, internet cafeler.. ve buraya yansımalarınız.. topluca süründürmenin üç boyutlu aczi.. toplu dejenerasyonun resmi..
Hakaretler, tehditler, tacizler, bezdirmeler.. herbiri ayrı bir hastalığın dışavurumu. Bir yanda mabedi göçmüş, mabudu hiçleşmiş olmanın yarattığı göçük öte yanda sosyal-kültürel-psikolojik kodlarıyla çürümenizi her gün biraz daha dozunu artırarak teşvik eden mültecileşme. Bir yanda tutunacak dalı olmamanın yarattığı güvensizlik, öte yanda yarın aç kalacağını bildiği halde kendini inandırmak için secdeye abanmış tevekkül. İki cami arasında sapıtmış iman. Tanrısını uçurmuşların boş sanılsamasıdır besbelli uğruna cezme düştüğünüz umarlık. Hangi secde tanrıyı gökten indirmeye yetti? Gelse de faydası yok. Tutunacak dalınız yok, uçmaya mecaliniz yok.
Bizim kuşlar, gurbet kuşları. Bir sürüngenin anaçlığında kanatları popülasyona uğramış bizim çocuklarımız.
Berimizde hala bir dalımız var. Tanrı değil, ağaç. Kuşlar için, çocuklar için, uçmayı isteyenler için.
Yandı yürek tutuştu..