Ben Salih Aras'in „Bekaa Vahseti ve 1988'de neler oldu?“ yazi dizilerini okudum ve bu yazilar ile ilgili bazi düsüncelerimi belirtmek istiyorum.
Salih Aras sözkonusu yazilarinin bir yerin de Sam’a geldikten sonra Öcalan ve surekasini ziyaret ettigini ve kendisine; „Bunlar mi PKK'yi yönetiyor?“ diye soruyor. Bununla herhalde önünüzde gördügü „siradan“ insanlari kastediyor. Salih Aras tabii apoletli generallar belki beklemiyor ama en azindan onlar gibi olanlari belki bekliyordu. Yoksa yaniliyor muyum? Bu arada yazmam gerekir ki, Napolyon cok kücük ve ciliz bir insandi, üfürsen yere düserdi ama Fransa'ya imparator olmayi becerdi. Demek istedigim bir insanin boyu, posu, görünüsü, hatta söyledigi, yeyip icme tarzi degil, [b]yaptigi[/b] önemlidir.
Salih Aras'a tabii anlatmam gerekmez ama Öcalan ve PKK Merkez Komitesi'nde yer alanlarin hepside nitekim insanlardi. Yoksa „kocaman“ PKK dedigi ilahilerden olusmadigi gibi insan-üstü insanlarda degildi. Iste zaten isin garip yanida budur. Eger siradan PKK'nin sempatizanlari Öcalan gibi oturup kalkmasini bile bilmeyen bir kisiyi fotograf ve onun üzerine yazilan binlerce övücü yazi olmazsa, sanirim kimse Öcalan'i „adam“ yerine koymaz. Ama gercek olan Öcalan'in bugün halkimizin belli bir kesiminin kalbinde yer yapmasidir. Iste bu nedenle Öcalan'i PKK'de olan her olayda sorumlu tutmanin, onu günah kecisi yapmanin dogru olmadigini düsünüyorum. Asil problemleri yaratan Öcalan degil, Öcalan'i putlastiran, halka kabul ettiren Öcalan'in cevresidir. Kimdir bunlar? Özgür Politika, Roj TV, kisaca; PKK'nin medyasi, kurum ve kuruluslaridir. Burada görev alan ve Öcalan'in emirlerini gözünü kirpmadan yerine getiren herkes sorumludur.
Sayin Av. Hüseyin Yildirim ise yazdigi „Yorgunum Dostlar!“ yazi dizisinin bir cok yerinde düsüncelerini belirtip bir köseye cekilmek istedigini yaziyor. Ben örnegin bu yazilari okuduktan sonra gözüme bir türlü uyku girmedi. Hayir! Duygusal oldugumdan degil, PKK gibi bir canavardan nasil kurtulacagimiz üzerine düsündüm ve biliyorum ki, hic bir diktatörlük sonsuz degildir. Gün gelecek biz Öcalan'dan da kurtulacagiz ama burada esas olan bazi Kürdlerdeki Öcalan-Kültüdür! Öcalan ölür ve biz ondan kurtuluruz ama Apoizmden nasil kurtulacagiz?
Halk, tüm savaslarin en kritik unsurudur. Bu nedenle halki kazanan savasida kazanmistir. Biz simdi Öcalan'in Kürd halkini kazandigini söyleyebilir miyiz? Bana göre hayir. Dünyada 35-40 milyon Kürd yasiyorsa bunun diyelim 4-5 milyonu PKK'yi destekliyor. Kimine göre ise bu sayi 10 milyonu geciyor. O zaman 10 milyon varsayalim bu da 4/1 eder. Yani %25. Dolayisiyla Öcalan’in Kürd halki tarafindan Gandi ve Mandela gibi desteklendigini ya da gercek anlamda bir „Kürd Halk Önderi!“ oldugunu Allah’a cok sükür söyleyemeyiz. Zaten PKK'nin yaptigi hep kendi insanlarini bu tür söylemlerlen kandirmakti. Ve epeyce basarilida oldular ama „yalancinin mumu yatsiya kadar yanar!“ diye bir özdeyis vardir. Onlar nasil ki, yakinda Kürdistan bagimsiz olacak ya da “biz Ankara'dan ciktik partilestik, Orta Dogu'ya gittik ordulastik, Avrupa'ya ciktik devletlesecegiz!“ gibi sloganlarla halki avuttuylarsa aynen öyle de bir pire olan Öcalan'i büyütüp develestirdiler.
