Ana içeriğe atla

Kerkükname(3)

 Sayın Cengiz Çandar'ın Çarpıtmalarına Cevap//  Geçenlerde Sayin Cengiz Çandar’ın „Kerkük Türküleri hep Türkçe, Kürdlerin Türküleri nerede?“ adlı makalesini okumuştum.. Fakat makalenin esas yaklaşımı Türklerin Kürdistan’a, Kürd tarihine, Kürd şehirlerinin tarihi ve ulusal kimliklerine ve Kürd kültürüne ilişkin inkârcı ve çarpıtmalara dayalı olduĝundan fazla önemsemedim.. Fakat, Newroz Com okurlarından sayin Kadir’in „Kerkükname“ adlı makalemin altına bu konuya ilişkin bir yorum düştüĝünden dolayi ben yeniden sayın Çandar’ın makalesine göz gezdirdim.. Sayın Çandar „türkü, kimlik ve benlik için çok önemlidir. Türk kimliĝi ve benliĝindeki yerine benzer bir yerinin, Kürdçe Kerkük türküleri bakımından Kürdlerde bulunmadıĝını biliyorum. Daha doĝrusu, Kerkük Kürd türküsü olduĝundan bile emin deĝilim“ diye çok bilmişce tespitlerden buluyor.  Ben bu konuya ilişkin „Türkü“ bazında yaklaşmayacaĝım.. Çünkü, Türkler bilinçli bir şekilde „şarkı ve türküleri“ karıştırmış durumdalar.. „Türkü“ denilen olay Türklere ait ve Türkiye’nin çok dar bir alanında seslendirilmektedir.. Geriye kalan %90 dan fazlasını çalınmış „stranları“, Ermeni, Laz ve Yunan „ „şarkı“ ve oyun havalarının kategorisine koymak gerekir.. Sayin Çandar’ın Kerkük „türkü“lerini dinlediĝi ses sanatçılarına bir baktıĝım zaman, onun kendi kendisini çürütüĝünü farkettim.. Sayın Çandar’ın bu „türküleri“ dinlediĝi Vanlı Ruhi Su, Urfalı Ibrahim Tatlıses, Adanalı Müslüm Gürses vb... gibi Türk ile Türklükle ilişkisi olmayan kişiler.. Bugün Türkiye denilen çoĝrafyada dahi kendisine „Türküleri“ sevdirecek kadar güzel seslendirebilen Türk bulmazken, Kerkük ile ilgili sayin Çandar nasıl böyle yüksek telden konuşabiliyor? Aslında Kürdler millet olarak şiire, stranlara , destan ve hikayelere çok düşkündür.. Kürdlerin eski tarihine bakıldıĝı zaman, ileri gelen tüm Kürd ailelerin „Dengbêjleri“ vardı.. Bu „dengbêj“lerden biri olan „Evdalê Zeynike“ Yaşar Kemal’ın eserlerini bir destansı içerik ve biçimle yazmasının Kürd kaynaĝı oldu. Kürdistan’ın dört bir yanında gelmiş geçmiş binlerce dengbêjimiz, onbinlerce ve belki yüzbinlerce „stran“mız var.. Kürdistanı gezen bir çok yabancı gözlemci Kürdlerin at ve silah aşkından dolayı „Kürdlerle ilk karşılaşanların her Kürdün bir şövalye olduĝunu düşünür“ diye yazıyorlar.. Yine bu gözlemcilerin bir çoĝu her Kürdün „bir şair“ olduĝunu da ifade ediyorlar..  Sayin Çandar „türküler“ konusunda biraz çevresine baksaydı, Türkler ve Kürdleri kiyaslamış olsaydı, böyle bir yanlışlıĝı yapmazdı..  Ben kendim yıllarca Güney Kürdistan’da kaldım ve Güney Kürdistan edebiyatını yakından tanıdıĝımdan dolayı sayın Çandar’ın bu söyleminin hiç bir gerçekliĝi ifade etmediĝini biliyorum..