Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 5 January 2009

Ahlaksız ve acımasız bir terör ve mafya toplumu olan bu Türk - Arap Müslüman toplumları yıkılmalıdır!

SOLCU, DEVRİMCİ, SOSYALİST GEÇİNEN yobazlar ırkçı müslümancılardan geri kalmıyor, dünyanın her yerinde Hizbullah ve Hamas köpeklerini desteklemeye devam ediyorlar... Türk sağcı ve solcuları, Müslüman ve sahte laikçileri, İsrail' e karşı azgın düşmanlıklarına devam ederken, bir zamanlar uydurdukları Yahudi dostluğu' nu rafa kaldırıp, maskelerini indirmeye başladılar. Türk ve Arap yobazları, "Mazlum Filistin Halkının yanında savaşa katıl!" biçiminde 50 yıldan beri sonu gelmez bir çağrıyla Mezopotamya ve Anadolu halklarının beyinlerini çeldiler ve onları vahşiyane birer yahudi, Ermeni ve kürt düşmanı yaptılar... Türk Arap barbarları Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarını yıktıktan sonra sanki buranın asıl sahipleri kendileri imiş gibi bütün bir insanlık tarihini çarpıtıp onu tamamen manipule ettiler. Onlarca Arap devleti yıkılan uygarlıkların taşları üzerine kuruldu, ama birer yamyamlık ve barbarlık abidesi olarak. Petrol parası ve islam eroini ile beyinleri yıkanmış milyonlarca katil sürüsü, üretmek değil, çalmak ve yıkmaktan başka bir şey bilmiyor..Türk ve Arap rejimleri insanlığın birer yüz karası olarak ortada duruyor.!

Almanlar bir soykırım yaptılar ve büyük bir olasılıkla soykırımcı bir millet olmanın bütün utancını insanlık tarihinin son gününe kadar taşıyacaklardır. Türkler ise üç kere soykırım yaptılar ve yaptıklarından dolayı ne kimse Türkleri ayıplıyor, ne de Türkler herhangi bir utanç duygusu taşıyorlar. Aleviler bile derneklerinde Hz. Ali ile M. Kemal'in resimlerini Siyam ikizlerinin resimleriymiş gibi hep yan yana asıyorlar. Cemevlerinde M. Kemal'in resimleri önünde ibadet ediyorlar. Bu kadar büyük ihanet olamaz, Alevi olarak kendine gelip kendilerine karşı katliamları yapanlardan bir özür bile istenmiyorlar! Oy isteyen katliamciların torunları AKP den kağıt üzerinde bir özür bile istenmiyorlar, Selim barbarından beri asılan kesilen Aleviler, kendilerine bu katliamları meşru görenlerden belgeli bir özür almadan onlara kanmaya devam ediyorlar..Kuşku yok ki Ortadoğu'nun mazlum halkları Araplar, Türkler ve Farslar değil, Kürtler, Yahudiler ve Ermenilerdir. Bu çerçeveden bakıldığında Kürtlerin yeri yahudi ve Ermenilerin yanında yer almaktır, statükocu yapılanmaları aşmayı esas alan yeniden yana olmaktadır. Bölgesel krizin aşılması da mazlum halkların yok edilmesi ile değil, Ortadoğu coğrafyasını paylaşan halkların gerici-statükocu yapılanmaları aşması ile olacaktır. Peki M. Kemal Dersim'i nasıl vurdu? Dönemin Malatya emniyet müdürlüğünde görevli olan İhsan Sabri Çağlayangil Dersim'in Hitler'i M. Kemal'in Dersim'i vuruşunu şöyle anlatıyor: "Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim'e girdi."
Türklerin yaptıkları yanlarına hep kâr kaldı. Ermenileri, Süryanileri ve Dersimlileri soykırımdan geçirdiler, Türklere "bütün bunları neden yaptınız" diye soran olmadı. Bu nedenle Türkler Anadolu halklarını soykırımdan geçirmeyi bugüne kadar doğal hakları olarak görüyorlar.
Irkçılığı bu denli benimsemiş ve "normalleştirmiş" başka bir millet var mı? Bir soykırımcıyı "tanrı" ilan etmiş başka bir millet var mı? Hitler'in bir mezarı bile yok. Hitler'in cesedine bir kuduz köpek leşi muamelesi yapıldı. Hitler'in yüceliğini bir tarafa bırakınız, Almanlar Hitler'e haksızlık yapıldığını dahi bir kez olsun ağızlarına almadılar. M. Kemal'in ölüsü ise mozaleye konuldu ve mezarı Türklerin kabesi oldu. Dahası, Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan bütün devlet başkanları M. Kemal'in mezarını ziyaret etmek, mozaleye çelenk koymak ve ziyaret defterine övücü sözler yazmak zorundadırlar. Türklerin ulu önderinin gördüğü muamele nerede, Almanların Führerinin gördüğü muamele nerede!

