Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 5 September 2008

Delilik zamanı

Hejarê Şamil

Son ABD-Rusya gerginliğinin kronolojisini bilgisayarımda günlük olarak kaydettim. Kafkasya krizinin bu yılın Kasım ayında ABD'de yapılacak devlet başkanı seçimleri nedeniyle ABD cumhuriyetçileri tarafından çıkarıldığını krizin ikinci günü özel not defterime yazmıştım. 6 gün sonra Rusya Liberal Demokrat Partisi başkanı Vladimir Jirinovski bu konuda Rusya devlet Duma'sında açıklama yaptı.

Rusya başbakanı, gün geçtikçe Rusların kafasına “ulusal lider“ olarak perçinlenen Putin (Atatürk gibi bir şey), Jirinovski'den bir hafta sonra Amerikanın CNN TV'sine verdiği mülakatta ABD'nin söz konusu planından bahsetti.

Bunu neden yazdım? Önemli olan görmek, belirleme yapmak değildir. Önemli olan doğru hareket, doğru politikalardır. Yukarıda bahsini ettiğim görüşümü pratik politikaya dönüştürmek şansım yoktur. Ne yazık ki, Kürdistan'ın siyasal-örgütlü güçleri de anladıklarını halkın çıkarı ekseninde pratikleştirmede akıl almaz yetersizlik yaşıyorlar. Bu acı veriyor.

Bugünkü konumuz tam olarak bu değildir.

Konumuzun özü şu; iyi ki, ABD 2003'te Irak'a saldırdı, iyi ki, ülkemizin bir parçası nispi bağımsızlık kazanma şansını yakaladı. 2008'de ABD Irak'a saldıramazdı, Kürdler açısından bağımsızlığa giden yollar aralanamazdı. Yollar açıldı ama bağımsızlığa götürecek siyasi irade halen ortalıkta yok...

1991'den sonraki tek kutuplu dünya düzeni bir delinin (Gürcistan cumhurbaşkanı Saakaşvili) Güney Osetya'ya saldırması ile son buldu. İkinci dünya savaşını da direk Hitler değil, Avusturya veliahdı Frans Ferdinand'ın ölümü başlatmıştı...

Ama 3. dünya savaşı olmayacak. Soğuk savaş da. Bunu herkes bilsin.

Soğuk savaş geliyor diyenler; sansasyon korluğu çeken gazeteciler, krizlerden kendi stratejik merkezlerine gelir sağlama peşinde koşan siyaset bilimcileridir. Soğuk savaş koşulları ortadan kalkmıştır. Nedenlerini sıralamayı gereksiz görüyorum. Konumuz değil. Sadece şunu söyleyeyim; Avrupa Birliği'nin Gürcistan-Güney Osetya krizi konulu son toplantısını izleyenler, soğuk savaşın neden olmayacağını iyi anladılar. Toplantı ile ilgili yapılan basın toplantısında Fransa cumhurbaşkanı Sarkozi'nin Rusya'dan çok ABD'ye gönderdiği “her istediğini bize yutturamazsın“ biçimindeki mesajları açıktı.

Avrupa iki güç; ABD ve Rusya arasında dengeleyici rol üstlenmeyi kendi çıkarları açısından uygun gördü. Bu politika sürdürülecek. Karşıdan gelen kışın Avrupa'yı Rusya'ya muhtaç kıldığı konusundaki değerlendirmelerin haklılık payı vardır. Ama yaşlı Avrupa'nın bir kışlık politika hesapları yaptığını belirtmek, Avrupa'yı küçümsemek olur. Avrupa devletlerinin kalabalık olduğu NATO'nun batağa saplandığ Afganistan konusunda Rusya'ya muhtaç olduğu da gerçektir. Ama Afganistan işin bir ayrıntısıdır bilene.

Avrupa (Fransa, Almanya, İtalya) şunu gördü; ABD, Avrupa'ya siyasal aşk maceralarını gerçekleştirme alanı, arka bahçesi olarak bakıyor. Bu durumdan Rusyasız kurtulamayacağının farkına vardı. Başka bir ifade ile yaşlı Avrupa, genç ABD'nin kendisini ücretsiz kullanmasından gocunur gibi oldu.