Çünkü, Güney Kürdistan’da bırakın şairleri, şiir yazmıyan akademisyen dahi yok yada bu kuraldan ayrı olarak istisnai bir durum arzeden tek tük kişiler var.. Güney Kürdistan’da şiir yazımıyla ilgilenmeyen, „stran“ söylemeyen Kürdler istisnai durumdadır.. Bazen Kürdlerin şiir ve strana ilişkin bu aşkları ve olur olmaz yerde şiir okuma yada „stran“ seslendirme olayı insanları bıkabiliyor.. Ben kendim bir çok defa „esir“ alındıĝımı biliyorum.. Nasıl olmasın ki Ortadoĝu’nun büyük Şairlerini büyük oranda etkileyen, Hafızların, Camilerin, Mevlanaların, Nizami Gencewilerin piri, Baba Tahir Hamadanî-Uryan(970 lerle 1040‘lı yılları arasında yaşamıştı) bir Kürd idi ve eserlerini Kürdçe vermişti.. Sayin Çandar, Sıdık Borakayi’nin binlerce Kürd şairinin yaşamanı konu alan „Mêjûyî Wêjeyî Kurdi“ adlı 2 ciltlik şah eserini, Prof. Dr. Maruf Xeznedar’ın 6 ciltlik „Kürd Edebiyat Tarihini“, Eladin Sicadi’nin „Kürd Edebiyat Tarihini“ okumuş olsaydı, her seferinde Kerkük ile karşılaşırdı ve Kerkük-Kürd aşkı konusunda söylediklerini asla aĝzına almazdı..... Sayin Çandar eĝer 659 ve 748(k) yılları arasında yaşıyan Kerküklü Kürd şair Sey Şehabuddini Şarezori, 1190 –1252(k) yılları yarasında yaşıyan Kerküklü Kürd şair Mir Zaşfini Camrezi, Mir Ahmedi Begi Zengene(1100- 1170), Mela Omeri Rencuri(1164-1225), Şêx Necmedini Sabiri(1300-1363), Sey Abdulqadiri Esîri(1310-1382) vb....vb...Kerküklü Kürd şairlerinin eserlerini okumuş olsaydı, Kerkük’teki Kürd derinliĝini görür o yazdıklarını yazmazdı..  Sayin Çandar: „Kürdçe Kerkük türküleri bakımından Kürdlerde bulunmadıĝını biliyorum. Daha doĝrusu, Kerkük Kürd türküsü olduĝundan bile emin deĝilim“ diye yazıyor..Hayir Sayın Çandar bilmiyorsunuz..Bilmiyorsunuz Kerkük kadar dünya da üzerine kitap yazılan, şiir yazılan ve stran söylenen başka bir şehir ya yok yada enderdir. Kerkûk kadar uğruna şehid verilen şehirde yok denecek kadar azdır..  Kürdün  Kerkük'e olan  bağlılığının tarihi  zerdeştileri  kutsal   Babagurgurunu da  aşan  derinliktedir.Sayın Çandar ikide bir Güney Kürdistan gidiyor ve orada bir dizi üst düzey yöneticiyle görüşüyor.. Burada ismini verdiĝim Kürd sanatçılarının çıkardıkları kaset veya CD’leri bir dinlerse binlerce Kerkük „stranı“la karşılaşır... Burada Kerkük üzerine „stran“ söylüyen bir kaç sanatçıyı aktarmak yararlı olur: Eli Merdan, Taha Tofiq, Huseyin Eli, Şukir Xeyat, Saleh Dawidi, Faiq Dawidi, Newzad Dawidi, Abas Mehemed, Mehemed Rauf Kerkûkî, Aziz Mehemed , Sabir Kurdistani, Barzan Qereinciri, Garib Hesen, Adnan Kerim, Çopi vb...vb... daha onlarca sanatçıyı Kerkük üzerine „stran“ söyleyenlerin listesine katabiliriz.. Eĝer biraz daha kerkük’e ilişkin inyancı bir ses duymak istenirse Peyman Omer ve Lalo Rencaw’ın „Kerkük Marşı“ nı dinlemek gerek.. Insanı isyana kaldıran bir marştır.  Kürd şairlerinden Hesib Qeredaxi, Letif Helmet, Şerko Bêkes, Abdullah Pêşew Kani( Ihsan Doĝramacı’nın amcalarından ve tüm şiirlerini Kürdçe yazmış ve Kürd yurtseverliĝini işleyen bir şair.. Her ne hikmet ise Kani Kürd Doĝramacı Türk!!!!)ve daha yüzlercesi Kerkük üzerine şiirler yazdılar.. Kürdistan’da Kerkük üzerine bir yada iki şiir yazan şairler istisnai bir durumdalar.. Kürd şairlerinin ezici çoĝunluĝun her biri Kerkük üzerine dizinelerce şiir yazmışlar. Kerkük ile ilgili yazılan şiirler ve söylenen stranlara bir göz atıldıĝında Kürdlerin Kerkük kalesi, mahaleleri, Bawagurgur’un kutsal ateşi, Türbelere, Caf şövalyeleri, merkezleri Kerkük’te bulunan Xaniqa ve Talabani din adamların önde gelenlerin yaşamını konu alan birlerce sanat ürünlerine gördükten ve dinledikten sonra, sayın Çandar’ın „Kürd’ün Kerkük Türküsü nerede?