Ana içeriğe atla
Submitted by Rojgar Merdoxi on 22 October 2010

Rojgar Merdoxi

Siyamend Muini daha önce de sözünü ettiğim makalesinde Molla Mustafa Barzani'nin Suleyman Muini ile görüştüğünü, „kendisine hakaret ettiğini“ ve kendisine „ en iyisi İran'a teslim olup onlarla anlaşmandır“ dediğini yazıyor.
Yine Siyamend Muini'nin aktardıklarına göre Suleyman Muini Molla Mustafa Barzani'ye „Kürdistan Devrimi yoksuluk dönemini yaşadığı esnada ben ve benim gibi insanlar devrim için mücadele ettik. Hiç bir zaman işgalci hükümet ile anlaşmaya gözümüz olmadı. Ben yine aynı pozisyondayım. Ben Kürdlük inancının bayraktarlığını yapan bir insan olarak, inancımın peşinde gitmeye ve uğruna canımı kurban ederim. Hiç bir zaman, elleri Cumhuriyetin kanı ile kırmızılaşan bir rejime boyun eğmem“ diyor.(Siyamend Muini, age, sayfa 9)

Fakat, Siyamend Muini bu karşılıklı konuşmaları aktarırken kaynak vermiyor.(söyleşide bu konuyuda kendisine soracağım)

Suleyman Muini ile hapishane'de görüşenlerden biri de ünlü Kürd şairi Hejar Mukriyanidir.

Bilindiği gibi Hejar Mukriyani'nin anıları „Çêşti Micêwir“ adı altında Paris'te basıldı. Hejar anılarını ölümünden sonra yayınlanmasını istemişti. Bu istemine uyuldu.
Keşke Mamoste Hejar yaşadığı dönemde anılarını yayınlasaydı. Anılarıyla ilgili tartışmalarda kendisininde cevap verme imkanı olurdu ve belkide Kürdistan'da yaşanan bazı gelişmeler hakkında daha fazla bilgi sahibi olurduk.
Ama, olmadı.
Hejar anılarında Suleyman Muini ile cezaevinde yaptığı görüşmeye bir hayli yer veriyor.
Suleyman Muini'nin mücadele arkadaşlarından Mele Resul Pêşinmaz 1998 yılının sonbaharında çıkan Gizing Dergisinin 21.sayısında „Çend Serincek le ser 'Çêşti Micêwir'i Hejar Mukriyani“ adı altında bir makale yayınladı.(Ben bu makalenin sayın Hasan Qazi tarafından 22 Nisan 2010 tarihinde Ruwange'de güncelleştirilmiş nushasına ulaşabildim)
Mele Resul Pêşinmaz, bu makalesinde Hejar'ın Suleyman Muini hakkında iddia ettiklerinin tümünü uydurduğunu, gerçeklerle alakası olmadığını ve „birilerinin gözüne girmek için yaptığını“ yazıyor.
Dr. Serdeşti'de 1967-1968 hareketi hakkında yaptığı araştırmasında: „Hejar Mukriyani başka bir şekilde değerlendiriyor, hareketin önderlerine öyle şeyler söylüyor ki, akademik bir çalışmada yer verilemez“ diyor.(Dr. Serdeşti, Culanewe.......... sayfa 38)

Hejar Anılarında matbaa işleri için Molla Mustafa Barzani'nin evine gittiğini yazdıktan sonra Suleyman Muini ile görüşmesine geliyor ve şöyle anlatıyor:
„Barzani bana eğer istiyorsan Faiq Muini'yi gör ve kendisiyle konuş. Irak'ın 5.ordusu, Celal ve Bekirço Çaşları hakkında ne biliyorsa anlatsın. İran kendisini istiyor ve tehlikededir diyor.
Wesan'a gittim ve Faiq'i gördüm. Xelil Şewbaş adlı bir Peşmerge ile boşaltılan bir eve hapsedilmişlerdi. Barzani'nin iki silahlı adamı nöbet tutuyordu. Kek Faiq kendisi ile Şewbaş'ın tutuklanma olayını bana aktardı. Ben de kendisine eğer sen Barzani'nin Devrimine yardımcı olmasan senin akabetinden korkuyorum dedim. Faiq bana 'Onlar bize yardımcı olmuyorlar, hatta yaralılarımızı dahi tedavi etmiyorlar.Ben hiç bir yardıma hazır değilim'dedi.“(Mele Resul Pêşinmaz, Çend Serincek le ser 'Çêşti Micêwir'i Hejar Mukriyani, Ruwange, 22 Nisan 2010)

Hejar Mukriyani uzun uzun Suleyman Muini'nin „korkak olduğunu“, „bu işin erbabı olmadığını“ İran Kürdistan'ında „çocuk öldürdüklerini“, „Molla Mustafa Barzani adına zorla para topladıklarını“, „köylere saldırdıklarını“ ve hatta „çete olduklarını“ yazıyor.

