“Berdergay Sera” ve Rêbîn Herdi
17 Şubat günü Suleymaniye’nin “Berdergay Sera” da başlayan yürüyüş ve gösteriler kesintisiz olarak 62 gün sürdü.
19 Nisan günü askeri çözüme gidilerek göstericilere karşı şiddet kullanıldı ve göstericilerin meydanda toplanmaları yasaklandı. “Berdergay Sera” da göstericilere ait çadırlar ve malzemeler yakıldı... !!! Aslında güvenlik güçleri bu eşyaları toplayıp atabilirlerdi, fakat yakmayi tercih ettiler.
17 Şubat’tan 19 Nisan’a kadar yapılan gösteri ve yürüyüşlerde 10 Kürd öldürüldü ve 500 cıvarında yaralı var. Ölü ve yaralıların ezici çoğunluğu Raperin sonrası kuşak.
“Berdergay Sera” kanlı bir süreci yaşadı..
Bu yürüyüş ve gösteriler böyle kanlı bir şekilde bitmeyebilirdi.
Göstericilerin 26 madde halinde kamuoyuna sundukları taleplerin tamamı olmasa da büyük bir kesimi Kürd toplumunun geniş kesimi tarafından kabul görüyordu. Hatta, Kürdistan Başkanı, Irak Cumhurbaşkanı, Kürdistan Başbakanı ve YNK ve KDP politbüroları dahi göstericilerin “haklı taleplerinden “ sözediyorlardı.
Zaten Gorran’ın başını çektiği muhalefet güçleride gösterilerin başlamasından daha doğrusu 17 Şubat olaylarından sonra gösterileri açık açık desteklemeye başladılar. Her ne kadar yaptıkları açıklamalarda kendilerinin “ gösterilerin örgütleyicileri olmadıklarını” söyleselerde geniş bir şekilde katıldılar.
Bu gösteriler esnasında Kürdistan kurum ve kuruluşlarının, siyasal partilerinin, meslek örgütlerinin, parlamenter grup ve fraksiyonlarının ve göstericilerin yaptıkları açıklamlarda Güney Kürdistan’da yaşanan tüm sorunlar kitlelere taşındı. Bunun için Gorran’ın 7 maddelik talepleri, Kürdistan Parlamentosunun 17 maddelik kararı, muhalefet partilerinin 22 maddeden oluşan açıklamaları ve göstericilerin 26 maddeden oluşan istemlerine kısa bir gözatmak yeterlidir.
“Berdergay Sera” olayları açık bir şekilde gösterdi ki ülkemizin güney ve özgür parçasında çözüm beyleyen çok ciddi problemler var.
Kürd yöneticiler, yıllardan beri halka verdikleri sözleri yerine getirmiyorlar.
İkili iktidar hâlâ sürüyor.
Yolsuzluklar başını almış gidiyor.
Var olan yasalar ve alınan kararlarda tatbik edilmiyor.
Örneğin Kürdistan Parlamentosu’nun 17 maddelik bir kararına rağmen göstericilere kurşun sıkan ve şehid eden tek bir kişi gözetim altına dahi alınmadı.
Ama buna karşılık gösterilere katılan kesimlere karşı şiddet, işkence, tutuklamalar başını almış gidiyor.
Geçenlerde Kürd yazar ve gazeteci Rêbîn Herdî’ye yapılan işkencelere ilişkin resimleri gördüğüm zaman şoke oldum.
Kürd iktidarı bir yazarına ve muhalif bir gazetecisine böylemi davranır?. Rêbîn Herdi, değerli Kürd şairi ve aynı zamanda babası olan Ahmed Herdi’nin mezarına giderek ve vucudundaki işkence izlerini göstererek “baba bunlar Mam Celal’ın hediyeleri” diyor.
Rêbin mahkeme binasının önüne gidiyor. Orada bulunan güvenlik güçleri niye burada duruyorsun diye soruyorlar. Rêbin de gösteri için geldiğini söylüyor.
Hemen arabaya atıyorlar ve götürüp işkence yapıyorlar.
Rêbîn abisi gazeteci Asos Herdi’nin, bacısı Dr. Çoman’ın ve daha bir çok Kürd gazeteci ve yazarının bu olaya ilişkin yazdıklarını okuduğum zaman yapılanlara aklım ermedi.
Sonuçta yıllardan beri Rêbin Herdi’nin yazılarını takip ediyorum. Düşüncelerinin tümüne katılmasamda iyi bir Kürd kalemi ve bunları hak etmemiştir.( Rêbin’in resimleri için aşağıdaki linke bakınız)
Yeniden konumuza dönelim. YNK dışardan askeri güç getirdi ve gösterileri bastırdı.
Kürd toplumunun sorunları hâlâ devam ediyor.
Kürd iktidarı da bu sorunları görüyor.
Sorunlar çözülmediği zaman bugün zorla bastırılan rahatsızlıklar yarın farklı bir şekilde ortaya çıkar.
Gösterilerin ilk dönemlerde KDP’ye karşı yoğun bir tepki vardı.. Bu son olaylardan sonra tepkiler YNK’ye ve özellikle Mam Celal’a yönelmiş durumdadır.
17 Şubat sonrasında Kürd iktidarı yapılan yürüyüş ve gösterileri sağlıklı bir şekilde idare edemedi. Kürd iktidarı tarafından Kürd kanı döküldü ve yüzlerce Kürd yaralandı. Ülke içinde ve yurtdışında Kürdlerin Kürd yönetimine karşı örgütlediği yürüyüş ve gösteriler oldu. Bu çapta ve genişlikte Kürdlerin Kürd yönetimine karşı sokaklara dökülmesi ilk defa oluyordu. Avrupa’da bu yürüyüşlere katılanların bazıları ciddi bir iç çelişki içine düştüklerini kendim tanıklık ettim.
Umudum o ki Güney Kürdistan yetkilileri, iktidarı ve opozisyonuyla bir araya gelerek var olan sorunları bir program çerçevesinde çözüm yollarını ararlar.
Başka bir seçenekte yok.