Rojava”ya Dair Bir Kaç Söz
Kurdistan’ın dört parçasında ‘’ Rojava’’ ilişkin tartışmaların yoğun bir şekilde yaşanılması, olumlu olmakla birlikte; eksik ve tek yanlı olması, yapılan tartışmalara gölge düşürüyor. Duygusallık, show, tek yanlı-asparas haberlerin egemen olduğu tartışmalar, Rojava’ nın geleceği açısında umut verici olguları taşımıyor. Bu yoğun tartışma dumanları içersinde, Kurdistan halkını doğru bilgilendirmekten ziyade maalesef, daha çok manipülasyon özelliğini taşıyor. Rojava’ da Kürt cephesinde yaşanılanlar, Rojava’ nın geleceğine olan umudumuzu, karartıyor.
PYD başkanı Salih Müslüm ve diğer Rojava’lı Kurdistani parti başkanlarının Ankara-Tahran arasında mekik dokumaları nasıl yorumlamak okumak gerek, bu konuda soru sorup kafa yoran kimse yok! Nasıl olurda, Beşar Esad rejiminin yıkılması için El-Kaida dahil olmak üzere ABD tarafından terör listesine alınan radikal islamistler, her türlü siyasi-politik ekonomik askeri lojistik desteği aldığı Türkiye ile Beşar Esad Rejiminin yıkılmaması için bütün imkanlarını hereket geçiren ve Suriye’ de bizzat savaşan İran’ın Kürtlere ‘’ bal tutan parmak’’ uzatabiliyorlar?
PYD Lideri Salih Müslim’in Ankara temasları sonra verdiği demeçler ile Tahran temasları sonrası verdiği demeçler; tutarsiz ve çelişkilidır. Diktatör faşist devletler bile, tüm görüşmelere heyetler yollarken, Türk ve Fars basınlarında boy boy poz veren Salih Müslüm; kim ve hangi heyetle, görüşmelerde bulunuyor? Müslim Salih’ ten başka görüşmelerde bulunabilecek ‘’ nitelikte kimse yok mu’’? Tek kişiye dayalı görüşmeler ne kadar sağlıklı olabilir? Galiba bu tür görüşmeler, sömürgeci devletlerin ‘’ istihbarat memurları’’ görüşmeyi ‘’ diploması başarısı olarak lanse etme Kürt politik akımlara özgü bir olaydır!
Türkiye ve İran meselesine dönersek; Arap baharı ve peşpeşe devrilen diktatörlerin ardında, Beşar Esad için çanların çalması ile ‘’ Kardeş Esad’’ bir anda halkını katleden dikatör Esad propağanları ile yön değiştiren Türk devleti, Bir numaralı Esad düşmanı kesilerek ‘’ masada’’ güçlü bir şekilde oturmak için, Esad’ tan aşağı kalmayan tüm katillere kapılarını sonuna kadar açtı. Esad’ ın bir an önce devrileceği hesabı ile Rojava Kürtlerinin ulusal haklarından mahrum kalmaları için katillere ev sahipliği yapan Türkiye; ABD’ nin gevşek tavrı ve Rusya-İran ve Çin’in Esad rejimine aktif destekleri ile dumura uğradı. Bu koşullar altında bir yanda PYD’ ye gözkırpar görünürken diğer yanda Rojava halkına karşı kartliam için El Nusra’ ya işaret verdi. Bu işaretten olacak ki HÜDA-PAR, HİZBULLAH, ÖZGÜR-DER ve diğer piyonlar, ‘’İslam-Ümmet ‘’kardeşliği adı altında Kürt halkının katline yeşil ışık yaktılar.
Suriye’ de hesapları tutmayan Türkiye’ nın PYD lideri’ ni Ankara’ çağırmasının nedenleri ne kadar açıksa kimlerle görüştükleri neler konuştukları da o kadar karanlıktır.
İran’ ın kendilerine olumlu sinyaller verdiğini söyleyen PYD eş başkanı’ nın Doğu Kurdistan’ın statüsünden habersiz olması mümkün değildır. Bu açıdan, Suriye rejiminin ayakta durması ‘’ Şii Hilalı’’ açısında hayatı önem taşımaktadır. Suriye’ nin düşmesi, Lübnan Hizbullahını düşürebileciği gibi, Şii dünyası açısında ‘’ Mekke ve Medine’’ kadar kutsal öneme sahip yerlerin bulunduğu Irak’ın tehlikeye düşeceği açıktır. İran tüm gücü ile Esad rejiminin arkasında duracak, Esad rejiminin düşmemesi durumunda, Kürt halkının ulusal haklarını tanıyacağı, söylemleri hikaye olarak hatıralarda kalacaktır.
Bu nokta da İran ve Türkiye’ nın çıkarları ayrışmakta, karşıt saflar da bulunmalarına neden olmaktadır. Bu iki sömürgeci devletin birleşme olasılıkları olsa bile bu Kurdistan haklarının tanınmaması yönünde olacaktır.