Gürcistan'ın toprak bütünlüğünden, Abazya ve Güney Osetya'ın bağımsızlaşmasından Avrupa'ya ne? Eski “şer imparatorluğu“ SSCB'ye karşı ABD-Avrupa ittifakının kullanım süresi çoktan geçti. Rusya, imparatorluk hevesleri devam etse dahi demokratik sistemi benimsemiş bir ülke. Gürcistan'da askeri üsler kuracak Avrupa değil, ABD. Rusya'nın enerji bağımlılığından kurtulmak için Gürcistan üzerinden inşa edilen enerji hatlarının Avrupa'yı enerji bağımsızlığına kavuşturacağını Avrupa mukimlerine inandırmak çok zor. Buna ancak dünyadan habersiz Orta Doğu'da, Afrika'da, belki ABD dolarları ile şişirilen Kafkasya'da inanırlar. Bu yöreler zaten “inançla“ evlerini harap etmişler. Avrupa inanmaz; görür, dokunur, koklar, işitir, tadır ve... Yaşlılar hep böyle yaparlar.

Ölümün nefesini hisseden tüm yaşlıların “inancı“ sahtedir. (Bu bir hakaret değil, tespittir; hepimizin yaşlanma serüveni olabilir). Avrupa yaşlı ve hasta. Avrupa Birliği; emekliliğe ayrılan bastonlu yaşlıların mahallede bir araya gelmesini hatırlatır.

Yaşlılar çıkarlarını iyi bilirler ne var ki.

Dünyamızın 1991'den sonra tek elden yürütüldüğü bir düzenden çıkmaya doğru gittiğine kimsenin kuşkusu olmasın.

İki kutuplu dünya geliyor diye de sevinmeyelim. İki kutuplu dünya Kürdlere hiçbir fayda sağlamamıştı. Kürdler, Batı ve SSCB'nin dünyayı kendi hırsları ile uğraştırdığı dönemde ne ABD'sinden, ne SSCB'sinden zırnık kadar fayda görmemişlerdi. Kürdler “tek kutuplu dünyada“ federasyon kazanma şansını yakaladılar. Buna sadece kaderin bir cilvesi olarak bakmak gerekir. Evet, kaderin cilvesi! Kürdistan federasyonu kurulurken Güney partilerinin gösterdiği “kahramanlık“ sürecindeki özveri, Kuzey Kürd iktidarının 1999'dan sonraki “ihanet sürecindeki“ çabalarından çok daha fazla bir değere sahip değildi.

17 yıllık “tek kutuplu dünya“da Kürdlere kazandıran “kahramanlık“ ve “özveri“ olmadı, inanmadığım ve hiçbir zaman inanmayacağım KADER oldu. Bu belirlemedeki paradoksun benim duygu ve düşüncelerimle hiçbir alakası yoktur. Bu saçma aykırılığın kökenini araştırmaya bile gerek yoktur. “Kader“ diyip geçeceğiz, o kadar.

Soğuk savaşsız iki kutuplu dünya geliyor. İki kutuplu, soğuk savaşlı, ideolojik çelişkili iki kutuplu dünyada kaybedenlerin başında Kürdler oldu her zaman.

Sosyalizmi benimsemesi, sosyalist hareketler oluşturması, dünya düzenini değerlendirmesi, daha açık değimle dünya sosyalizmden kurtulmaya çalışırken sosyalistleşen, el alem milliyetçiliğe yatarken “enternasyonalleşen“, milli devletler kendini koruma çabası yürütürken “devletsiz dünya“ ütopyaları ile kendini avutan, bir sözle, trene atlamak varken, teren arkasından koşmayı adet edinip, trendekilere küfür eden ve kendi kaderine ağlayan Kürdler iki kutuplu dünyaya kadem bastığımızı görüyorlar mı acaba?

