Alpaslanı bir Kürd öldürdü!!!
„Özgünlüĝümüz yada Orjinalitemiz yok mu“ makalesine ek belge(2)Türkler ve Romalılar arasında yapılan Malazgirt savaşında , Şeddadi Kürd Hükümetinin Türklerle beraber hareket ettiĝini daha önce kısada olsa deĝinmiştim..Ama, Kürdler aynı zamanda Türk işgalcilerine karşı, kendi otonom yapılarıları korumak için savaştılar...Türkleri Kürdistan ve Anatolia’ya taşıyan Türkelerin „Malazgirt Fatihi“ dediĝi Alpaslan yine bir Kürd tarafından öldürüldü..Bu konuda en ciddi Kaynak 11 ve 12 yüzyılda yaşamış, Fransızların Mathieu de Edesse ve bizim „Urfalı Mateos“ olarak bildiĝimiz Ermeni tarihçisidir.Urfalı Mateos „Vekayi-Name'sinde Alpaslan Roma kralı Diojeni yendikten sonra Semerkant memleketini feth etmek üzeri yola koyulduĝunu söylüyor ve ekliyor „ O büyük bir ordunun başında olduĝu halde metin ve meşhur bir kale olan Hana* üzerine yürüdü ve kuşattı... Bu kalenin sahibi cesur ve aynı zamanda azgın ve merhemetsiz bir adamdı.** Sultan Alpaslan, kaleyi günlerce muhasara altında tutup çok sıkıştırdı.. O, aynı zamanda kalenin reisini, atalarının topraklarının daimi sahibi kalmak şartiyle kendisine itaate davet etti.. Kale reisi, hayli sıkıntılara göĝüs gerdikten sonra Sultana arzı tazimat etmiye karar verdi.. O, korkunç bir plan düşündü. O gün, karısı ve çocuklarıyla beraber şenlik ve ziyafet yaptı. Davullar çaldırarak ve şarkılar söyleterek onlarla beraber büyük neşe içinde içinde yedi ve içti. Fakat geceleyin karısını ve 3 oĝlunu Sultan’ın eline düşüp ona köle olmamaları için vagşiyane bir surette kendi eliyle kesti. O, ertesi sabah erken de oĝullarını kesmiş olduĝu iki biçaĝı yanına aldı ve Sultan’ın huzuruna gitmek üzre kaleden çıktı.. Sultan Alpaslan, onun geldiĝini haber alınca huzuruna getirilmesini emretti. Reis, huzura çıkınca eĝildi, fakat ona yaklaştıĝı sırada aniden Sultanın üzerine atıldı ve cizmelerinin içine saklamış olduĝu iki biçaĝı çekti. Onu Sultanın huzuruna getirmiş olanlar bu sırada kaçtılar. Vahşi bir hayvan gibi Sultanın üzerine atılan adam, iki biçaĝınıda onun vucuduna sapladı.. Sultanın adamları ileri atılıp onu olduĝu yerde öldürdüler... Sultan 3 yerinden yaralanmıştı, çok tehlikeli bir halde bulunuyordu ve şiddetli acılardan kıvranıyordu. O, memleket halkının bundan haberdar olmaması için ordusuna ilerleme emrini verdi.. Beş gün sonra vahim bir vaziyette olduĝunu hissedip başlıca iran reislerini ve mabeyincisini*** yanına çaĝırdı.. Soltan henüz bir çocuk olan oĝlu Melikşahı onlara takdim edip: ‚işte ben yaralarımın tesiriyle ölüyorum. Oĝlum sizin hükümdarınız olsun ve tahtıma otursun‘ dedi.. Sultan, bu sözleri mutâakıp hükümdarlık esvaplarını çikardı ve oĝlu Melikşah’a giydirdi. Onun önünde eĝildi ve onu gözyaşları içinde Allaha ve Iran emirlerine emanet etti.. Sultan Alpaslan aynı günde ehemmiyetsiz bir adam olan bir Kürdün eliyle bu suretle ölmüştü....“ (Urfalı Mateos, Vekaliye-Name, sayfa 146)Yusuf’un Alpaslan’a güvenmemesi ve onun verdiĝi sözlere inanmayarak, i ailesini ortadan kaldırması olayından çıkarılacak çok ders vardır... Bu olayın meydana geldiĝi tarih 1072 yılıdır.. „Urfalı Mateos“ta o dönemler yaşıyor.. Yusuf’tan sonra Kürdler yine bir çok defa Türk yetkililerinin verdikleri sözlerine güvendiler ve güvenenler hâlâ var...Yusuf’un tutumunu gösterenlerden biri de Aĝrı direnişinin afsanevi lideri Biroyê Hesikê Telo’dur... Ihsan Nuri Paşa Anılarında „ Biroyê Hesikê Telo’nun direnişi sürdürmek için herkesin eşlerini ve çocuklarını öldürmesini önerdiĝini... Ama, kendileri tarafından engellendiĝini yazıyor.. Hasan Ibni Sabah ve Nizami Mülk’te o dönem Alpaslan’la beraberdiler... Hasan Ibni Sabah daha sonra „Alamut“ teçrübesini pratiĝe aktarmaya çalışırken Kürd Yusuftan öĝrendiĝi çok şey olmuştur..*Defremery, yaptıĝı „Tarihi Güzide“nin seçme tercümesinde (Journal Asatique Nisan- Mayis 1848, s.441) Alpaslan Cihun kıyısında bulunan „BERZEM“ adlı kalenin yanında öldürüldüĝünü , Idrisi „Buruzem“ ve Ibni El Cevzi „Birun“ diye aktarıyor ( Eduard Dulaurier’in notları)**Eduard Dulaurier, bu kalenin reisinin adı Yusuf olduĝunu yazıyor..*** „Tarihi Güzide“ye göre Alpaslan’ın mabeyincisi Hasan Ibn Sabahtır.( Eduard Dulaurier’in notları)