Bu açıdan İran yada Türkiye’ nin PYD ve Salih Müslüm’e verecekleri hiç bir yeşil ışık yoktur. Salih Müslüm’ ün bu yöndeki demeçleri ‘’ yanıltıcı ve aldatıcıdır’’
Diğer önemli bir nokta da Rusya’ nın durumudur. Akdeniz’ de askeri açıdan üslerinin bulunduğu Suriye’ nin düşması, Rusya’ yı Akdeniz’ de olduğu kadar uluslararası alanda darbelendirecektir. Rusya’ nın uluslararası diplomasisi, askeri ve ekonomik olarak açık bir şekilde Esad rejimine destek çıkması ile, Suriye ilişkin planları olan başta Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ve Fransa’ nın hesaplarını alt-üst etti. Amerikayı Suriye konusunda ihtiyatlı kılan Rusya’ nın tutumudur. Bundan dolayı, Rojava’lı politik yapılanmaların, diplamatik mekikleri ABD-Rusya ve AB olmaldır. PYD’ nin daha doğrusu PKK’ nin yanıldığı nokta’ da budur. Rojava’ daki boşluk bu gün PYD açısında bir avantaj olarak görülsede uzun erimli bakıldığında, yarın bu avantajın ortadan kalkması riski oldukça yüksektir.
PYD’ nin PKK flamaları ve Abdullah Öcalan’ın posterleri uluslararası alanda kabul görmesi mümkün değildır. Yaşanılan boşluk bu gün ‘’ PYD ve PKK’’ çevresine ‘’zafer sarhoşluğu’’ nu yarın böyle olmayacağı bilinmelidır. PYD, Rojava’ da tek güç olsa bile, uluslararası güçler, bu durumun sürmesine izin vermeyeceklerdir. Bu açıdan; show ve hamaset politikalarından vazgeçilip, Güney Kurdistan hükümeti ile dayanışma içersinde, Rojava’ da bütün partileri kapsayacak ve bütün askeri güçleri tek çatı altında toplayacak ‘’ siyasi ve askeri’’ konseyler temelinde ittifak kaçınılmazdır. Bunun dışındaki her ihtimal, her olasılık, Rojava için hazimet olacaktır.
PYD’ nin sahip olduğu askeri güç, Rojava için bir avantaj, kendini dayatma diğer güçleri kabullenmeme ise dezavantaj olarak yenilgiyi getireceği ortadadır. Rojava ve Güney Kurdistan arasındaki geçiş noktalarının sınırlandırılmasının nedeni de budur. Yani rojava’ da iktidar olunmadan iktidar kavgasıdır, Rojava’ da PKK ve PDK arasında iktidar kavgası yaşanılıyor.
Oysa, PYD’ nin askeri gücüne diğer partilerin gücü oranında katılıp ortak bir askeri konseyin kurulması ile Güney Kurdistan’ın sağlayacağı uluslararası diplomatik ilişki ve ekonomik destek ile Rojava’ nın geleceğini aydınlatacaktır. Akdenizden Hakkariye uzanacak özgür bir Kurdistan şeridi, Bağımsız Birleşik Kurdistan adımlarını hızlandıracağı bilinmesine rağmen bu yönde adım atılmıyor!
PYD eş başkanı Salih Müslim’ ın ısrarla Diğer Kurdistani güçleri red etmesi, askeri güçlerinin Rojava geçişlerine izin vermeyeceklerini deklare etmesi neye kime işarettir. PKK’ nin ikinci adamı Cemil Bayık’ ın ısrarla Öcalan’ ın sözlerini tekrarlayarak’’
Kürtler bölücü değildir, bütünlükten yanadır, ama eşit ve özgür şartlarda bir bütünlükten. Bizim sınırlarla bir sorunumuz yok. Esasen ulus devlet anlayışına karşıyız. Bizi diğer Kürt hareketlerinden ayıran en temel özelliklerden biri budur. Onlar ulus devlet anlayışıyla hareket ediyorlar, biz demokratik ulus anlayışını savunuyoruz. Demokratik ulus anlayışında sınırlar esas alınmaz; özgürlük ve demokrasi, adalet ve eşitlik, kardeşlik esas alınır. Biz bu temelde sınırlara dokunmadan Kürtler arasında ve Kürtlerle diğer Ortadoğu halkları arasında birliği sağlamak istiyoruz. Misak-ı Milli komisyonunu da bunun için öneriyoruz.’’ demesi, , Kuzey Kurdistan için düşündükleri Misak-ı Milli’ yi rojava içinde düşündüklerini ortaya koyuyor. Kurdistan halkı için devlet istemeyenler, ulus devlet modelinine karşı oldukları için, Rojava’ da diğer parti ve örgütlerin yapılanmasına askeri güçlerine karşıdırlar. Çok yoğun bir şekilde eleştirdiğim PDK’ nin ulus devlete karşı olmadığı, rojava’ da bir statüyü destekleyeceklerinden dolayı PKK’ nin rojava kolu eş başkanı Salih Müslüm rojavalı güçlerin askeri yapılanmasına karşı çıkıyor.
Bu açıdan, Rojava sorununa, Rojava’ da Türk devlet destekli El Nusra İslamistlerin yaptığı katliamlara duygusal yaklaşımlardan ziyade mantıksal açıdan yaklaşılmalıdır.
Sonuç itibarı ile Türkiye kıskaçlı Kürt politikaları bir batağa saplanmış durumdadır, statü istemeyen, ulus devlet karşı olan, misak-ı milliyi savunanların, Rojava’ da Kurdistan halkı için bir statüyü isteyeceğini beklemek saflıktır. Kürtlerin Kurdistan halkının yönünü başka bir güce ‘’ Kurdistan’ ın bağımsızlığını’’ savunanlara yöneltilmesi gerekir yoksa bunun ayıp ve vebalı ‘’ Bağımsızlıkçıların’’ omuzun da olacaktır.
14.08.13
Goran Koçgirî