Fakat Hejar'ın bu anlatımlarına karşı o süreci yaşıyan bir KDP'li Suleyman Muini hakkında çok farklı şeyler anlatıyorlar. Suleyman Muini, aranmasına rağmen defalarca gizli bir şekilde Doğu Kürdistan'a giriş yaptığını, örgütlenme faaliyetlerini yaptığını ve Güney Devrimi ile dayanışma için kampanyalar yürütüğünü yazıyorlar. Ayrıca „çok cesaretli“ olduğunu, „çocuk öldürme diye bir olayın yaşanmadığını“ ve Güney Devrimi ile dayanışma için topladıkları tüm yardımları Ahmed Tevfik aracılığı ile devrime ulaştırdıklarını söylüyorlar.(Mele Resul Pêşinmaz, Çend Serincek le ser 'Çêşti Micêwir'i Hejar Mukriyani, Ruwange, 22 Nisan 2010)

Mele Resul Pêşinmaz bu konuda İsveç'te yaşıyan bir kaç kişiyide şahid olarak gösteriyor.(Daha geniş bilgi için Mele Resul Pêşinmaz'ın yazısına ve Said Kawe'nin çalışmasına bakınız)
Sonuçta Suleyman Muini Eylül Devrimi'nin önderliğinin talimatı ile öldürülüyor ve cenazesi İran devletine veriliyor.
İran devleti halkın moralını bozmak ve sindirmek için Suleyman Muini'nin cenazesini bir gün Piranşar karakolunun kapısında teşhir ediyor. Cenazenin üzerine „İşte İhanetin Bedeli!“ anlamında bir yazı asıyorlar. Fakat halktan gelen tepkilerden dolayı Mehabad'ta böyle bir girişimden vaz geçiyorlar. 17 Mayıs 1968'de Suleyman Muini Mehabad'ta Budax Sultan Mezarlığında toprağa veriliyor.

Suleyman Muini olayı nasıl değerlendirilebilinir?

Her ne kadar Kürdistan Başkanı Kek Mesud Suleyman Muini'nin öldürülmesini „ bu adam için böylesine üzücü bir akıbet temeni etmezdik“ diyorsada ölürülmesini „kaçınılmaz olduğunu“ söylüyor.

Gerekçe olarak da „İbrahim Ahmed grubuna katılarak Irak hükümetinin de etkisiyle İran'da yıkıcı faaliyetlerde bulunup devrimle İran'ın ilişkilerini bozmaya çalıştılar.“ tezini ileri sürüyor.( Mesud Barzani, Barzani ve Kürd Ulusal Özgürlük Hareketi, Doz Yayınları, 2005, İstanbul, sayfa 353-354)
Kürdistan Başkanı „66 Çaşlar“ından söz ediyor. Bugün gelinen yerde „66 Çaşlarının başı Mam Celal“ ile Kek Mesud iktidar ortaklarıdır. Birbirleri hakkında bir hayli övücü şeyler söylüyorlar. Kardeş kavgası ve „Kurdkuji“ savaşları hakkında son yıllarda takındıkları tavır ve açıklamaları tüm Kürd yurtseverleri tarafından içtenlikle destekleniyor.

Suleyman Muini ile arkadaşlarının Irak devleti ile ilişkileri olsa dahi Güney Kürdistan Devrimine zarar veren yıkıcı faaliyetleri yok. En azından bugüne kadar bu konuda tek bir belge ortaya konulmuş değil. Eğer Kürdistan'ı işgal eden devletlerle ilişki kurmak suçsa bu tüm Kürd partileri için geçerli olmalıdır. Yok eğer bu ilişkiler doğal ise yine tüm Kürd partileri için doğal olmalıdır.

Şunun altını çizmek lazım. Doğu Kürdistan'da silahlı mücadeleyi yürütme fikri Suleyman Muini yada KDP-DK'nin sonradan uydurdukları „Devrim ile İran'ın ilişkilerini bozmak için“ ortaya atılmış değil.

Doğu Kürdistan'da silahlı mücadele fikri KDP'nin 2. Kongresinde 1964 yılında karar haline getiriliyor. Bu kongre Suleymani Muini dahil olduğu Ahmed Tevfik başkanlığında ve Irak KDP'nin desteği ile yapıldı.
Kongre kararında silahlı mücadele hakkında şöyle deniliyor:

„2. Kongre, Şah rejimine karşı anlamsız parlamenter mücadelenin bir kenara bırakılması gerektiğini, Kuba ve Cezayir tecrübelerinden yararlanarak silahlı mücadele ile Şah rejimine karşı mücadeleyi öngörüyor“.

Devam edecek

[email protected]

Rojgar Merdoxi

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.