Ana içeriğe atla
Submitted by Rojgar Merdoxi on 5 April 2011

Kürd partilerinin Kürdistan'ı işgal eden devletlerle girdikleri ilişkilerin neden olduğu alışkanlıklar sürekli olarak tekrarlanıyor.

Bugün dünya Kürdleri haklı olarak tarihsel umutlarını yükledikleri Güney Kürdistan kazanımlarına sahip çıkıyorlar. Bu kazanımlar Türk, Arap ve Fars sömürgeci devletlerine rağmen oluştu ve ivme kazandı.

Bu devletler tüm imkanlarını seferber ederek Güney kazanımlarını doğmadan boğmak istediler. Fakat, ABD'nin de etkisiyle yürütükleri klasik politikaları boşa çıktı. Bu sefer taktik değiştirerek daha yumuşak ilişkiler geliştirdiler.

Türk ve Fars devletlerinin Güney Kürdistan ile yürütükleri ilişkiler, bu ülkelerdeki siyasal partilerden öte devletlerin politikasının bir gereğidir. Fakat ne yazık ki Güney Kürdistanlı partiler ve Güney Kürdistan liderleri Türkiye ile Kürdistan Hükümeti arasındaki ilişkiler konusunda AKP'ye çok büyük bir paye biçiyorlar. Hatta, onlara göre AKP olmamış olsaydı, Güney Kürdistan ile Türkiye'nin ilişkileri daha da kötü olacaktı.

Genel doğru olarak görülen bu yaklaşım ciddi bir analize tabi tutulması gerekir.
MHP ve Devlet Bahçeli basın da ve kamuoyunda genel olarak Kürdlere ve özel olarakta Güney Kürdistan kazanımlarına karşı kin ve nefret kustuklarını herkes bilir. Ama aynı Devlet Bahçeli'nin 2001 yılında Türkiye tarafından KDP'ye 7 milyon ve YNK'ye de 6 milyon dolar verildiğine dair belgenin altında imzası vardı.

Belge ortaya çıktığında Bahçeli "devletin çıkarları ve sırları" gibi tezleri ileri sürmüştü.
Erdoğan'ın "yumuşaklığı" ve Bahçeli'nin "sertliğinin" ötesinde Türk devletinin Güney Kürdistan kazanımlarına ilişkin planlı ve hesaplı yaklaşım ve ilişkileri var.

Türk devletinin Kürdlere ilişkin temel yaklaşımları siyasal partilerın siyasal duruşlarından öte bir olaydır.

Bundan dolayı Güney Kürd liderlerinin seçimlerde AKP'yi destekler bazındaki açıklamaları yersizdir.

Güney Kürdistan hükümeti ile Türkiye arasındaki ilişkiler partiler arasındaki ilişkiler değil, devletler arasındaki ilişkilerdir.

AKP gider başka bir parti gelir, ama Türkiye ile Kürdistan ilişki ve çatışmaları hep kalır.
İkinci bir olayda Güney Kürdistan liderlerinin AKP'ye seçimlerde destek mahiyetindeki açıklamaları Kuzey Kürdistanlıları zor durumda bırakıyor.

Anayasa referandumunda AKP'nin projesine "yetmez, fakat evet" diyenlerin de yeni bir arayış içine girdiği bir ortamda Güney Kürd liderlerinden gelen bu tip açıklamalar zararlı olmaya başlıyor.

Gorran Hareketine yönelik yapılan eleştirilerden biri de 17 Şubat'tan bu yana yapılan gösteri ve yürüyüşlerin Kürdistan'daki yatırımları ve pazarı sekteye uğratması olayıdır.

Bu konuda Nawşirwan Mustafa'nın bir açıklaması oldu.

Nawşirwan Mustafa, Yatırımlar ve pazar

Nawşirwan Mustafa kendilerine yönelik yapılan bu suçlamayı "ekonomik yalan" olarak nitelendiriyor. Ona göre Kürdistan'da "petrol yatırımları" dışında bir yatırım yok. Nawşirwan petrol çıkarma ilgili yapılan antlaşmaların içeriğinden kimsenin haberi olmadığı, parlamentoya getirilmediği ve basına dahi yansımadığını söylüyor.

