PKK'nın Ergenekon tarafından yönlendirildiğini gösteren en önemli delil, tutuklu sanıklardan Veli Küçük ve Ümit Oğuztan'ın evinde ele geçirilen 'Panzehir' isimli doküman. Bu belgeye göre ETÖ, Öcalan'ın tutukluluk halinden faydalanarak örgütü AB ve ABD hamiliğinden kurtarıp kendi emri altına sokmayı planlıyor. Bunun için PKK liderinin vereceği mesajların özel kuryelerle Kandil'e iletilmesi gerektiği belirtiliyor. PKK'yı tamamen tasfiye etmek yerine başkanlık konseyine 'genç subaylar'ın yerleştirilmesi uygun görülüyor.
Ergenekon'a vurdukça ses PKK'dan geliyor
PKK'nın kurulduğu günden bu yana Ergenekon'la derin ilişkisi Emniyet'in hazırladığı bir raporla gözler önüne seriliyor. Peki, bu bağlantıyı kimler sağladı, derin PKK neler yaptı?
PKK taraftarları, her yıl belirli günlerde korsan eylem için sokaklara dökülüyor. 15 Şubat (Öcalan'ın yakalanışı), 21 Mart (Nevruz), 4 Nisan (Apo'nun doğum günü), 15 Ağustos (PKK'nın ilk baskını-Eruh), 9 Ekim (Öcalan'ın Suriye'den çıkarılması) ve 27 Kasım (PKK'nın kuruluşu) tarihleri, onlar için 'çatışma günleri' demek. Bunlara son üç yılda yenileri de eklendi. 12 Haziran 2007'de başlayan Ergenekon soruşturması, örgüt sempatizanları için âdeta yeni bir eylem dönemi oldu. Emniyet verilerine göre, Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) soruşturmasının başladığı tarihten sonra PKK taraftarları da korsan gösterileri yoğunlaştırdı. Her ETÖ operasyonundan sonra onlar da araç yakma eylemleri için sokaklara çıktı. Örneğin 22 Ocak 2008'deki ETÖ soruşturmasının üçüncü dalgasından sonra İstanbul'un 6 ilçesinde 26 araç yakıldı. 22 Şubat'taki dördüncü dalga sonrası 32, 1 Temmuz'daki altıncı dalga sonrası 4, 26 Ekim'deki dokuzuncu dalga sonrası 37, 7 Ocak 2009'daki onuncu dalga sonrası 38 olmak üzere toplam 137 araç yakıldı. Ayrıca ETÖ iddianamesinin kabul edildiği 25 Temmuz 2008'den sonra Güngören'de meydana gelen patlamada 17 vatandaş hayatını kaybetti. Emniyet'e göre, ETÖ soruşturması ile PKK'nın yaptırdığı eylemler arasındaki paralellik hiç de tesadüfî değil.
ETÖ iddianamesinin ek klasörleri içinde yer alan ve 273 sayfalık bir rapor, PKK-Ergenekon arasındaki derin bağlantıları gözler önüne seriyor. Raporda geçen gizli tanık, itirafçı ve sanıkların ifadeleri ile şüphelilerde ele geçirilen belgeler, Ergenekon'un PKK'yı nasıl kullandığını ortaya koyuyor. Raporda, Öcalan ve üst düzey örgüt mensuplarının Ergenekon'la bağlantıları da irdeleniyor.
GENÇ SUBAY YERLEŞTİRME PLANI
PKK'nın Ergenekon tarafından yönlendirildiğini gösteren en önemli delil, tutuklu sanıklardan Veli Küçük ve Ümit Oğuztan'ın evinde ele geçirilen 'Panzehir' isimli doküman. Bu belgeye göre ETÖ, Öcalan'ın tutukluluk halinden faydalanarak örgütü AB ve ABD hamiliğinden kurtarıp kendi emri altına sokmayı planlıyor. Bunun için PKK liderinin vereceği mesajların özel kuryelerle Kandil'e iletilmesi gerektiği belirtiliyor. PKK'yı tamamen tasfiye etmek yerine başkanlık konseyine 'genç subaylar'ın yerleştirilmesi uygun görülüyor.
