Kürd Siyaseti ve Teyrê Baharê
Kürd  siyaset   dünyasının   daha   sağlıklı  bir    zemine   oturması    için   daha  çok   yol almak    gerekiyor.
Her ne  kadar   Kürdler  bugüne  kadar  başarısızlıktan  başarısızlığa   koşuyorlarsa da    Kürdlerin  kendi tarihlerinden olumlu ve  olumsuzluklarında   öğrenecekleri   çok   var.
Fakat  ne  yazık ki, biz Kürdler    tarihimize  karşı    kör ve  sağırız.
Tarihizden  ders  çıkarmıyoruz.
Yanlışlıkları  hep   sedbare/hezarbare  ediyoruz.
Deja  Vu’ler  artık    insanları    çileden  çıkarıyor.
Çeşitli insanlar    ve  farklı  yelpazelerden insanlar  defalarca   bir   araya gelerek   siyasal  oluşumlara gidiyorlar.
Kısa   bir  süre  sonra  birbirlerine   giriyor ve  dağılıyorlar.
Var olan    yapının  niçin ve  neden  dağıldığını    kendisine  sormadan  yeniden  bir araya geliniyor ve   „yeni“  bir  yapı  oluşturuluyor..
Belli  bir dönem  sonra  o da  dağılıyor.
Ve  yeni  baştan...........
Hep  eski  taşlar, hep eski sorunlar ve  hep  eski  başarısızlıklar.
Kuzey  Kürdistan’da    PKK dışındaki   çevreler/kadrolar   sürekli   olarak  muhalefet  içindeler.
Farklı  yelpazelerden  gelen   kadrolar  ve  gruplar   90’lı  yıllardan  beri   bir  çok  defa   bir araya    gelerek  çıkış   yapmaya  çalıştılar.
Tüm  girişimler  başarısız  oldu.
Yekbûn, PYSK, KDP  Hevgirtin,  Hak Par  ve  daha  bir  çok oluşum. 
Eski  kafalarda    eski  çıkışları   gerçekleştirmek vardı.(70’li  yılların   ortasındaki  çıkışlar)
Sadece  bu  oluşumlar    başarısız  olmadı,    başarısızlıklara  bağlı  olarak  bu  yapılara  katılan  siyasi  kadrolarda   birbirlerini   ciddi  bir  şekilde yıprattılar.
Birliklerde  önce   insani  ilişkileri   olan   çevrelerin   bu ilişkileri  dahi  koptu.
Bir yerlerde   yanlışlık  yapılıyor.
Ve   yanlışlıklar  sürekli   tekrarlanıyor.
Yoksa   Kuzey Kürdistan’da   çok  sesli,    farklı  talepler  ve  ideolojilerle    siyasal  yapılanmaların   oluşması  şart.
PKK’nin  tek başına   siyasal  arena da   olması ve  sürekli  olarak   Kürdlerin ulusal  taleplerini   aşağılara    çekmesi    Kürd  hareketinin   en   büyük   handikapıdır.
Kürd   ulusal  taleplerinin   sürekli erozyona  uğratılmasına ve  madunlaştırılmasına   makul  bir  sınır  koymak  içinde    farklı  siyasal oluşumlar gerekiyor.
Bugüne  kadar  farklı yapılardan  aynı araya  gelen  kadrolar,  federasyon,     ulusların kendi kaderini  tayın  hakkı ve  başka  bir   çok talep ile   ortaya  çıktılar..
Fakat  yine de  olmadı.
Sanki   son   30  yıl boyunca    Kürd  istemlerini  seslendiren  bu  kavramların içi     boşanmış   gibi  geliyor bana.
Bir  parti   Bağımsız ve  Birleşik  Kürdistan’dan       kültürel   haklara  kadar  taleplerini    indirirken   Kürd   toplumunda   fazla   karşı tepkiye  yol açmıyor.  Hatta   Kürdistan’ın  bağımsızlığını  savunan  kitle   kültürel  kırıntılara da  razıdır.
Açık bir  şekilde   federal  sistemi  savunan  kadrolar devlet  televizyonlarında   sürekli  konuşma   imkanını  buluyorlar.
Kürd  halkının  tüm  ulusal talepleri  en   alt boyutlara  çeken  PKK’nin elinde    silah var.   Federasyonu   savunan   Kürd  kadroları  Türk  bakanlar  tarafından  karşılanıyor. Bu  resim    Kürd   kitlelerini tam  bir   dilemma      içine   sokuyor.
Türk devletinin,    Kürd  örgütlerinin  ve   Kürd  kadroların   giriştikleri  taktik savaşlar,  Kürd  kitlelerinin sağlıklı bir  duruş  sergilemelerini   baltalıyor.  Kürd   kitlelerini   siyasal  aktörler   olarak  ortaya çıkma yerine   daha  çok   seyirci  konumuna  sokuyor.
Yukarıda    Kürd   Ulusal taleplerini  içeren  kavramların    içi  boşaltıldığını  söylemiştim. 