Nawşirwan bu suçlamalara bir soruyla cevaplıyor: "Yatırımcılara soruyorum ve öğrenmek istiyorum kaç milyon Amerikan doları, Türkiye, Suriye ve İran parası yatırım amacıyla Kürdistan Bölgesine gelmiş, yatırım yapılmış ve 5 yıl sonra kazanca geçmiştir?
Nawşirwan'a göre Kürdistan'da ev ve çeşitli alanlarda inşaat sektöründe gelişmeler var. Bunlar daha çok özel sektöre tekabul ediyor. Kürd sermaya sahipleri yapıyor.
Buna karşılık tarım sektörün e, sanayi sektörüne, sağlık ve turizm sektörüne yatırım diyebileceğimiz bir gelişme yok.

Nawşirwan'a göre yatırımlar durdurulmuş yönündeki iddia doğru değildir. Çünkü, diyor "esas olarak Kürdistan'da yabancı yatırımı diye bir şey yok"

Nawşirwan yazısından devamla bazı yapancı şirketler buraya geliyorlar, kontratlar yapıyor ve ihaleler alıyorlar. Bu şirketler kontratlar yaptıktan sonra para alıyorlar ve bu paraları kendi ülkelerine aktarıyorlar. Yani kazandıkları paraları Kürdistan'da yatırımlara yatırmıyorlar. Burada iş alanlarını açmıyorlar. Bu şirketler burada kazandıkları paraları kendi ülkelerine aktarıyorlar. Durum böyle olunca " Yatırımlar nasıl duruyor?" diye soruyor.

Gorran'a yönelik en önemli suçlamalardan biride "Suleymaniyecilik" yaptıklarını, Suleymaniye'yi "ayrı bir federal bölge" yapmak istedikleri ve sonuçta "Şehirler yada vilayetler federasyonunu savundukları" yönündedir.

Nawşirwan Mustafa bu iddiayi reddediyor. Böyle bir düşünceleri olsa ne YNK'den ne de KDP'den korkular var, kamuoyuna açıklarlardı diyor. Fakat diyor " bize göre çağdaş idareler ademi merkezi idarelerdir".

Nawşirwan Mustafa kendilerine yönelik suçlamaya, bir başka suçlama ile cevap veriyor. O açıklamasında 10 yıldan beri bir çok defa Kürdistan Bölgesinde iki idare, iki Peşmerge, iki asayiş, iki eğitim, iki dil, iki yüzlülük ve daha başka şeylerin olduğunu söyledik, diyor. Kürdistan Bölgesini birleştirmek çok çok önemlidir. Biz Kürdistan Bölgesini bölmedik, başkaları böldü, diyor. Selahadin, Suleymaniye ve Duhok üniversiteleri arasında kaynaşmanın olmasını istemediler. Hewler, Suleymaniye ve Duhok pazarlarının kaynaşmasını istemediler. Bu bölgelerin idareleri arasında kaynaşmayi istemediler. Peşmerge ve asayiş güçlerinin birleştirilmesini istemediler. Onlar, pratikte Kürdistan bölgesini böldüler ve federasyondan daha kötü....., diyor.

Nawşirwan Mustafa yazısından devamla Kürdistan Bölgesinde 3 erk var: Yasama, Yargı ve Yürütme.

Kürdistan Bölgesinde birleşik ve güçlü bir parlamento istediklerini, bileşik ve tarafsız bir yargı istediklerini söylüyor.

Yürütme konusunda ise Kürdistan hükümetinin bazı yetkilerini eyalet meclisleriyle paylaşması gerekiyor, diyor

Nawşirwan bu konuda bir hayli detaylara giriyor.

Ona göre Kürdistan hükümeti Bağdat ile ilişkileriden sorumlu olur, Kürdistan bütçesinin organizasyonundan sorumlu olur. Asayiş ve Peşmerge güçlerinin örgütlenmesi ve idaresinden sorumlu olur.

Fakat bazı şeyler var ki Eyalet Meclisi karar vermelidir. Bir caddenin yapımı, bir okul ve bir hastanenin yapımını eyaletin idaresi karar vermelidir. Bir öğretmeni, bir muhendisi, caminin temizliği ve sokakların temizliği için işe alınacak birileri için Hewler'in iznine gerek yok diyor.

