Şeyh Ubeydullah Nehri, Bağımsız ve Birleşik Kürdistan Fikri(5)
Bazı kaynaklar Seyyid Taha Hakkari’nin Mehemed Sıddıq ve Seyyid Abdulkadir Şemzini dışında 2 yada 3 oğlu daha olduğunu yazıyorlar. Fakat, Şeyh Ubeydullah Nehri önderliğinde gelişen 1880 Devrimi sırasında ve daha sonra Nakşibendi Tarikatı ve Kürd Ulusal Hareketi içinde önemli rol oynayan Seyyid Mehemmed Sıddıq ve Seyyid Abdulkadirdir. Bu iki Kürd şahsiyetinin aileleri hakkında kısmi bilgileri arşiv olsun diye vermeye çalıştım.
Seyyid Taha Şemzini, 1853 yılında vefat ettikten sonra yerine kardeşi Seyyid Muhammed Salih Nakşibendi tarikatının başına geçti ve postnişi oldu. Bazı kaynaklar Şeyh Ubeydullah Nehri’nin “babasının ölümünden sonra yerine geçtiğini” söylüyor. Fakat bu bilgi doğru değil. Şeyh Mehemmed Salih Şeyh Ubeydullah Nehri’nin dinsel eğitimi konusunda önemli rol alan bir Kürd şahsiyettidir. 1853 ve 1856 yılları arasında Osmanlı devleti ile Rusya arasında baş gösteren Kırım Savaşı olarak bilinen savaşta Cihat çağrısını yapan Şeyh Mehemmed Salihtir. Şeyh Mehemmed Salih’in 1865 yılında vefat etmesiyle birlikte yeğeni Şeyh Ubeydullah Nehri tarikatın başına geçiyor.
Şeyh Ubeydullah Nehri’nin babasında kalan çok güçlü bir mirası vardı. Daha önce Rus belgelerinden aktardığımız bilgiye göre Seyyid Taha Hakkari’nin “10.000 Müridi” vardı. Şeyh Ubeydullah’ın Nakşibendi Tarikatının postnişinini devralmasından sonra bu ilişki ağı ve müridleri daha da çoğalmaya başladı.
Şeyh Ubeydullah Nehri’nin bölgedeki etkisi o dönemler hem bölgesel güçlerin ve hem de uluslararası büyük Batılı güçlerin dikkatinden kaçmıyor. Bundan dolayı Şeyh Ubeydullah ve ilişkileri sürekli olarak mercek altına alınıyor. O dönemler Şeyh Ubeydullah Nehri’nin katibi olan büyük Kürd şairi Vefayi anılarında, yine aynı dönemde İngiltere’nin Tebriz Konsolosu William G Abbott , Lord Curzon ve yine aynı Times gazetesinin muhabirinin anlatımlarına göre “her gün Şeyh Ubeydullah’ın 500 ile 1000 arasında misafiri” vardı.(Mehemed Heme Baqi, Şoreşi Şêx Ubeydullah Nehrî, 1880, Le Belgenamey Qaçari de sayfa 45) Kürdistan’ın tüm bölgelerinden ve bölgenin diğer ülkelerinden farklı etnik yapılanmalar ve sınıflardan insanlar Nehri’ye giderek Şeyh Ubeydullah’ı ziyaret ediyorlardı. İngiliz belgelerine baktığımız zaman Binbaşı Trotter’ın gönderiği raporda “Doğu Kürdistan’da tartışma götürmez en etkili şahsiyet Şeyh Ubeydullahdır. Şeyh Ubeydullah’ın kendisi ve gücü sınırdaki Kürdler için Sultandan daha kutsaldır. Kuşku yok ki bu adamın amacı ülkesini Sultan’ın adamlarından kurtarmaktır.”(Le tarikewe bo Ronaki, sayfa 29)
Amir Nizam Gerusi: “ Bu Şeyh’in öyle müridleri var ki bir iki demeden emirlerini yerine getiriyorlar. Şeyh’in müridleri Beyazid’tan Musul’a Suleymaniye, Kerkük ve Diyarbekir’a kadar geniş bir alana yayınmışlardır.(Mehemed Heme Baqi, age, sayfa 55)
