Sömürgeci Ekonomide Kürt ölümleri
Türkiye’de, 1950’den sonra başlayan ekonomik gelişmenin ihtiyaç duyduğu ucuz işgücü için Kürtler bir rezerv olarak kullanılmıştır. Bunun sonucu, Kürtler başta İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana olmak üzere Türkiye’nin batısındaki merkezler önceleri göçmen işci, sonralarıda kalıcı olarak yerleşmişlerdir. 1980’lere kadar ekonomik karakteri ağır basan göçler, 12 eylül darbesinden sonra ise siyasi nedenli göçler belirleyici olmuştur. 1980’lerin sonlarında yoğunlaşan yakılan ve yıkılan köyler göçlerde bir artışa yol açarak Kürdistan dışında yaşayan Kürt nüfusunda bir patlamaya yol açmıştır. Kürdistan’da tarım sektöründe istihdam edilen Kürtler Türkiye göçtüklerinde ve/veya göçertildiklerinde kalifiye olmayan işgücü olarak niteliksiz işlerde ucuz işgücü olarak istihdam edilmektedir. Ayrıca hasat döneminde ihtiyaç duyulan işciler, Kürdistan’dan çok ilkel koşullarda mevsimlik işci olarak Türkiye’nin dört bir tarafına götürülmektedir. 30 mart 2008’de, Tuzla tersanelerinde meydana gelen bir kazada bir işci daha ölmüştür. Böylece, son 23 yılda tersanelerde iş kazalarında ölen işci sayısı 85’e çıkmıştır. Gemi inşa sektöründeki gelişmeler sonucu iş kazalarında ölen işci sayısı, son 3 yılda 34’e çıkarak adeta işci katliamı yapan bir makinaya dönüşmüştür. Yat üretiminde uzmanlaşan Türkiye üretimin önemli bir kısmını ihraç etmekte, bunuda üretimde kontrolsuz olarak ucuza istihdam edilen Kürtler sayesinde gerçekleştirmekte ve genç Kürtler öldüklerinden TC bu konuda önlem almamaktadır. Bu olaydan 2 hafta sonra, 12 nisan’da Afyonkarahisar'ın Emirdağ İlçesi ile Eskişehir'in Çifteler İlçesi arasında mevsimlik işçileri Kürdistan’dan Ege bölgesine götüren kamyonun şoförünün uyuması sonucu devrildiği kazada ilk belirlemelere göre 9 kişinin öldüğü 35 kişinin yaralanmıştır. Yaralılar, Afyonkarahisar ile Eskişehir ve ilçelerindeki hastanelere sevk edildiler. Gemi inşa sanayi Osmanlı döneminde askeri amaçlarla kurulmuş olan tersaneleri miras alan TC, Haliç’teki tersaneleri 1960’lı yıllarda Tuzla’ya taşımıştır. Uzun bir süre askeri ve ticari amaçlı gemi imalatı yapılan tersanelerde 1990’larda başgösteren ekonomik krizden sonra yeniden yapılandırılarak ihracata yönelik yat üretimine ağırlık verilmeye başlanmıştır. Türkiye’de faaliyet gösteren 54 tersanenin 2’isi devlete aitken, 4’ü orduya, 48’i ise özel sektöre aittir. Özel sektöre ait tersanelerin 44’ü Tuzla’da bulunmaktadır. Bu yoğunlaşma ile kazanılan ölçek ekonomisi vahşi ve kontrolsuz kapitalizmle birleşinçe en korumasız durumdaki işciler kurban edilmeye başlanmıştır. 1980’lerde yoğunlaşan Kürt göçü sonucu İstanbul en büyük Kürt şehri haline gelmiştir. Eğitim düzeyi düşük ve işsiz Kürtler Türk ekonomisi için ucuz iş gücü rezervi haline gelmiştir. Tuzla’da tersaneler gelen ihracat taleplerini ucuza üretebilmek için yoğun emek ve risk içeren işleri taşaron firmalara vermeye başlamışlardır. Tuzla’da faaliyet gösteren 44 tersanede 3 883 işci çalışırken, 563 taşaron firma da ise 23 binin üzerinde işci çalışmaktadır. Bu taşaron firmalar ağırlıklı olarak işsiz Kürtleri sigortasız olarak istihdam etmektedir. Yapılan işe göre kazanan taşaron firmalar üretimi artırken yeterince güvenlik önlemi almamakta ve işciler üzerine baskı yaparak iş kazalarına neden olmaktadır. Hele ölen işciler Kürt olunca devlet müdahale etmemektedir. Devlet bu şekilde Türk ekonomisine kazanç sağlarken, Kürtlerin dinamik kesimlerinin ölümüne göz yumarak Kürtleri yavaş yavaş elimine etmektedir. Kürtlerin kanı ile beslenen gemi inşa sanayi yılda 2,5 milyar dolarlık ihracat yaparak Türkiyenin ihracatına katkı yapmaktadır. Yani esas olarak sendikasız, sigortasız ve sahipsiz Kürt işciler Türk gemi sanayini dünyanın ilk 10 üreticisi arasına sokmuştur. Bu konuda sınırlı ölçüde müdahalelere rağmen devlet önlem almayarak Kürtlerin Tuzla’da ölümlerini teşvik etmektedir. Tarımda mevsimlik Kürt işçilerin dramı Osmanlı döneminde Çukurova ve Ege bölgesinde gelişen ihracata yönelik tarım için gereken işciler Kürdistan’dan getirilmeye başlanmıştır. Bu işcilerin dramını yazar Orhan Kemal Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanda unutulmaz bir şekilde tasvir etmiştir. Tarımda sınaileşme sonucu hasat mevsimi döneminde ucuz işgücü ihtiyacıda artmış, Çukurova ve Ege’ye Karadeniz bölgeside dahil olmuştur. Dolayısıyla Kürtler hasat mevsiminde gayri insani koşullarda Kürdistan’dan ihtiyaç duyulan bölgelere kamyonlarla taşınmaktadır. 2008 sezonu için 44 Kürtü Ege bölgesine taşıyan kamyon Afyon yakınlarında kaza yaparak 9 Kürtün ölümünei 35’nin ise yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. Ölen Kürt olunca devlet nezdinde canlarının bir değeri yoktur. Ölenlerin ailelerine herhangi bir tazminat ödenmemektedir. Ayrıca, bir çok alanda Avrupa Birliği normalarına uyum için yapılan düzenlemeler, Kürtlerin yaşamı söz konusu olunca unutulmakta ve katliamlara devam edilmektedir. Türkiye’de pompalanan faşist dalga önümüzdeki dönemde mevsimlik Kürt işcilerini hedef haline getireceğinden büyük çaplı saldırılar yaşanabilir. Daha önceki örneklerde görüldüğü üzere devlet önlem almayarak Kürtleri kolay bir hedef haline getirebilir. Bundan dolayı, ekonomik nedenlerle göç eden Kürtler gelebilecek faşist saldırılara karşı hazırlıklı olmak zorundadır. Neticede proteryen bir Cumhuriyet olan Türkiye’de, Kürtler uygulanan Apartehid politikalara karşı örgütlenerek kendilerini korumanın yollarını bulmalıdır. Bu kadar açık bir şekilde ırkçı politikalar uygulayan TC’den medet uman Kürt politikacıları ya sayı saymayı bilmiyor yada dayak yememişlerdir. Ahmet ALİM France, 17 nisan 2008