Bugün, özellikle bugün (!) Kürd hareketleri, gerçekten tarih karşısında sorumluluk hissediyorlarsa iki şeyi yapmalılar:

1. Güney Kürdistan hükümeti yıldırım hızıyla 2003'te ertelediği bağımsızlık kararını vermeli, ABD'yi, Rusya'yı ve geri kalan tüm dünyayı Kürd gerçekliği ile yüzleştirmelidirler. Bu karar seçime hazırlanan ABD'yi karıştırır, tökezletir, şaşırtır ve kıpırdanamaz hale getirir. Hiçbir zaman, ama hiçbir zaman Kürdistan'ın bağımsızlığına olumlu yaklaşmamış (Güney Osetya ve Abazya'nın bağımsızlığını yeni tanımış) Rusya'yı sevindirir ve Kürdler konusundaki 200 yıllık olumsuz Kürd politikasında gedikler açtırır.

2. Kuzey Kürdistan Kürdleri, katı Amerikancı bir siyasete yatarak Rusya'yı ABD'nin oluşturduğu (yeni koşullarda ABD'ye kafa tutmasını temenni ettiğimiz) Güney Kürdistan'ı savunmaya zorlamalıdır. Kuzey Kürdleri ABD'nin Kafkasya politikasını, Kafkasya üzerinden yürütmeye çalıştığı enerji politikasını sonuna kadar desteklemeli, katıksız ABD'ci tutum sergilemelidir. Başka bir değimle Amerikancı Güney Kürdistan Rusya'ya, ABD karşıtı Kuzey Kürdistan Amerika'ya oynamalıdır.

Kürdistan sorunu uluslararası bir sorundur. ABD ile başlamamış, onunla da sonuçlanmaz. Kürdistan sorunu, dünyanın süper güçlerini sallandırarak, karşı karşıya getirerek çözüm şansı yakalayabilir. Bu şansı deli Saakaşvili Kürdlere sunmuştur. (Anımsayalım ki, Güney Kürdistan'ın federasyonlaştıran da deli Saddam'ın emelleri olmuştu).

Kürdistan sorunu Güney'de yapıldığı gibi zenginleşmekle, Arapları, Türkleri ve gayrilerini ikna etmekle, Kuzey'de yapıldığı gibi “barış“ çığlıkları atmakla, şehit cenazelerinde sloganlar dizelemekle, Türkleri ehlileştirme çabaları göstermekle ve bu gibi basiretsiz eylemlerle çözülecek bir sorun değildir. Bu sorunun tek çözümü kırılmalarda, altüst oluşlarda, köklü değişimlerde yatmaktadır.

Kürd liderleri ve Kürd siyasetinin önde gelenleri bunu anlamayacak kadar geri olamazlar. Ama kendilerini durumu idare etmekten bir türlü kurtaramıyorlar.

Yukarıda iki madde ile ifade ettiklerimiz, tamı tamına Kürd kurtuluşunun reçetesi olmayabilir. Ama standart ve çözüm getirmeyen klasik “Kürd kurtuluşu“ hikâyelerine adamakıllı bir müdahale niteliği taşıdığından hiçbir kuşkum yoktur. Bu görüşlerin uygulanma şansının büyük bir “O“ (sıfır) kadar olduğunu adım gibi biliyorum. Fakat Kürdler açısından bugün itibarıyla en büyük sonuç alıcı yurtseverliğin ve siyasal basiretin bu iki maddenin uygulanmasında yattığına da adım gibi eminim. Kürdler böyle bir “deliliğe“ (aslında siyasal basirete) cesaret eder mi? Ne yazık ki; HAYIR!

Bağımlı Kürt basınının yansıttığı biçimiyle “dünyanın en akıllı“ ama görünen ve pratiğe yansıyan yönüyle “sonuç alamamayı peşe edinmiş“ mevcut Kürd siyasal elit'i çaresizdir, zayıftır ve öngörüsüzdür. Ve tabii çoook akıllıdır!

Ama şimdi delilik zamanı.

Hejarê Şamil

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.