Şeyh Ubeydullah Hareketinin Ulusal Kahramanlarından: Hamza Axayê Mengur-Bilbas(30)
 
Hamza Axayê Mengur’e ilişkin   daha  geç  diyebileceğimiz      26.09.1881    tarihinde     İran  Dışişler  Bakanı    Mirza    Seyidxan’ın      Osmanlı  devletine  gönderdiği    mektuptur.   Bu  mektupta    Mirza  Seyidxan     bir  dizi   tarihsel  gerçekleri çarpıtarak     Hamza  Axa’nın  daha   önce     İran  devletinin  hizmetinde    olduğunu,     huzursuzluklar   yaratarak     Osmanlı devletine    sığındığını ve   oradan  itibaren   Osmanlı topraklarında    ikamet eden  bazı  aşiretlerin   yardımıyla     İran  sınır  bölgelerine, Serdeşt’e  saldırdıklarını  yazıyor. 
İran Dışişler Bakanı olayı çarpıtıyor. Çünkü Hamza Axa 1880 Hareketi başlamadan onlarca yıl önce Osmanlı devletine sığınıyor ve uzun yıllar boyunca Osmanlılar tarafından hapse atılıyor.(bu konu üzerine daha detaylı duracağım)..
1880 Devrimi sırasında ise Hamza Axa İran’dadır. Hamza Axa direnişe geçtiği zaman Doğu Kürdistan topraklarını terk etmiyor, Osmanlılara sığınmıyor ve şehid olana kadar İran’da çatışmalar içindedir.
O dönem Kürdistan’daki gelişmeleri çok yakından takip eden İngiltere Van Konsolosu Clayton, İngiltere Erzurum Konsolosu Trotter’e yazdığı 05.01.1880 tarihli mektubunda Osmanlı Ordusunun komutanı General Semih Paşa’ya dayandırarak Hamza Axayê Mengur hakkında şöyle yazıyor:
“Semih Paşa’nın bana anlatıklarına göre Şeyh Ubeydullah’ın adamlarıyla İran yöneticileri arasında çok büyük sorunlar meydana gelmiş. Semih Paşa’nın anlatımlarına göre 15 yada 16 yıl önce Kerkük halkından olan Hamza Axa tutuklanarak İstanbul’a gönderilmişti. Bunun ardından 15 yıl hapiste kaldı. Daha sonra tavır ve hareketlerinin iyi oluşundan dolayı serbest bırakıldı. Fakat, Hamza Axa Kerkük bölgesinde sessizce kalacağına İran’a kaçıyor ve Kürd Mengur aşiretinin reisliğine getiriliyor. Mahabad’daki İran yetkilileri vergi borçlarını vermediği ve başka bahanelerle Hamza Axa’nın bir akrabasını tutukluyorlar. Hamza Axa Sablax’a gidiyor ve parayı vereceklerini söylüyor. Fakat, İran’ın Mahabad hakimi Hamza Axa’yı tutuklamak istiyor. Hamza Axa hançerini çekiyor ve orada bulunanlara saldırıp onlardan bir kaç kişiyi öldürüyor ve yaralıyor. Daha sonra Hamza Axa atını binip bölgede uzaklaşıyor. Yaşanan olay hakkında Tebriz’e bir rapor gönderiliyor ve hemen askeri güçlere Mengurları cezalandırmak ve Hamza Axa’yı tutuklama emir veriliyor.”(Le Tarikewe bo Ronaki, sayfa 39)
Hamza Axayê Mengur’un Mahabad’da kendisini tutuklamak istiyenlere saldırıp, onlardan bir kaç kişiyi öldürüp kaçmasından sonra Şeyh Ubeydullah önderliğindeki hareketinde başlangıcı oluyor. Daha sonra Şeyh Ubeydullah Nehri’nin küçük oğlu Seyyid Abdulkadir Nehri askeri güçleriyle Hamza Axa’ya yardıma geliyor ve hareket büyüyor.
