Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 18 February 2009

[img]http://serbesti.net/AlaKurdistane.gif[/img][img]http://www.peyamner.com…]
PNA-Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Başkanı Mesut Barzani, içerden ve dışardan Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (YNK) dahili durumu konusundaki sorular ile ilgili açıklamada bulunudu.

Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın açıklaması:

’'Bir süredir Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (YNK) uğradığı siyasi bir krizden bahsediliyor.

Ben de her Kürt gibi meydana gelenlerden endişeliyim. Müttefik yada etkili bir taraf olsun farketmez siyasi her Kürt tarafın böyle bir krize uğramasından üzüntü duyuyorum.

Hangi taraf içinde olursa olsun farketmez, bir tarafın içinde farklı görüşlerin olması normal bir şeydir. Bu uygulama demokratik sürecin bir parçasıdır. Ancak bu, Kürdistan'ın durumunun bozulacağı ve Kürdistan düşmanlarının kendi çıkarları için bundan istifade edebilecekleri bir düzeye ulaşmamalı. Bundan dolayı bütün taraflar bu hassas durumda Kürdistan halkının çıkarlarını birbirlerinin çıkarlarının üzerinde görmeliler, akıl ve hikmetle duruma bakmalılar.

Bu doğruluk ve bu krizin tehlikesi sadece YNK'yi değil belki Bütün Kürdistan Bölgesi'nin deneyimini ilgilendirir. Bu görüş açısıyla Kürdistan halkının, bütün siyasi taraflarının tek saf oluşu ve bir çözüm yolunun bulunması maksadıyla sevgili kardeşim Mam Celal ile bağlantı kurdum. Ben kendisinin hikmet ve ileri görüşlülüğü sayesinde krizin YNK'nin kendisinin, YNK ve PDK arasındaki stratejik ortaklığın çıkarlarının ve de Kürdistan halkının tek saf oluşunun korunacağı bir şekilde çözülmesinin mümkün olabileceği inancındayım.

Şimdi de bütün tarafların çabasıyla bu krizin üstesinden geleceğiz. Özellikle de Kürdistan halkının, Irak'ta ve Kürdistan'da bu yıl içinde kendi geleceği için mihenk taşı niteliğinde olabilecek çok sayıda denemeden geçtiği bir süreçte, düşmanlara krizden yararlanmaları mecali vermeyeceğiz''