Osmanlı yetkililerinin de Şeyh Ubeydullah’ın gücü konusunda benzer düşünceleri vardır. Mesela o dönemler Osmanlı devletinin büyük elçisi Fahri Bey “ Şeyh Ubeydulah’ın Beyazid’tan Bağdat’a kadar yayılan büyük bir gücü var. “ Lord Curzon “Şeyh Ubeydullah’ın alimliği, ünü ve kutsallığı her tarafa yayılmıştı. Kürdler ona Ulusal Önder gözü ile bakıyordu”( Mehemed Heme Baqi, age sayfa 55)
Şeyh Ubeydullah Nehri Kürdler tarafından “Hazreti Şeyh” ve “Bavê Kurdan” diye anılıyor ve hitap ediliyordu. Şeyh Ubeydullah Nehri’nin Kürdler içindeki etkisi ve ünü Osmanlı devleti ile Rusya arasında baş gösteren “93 savaşı” olarak bilinen 1877-78 savaşından sonra daha da artmaya başladı. Bilindiği gibi Şeyh Ubeydullah Nehri, bu savaş için Rusya’ya karşı cihat çağrısı yaparak
ve kendisi doğrudan Kürd birliklerinin komutanlığını üstlendi. Bu savaş esnasında Şeyh Ubeydullah ile Osmanlı devleti arasındaki ilişkiler bozuldu. Biraz bu şavaşı açmak gerekiyor.
1877-78 Savaşı ve Şeyh Ubeydullah Nehri
Türk kaynakları Osmanlı devletinin Rusya’ya karşı bu savaştan aldığı yenilginin faturasını Kürdlere ve özellikle Şeyh Ubeydullah’a çıkarmaya çalışıyorlar. Bu konuda da en yaygın şekliyle Bilal N. Şimşir’in İngiltere belgelerinde “Kürtçülük -1787-1923” adlı eserindeki tespitleri ve belgeleri kullanıyorlar.
Bilal N. Şimşir şöyle yazıyor:
“Türk hükümeti savaş öncesinde ABD’den 250.000 piyade tüfeği aldı. Bunların çoğu “Henry Martini”nin, bir bölümü de “Winchester” marka olan tüfekler dönemine göre modern silahlardı.
“Türk Hükümeti Şeyh Ubeydullah’a güvendi ve bu yepyeni tüfeklerden 20.000 kadarını ona verdi. Şeyh’in (Ubeydullah) askerleri bu tüfeklerle Ruslara karşı “cihad”a gidecek, canla başla savaşacak ve savaş sonunda silahları hükümete geri verecekleri umuluyordu. Bu umutlar büyük ölçüde boşa çıktı. Biraz başarı da gösterdiler. Ama savaşa giderken de dönerken de disiplinli asker gibi davranmadılar, başıbozuk silahlı çeteler gibi hareket ettiler. Bu silahlı atlılar savaşa giderken Ermeni köylerini de vurdular; bazıları Ermeni köylerine dalınca Ruslarla savaşmayı hepten unuttular, yağma ve talan yoluna saptılar. Yepyeni “Martini” silahları Ruslardan önce yerli sivil halka çevrildiler.”( Bilal N. Şimşir, age sayfa 179-180)
Bilal N. Şimşir, bu tezini, 29 Haziran 1877 tarihli İran Azerbeycan Vali yardımcısının İran Dışişler Bakanlığına, 30 Haziran 1877 tarihli İran Dışişleri Bakanından İngiltere’nin Tahran Büyükelçisi Taylor Thomson’a, 4 Temmuz 1877 tarihli İngiltere’nin Tahran Büyükelçisi Taylor Thomson’dan Dışişler Bakanı Lord Derby’ye, 11 Temmuz 1877 tarihli Bitlis’de Amerikan misyonerlerinden Erzurum İngiliz Konoslosu Zohrab’a , 31 Temmuz 1877’de Layard’ın Lord Derby’ye ve yine Temmuz 1877 tarihli Van’daki bir Ermeniden Bitlis Ermeni Papazına gönderilen mektuba dayandırıyor.
Devam edecek