M. Hemebaqi’nin İran arşivlerine dayanarak 25.11.1880 tarihinde Osmanlı devletinin Hamza Axa’ya ilişkin olarak İran Büyükelçiliğine gönderdiği mektup var. Bu mektupta Osmanlı yetkilileri
“ Hamza Axa Kerkük cıvarında yaptığı yasadışı faaliyetlerinden dolayı Osmanlı yetkilileri tarafından tutuklanıyor. Daha sonra Musul’da zorunlu ikamet şartıyla serbest bırakılıyor. Hamza Axa oradan Sablax’a kaçıyor ve Mengur aşiretinin reisliğine getiriliyor”(M. Hemebaqi, Hamza Axayê Mengur, sayfa 38)
Aslında yukarıda verdiğimiz belge ve bilgilere bakılırsa Hamza Axa’nın Kürdistan’ın Osmanlı mı yoksa Qaçari parçasından olduğu pek net değil. Hamza Axayê Mengur’un Farslardan kaçarak Osmanlıya, Osmanlılardan kaçarak Farslara sığınması ve her iki devlet tarafından tutuklanma ve hapse atılması olayı daha da bulanıklaştırıyor. Hamza Axa’nın bu durumu pekte Kürdistan gerçekliğine yabancı değildir. Osmanlı, Fars ve Ruslar tarafından Kürdistan’ın parçalanması sürecine bakıldığı zaman Kürd aşiretleri duruma göre, çıkarlarına göre bu 3 devlet arasında sürekli yer değiştirmişlerdi. Bir Kürd aşiretinin mensupları aynı anda bir çok işgalci devletin “vatandaşları” olabiliyordu. Bir aşiret reisi yaşamı süreci içinde 3 ayrı devletin himayesi altında yada “vatandaşı” olabiliyordu.
Mesela bugün Kuzey Kürdistan’da Celali olarak bildiğimiz Kürd aşireti buna iyi bir örnektir. Hatta binsekizyüzlerin ortalarında Celaliler Ağrı Dağı’nın en üst eteklerinde karargahlarını kurar hiç kimseye ve herkese “bağlı” gibi pozisyondaydılar. Ne Osmanlılar, ne Ruslar ve de ne Farslar Celalilere dokunurlardı. Çünkü, birileri Celalilere saldırdığı zaman Celaliler karşı tarafa geçer ve kendilerine karşı saldırıya geçene büyük zarar verirlerdi.
Celalilerin bu pozisyonu Caflar, Hemawendler, Burukiler, Mengurlar ve daha bir çok Kürd aşireti için geçerlidir.
Osmanlı ve İngiliz belgelerinde “Hamza Axayê Mengur’un Kerkük cıvarından olduğu” gibi tespitler var.
M. Hemebaqi haklı olarak burada Hamza Axayê Mengur’un Osmanlılardan kaçarak Doğu Kürdistan’a geçmesi ve orada Qaçari devletinin denetimi altındaki Mengur aşiretine reis olması olayını bir soru olarak getiriyor. Çünkü, o donemler aşiret reislerinin seçiminde devletlerin de rolü vardı. Eğer Hamza Axa İran Mengurlerinden olmasa nasıl aşiretlerinin başına getiriyorlar?
Bu sorunun cevabına ilişkin olarak İran kaynakları Hamza Axayê Mengur’un aslen İranlı olduğu ve sonradan Osmanlı devletine sığındığını yazıyorlar.
Örneğin Hisam Mülk’ün oğlu Ali Ekber Serheng, babası gibi Qaçari devletin en üst subaylarındandı. Şeyh Ubeydullah hareketi sırasında Binaw, Miyanduwaw, Mukriyan, Sendus, Şino, Mergewer ve Laçan’da 8 yada 9 ay boyunca Kürdlere karşı doğrudan savaştılar. Ali Ekber Serheng yazıp Nasreddin Şah’a sunduğu eserinde “Hamza Axa İran yetkililerinin çok baskısına uğradı” diyor.
27.11.1880 tarihinde Osmanlı yetkilileri tarafından İran Sefirine yazılan bir mektupta “Hamza Ağa Azerbeycan yetkililerinden çok baskı gördü, haksızlığa uğradığından İran’ı terk etti.” diyor.(M. Hemebaqi, Hamza Axayê Mengur, sayfa 39)
Şeyh Ubeydullah Hareketi sırasında yaşamış ve hareketi Qaçari devletinin perspektifi ile değerlendiren Ermeni yazarı İskender Xuryanis “Hamza Ağa aslen İran Kürdüdür. Osmanlı topraklarından eski yerleşim yerine Mengurlerin içine İran’a dönmüştü” diyor.(M.Hemebaqi, age, sayfa 39)
Şeyh Ubeydullah Hareketi sırasında İngiltere’nin Tebriz Konsolosu olan Abott, devrimin sıcak günlerde Hamza Axayê Mengur ile defalarca görüşmüştü. Abott 04.12. 1880 tarihinde İngiltere’nin Tahran Büyükelçiliğine gönderdiği mektupta “ Hamza Axayê Bilbas- Mengur bir kaç yıl önce İran’a vergi ve haraç vermeyi reddettiğinden dolayı Türkiye’ye kaçmıştı.” diyor. (M. Hemebaqi, age, sayfa 40)
Devam edecek