Çünkü,   bağımsızlığı, federasyonu, otonomiyi  yada   kültürel   hakları  savunan çevreler, savundukları   düşüncelerinin  içini  dolduramıyorlar ve   en önemlisi  savundukları  tezlere  uygun   pratik  sergilemiyorlar.
Kürd   hareketinin   eski  kadroları  eskiden  ve  daha  sonrada     Kürd  hareketinde bir   dizi    önemli    işler başardılar.
Fakat,  bu  kadrolarının   bir  çoğu    hayatlarının   fırtınalı günlerinde   yaşadıkları   sorunları  ve kırgınlıkları    bir  türlü  aşamıyorlar.
Her biri  bir  dert küpüdür.
Geçmişte  yaşanan   başarısızlıklar  konusunda    her birimiz  kendimize  göre   bir savunma  mekanizmasını   oluşturmuşuz..
Bu savunma  mekanizmasında   başarısızlıkların  sorumlusu   esas  olarak  başkalarıdır.
Bu açmaz   taze  kan ve  yeni  ruh  ile   aşılabilinir.
Eski  kadrolar    „Rûsipîler”  olarak    yaşadıkları pratikleriyle  ve   olumlu/olumsuz tecrübeleriyle  “ben merkezci”   yaklaşımları  aşarak   yeni  bir  çıkışa   ciddi bir  destek sunabilirler.
Ne  de   olsa   bu  kadro   onlarca   yıl boyunca   aynı güzergâhta  kaldı.
Başka    yazılarımda  hep  Mele Mahmudê Bazîdî  ile Alexander  Jaba ve   Mele Saîd   Qazîyê Kurdistanê  ile  Bazil Nîkîtîn  ilişkilerini   getirmiştim.
Mele Saîd   Qazîyê Kurdistanê  Kürdçe’nin  Kurmanci  lehçesiyle  yazdığı   ve Bazil  Nikitin’e  teslim ettiği  “Çîroka   Mîrê Hekarîyan û  Mîzgînîya Teyrê  Baharê” başlığını  taşıyan  bir   hikaye var.
Bilindiği  eskide   Kürdistan’ın  her tarafında    ve  özellikli   soğuk  kış  aylarında   Kürdler    bir araya  toplanır ,  Kürd  dengbêjleri  ve çîrokbêjleri  dinlerlerdi..
Mele Saîd   Qazîyê Kurdistanê ‘nin   hikayesinde    Kürdler   Hekkarî  Mîrî,  Mîr  Hesen’nın   sarayında toplanıyorlar.
Bir  akşam  Mîr  Hesen’ın de   hazır bulunduğu  bir  oturumda  konu    iyi-kötü,  vefadar ve  vefasız   insanlardır.   Heskes   kendine   göre   bir  tanımlamaya  gidiyor.  Söz konusu  tartışma   başını   alıp  gidiyor.   Bu  arada  Mîr  Hesen   devreye  giriyor ve  “Kim  bana  Mizgînîya Teyrî   getirirse    kendisine  iyi bir hediye vereceğim”   diyor.
Mîr  Hesen’ın    meclisinde  bulunan   herkes    onun  “Kuş müjdesi”inde   “Teyrê Baharê”yi anlıyorlar.  Ne de  olsa   bahar geldiğinde  kuşlar  geri  dönecek, kim    ilk dönen   kuşu  görürse   Mîr  Hesen’den    hediye  alacak…  
Şubat ayının  sonlarına   doğru  bir  Hakkarili  kırlangıçları  görüyor ve  hemen  Mir’e  koşuyor:    “Mîrê Min !!!  Mîr  Min       Teyrê Baharê  hat” diyor.
Mîr  Hesen    haberi getirene  bakıyor ve  hiç bir  cevap vermiyor.
Hakkariler  Mir’den  bağımsız kendi aralarında bir araya  geliyorlar..  Mir’in  sessizliğine  buldukları cevap   hala  kıştır, baharı  beklemek lazım  diyor.
Bir  süre  sonra  leylekler geliyor yine  leylekleri  gören   ilk   Hakkarili   Mir’e  koşuyor: “Mîrê Min !!!  Mîr  Min       Teyrê Baharê  hat” diyor.
Mîr  Hesen    haberi getirene  bakıyor ve yine  hiç bir  cevap vermiyor.
Belli bir  dönem sonra   Keklikler geliyor ve  yine  Mir’e  haber  götürülüyor  Mir  yine  cevap vermiyor.
Hakkari’ler    kendi aralarındaki   konuşmalarda   Mir   sözünde   durmak  istemediğinden ve  kimseye  hediye vermek  istemediğinden  böyle  yapıyor   düşüncesine varıyor. Çünkü,     geri  dönen   tüm  Teyrlerin  müjdesini  götüyorlar ve  Mir  hiç birini Kabul etmiyor.
Bu arada    Hakkarili  Mam Tal adında    şakacı ve  bilgin bir  Kürd   devreye giriyor :  “Ben  Mîr’e  gideceğim ve  kendisine   Kargalar geldi müjdemi istiyorum” diyor.