Eski PKK'li Selim Çürükkaya, son 10 yıldır Apo'nun iki asker tarafından kullanıldığını söylüyor. Bu isimlerin tutuklu sanıklardan Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur olduğunu iddia ediyor. Ersöz, İmralı Cezaevi'nin inşasından sorumluydu, Uğur ise Öcalan'ın ifadesini alan komutanlar arasındaydı. Çürükkaya, Öcalan'ın bu iki isimden aldığı talimatla hücresinden hem örgütü hem de sempatizanları yönlendirdiğini ileri sürüyor. Bu kapsamda Türk-Kürt halkını karşı karşıya getirmek ve Kürt gençlerinin dağa çıkmasını kolaylaştırmak için 2002-2008 arasında Öcalan'ın isteği doğrultusunda toplam 525 korsan gösteri ve molotofkokteyli saldırısı düzenlenmiş. 2002'de 'önderliği sahiplenme' ve 'demokratik serhıldanı (sivil itaatsizlik) geliştirme' kampanyası ile başlayan gösteriler, 2007'ye kadar değişik gerekçelerle devam etmiş: Önderliğe özgürlük ve sözde tecrit (2004), Gemlik yürüyüşü ve Öcalan'ı sahiplenme (2005), Öcalan'ı siyasi iradem olarak kabul ediyorum (2006), Apo'nun zehirlendiği iddiası, tecrit, Önder Apo'yu yaşa ve yaşat kampanyası (2007), ben de Sayın Öcalan diyor, kendimi ihbar ediyorum kampanyası ve Öcalan'ın kötü muameleye maruz kaldığı iddiası.
Tanıkların ifadelerine göre, Öcalan'ın bu derin ilişkisi PKK'yı kurduğu günlere kadar gidiyor. Gizli tanıklardan Deniz, Öcalan'ın 12 Eylül darbesinden haberdar olduğunu, kendisine gelen ihbarla Suriye'ye kaçtığını iddia ediyor. Uzun yıllar PKK içinde yer alan gizli tanık Galip ise 12 Eylül'den önce sadece Öcalan'ın değil örgüt üyelerinin de grup grup yurt dışına çıktığını ileri sürüyor.
1984'ten sonra Öcalan'ın Ergenekon ile ilişkisini sağlayan kişinin İşçi Partisi (İP) lideri Doğu Perinçek olduğu ifade ediliyor. ETÖ iddianamesinde 'fabrikatör' olarak belirtilen Perinçek, 1989 ve 1991'de Şam ve Bekaa'da PKK lideri ile görüştü. İddia edilen ETÖ'nün teorisyeni olarak görülen Perinçek, PKK kampında askerî törenle karışılandı. 10 gün kaldığı kampta kendisine özel oda tahsis edildi. Eski MİT görevlisi Mehmet Eymür, Perinçek'in bu dönemde yayın organlarıyla PKK'yı desteklediğini, askerî operasyonlarla büyük darbe yiyen terör örgütünün yeniden toparlanma sürecine girmesine yardımcı olduğunu söylüyor. O tarihlerde dağa çıkışın arttığını kaydeden Eymür, 1996-1997 yıllarında Apo'ya düzenlemeyi düşündükleri suikastın engellendiğini iddia ediyor.
Ergenekon'a vurdukça ses PKK'dan geliyor
Eski MİT görevlisinin anlattıklarına göre, 1994'ten sonra Şam'da yaşamaya başlayan Apo'ya suikast için özel bir ekip kurulmuş. Ancak bu suikast planı dönemin Genelkurmay ikinci başkanı Çevik Bir tarafından engellenmiş. Eymür, suikastın Öcalan'a haber verildiğini de ileri sürüyor. PKK'da bir dönem yöneticilik yapan Bülent Dumlu başka bir gerçeğe dikkat çekiyor. Ona göre, Apo 1992-1998 yılları arasındaki ateşkes kararlarını talimat ile verdi. Bu kararların bozulmasını da yine aynı mihraklar istedi, Öcalan uyguladı. Almanya'da yaşayan eski PKK yöneticisi Şükrü Gülmüş, Öcalan-Ergenekon ilişkisiyle ilgili şok bir iddiada bulunmuştu. Gülmüş, bu ilişkiyi sağlayan kişinin adını da vermişti: "Ergenekon'un en iyi tanığı Yalçın Küçük'ün bacanağı Cenk Duatepe'ydi. PKK terörünün en hengâmeli döneminde Duatepe, Suriye Başkonsolosuydu. Yalçın Küçük bir gece Abdullah Öcalan'ın evindeydi, bir gece Duatepe'nin yanındaydı. Küçük, Öcalan'la görüşmek için sık sık Suriye'ye gidip geliyordu." Ergenekon'un yaptığı işleri PKK'nın üstlendiğini ileri süren Gülmüş, 7 askerin şehit olduğu Aralık 2009'daki Reşadiye saldırısının ardından aktifhaber.com sitesine yaptığı açıklamada, "Reşadiye saldırısı, 'derin PKK' olarak bilinen KCK ile cunta arasındaki işbirliğiyle yapıldı" demişti.