[img]http://www.kurdishaspect.com/kncflag.jpg[/img] Kurdish National Congress of North America P.O. Box 90823, Nashville, TN 37209 www.kncna.org Letter to President Obama President Barack Obama, 1600 Pennsylvania Ave NW Washington, DC 20500 Honorable President Obama: In your inauguration speech, you stated that America will have a better approach with the rest of the world in terms of cooperation, mutual understanding and respect. You also appeared to promise that you would review and correct America's unsuccessful policies especially in regard to the Middle East. A received wisdom of various US administrations is that Turkey plays a vital role in the Middle Eastern stability and promoting America's agenda in the region. Indeed Turkey is poised to become a prominent nation not only for the region but also to play a larger role in Asia and Europe. But this can only happen if Turkey bases its stability on the premise of democracy and a guarantee of human rights for its citizens. It appears that this can only happen if, with the encouragement of the US, the Turks amend their constitution where every citizen of Turkey is guaranteed respect and equality before the law. Turkey cannot remain prosperous and use slogans of democracy as a lapel pin rather than adhering to democracy's deepest principles -- principles that should be reflected in the conduct of the Turkish state. It's inconceivable for a nation to proclaim its democratic image while it callously engages in the oppression of more than 20 million Kurds. It appears that Turkish authorities think they can continue this policy since they have been supported by America's “Good Kurds - Bad Kurds“ policies for the last few decades. This policy of demonizing the Kurds is possible because the US has accepted a Faustian bargain in which they allow the suppression of a people in exchange for geopolitical gains – and this by a nation that calls itself the ’beacon of democracy.' Because Turkey finds inconvenient the desire of the ethnic Kurds to speak their language and sustain their culture, they have used the PKK as a pretext to suppress this ancient people. Even the ’new' Kurdish TV station that has been allowed in response to pressure from the EU only broadcast state-approved propaganda – it just happens to be in Kurdish – and do not reflect the true political claims of Kurds who are living under the Turkish flag. As long as Turkey can sense the compliance of the Western world, particularly of America, they will continue to press chauvinistic claims that Turkish society is monoethnic and deny basic human rights to all other non-Turks who live in Turkey. We call upon you Mr. President to end this exclusionary, divisive and cruel policy. The Kurdish people, as one of the world's largest ethnic groups, have always been a scapegoat of the Western colonial policies in the region. The division of Kurdistan could not have happened without callous Western policies. As a result, the Kurds found themselves in four merciless nation states in which each of the governments tried to force assimilation in their own national melting pots. When assimilation was not possible, suppression and genocide followed. It is hard to conceive that the Kurds are treated in such a harsh way as a result of America's compliance in their suppression where history can testify to their loyalty to the west and particularly to America. This is especially true in countries such as Turkey where America can influence democratic changes. However, every time after superficial promises to the Kurds (beginning with Woodrow Wilson's promise for the Kurds and Armenians to have their own homelands in the Treaty of Sevres) the West has turned its back on them. The Treaty of Lausanne in 1923, which bowed to Turkish nationalist policies supplanted the guarantees of the Treaty of Sevres in 1920, and consigned Kurds to the yoke of a proto nationalist Turkish state. America and the West were indifferent when the Turks called the Kurds “mountain Turks“ and even the words “Kurd“ and “Kurdistan“ were abolished and the act of speaking Kurdish in public became an offense to Turkish honor, punishable by a prison sentence. It's ironic that America would support regimes or governments that oppress their citizens in the name of protecting its interests, not thinking of consequences that jeopardize America's interest, image and ability to claim itself as an advocate of democracy in the long run. Therefore, we encourage you to end this morally bankrupt policy of “Good Kurds - Bad Kurds“ and pressure the Turks to end their suppression against the Kurds, acknowledge and respect their cultural and democratic rights. Sincerely yours, Kirmanj Gundi President