“ yönündeki sorduĝu sorunun kaynaĝı Kürd tarihi ve edebiyatı hakkındaki cehaletinin belgesi olarak görüyor. Vicdanlı bir aydın, bir yazar yada kısmen Kürdlerin Kerkük için verdiĝi savaş ve bedellerini bilen biri nasıl böyle bir soruyu Kürdlere sorabilir?Ayrıca „Türkü, kimlik ve benlik için çok önemlidir“ diyen sayın Çandar hiç kendi kendisine sormadımı Kürdistan Kralı Şêx Mahmud’tan, General Mustafa Barzanî’ye, Yeni Devrim’den günümüze kadar Kürdler eĝer „Kerkük’ün kimliĝi ve benliĝe olmasa“ iş olsun diye mi Kerkük için tüm bu felaketleri kabul ettiler. Iş olsun diye mi General Barzanî „Büyük Eylül Devrimini“ Kerkük’e kurban etti.. „Büyük Eylül Devrimini“ derken 1970 ve 1975 yılları arasında bugünku Suleymaniye, Erbil ve Duhok Kürdlerce kurtarılmış ve Saddam Kerkük’ün yarısınada razıydı.. Ama, Genaral Barzanî Kerkük’ün Kürdlüĝü ve Kürdistaniliĝini tartışma kaonusu yapmadı.. Daha sonra Mam Celal’ın başını çektiĝi KYB „Kerkûk Qudsî Kurdistane“ ve Kek Mesud’un başını çektiĝi KDP, „Kerkûk Dilê Kurdistane“ şiarlarıyla mücadeleyi başlatılar. Yanı kısacası Kürdler bu son mücadele süresi içinde yüzbinlerce şehid verdiler, Enfallere uĝradılar, kimyasal gazlara hedef oldular... Tüm bunlar Kerkük içindi ve en çok ta şehid verenler Kerküklü Kürdlerdi.. Tüm bu yaşananlardan sonra „Kürd’ün Kerkük Türküsü yok“ demek için dünyadan , Kürdten ve Kerkük’ten bihaber olmak gerekir. Yada tarihi ve gerçekleri bilinçli bir şekilde çarpıtmayi görev olarak seçmek gerekir.Kerkük kökenli, Azad Hewramanî’den , Mama Rîşa’ya ve binlerce şehide ve yıkıma ilişkin „Kürdün Türküsü“ olmayacakmış.. On binlerce şehid, göç, yıkım ve felaketlerden sonra Kerkük’ün Kürd anaları yaktıkları aĝıtlar bir „türkü“ selidir... Biz Kürdler için uĝruna bu kadar bedel verilen Kerkük’ün üzerine „Türkü“ söylemeyi bir kenara bıraksak Kerkük’ün kendisi bir strandır... Sayin Cengiz Çandar , Kerkük’ün tarihi hakkındada bir dizi çarpıtmada bulunuyor.. Bu konuya baska bir yazıda cevap vereceĝim.. Ama Türkiye’nin Kürdler ve Kürd deĝerleri hakkındaki çarpıtmaları yeni deĝil.. Türkler, Kürdlere ait ne varsa kendilerine aitmiş gibi propaganda ettiler ve bir dizi çevrenin aklına kazıdılar.. Kerkük’ün Bayati aşiretine mensup şair Fuzuli’yi, Nizami Gencewi’yi( Nizami Gencewi’ye ilişkin Kamuran Melikendi’nin makalesini okuyabilirsiniz), Lutfi’yi, Şeyh Riza Talabanî’yi ve daha nice Kürdü Türk diye lanse ettiler.. Bir kaç ay önce okuduĝum Türk şairlerine ilişkin bir kitapta „Şeyh Riza“ diye Kerkük’lü bir türk şairinden söz ediliyordu.. Biraz yazıyı dikkatli okuyunca 1800‘lerin ortasında yaşamış, Kürdçe diwan sahibi olan ve aynı zamanda Osmanlıca, Arapça ve Farsçada şiir yazan Şeyh Riza Talabani’den söz ettiklerini anladım.. Büyük bir Kürd yurtseveri ve aynı zaman’da Osmanlı devletinin „Baban Kürd Hükümetini“ yıktıĝını göz yaşları altında„Ey birim tê Silêmanî“ adlı şiirinde abideleştirmişti.. Ne diyelim tüm bunlara? Bu soruya Şeyh Riza Talabanî’nin bir dizesiyle cevap vermeye kalkarsak: „leh’net be Bawî Romî“ Devam edecek.... 25.02.07 Aso Zagrosi      

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.