Kim kiminle görüşüyor, sorunu nasıl tartışıyorlar? Böyle bir barışta hiç görülmedi.
Masanın etrafında kimler var? Hangi maddeler üzerine tartışıyorlar? Veya İmralı'da yapılıyorsa diğer taraf sözcüleri ve ya temsilcileri kim?
Karma karaşık ve karanlık böyle bir 'barış' tamda' açılıma' ve 'yol harıtasına' yakışıyor...
Eğer sorunun adı, 'açılım' ve'yol haritası' ise; muhataplarda derin devletin gizli ve açık kurumlarıdır. Onlar neyi kim adına tartışıyorlar?
Anlaşmadıkları sorun ne?
Dışarıya nasıl yansıyor ve anlaşılıyor?
Dışarıya yansıyış biçimi Kürt sorunudur. Bu gerçeğin aldatmaca yanıdır. Gerçeğin özü ise; derin devletin çeşitli kurumları ve kişilerinin aldatma sorununda kimin ne kazanıp kaybedeceğidir.
Yani bir pazarlık yapılıyor. Pazarlığın merkezi İmralı üzerine kurulmuş, Kürt sorunu bilinçli olarak A. Öcalan'a endekslenmiş, O'na verilecek hak ve özgürlüklerle sorunda çözülmüş olacak.
MHP ve CHP, Açılım ve Yol haritasına karşı değiller. Kaybedilen bir şey yok ki, karşı çıksınlar.
A. Öcalan muhattap alınmadan, açılıma devam diyorlar. Ordu ve AKP ise; A. Öcalan muhatap alınarak açılıma gitmenin daha hayırlı, yararlı ve inandırıcı olacağından ısrar ediyorlar. İmralı'nın muhatap alınması CHP ve MHP'nin çıkarlarına gelmiyor. Irkçılığa dayalı politikaları, böyle bir çözümde onları geleceğe yönelik parti çıkarları doğrultusunda tedirgin etmektedir. Sadece bu noktada karşılar.
A. Öcalan haklarını istiyor; açıkça şu pazarlığı yapıyor:
alt_“Ben devleti büyük bir sorundan kurtardım, PKK'yi etkisizleştirdim, Bağımsızlık çizgisinden, hiç kimseyi rahatsız etmeyecek, belirsiz kültürel haklara razı etmeği başardım. Halen bana milyonlarca kürt inanıyor. Böyle bir başarının karşılığı olarak serbest bırakılmayı ve açık politıka yapma hakkını istiyorum“ diyor...
Ordu ve AKP bu duruma sıcak bakıyor. CHP ve MHP ise karşı çıkıyor.
Yıllardan beri 'terörist başı' ve Türkiye'yi bölmekle suçlanan, A. Öcalan serbest bırakılmak isteniyor ve açık siyast yapma hakkı veriliyor. Bununla da Kürt sorunu çözülmüş oluyor. Kürtlere hangi hakların verildiğine baktığımızda, ortada hiç bir şeyin olmadığını görüyoruz. Herkes kendi 'kırmızı çizgiler'inden ısrarlı ve kararlı görünürken nerede kalıyor Kürtlere verilecek haklar???
Devlet yasal düzeyde hiç bir Kürt hakkını kabul etmeyeceğini açık ça belirtiyor. A. Öcalan ise buna katılıyor;
_'Anayasada kabul edilmesine gerek yok, federe devlet istemiyoruz, devlet kürtlerin zararınadır' diyerek devlet açılımını 'yol haritasıyla' destekliyor. Yanı sorun konusunda hemfikirler.
Sadece kişisel haklar sorununda sorun var.
A. Öcalan kullanıldığı kadar kullanıldı. Neden kenara atılmıyor? Ve üstelik hak iddia etmede de ısrarlı görünüyor. Çünkü daha işe yaradığının farkında. Birincisi sorun çözümlenmemiş. İkincisi, halen kendisine inanan milyonlar mevcut. A. Öcalan'ın önemi burda ortaya çıkıyor. Devlette bunun farkında olduğu için, O'nunla devam etmek istiyor. Birleşme noktası Kemalizmin İslami bir kılıfla sunulmasıdır.
Birazda Türk-İslam sendezi gibi oluyor.
Cemaatlerden boşuna bahsedilmiyor. Kürt halkı cemaatlerle avutulmak isteniyor. Fettullah'ın cemaatine Abdullah, Osman ve Memet cemaatleri eklenmek isteniyor. Bu da Marksizmi aşan Apoizm oluyor. Fransız ve Rus devrimlerinin dönemi kapanmış. Eskisiyle hesaplaşma olmayacak, geçmişin hesabı sorulmayacak tarih, dil, kültür, toprak ve bağımsızlık özgürlükten bahsedilmeyecek, ama sorunda en 'çağdaş' ölçülerde çözülmüş olacak...!