Devam edecek

Rojgar Merdoxi

GUney kurdistan yoneticleri AKP yi secimlerde desteklediklerini soylemis bu kategorik olarak yanlis bir tavir mi? bu haliyle yanlis  ancak baska bir durumda yanlis olmayabilirdi marx in bir suru akilica lafi vardir-ne de olsa tarihe onemli katkilari olmus bir dev sayilir. birini hatirliyorm uc asagi bes yukari; seytanla bile masaya oturulur yeterki kalktiginda elinde bir sey olsun uc asagi bes yukari boyle AKP ye sunulan destek karsilgi GK ne elde ettti-edecek? AKP ye boyle bir destek sunmasa, ne kaybedecek ti bunun hesabi kolay olmaz ama o kadar da zor olmaz korkarim ki bunun hic hesabi bile yapilmadan RM nin yazisinda hakli olarak soyledigi gibi TC yi GK gibi gorme hatasi yatiyor GK de KDP veya YNK nin belirleyiciligi var ama TC kemiklesmis devlet mekanizmalari olan ve bunllarin bir cogunun partiler ustu bir gucu oldugu bir devlet hem de devlet fetisiminin dunyada esine az raslanilir oldugu bir kultur. saf lik temizlik anlamina gelir amam cok tekrarlanirsa ahmaklik anlamina gelir GK nin malesef girmeye dogru ilerdegi sular ahmaklik sulari HeK laflarimiz bascavusun esseginin ossurugundan da kiymetsiz bu bicimde bir Ulusa aidied olmaz ya lafimizin yasamizin kiymeti olacak ya o ulusun insatinin dibine iseyecegiz bu yeni tarz ulusalcilik al gulum ver gulum ulusalcilgi

Ben  bu   yazı  serisiyle  Güney'de yaşanan  gelişmeleri kısmende olsa  aktarmaya çalışıyorum. Fakat,       kolay olmadığını  biliyorum. Güney'de  yaşanan  gelişmelerden çok şey öğrenebiliriz. Bugüne kadar   Güney  Kürdistan'da    gençlerin depolitize  olduğu, siyasete ilgi  duymadıkları  söylenirdi. Bugün  bu gençler  sokaklarda..  O  ölen    9  kişinin bir  çoğu  çocuktu. Bu   sokaklara  dökülen insanları anlama  çalışmak    gerekir..  İlahi   onların   isteklerine  ortak olmak  gerekmiyor. Ama,  ne  istediklerini bilmek ve   analiz  etmek  gerekir. Yani anlayacağın    birileri  düğmeye  bastı  diye  "depolize"  genler  sokaklara  dökülmediler. Bu yürüyüşleri   sürekli   olarak analiz  etmeye çalışan    Baxtiyar  Ali,    geçmişte  genler   neyi  istemediklerini   biliyorlardı ve sessizdiler.  Bugün ise  neyi  istediklerini  biliyorlar  gibi   bir  değerlendirme yapıyor. Ayrıca,   hâlâ kafalarının   karışık olduğunu da vurguluyor. Geçenlerde    yazımın altına düştüğün bir  yorumda  "sadece   kuşaklar meselesi değildir "  diye bir  tespit  yapmıştım.  Yaptığın tespit  doğru. Zaten   sorun  kuşaklar meselesiyle  sınırlı değildir. Ekonomik, siyasi,  kültürel, idari ve toplumsal  bir  dizi  sorun  var ve  herşey tartışılıyor. Sadece  Güney Kürdistan'ın  iç sorunları değil,  Irak ve  bölge devletleriyle   ilişkilerde  tartışılıyor. Bu yürüyüşler   esnasında     yeni politik  tipler  ortaya çıkmaya  başladı. Felsefe  doktoru Faruk   diye biri Naske  Qadir    adlı  sosyolog bir  bayan  vs.. Aslında     "Berdergay  Sera"da  yapılan tartışmalar  ve analizleri  aktarsak kötü olmaz. Silav RM

selamlar Rojgar Allah ile pek aram oldugu soylenemez onunla arasi iyo olanlar, onun bir urunu oldugumu dusunere beni hosh gorsunler aram iyi olmazsa bile en icten tesekkur de onun adini anarak oluyor senden ve senin gibi bize yillardir verilmesi gereken seyleri hevesli ve AMATOR bir caba ile veren diger arkadaslardan allah gani gani razi olsun! HeK

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.