[img]http://www.nadir.org/nadir/initiativ/kurdi-almani-kassel/aktuell/pixel/genozid.jpg[/img]Soykırım Karşıtları Derneği/...Türkiye Cumhuriyeti (TC) devletinin Milli Eğitim Bakanlığı kurumunu devreye sokarak, soykırımın inkârı için hazırlanmış “Sarı Gelin/Ermeni Sorununun İç Yüzü“ adlı propaganda malzemesini ilkokullara taşıması, başka hiçbir anlam ifade etmemektedir. Anlaşılan o ki, yetkililer akıllanmıyor; Soykırımın inkârı için kullandıkları silahın kendilerini vurduğunu anlamak istemiyorlar. Aynı amaca hizmet etmesini düşündükleri zamanın milli eğitim bakanı Hüseyin Çelik'in “kompozisyon yarışması“ deneyinden hiç mi hiç ders çıkarmadıkları görülüyor. Deyim yenindeyse, inkârın ırkçı batağına biraz daha batmak, dünya kamuoyu önünde yeniden kepaze olmak gerekiyor. Bu durum, TC yetkililerinin soykırımın inkârı için bu güne kadar yalana ve iftiraya dayalı bütün argümanlarının tamamen iflas ettiğini, “tarihi tarihçilere bırakalım“, 1915'te ne olup bittiğine karar verebilmek için “ortak tarih Komisyonu oluşturalım“ gibi yetkili ağızlardan yapılan açıklamaların, sadece kamuoyunu oyalamak ve sonuçta aldatmak için düşünülmüş bir numara olduğu açık bir biçimde yeniden ortaya çıkmıştır. Çocukları istismar etmeyin efendiler! Tarihi gerçekleri inkârın geldiği nokta: En son çareyi kin ve nefretle körpe beyinleri zehirlemekte aramak; ilkokul çocuklarını, 1915 soykırımını inkârına zorlamak Genel planda Türk egemenliği altında soykırım ve sürgünlerle mağdur edilmiş halkların hayatta kalan bu günkü kuşaklarını, özelliklede Ermeni halkını Türkiye toplumuna, vurulması gereken hedef olarak göstermek Gerek Türkiye, gerekse dünya kamuoyunda yaydığı “1915 olaylarının ne olup olmadığını araştırmak için ’Tarih komisyonu' oluşturma“ önerisinin sırf kamuoyunu oyalamayı amaçlayan bir numara olduğunu teyit etmek Tarihi gerçeklerin geleneksel olarak çarpıtılmasına dayalı soykırım mağdurlarından fail, soykırım faillerinden de kurbanlar yaratmak Sonuç olarak soykırımlar, sürgünler ve zoraki asimilasyonlar üzerine kurulu bir egemenliği ayakta tutabilmek için her türlü cürümü işlemeye hazır olduğunu teyit ederek, insanlığa meydan okumak! Türkiye Cumhuriyeti (TC) devletinin Milli Eğitim Bakanlığı kurumunu devreye sokarak, soykırımın inkârı için hazırlanmış “Sarı Gelin/Ermeni Sorununun İç Yüzü“ adlı propaganda malzemesini ilkokullara taşıması, başka hiçbir anlam ifade etmemektedir. Anlaşılan o ki, yetkililer akıllanmıyor; Soykırımın inkârı için kullandıkları silahın kendilerini vurduğunu anlamak istemiyorlar. Aynı amaca hizmet etmesini düşündükleri zamanın milli eğitim bakanı Hüseyin Çelik'in “kompozisyon yarışması“ deneyinden hiç mi hiç ders çıkarmadıkları görülüyor. Deyim yenindeyse, inkârın ırkçı batağına biraz daha batmak, dünya kamuoyu önünde yeniden kepaze olmak gerekiyor. Bu durum, TC yetkililerinin soykırımın inkârı için bu güne kadar yalana ve iftiraya dayalı bütün argümanlarının tamamen iflas ettiğini, “tarihi tarihçilere bırakalım“, 1915'te ne olup bittiğine karar verebilmek için “ortak tarih Komisyonu oluşturalım“ gibi yetkili ağızlardan yapılan açıklamaların, sadece kamuoyunu oyalamak ve sonuçta aldatmak için düşünülmüş bir numara olduğu açık bir biçimde yeniden ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte bu propaganda malzemelerinin hazırlığına ve dağıtımına adı karışan asker ve sivil unsurların, kriminal çete oluşturmaktan kanlı provokasyonlara, toplu cinayetten darbeciliğe kadar uzanan faaliyet alanlarının ayyuka çıktığı da bir başka gerçektir. Devlet, henüz söz konusu propaganda malzemesinin Avrupa'da Time dergisi dağıtım ağına ulaştırılması için nasıl bir kriminal yönteme başvurulduğuna ilişkin çıkan skandalın henüz altından kalkmış değildir. “Ergenekon Çetesi“ bağlamında suikast silahı ile birlikte gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Sinan Aygün, propaganda malzemelerini Türkiye'nin “turistik tanıtımı“ kılıfı ile TİME yetkililerine yutturmakla övünüyordu. Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün Dergi yetkililerinin propaganda malzemelerini yeteri kadar incelemedikleri için Ermeni halkına hakaret içeren bir hata yaptıklarını ve onlardan özür dilemelerini şöyle değerlendiriyor: "TİME Dergisi'nin ciddiyetine yakışmadı. Biz Ermeni lobisine golü attık ancak meğer kalede TİME dergisi varmış" http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=344 Güya bu “çok bilimsel belgesel“in hazırlanmasında, Prof. Dr. Kemal Karpat, Prof. Dr. Yusuf Hamzaoğlu, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ve Prof. Dr. Mehmet Saray gibi rol almış resmi tarih çarpıtıcılarının öne çıkartılan adları, gerçeği değiştirmemektedir. “Sarı Gelin/Ermeni Sorununun İç Yüzü“ adı altında piyasaya sürülen soykırımın inkarına dayalı propaganda malzemesinin, kanlı ellerin imalatı ve organizasyonu olduğu kesindir. TSK dan emniyet teşkilatına, ticaret odaları ve JİTEM'den TC lobi faaliyetlerine kadar uzanan kirli ilişki ağının, soykırımın inkarı, Türkiye'de Kürt ulusal hareketinin ezilmesi, etnik ve inançsal azınlıkların zora dayalı asimilasyonu, bütün faaliyet alanlarının başında yer almaktadır. “Sarı Gelin/Ermeni Sorununun İç Yüzü“ propaganda malzemesi, Sivas'ta alevi aydınları yakanların, Maraş'ta ve Çorum'da kitle katliamlarını organize edenlerin, Güçlükonak'ta Kürtleri kurşunladıktan sonra minibüsle ateşe verenlerin, Yahudi iş adamlarını, Rahip Santuro'yu, Hrant Dink'i, Malatya'da Zirve Yayınları çalışanlarını katledenlerin ve daha binlerce “faili meçhul“ cinayetleri, kanlı provokasyonları organize eden çete teşkilatının mutfağında hazırlanmıştır. Şimdi soykırımın inkârı ve inkârcılarının tarihe bakışı, ilkokul çocuklarına yedirilmek isteniyor. Çocuklar henüz sevgiye ve oyuna doymadan, soykırım mağdurlarına karşı kin ve nefretle, önyargı ve düşmanlıklarla doyurulmak isteniyor. Etnik ayrımcılık etnik düşmanlığa dönüştürülerek hayata, ilkokul çocukları arsından arkadan tetik çekecek, satırla insan boğazlayacak, kanlı baskınlar düzenleyecek, toplu kıyımlar gerçekleştirecek, katil namzetleri hazırlanmak isteniyor. İnsanlığa karşı işlenmiş soykırım suçunun inkârı ve gerçeklerin çarpıtılması için seçilen bu yöntemi, başka türlü izah etmenin imkânı yoktur. Meselenin bir diğer yanı da bu propaganda malzemesini izlemeye mecbur edilecek, etnik kökeni Türk olmayan çocukların konumudur. Onlara, atalarının “Türk düşmanı vatan hainleri“ oldukları gösterilecektir. Onlara, annelerinin, babalarının ve yetişkin kardeşlerinin “vatan için şüpheli şahıslar“, hatta “potansiyel tehlike“ oldukları ima edilecektir. Onlara, Türk inkâr terminolojisinin “sözde soykırım“, “tehcir“ ve “karşılıklı mukatele“ gibi ağır kavramlarını henüz idrak edemeyecek kadar körpe yaşlarında, “Türk vatanının mutlu çocukları“ arasında, kendini var etmeye çalışan “ayrık otları“, oldukları ima edilecektir. Onlara “potansiyel suçlu“ oldukları için Türk ve Müslüman arkadaşlarının önyargılı muamelelerine, hakaret ve sataşmalarına boyun eğmeleri öğretilecektir. Onların, küçük oldukları kadar tertemiz büyük yüreklerine ve insanlık onurlarına, hayatları boyunca kapanması mümkün olmayan bir yara açılacaktır. TC Devleti, milli eğitim bakanlığı aracılığı ile insanlığa bu kadar aykırı bir uygulamayı gündeme getirmiş durumdadır. Bu girişimin ne çocuk hakları, ne insan hakları, ne de vicdanla alakası vardır. Bu girişim, meşruiyeti haklı temellere dayanan bir devletin yapabileceği bir iş değildir. Frankfurt, 13 Şubat 2009 Verein der Völkermordgegner e.V. Frankfurt / Main Soykırım Karşıtları Derneği (SKD); Kontakt : Ali Ertem Tel.: 0049/69/5970813; E-Mail: [email protected]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.