Anadolu Ermeni, Asuri-Süryani ve Dersim soykırımları yüzünden insanlıktan ve medeniyetten kesinlikle koptu. 1915 Ermeni soykırımından sonra Anadolu'da bir daha güneş doğmadı. Birbuçuk milyon Ermeninin ahı tuttu soykırımcı toplumu: her şey sahteleşti, hiçbir şeyin tadı tuzu kalmadı, çiçeklerdeki koku kayboldu, bir tek sevda bile yaşanmadı, evlat sevgisi bile kayboldu, doğru bir tek söz bile söylenmedi, dostluk, komşuluk, mertlik, misafirperverlik, alicenaplık ve vicdan kayboldu. Her yerden sahtekarlık aktı. Her yerden kahpelik aktı. Her yerden yalan aktı. Her yerden lağım aktı. Lağım geldi milyonların içme suyu oldu. Milyonlar işsizliğe ve açlığa mahkum oldular. Doğa yok oldu. Ormanlar yok oldu. Irmaklar yok oldu. Denizler yok oldu. İçecek su bile kalmadı. Gençliğin geleceği yok oldu. İnsanlar gecekondularda utanç verici koşullarda üst üste yaşadılar. Ordu ve polis işkence, cinayet ve tecavüz şebekesine dönüştü. İşkence yapıldıkça, cinayet işlendikçe ve tecavüz edildikçe ordu ve polisin itibarı, hükmü ve maaşı arttı. Toplum generallerin kölesi oldu.

1915"te Urfa önlerinde açlıktan ölmemek için tarlalardaki buğday tanelerini toplayarak yiyen 11-12 yaşlarındaki çırıl çıplak Ermeni kızlarını tecavüz ederek öldürenler bir daha iflah olmadılar. Değerleri günah ve ayıp, ayıp ve günahları değer oldu. Ar damarları çatladı. Dostları düşman, düşmanları dost oldu. Bölücü düşmanı örgütleyerek üniter savaşa başladılar. "Yalanımız yok, hakiki bir düşman ile karşı karşıyayız" dediler. "Bakın, bakın vatani görevleri için bize teslim ettiğiniz 19-20 yaşlarındaki pırıl pırıl gençlerimiz nasıl da ölüyorlar!" dediler. Öbür taraftan "öldürün, daha çok öldürün" diye haber gönderdiler. Teskere alan silahsız erlerin yerlerini bildirdiler. General karılarının kumar masrafları artıkça ve generaller daha çok çalmak mecburiyetinde kaldıkça, sınır karakollarına daha fazla asker doldurarak kendi kaderlerine terk ettiler. 2-3 yaşlarındaki şehit çocuklarına asker üniforması giydirerek asker selamı vermesini öğrettiler. Daha fazla bayrak ve daha fazla plastik ceset torbası siparişi verdiler.
Birbuçuk milyon Ermeninin hunharca katledildiği bu lanetli topraklarda ümetti Muhammed ümetti kurdah oldu. Şuurlarını, dillerini, değerlerini ve normlarını tamamen yitirdiler. Bir ara peygamberleri saf bir ırk yaratmak isteyen ırkçı M. Kemal idi. Sonra Yahudi düşmanı yankesici sağır İsmet ve Dersimli bebeklerin kanını Türklerin modern kımızı yapan Bayar tahta geçti. Daha sonraki yıllarda ise çakalların sayısı, kisisel karakteristiklerden yoksun olmaları ve iktidar değişimindeki yüksek frekans bir çetele tutmayı anlamsızlaştırdı. Çopcular, boğaz kesenler, insan boğanlar, kulak ve burun kesenler, insanlara bok yedirenler siyasi lider oldular. Ölüm mangaları, uyuşturcu mafyaları, sokak çeteleri devlet oldular. Öte yandan, Kasımpaşa serserilerinin dili alimlerin, bürokrasinin ve siyasetin dili oldu. Resmi sözlükleri bile bir tecavüz ve imha aletine dönüştü. Bunların dilini konuşmak zorunda kalan çocuklar sırf bu yüzden normal bir kognitif ve duygusal gelişme gösteremediler. Bu dili kullanıyor olmanın insan beyninde ve vicdanında yarattığı tahribatı gidermek için çok büyük bir çaba sarf etmek gerekiyor.
Bilimde ve sanatta silindiler. Ellerinde kala kala Batılı turistlerin paralarını almak için icra ettikleri kıç kıvırmaları kaldı. Sanatçıları, pavyon kabadayıları ve profesörleri birbirlerine benziyorlar. Profesörleri akademik tartışmalarda lazım olur diye ceplerinde bıçak taşıyorlar ve söze "ulan" diyerek başlıyorlar. Akademik kariyer yapmak çoğunlukla Batılıların çalışmalarını kendi çalışmaları olarak sunmaktan ibarettir. Bilimsel konferanslarda tartışan Türk bilim adamlarının karşı argümanları "ulan oraya gelirsem senin ananın-avradının cümle fiziğinin ve kimyasının formülünü bir dakikada çıkarırım ha!" nevindendir.

--------------------------------------------------------------------------------

Detayli bilgi icin BERFIN KURDISTAN FORUMU nu tiklayiniz..

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.