Yanlıştan dönmek için hâlâ zaman var! (Rûdam`dn aktarma)
Muhemmd Haci Kerim
Irak Başbakanı Haydar Abadi, Temsilciler Meclisi toplantısında ordudaki yolsuzluklardan bahsederek şu örneği vermişti: “ Ordunun sadece dört bölüğü içinde 50 bin dolayında hayali asker mevcut ve bunların maaşları hala ödeniyor.”
Bu açıklamalardan sonra sorulacak soru şu: Acaba hepimizin bildiği Irak Ordusu’ndaki yolsuzlukların benzeri peşmerge kurumlarında var mı?
Belki birileri bu hassas dönemde bu konuyu gündeme taşımaktan çekinebilir ve konunun açılmasını uygun görmeyebilir.
Peşmerge Güçleri’ne bağlı kurumlardaki sistemsizliği yakından bilenler, savaş cephelerindeki eksikliklerden haberi olanlar bu soruyu normal karşılar ve konunun tartışılmasının geciktiğini düşünür.
Çünkü, imtiyaz yaşanıyor, savaşanlara hizmet zayıf, silah ve askeri ihtiyaçlar tam ve adil bir şekilde sağlanmıyor. Dolaysıyla işler keyfi olarak yapılıyor.
Savaşın başlangıcından beri dinlenmeyen ve fedakarca savaşanların sayısı oldukça fazla. Aynı zamanda savaş cephelerini görmeyen peşmergelerin sayısı da az değil.
Komutanlar, siyasi parti yöneticileri ile askeri yetkililerin ve bürokratların özel koruması olarak görev yapan çok sayıda peşmerge kadrosu var. Bu ülkede kimsenin hesap sormadığı öyle insanlara bir düzine koruma tahsis edilmiş!
Birkaç aylık savaş, Peşmerge Güçleri’nin kurumsallaşmasına ve millileştirilmesine yönelik herhangi bir adım atılmadığını gözler önüne serdi. Peşmerge Güçleri organize edilmemiş, programsız ve nizamsız bir ordudur.
Birkaç yıl önce Peşmerge Güçleri’ni “milis” olarak tanımlayanlar, milli değerlere hakaret etmekle suçlandı. Daha sonra söylenenlerin bir gerçek olduğu anlaşıldı.
Savaş cepheleri siyasi partilerin yöneticileri tarafından komuta edilmiyor mu? Hangi mantıkla geniş bir savaş cephesinin komutasının bir siyasi parti yöneticisine verildiği anlaşılır değil! Acaba o siyasi yöneticinin herhangi bir askeri rütbesi var mı? Onların bu işi samimiyetle üstlendikleri bir gerçek ama askeri açısından bu kabul edilemez.
Peşmergeyi tek taraflı olarak ele alamayız. Sadece peşmergenin cesaretine ve kahramanlığına övgü dizersek, sorunları görmezden gelirsek, yanlış yaparız.
IŞİD saldırılarının başlangıcında peşmergenin uğradığı yenilgi, kesinlikle onların korkaklığından ve iradesizliğinden kaynaklanmıyordu. Yenilgi, bölge yönetiminin program eksikliği ve olmayan sistemi sebebiyle meydana geldi.
Bundan dolayı savaş cephelerindeki intizamsızlıktan peşmerge sorumlu değildir.
Peşmerge Bakanlığı’na bağlı kurumların ve birliklerinin yeniden organize edilmesi gerekir.
Sorunların nedeni olmayan peşmergeler, gadre uğratılarak kötü durumun sorumlusu ve kurbanı ilan edildi. Bir taraftan hayat koşulları gözetilmiyor ve aileleriyle birlikte zor şartlarda yaşıyor, diğer taraftan da nizamsızlığın bedelini ödüyorlar.
Dün yapılması kolay olan işler bugün daha zor. Savaş ve gerginlikler devam ederken reform yaparak birleşmeye doğru adım atmak kolay değil. Eğer gerçekten dün milli bir ordunun kurulması için çalışsaydık, bugün durum çok daha farklı olurdu.
Herşeye rağmen dünyanın son değil. Sağlam bir iradeyle peşmerge kurumlarının birleştirilmesi ve yeniden organize edilmesi fırsatı kaçmış değil.
Kürdistan’ın şimdi tek düşmanı var ve herkes, fark gözetilmeden bu düşmanın hedefinde. Bu da peşmerge kurumlarının birleşmesine ve yeniden organize olmasına yardımcı bir unsurur.
Kürtler’in birlik olmadığını itiraf etmeliyiz. Kürdistan Ordusu da parça parça. Bu dağınıklık yüzünden hala Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) bağlı peşmergeleri kendilerini Zumar ve Şengal’de, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) peşmergeleri de Kerkük ve Celevla’da güvende hissetmiyor. Yıkılmış bir psikolojiyle savaşıyorlar.
Bu dönemin atlatılması herkes için son derece önemli. Ve yanlıştan dönmek için hâlâ zaman var.
29.12.2014