Halebçe Olayları- Siyasi Otoritelerin ve Aydınların Demokrasi Sınavı!
Kurdistan’in tarihinde çogu zaman “shayî û shînî” (sevinç ve uzuntu) birbirine karisir, iç içe vuku bulur ve paradoksal ruh haletlerine neden olur. Tarihsel gerçekligimizin ve cografyamizin bin yillardir çeliskili psikolojik yapimiz uzerinde guçlu etkisini ilk baslarda anlamak bir çok insan için kolay degildir. Bu gun Halepçe’de yasanan barbarligin 18.ci yil donumunde bir daha acilar yasanirken iki gun sonra, özgürlük ve bagimsizlik mucadelmizin ebedi sembolu olan Newroz kutlancaktir. Halepçe olaylari buyuk uzuntu yaratirken, bir çok bakimdan olaylari sorgulama ve cevap bulma arayislarini provoke ederek gerekli hale getirdi. Yaklasimlar oldukça çeliskili ve çesitlilik gostermekle birlikle, beklenilen boyutlarda ve kapsamda bir takim tartismalara yol açmasi bekleniliyordu zaten.
Bir yerden ve nedenden dolayi sorunlar gundeme gelecekti. Ancak; Halepçe’de oldugu biçimiyle vuku bulmasi buyuk bir şoka neden oldu, çunku orada yatan binlerin kemikleri sizladi ve yasayanlardan daha çok ruhlari aci çekti. Halepçe abidesini yikan ve yakanlar orada yatanlarin yakin akrabalari ve çocuklariydi. Nasil oluyorda bu olaylara neden olanlar, binlerce sehite ve anilarina bu denli saygisizlik yapabiliyor? Hangi buyuk öfke ve haksizlik bu buyuk saygisizliga ve “profanation”a (mezar hatrip etme) yol açabiliyor? Siyasi otoritelere karsi duyulan öfke sehit Halepçe’ye yani kendisine karsi saygisizliga dönüsebiliyor? Hiç bir bilince ve kolektif hafizaya, hiç bir ahlaki ve moral degere sigmayan bu saldiri neden Halepçe abidesine yoneldi? Bu sorulara cevap vermek kolay degildir diye dusunuyorum.Her seyden önce; bir takim siyasi odaklarin “resmi” beyanatlarina ve Halepçe sehitlerine duyduklari buyuk saygidan dolayi tepkiyle hareket eden kitlelerin söylevlerine inanmak olanakli degildir; “hakli kitle tepkilerinin bir kaç islami provakator tarafindan istismar edilmesi” yani olayin “dis mihraklarin” tahriki ve yönlendirilmesi olarak görulmesi oldukça kolayci, basit ve ikna edici olmaktan uzaktir.
Islamcilarin kiskirtmalarinin oldugu muhtemelen dogrudur ancak; kitlelerin kendi anilarina bu duzeyde kin ve öfke duymalarini izah edecek duzeyde olmadiginida biliyoruz. Olayi bir tek etkenle izah etmek dogru degildir; birincisi, Halepçe uzun yillar boyunca fasist islamci hareketin denetiminde kaldi ve ona kaynaklik etti. Islami etkilerin kitleler uzerinde nufusunun bir kaç yilda sonmedigi gorulmektedir. Bu bakima, islamcilarin hala propaganda ve ajitasyonlarina açik bir konumdadir Halepçe. Ikincisi, demokratik laik egitim ve örgutlenmenin zayif oldugu gorulmektedir. Bir kaç yilda ilerici egitim ve kitlelerin motivasyonunu gerçeklestirmek oldukça zor olmasina karsin bu yonlü bir ihmalkarligin oldugu gözlenmektedir. Uçuncusu, Halepçe halkinin siyasi iktidardan beklentilerine yeterince cevap verilmemistir. Alt yapi kuruluslari yetersiz kalmistir ve yerine getirilmesi gereken projeler suruncemede kalmistir. Dörduncusu; son dönemlerde “gendeli”lige (rusvet ve yolsuzluklara) karsi duyulan kitle tepkilerinin huzursuzluklara yol açmasi. Artik rahatsizlik duzeyinde ciddi tepkilere ve protestolara neden olan “gendeli” Halepçe halkinin hakli haksiz tepkileriyle birlesmistir. Besincisi, idari tedbirlerin oldukça zayif kalmasi da göze çarpan etkenlerden biri olarak görülebilir. Olaylardan bir kaç gün öncesinden Halepçe’den heyetlerin Suleymaniye’ye gelerek hükümet yetkileriyle görüsmelerine ve Halepçe jenosidini kinama ve sehitleri anma gününde olaylarin çikacagi ve gösterilerin olacagi bilinmesine ragmen gerekli önlemlerin alinmamasi soru isaretlerine neden olmaktadir.Halepçe olaylarini anlamak için yaptigimiz bu kisa özetleme bir fikir edinme amacini tasimasi ne saldirganlari ve nede göstericilere karsi silah kullananlari hakli çikarir. Özellikle guvenlik guçlerinin silah kullanmasini anlamak ve hakli çikarmak olanaksizdir. Birakin bir ölü dokuz yaraliyi, bir kisinin burnunun kanamasi bile fazladir. Kitlelerin bir takim taleplerini istismar eden provakatorlerin amacina ulasmasini engellemenin yolu silah ve siddet kullanmayi engellemekten geçmekteydi. Her seyden önce, Kurdistan’in çok yönlü bir kurulus asamasindan ve sürecinden geçtigini bilerek ve görerek soruna yaklasmak gerektigini dusunuyorum.
Bir çok kisi bu durumu gormeden ve hesaba katmadan, Guney ve ortaya çikan olaylara yaklasim gostererek olur olmadik “elestiriler” yapmakta ve degerlendirmelere girismektedirler. Dolayisiyla kaçinilmaz hatalara dusulmektedir. Ya tapma yada tepme yaklasimi oldukça hatalidir ve hiç bir sey izah etmede yarar saglamiyor. Halepçe olaylarinda goruldugu gibi bu yaklasim sergilenmektedir. Mesele sudur; Guney’deki gelismeler ve olaylar esasinda ayni zamanda siyasi iktidara hakim olan desalat sahibi güçler için bir sinav zincirini olusturmaktadir. Neyin kurulmaya çalisildigina iliskin oldukça ciddi tepkiler ortaya çikaran olaylara bakarak gelismelerin yönüne iliskin bir takim fikirler edinilebilir. Hewler’de tutuklanan Dr. Kadir Seyid olayinda oldugu gibi, farkli boyut ve kapsamda olmasina karsin Halepçe olaylari yada buna benzer olaylar hem siyasi iktidar merciileri ve hemde vatansever aydinlar için bir sinav olusturmaktadir. Oldukça çeliskili kavrayislar ve tavirlar sergileyen aydinlarin tepkilerini ve goruslerini degerlendirmek gerekiyor. Biz Kuzeylilerin ciddi bir “aydin sefaleti” yasadigimizi gormemiz bakimindan oldukça çarpici olan “guney degerlendirmeleri”ni tartisma olanagi ve araçlari yaratilmadan sihhatli bir takim sonuçlara ulasmak zor olacaktir. Mesele sadece guney Kurdistan’inda kurulmakta olan siyasi duzen meselesi degildir. Sorun bizim sorunumuzdur ayni zamanda.
17.03.2006Mehmet MUFIT