Ana içeriğe atla

“Irak”ta Demokrasi mi Dediniz?

Saddam diktatörlüğünün devrilmesi sonrası Irak’ta açılan pandora kutusuna hepimiz pür dikkat bakıyoruz. İçinde ne çıkmadı ki. Cin bile çıktı.  Çağdışı aktörlerden modern aktörlere varan güçler sahnede yerini aldı. Etnik motiften dini motife, mezhep motifinden tarikat motifine, aşiret motifinden cinsiyet motifine varan bir renklilik var. Hepside birbirleriyle çatışma halinde. Uzlaşmaları tahmin edildiğinden daha fazla zor. Bu, bir yerde demokrasi kültürünü özümleme ile alakalı bir durum. “Irak” Arap toplumuda bundan çok uzak bir yerde. Dış bir müdahale ile bunu dönüştürmek mümkün müdür? Çok zor.Demokrasiyi hazmedemeyecek bir topluma dış zorlama ile içselleştirmeye çalışmak bazı gelişmeler sağlasada mümkün değildir. “Irak” Arap toplumu böylesi bir toplumdur. ABD’nin zorlamasıyla parlemento oluşumu, faklı partilerin mantar gibi bitmesi, seçimlerin yapılıyor olması, sivil toplum kuruluşlarının oluşumu vs. demokrasi için yeterli koşullar değildir. Fakat dini taasubun hakim olduğu bir toplumda kuşkusuz bunlar az şey de değildir. ABD’nin baskısıyla “Irak” Anayasası oluşturuldu. Halka onaylatıld. Fakat işin tuhaf tarafı bunu halka onaylatıran siyasal aktörler bile ortaya çıkan Anayasayı hazmetmiş değiller. Bir çok etnik, dini ve mezhep barındıran “Irak” diye tabir edilen coğrafyada demokratik federal bir sistemin hayat bulması mümkün görünmüyor. “Irak” için öngörülen demokratik federal sistem çok ileri bir toplumsal yapıya denk düşmektedir. “Irak” toplumuna bol geldiği görülmektedir. Toplumun dini taasupluğu ortada. Etnik, dini ve mezhepler birbirleriyle çatışma halinde. Uzlaşmalarıda bir yerde mümkün görünmüyor. Her şeyden önce etnik, dini ve mezheplere önderlik eden siyasal aktörler bile kendi aralarında bır uyum sağlamış değildirler. Toplumda karşılıklı saldırı ve ölümler giderek birlikte yaşam koşullarını ortadan kaldırdığı ortadadır. Peki hangi güc ve ideoloji ile bu kadar düşmanlaşmış bu parçaları aynı bir ideal etrafında birleştirebilir? Bu mümkün müdür? Biraz zor. Uzun bir kriz döneminden sonra Caferi yerine Nuri El Maliki hükümeti kuruldu. Bu hükümet başarılı ve uzun ömürlü olur mu sorusuna otoritelerin verdiği cevap hayırdır. “Irak”ın bir çok sorunu var, ama en büyük sorunu güvenliğin sağlanması ve “ulusal uzlaşı”yı sağlamak olduğu herkes hem fikir. Nuri El Maliki hükümeti bunu başarabilir mi? Hiç kimse evet diyemiyor.Dahası gerçekten “Irak” diye tabir edilen coğrafyada tüm kesimleri bir çatı altında tutacak ortak bir ideal var mıdır? Varsa nedir? Bu sorunun cevabı yoktur.ABD, bu konu da baskıcı bir rol oynuyor, ama nereye kadar. Sorun ABD’nin demesiyle haledilecek bir mesele değil ki. Sorunun temelinde demokratikleşmeyen ve böyle bir derdininde olmadığı Arap toplumudur. Bu da silah gücüyle olacak bir şey değildir.ABD, silah gücüyle “Irak” Arap toplumunu zapt-ı rabt altına alabilir. Ama ona istemediği bir yaşam tarzını kabul ettiremez. “Irak”taki kaos zaten burdan kaynaklanıyor. Bu kaos ortamını nasıl aşacağınıda bilememektedir. Çünkü kurulu bir düzen yok ve kurulu düzen kurmakta eldeki var olan dini terörist gruplarla olmayacağını ABD’de görmektedir. The Washington Post tarafından yayınlanan, ABD Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice’ye gönderdiği “gizli” mektup bunu teyit etmektedir.ABD, “Irak” Arap halkının istemediği demokrasiyi yerleştirmeye çalışmaktadır. Bunu nasıl yapacak merak konusu. Dahası mümkün mü? Biz olmadığını söylüyoruz. Bekleyip göreceğiz. Çağdışı totaliter bir toplumda demokrasi kurmak, dahası istıkrarı sağlamak mümkün değildir. Demokrasi bir kültür sorunudur. Çağdaşma sorunudur. Sünni ve Şii fanatizmi özümsemiş  Arap toplumunda istıkrarlı bir demokrasiyi yerleştirmek akıl karı değildir.ABD, “Irak”ı işgal ederken demokrasi getireceğinin altını çok çizdi. Bu bize göre abartılı bir söylemdi. “Irak”a demokrasinin yerleşmesi için bunun maddi koşullarının olması gerekirdi. Sanayi devrimini, en aşağı demokratik devrimini yapmış olması gerektirirdi. “Irak” Arap toplumu başta olmak üzere ortadoğu’daki toplumlar bundan çok uzaktır. Altyapı olarak feodalizm çözülmüş olsada üstyapıda dini motivasyon egemen. Toplum mezhep, tarikat, aşiret vs. şeklinde en uç şekliyle bölünmüş ve birbirlerini boğazlamak için konumlanmış vaziyetedir. “Irak” işgali ile ortaya çıkan realite budur. Bu çağdışı aktörlerle demokrasiyi yerleştirmek hayalcı bir ütopya olsa gerek.İslam ve Arap toplumunda demokrasinin gelişmesi oldukça zordur. Dış müdahale ile bunun başarılacağı savı ne kadar yaşam bulur belli değildir. Çünkü dış müdahale ile yerleştirilmeye çalışılan demokrasiye Arap ve islami toplumlar direniyor. Silah zoruyla bu direniş ne kadar çözülebilir belli değildir. Bugüne kadar yapılan müdahalenin “Irak” Arap toplumunda daha da ters tepki yaratttığı, dini fanatizmi ve Arap milliyetçiliğin gelişmesine yol açtığı gelişmeler ortaya koydu. Bu nedenle ABD, “Irak”ta büyük bir çıkmazla karşı karşıyadır. Bugün “Irak”ta her mezhep, her tarikat, her  aşiret, her kabile başlı başına bir otorite konumundadır. Bunları aynı tasa ve kıvançta entegrasyonunu sağlama mevcut kültürleri gereği demokrasi ilkeleriyle mümkün değildir. Bunun alternatifi yıktığı sistemin bir başka versiyonu olur ki, bu da demokrasi değildir.Kürd millet çıkarı açısında meseleye baktığımızda yansıyan boyutu “Irak”ta demokrasi yoksa birlikte ortak yaşamda olmaz. Güney Kürd siyasal önderliği kendini buna göre planladığı ve konumlandığı bilinmektedir. Bunun bir sonraki adımı bağımsızlık ilanıdır. Bunun önündeki tek engel değil, ama en büyük engel ABD’nin tutumudur. ABD, bunun önünü açmalıdır.02 Temmuz 2006

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.