Öcalan'ın bu derin bağlantıları gündeme bomba gibi düşerken, Ergenekon davasının 115. duruşmasında da ilginç bir gelişme yaşanmıştı. Ergenekon savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in talebi doğrultusunda mahkeme heyeti, Öcalan'ın dava dosyasını istedi. 11. Ağır Ceza Mahkemesi, bu talebi yerinde bularak dosyayı Aralık 2009'da Silivri Mahkemesi'ne gönderdi. Ergenekon savcıları, iki aydır Öcalan dosyasını inceliyor.
15 yıl boyunca örgütte kalan Bülent Dumlu, sadece Öcalan'ın değil PKK'nın üst düzey yöneticilerinin de Ergenekon üyesi olduğunu belirtiyor. Ekim 2008'deki Aktütün saldırısının emrini veren ve astsubaylıktan ayrılıp PKK'ya katılan Kadri Çelik'in bölgede hâlâ irtibatlarını devam ettirdiğini iddia ediyor. Dumlu, Ergenekon'la bağlantılı bir başka örgüt yöneticisinin Murat Karayılan olduğunu şöyle anlatıyor: "Karayılan 1992-1999 arasında Botan saha komutanlığı yaptığı dönemlerde bu bölgede bulunan devlet güçlerinden PKK'ya yapılacak operasyonlarla ilgili kendisine istihbari bilgiler geldiğini söyledi. Hatta bu operasyonların nereye kadar devam edeceği, askerlerin geçiş güzergâhları ile ilgili bilgiler aldığını bize söylüyordu." Gizli tanık Kıskaç da JİTEM istihbarat elemanı olarak çalıştığı dönemde benzer olayları yaşadığını anlatıyor. Yıllarca PKK'de yer aldıktan sonra kaçtığını ifade eden Kıskaç, 200 kişilik PKK grubunun yerini bildirmesine rağmen Veli Küçük'e yakın subayların operasyon yapmadığını, kendisinin de buna çok şaşırdığını kaydediyor.
Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın 22 Ekim 1993'te operasyon için gittiği Lice'de öldürüldüğünü hatırlatan Kıskaç, "Lice Jandarma Bölük Komutanlığı'na o gün geleceğini Fikri Karadağ ile birkaç kişi biliyordu. Böyle bir suikast için paşanın oraya geleceğini bilmek gerekiyor. Çünkü paşa çok profesyonelce öldürüldü." ifadelerini kullanıyor. 1996'da Veli Küçük'ün Giresun Jandarma Alay Komutanlığı döneminde PKK ve DHKP-C'nin Karadeniz'e açılma fırsatı bulduğunu kaydeden Kıskaç şöyle devam ediyor: "Küçük'ün sorumluluk alanı terörün yuvası haline geldi. 2006'da Osman Gürbüz'le görüştüm. 15 milyon doları olduğunu söyledi. Levent Ersöz tarafından Cizre ve Silopi'ye gönderilmiş. Orada bazı sorgulamalara katılmış ve Serdar Tanış ile Ebubekir Deniz isimli iki HADEP'linin kaçırılması olayına katılmış."
İŞTE DOSYADAN ÇARPICI DETAYLAR
Bülent Orakoğlu: Ergenekon'un PKK'sını tespit ettik ama üzerine gidemedik
"1984'ten sonra Öcalan'ın Ergenekon'la ilişkisini sağlayan kişi Perinçek'ti."
TAK, PKK'dan ayrı bir örgüt olarak kuruldu. eylem yeri metropoller ve turizm bölgeleriydi.
Pilot Necati için gelen telefonlar
-Zaman-
Not: Yazıda geçen; Terör Örgütü, Terörist başı gibi kavramlar tarafımızdan değiştirilmiştir.
Nasname