Meclis’de  bulunan  tüm   Hakkarililer bir ağızdan   Mam Tal’a:  “Sen delimisin   4  mevsim burada  kalan çöplüklerde   her şeyi yiyen  karga ismini  Mir duyarsa   hemen   seni  orda  öldürür”diyorlar.
Mam Tal “siz  ilkbahar ve  yaz boyunca gelen tüm  kuşların  müjdesini  götürdünüz. Mir  kabul etmedi ve  ben  ona   Kargalar geldi  haberini  götüreceğim beni öldürürse  öldürsün”   diyor.
Mam Tal,  Mîr  Hesen’ın    köşküne  doğru yola  çıkıyor ve  köşkün   kapısına  vardığında:  ““Mîrê Min !!!  Mîr  Min Kargalar geldi”  diyor.            
Mîr  Hesen   Mam Tal’a   “aferin  Mam Tal” diyor ve  Xulamlardan     Mam Tal’a   hediyesini  getirmelerini    istiyor.
Mam Tal   hediyesini alıyor,   fakat  herkes Mir’in  niçin   karga  için   hediye   verdiğini  merak  ediyor .
Bu arada    Mîr  Hesen    yaptığı  jesti açıklama gereği   duyuyor ve   şöyle diyor: “Bizim konumuz, iyi-kötü, dost-düşman ve  sadakaklı ve  sadakatsız  insanlardı.  Sizin  bana müjdesini getirdiğiniz  kuşların  hepsi  karda  kışta  bizi  terk eder  giderler.  Kargalar  öyle  değil,   onlar   hem  iyi günümüzde  ve  hem de   kötü günümüzde   yanımızdalar ve  siz  onları  görmüyorsunuz”  diyor.(Kargalar   Kürdler tarafından  çok negative  görülüyor.    HEK  kargalarını  Kürdistan Forum’da   başımıza  saldığı zaman  getirdiği açıklamalar benim  negative değerlendirmlerimi  alt üst  etmişti.  Merak edenler  bakabilirler)
Mîr  Hesen’nın  “Teyrê  Baharê” ye  hediye  vermemesi   Kürd  siyasal    dünyasında da     dersler    çıkarabilecek  bir husustur.
Kürd   siyasal  dünyasında   “Teyrê  Baharê”  olarak gelen ve  devlet  endeksli  onarılmaz   yaralar  açanları   biliyoruz.
Bir  siyasal  oluşuma  gidilirken   temel  stratejik   tezler   ve taktikleri  mutlaka  net  bir  şekilde   ortaya  koymak  gerekiyor.
Tek bir  dil     yakalamak  şart.
Sorun   Kürdistan gibi  sömürge    bir  ülke  olunca   daha da  zorunludur.
Avrupa’nın  en  demokratik  ülkesinde  ve  en  demokratik  partisinde  dahi   kitlelerin  yada  rakiplerinin karşısına  çıktıklarında  ortak  dili   kullaniyorlar.   Partinin  yada  grubun  içinde  farklı düşünceler mi var, bunu   tartışma yeri   kongre/konferans vb  kurumlardır.    Tartışma   ve  düşünce  üretme   platformlarıdır.
Herkesin  ayrı    telden  çaldığı bir  parti   yada  siyasal  örgüt  olamaz.
Eğer    böyle  bir  şey   olursa   bu  bizim   Cizre’lilerin  Türk radyosu  hikayesine  dönüşür.
Türkiye’de   radyonun  ilk çıktığı  dönem   bizim  Cizre’nin bir köyünde  herkes  yaygın  bir  şekilde    radyo satın alıyor. Aslında  amaçları  Erivan ,  Güney Kürdistan ve Irak  Kürd radyosunu  dinlemektir.  Fakat  bu  arada  Türk   haberlerini de  dinliyorlar.
Köylüler  bir araya geldikleri zaman  dinledikleri   Türkçe haberler  üzerine  tartışıyorlar.  Bir çoklarının  Türkçesi   ya yok   yada   çok zayıf  olduğundan  aynı  haberi  her biri kendine   göre açıklıyor ve  köylüler arasında   sürekli kavga ve  kırıcı tartışmlara   neden  oluyor.
En  sonunda   köyün   Rûsipîlerî    köylüleri  bir  araya topluyor ve  ortak  bir karar alıyorlar.
Bu karara göre    her  köylü  konuşurken  “Benim  radyoma  göre   İsmet İnönü  yada  Celal  Bayar  şöyle yada   böyle dedi”  diyecek..
O günden  sonra   köylüler konuşmaya başladıkları andan  itibaren:  “Benim  radyoma  göre.........” diyerek   dinlediklerini anlatmaya başlıyorlar..
Bir  siyasal  örgüt yada   siyasal   irade   Cizrelilerin   yönetimiyle  oluşmaz.
Kürdistan’da   var olan   açmazlar aşmak  için    yanlışları da   olsa    ortak bir  dil  yakalamak,   ortak   ve net  mesajlar  vermek   şart..