Başlangıçdaki 'olumlu' havanın nedeni buydu. Sonra sorunlar çıktı, ertelemeler başladı. 15 Ağustos'a karar verilmişti, 'yetiştirilemedi' diye ertelendi. Şimdi ise. 1 Eylül'den bahsediliyor. Diyarbakır'da bir kitle gösterisiyle 'yol harirası' açıklanmak isteniyor. Oysa parça parçada olsa herkes söylemesi gerekeni kamuoyuna duyurdu. Söylenecek yeni birşey yok.
Kalabalık bir kitle gösterisiyle, A. Öcalan gücünü göstermek istiyor. Yapılacak kitle gösterisinde tek irade ve karar gücünün A. Öcalan olduğu, O'nun kabul edilmesi ve muhatap alınması istenecek.
Yani Kürt ve Kürdistan adına hiç bir şey istenmeyecek. Bununla CHP ve MHP'nin yola gelmesi, A. Öcalan'nı çözüm muhatabı olarak kabul edilmesi denenecek. Eğer bu kitle gösterisi yapılırsa, kürt gerçeği ile ilgili tek bir istemin olmayacağı görülecek. Her türlü haklı istem ve değerin A. Öcalan'a feda edileceği görülecektir.
A. Öcalan basınında Ağustos'un ilk yarısı 'devrim' havalarıyla geçti. Herşeyin istedikleri gibi
gideceğine inanıyorlardı. Çünkü Abdullah'ın özgürlüğü dışında bir istemleri yoktu. O'nun da
kabul göreceğine inanıyorlardı. Abdullah'ın şahsına yönelik sorunlar çıkınca, 'değerlerimize
saldırı var' demeye başladılar. Görünürde sanki Kürt Halkı adına pazarlıkta anlaşmama gibi
sorunların olduğu anlaşılsa bile, gerçek Abdullah'ın kişisel hakları üzerinedir. Açıkçası Kürt
halkının tüm sorunu O'na (Abdullah'a) verilecek hak ve özgürlüklerdir. Değerlerimize saldırı
var, demenin nedeni budur.
Kirli savaştan barış çıkmaz.
Hele kirli savaşın tüm yetkili kurumları barış için ortaya çıkıyorlarsa, bunun anlamı; kirli savaşın daha da derin boyutlarda devam etmesi demektir. Milyonlar yerini yurdunu terketmiş binlerce yerleşim alanı ortadan kaldırılmış, faali meçhuller (karşılıklı hesaplandığında) on binlerle ifade ediliyor. Birileride, 'bunları unutmaya hazırız' diyorsa olacak barışın kirli savaştan da daha tehlikeli olacağı görülüyor.
Temiz bir barışın olabilmesi için, kirli savaşı yürüten tüm kurum ve kişilerin yargılanması
gerekiyor. Bu barışta yargılanma bir yana ödüllendirme var. Kürtlerin haklarını savunacak
kişi ve kurumlar tümüyle tasfiye edilmiş. İrade olarak A. Öcalan muhatap alınıyor. Gerek
muhatap alanlar ve gereksede A. Öcalan'ın kendisi kirli savaşın en aktif yürütenlerdir.
Sorunuda bunlar çözmek istiyor. Hiç bir inandırıcılığı yok...
Kim kiminle görüşüyor, sorunu nasıl tartışıyorlar? Böyle bir barışta hiç görülmedi.
Masanın etrafında kimler var? Hangi maddeler üzerine tartışıyorlar? Veya İmralı'da yapılıyorsa diğer taraf sözcüleri ve ya temsilcileri kim?
Karma karaşık ve karanlık böyle bir 'barış' tamda' açılıma' ve 'yol harıtasına' yakışıyor...
Süreç devam edecek, İmralı ipoteği kırılana kadar. Çünkü muhatap olarak O' görülüyor. Başka kimseyide görmek istemiyorlar.
'Tarihi fırsat' dedikleri, yaratmış oldukları A. Öcalan'ın potansiyel bir güç olmasıdır. Bu güç olduğu sürece A. Öcalan'da ısrar edecekler. A. Öcalan'da bu gücü olduğu sürece çekilmeyecek. Çünkü bu O'nun varlık nedeni. Hem devlete yaranıyor, yarıyor ve hemde Kürtler üzerinde etkisi var. Etkisini kaybettiği an ise, sahipleri tarafından harcanır. Yapılması gereken PKK dışında Ulusal çıkarlarımızı esas alan bir birlik ve mücadeledir.
En iyimser niyetlerle bile hareket edilse, bu dönem yapılacak görüşmelerde kürlerin başarı
şansı yok. Muhatap A. Öcalan'dır. Devletin denetimindedir. Kendisine bağlı iki önemli kurum
diyelim, DTP ve KCK, 'irademiz A. Öcalan'dır' diyorlar. A. Öcalan'ında iradesi Kemalizimdir.
Birazda İslami kılıf geçirmiş. Ne beklenebilirki???
Umarım Diyarbakır'da, A. Öcalan muhatap alınsın diye Kürt kanı akıtılmaz...
28.08.09
[email protected] Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir