Direkt zum Inhalt

' Tarihçinin görevi hem kendine karşıdır, hem de okuyucusuna. Bir ölçüde, ölüp gidenlerin arkalarında bıraktıkları ruhları tarihçinin ellerindedir. İncelediği ve yeniden canlandırdığı büyük ve güçlü ölümlülerin şan ve şereflerinden sorumlu olan tarihçidir. Yanılırsa, suçsuz olanlara leke sürerse, veya aşağılık ve utanç verici kişileri iyi gösterir, hayranlık uyandırmalarına neden olursa, tarihçi sadece büyük yanlış yapmakla da kalmaz, toplumun zihnini çelmiş, zehirlemiş ve toplumu aldatmış olur.' Albert Mathiez TKSP-PSK eski genel sekreteri Kemal Burkay, Anılar Belgeler II adı altında yayınladığı kitabi okumasamda,ona yönelik elestirilerden anladigim kadariylan,Anılarla karartılan tarih te sözü edilen sahislardan biride sizsiniz.gecmis konumunuzu belirlerken,söylerken, su anki konumunuz ise sanki bir özür dilenmesiylen hal olacak gibi.Degerli sehidimiz Zeki Adsiz yasiyor olsaydi eger "ki kürdistani yüreklerde yasiyor ve yasatilacaktirda)siz gibi bir savunma icinde olmayacagi kesindir.zaten yasarken gerekli tavri koyan,durus sergileyen degerli Zeki Adsiz in yasam hikayesindende bu bariz bir sekilde anlasiliyor.oysa sizin hikayenizi okurken,tavirdan ziyade neden bir özür beklediginizi anliyorum.kendi anilarinizi bir baska karatilan anilarda aciklamaya calisirken,haklisinizi nasilgenel sekreterinizin "Burkay, kendisinin kutsanmasını istemekte ve kendisini nasıl 'hatadan azade' ve dokunulmaz gördüğünü her satırda tekrarlamaktan sakınmamaktadır. Bir siyasi çalışmayı, bir parti örgütlenmesini neredeyse tek başına başardığını topluma ve kendisiyle birlikte sorumluluk alan ve çalışan bizleri de inandırmak istiyor. Bütün çabası bu! Yazar bilerek parti çalışmalarının etkinliğini sınırlıyor ve yapılan tüm çalışmaların ve birikimin salt kendi yazdığı makalelerin ürünü olduğunu savunmakla, farkında olmadan bütün hareketin tarihini karalıyor. Bu yazarın ruh halini ele vermektedir."derken sizde birazda bunu utangac bir sekilde yapiyorsunuz gibi.nasilmi? "Bizler (çoğul birinci kişi adılını kullanmamdaki maksat, oluşmuş olan ortak bir hazırlık ve iradeyi vurgulamak içindir.) sayın Kemal Burkay'ın ülkeye dönüşünü ve bizlerle ilişki kurmasını sevinçle karşıladık. Sayın Burkay hakkındaki ortak kaanatimiz, kendisinin dürüst, fedakar ve dünya malına-mülküne fazla ehemmiyet vermeyen özelliğiydi. Bu daha fazla dışarıdan edindiğimiz bir kanaatti. Çünkü bizim Sayın Burkay'la, onun değişik özelliklerini daha fazla tanıma gibi bir pratiğimiz olmamıştı. Ayrıca biz gençler için, daha tecrübeli daha yetkin ve ideolojik formasyonu olan bir profile de ihtiyaç vardı. Kemal Burkay bu özellikleri kısmen taşıması itibarıyla, birlikte çalışabileceğimiz bir kimseydi. Bizde oluşan ağırlıklı görüş bu yöndeydi Yukarıda da belirtiğim gibi, Kürt siyaset sınıfı normal düzeyi olan insanlardan oluşmaktaydı. Önde görülen kadroların yön tayın edici ileri bilgi ve tecrübe birikimleri, kendisini kanıtlamış belirgin bir özellikleri, ya da özel bir yaratıcılıkları yoktu. 12 Mart darbesi ve ona bağlı olarak da Diyarbakır hapishane süreci, bunu fazlasıyla kanıtlamıştı. O zamanın koşulları gözününe alınacak olunursa, en reel olanı yaptığımıza inanıyorum."örneginde oldugu gibi.12 mart örneginizi bilemem ama 12 eylül örneginde,hele Amed zindaninda sinifta kaldiginizi söyleye bilirim. ya su "belirlemede"bulunurken söylediklerinize ne demeli?. "Bizim en büyük hatamız sayın Burkay'a fazlasıyla misyon yüklemiş olmamızdı. O, sayıp sevdiğimiz bir insan olduğu için kusurlarını, eksik ve hatalarını görmemeye çalışıyorduk. Daha doğru bir deyişle görmemezlikten geliyorduk. Aslında bugün geriye dönüp baktığımda, bizler O'nu koruyup kollamakta hiç bir fedekarlıktan kaçınmamıştık. O ise, kişisel benlik davaları uğruna, küçük hesaplarla hareket eden hizipçiliğin dar mantığına kendisini hapseden, evet-efendimcilere prim veren ve yol arkadaşlarına karşı güvenmeyen bir lider tipolojisi ortaya serdi. Bu da giderek, hareketin genişleme kapasitesini sınırlamaya neden olan ciddi bir etkene dönüştü."bir özür dilemeklen fift olacaksiniz gibi. Doğru Olmayan İddialar basligi altinda kendinizi savunmaniz ise,Genel Sekreteriniz Burkayi elestirmeniz yaninda cok zayif kaliyor. her bir satiriniz irdelenirken gercektende sizden bir özür dilemesi yeterli olacak gibi.oysa size yakisan, sayin Şadiye Adsiz'dan Kemal Burkay'a Acik Mektupu altina imza atmak olacakti. saygilar
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.