Öcalan'in ilkin Italya'ya gelip yakalanmasi, sonra da Türk bayraklarinin önünde gözü bagli teshir edilmesi Öcalan'in itibarini ve aslinda kücük bir cüce oldugunu dünyaya gösterdi. Hatta o dönem iyi hatirliyorum bazi PKK sempatizanlari nasil olurda “Baskan“ Italya'ya gelir ve yakalanir diye agliyorlardi. Sanki birisi baskani, baskanlik düzeyinde davet etmistir.
Öcalan'in Kürdistan'in daglarina cikacagina Avrupa'ya gelmesi ve yakalanmasi elbette iyi oldu. Kimine göre bu durum zaten Öcalan ve Türkler tarafindan planlanmisti. Öcalan zaten TC'nin ajani oldugu icin yuvaya geri dönmek istiyordu. Sanirim bu konulari sizler, ya da Kesire Yildirim gibi birisi daha iyi bilir. Ben PKK'nin ic yüzünü bilmedigimden geciyorum.
Size söylemek istedigim ise özünde sudur: Siz PKK'den ayrilanlar acaba birlesip Avrupa'nin her hangi bir ülkesinde PKK'yi ve Öcalan'i yaptigi bütün bu insanlik disi olaylardan/suclardan dolayi mahkemeye veremez misiniz? Örnegin ben sizin ve Av. Hüseyin Yildirim'in Fransa ve Almaya polisiyle calismamanizi, verilen yardimi geri cevirmenizi cok mu cok yanlis buluyorum. Öcalan sizi öldürtmek icin adam üzerinize gönderiyor, siz bunu bildiginiz halde ellerinizi kollarinizi sallayip korumasiz geziyorsunuz? Vallahi sasirdim kaldim. Oysa siz tam sirasi gelmisken uzun bir liste yapip Alman ve Fransa polisine vererek suc duyurusunda bulunabilir, en azindan Avrupa'da PKK'yi cökertebilirdiniz. Ihbar etmek baska, suc duyurusunda bulunmak baskadir. Peki neden yapmadiniz ve neden halen yapmiyorsunuz? Bu bence devrimcilik veya ihbar degil, büyük bir sorumsuzluktur. Bu tür durumlarda bence sizin sorumlu davranip hareket etmeniz gerekiyor ki, baska masum insanlarda ölmesin. Böylesi bir karar elbette ölenleri geri getirmez ama en azindan o masum insanlari öldürenlerin cezasini cekmesini saglar.
Benim yazdiklarimi dikkate alip almayacaginizi siyasi karariniza ya da sözde devrimci moralinize göre degil, adelet, hak-hukuk, sorumluluk ve vicdaniniza göre veriniz. Bu karari verirken ölenleri ve daha da öldürülebilecekleri de düsününüz! Yukarida da belirttigim gibi PKK icerisin de olan herseyden sadece Öcalan'i sorumlu tutmak, onun günah kecisi yapmak cok yanlistir. Tekrarlarsak Öcalan'i Öcalan yapan, onun emirlerini gözünü kirpmadan yerine getiren, onun cevresi, medyasi, kurum ve kuruluslaridir. Bunlar cökertilmeden Öcalan Kültü'de cökertilmez!
Ayrica sadece emir veren degil, emiri uygulayan da emir veren kadar sucludur. Ya da diger bir deyisle; Bizler sadece yaptigimizla degil, ayni zamanda yapilani engelleyemedigimiz icin de sorumlu ve ayni zamanda suc ortagiyiz!
Selam ve saygilarimla