"ŞEREFNAME'DE EZDİLER
Şerefhan, “Kürt“ denenlerin çoğunluğunun “Sünni-Şafii“ olduğunu yazmakta, bu inancı diğerlerinden farklı olarak “Doğru Yol“, “Ehl-i Sünnet Mezhebi“ ya da “Ehli Sünnet ve Cemaat Mezhebi“ olarak tanımlamaktadır. Bir de Osmanlı hakimiyeti ile birlikte oluşan “Hanefi“ bir azınlıktan sözeder.
Şeref Han, yer yer unutmuş gibi görünürse de, O'nun “Kürt“ diye tanımladıkları arasında “Kızılbaş“ ya da “Rafızi“ dediği aşiretler de vardır: Pazuki, Hınıslı ve Çemişgezek aşiretleri gibi. Şerefname'nin mantığı içinde düşünülürse Goranlar, Bahtiyariler, Lorlar ve Lekler genelde bu grup içinde mütaala edilmiş olmalıdırlar. Çünkü başka kaynaklardan biliyoruz ki bunlar arasında İsmaililik, Hurufilik, Ehl-i Hak gibi aşırı ve İslam-dışı görülen inançlar egemendi.
Şeref Han'a göre “Sünni-Şafi“ çoğunluğun yanında “Yezidi mezhebi“ de bir azınlıktı. Sadece bazı “Kürt aşiretleri“ ile sınırlıydı. Bu aşiretlerin adlarını da verir: Tasni, Haldi (Xaldi), Besyani, Bohti, Mahmudi, Dınbıli. Ama kitabının başka yerlerinde bu listeye üç aşiretin daha eklendiğini görürüz: Nividkavun, Şoreş ve Hivdil gibi.
Şerefname Ezdiliği de tıpkı Kızılbaşlık gibi bir sapkınlık olarak görür. Ondan aşağılayıcı bir dille sözeder. Aşağıdaki ifadeler Şeref Han'a aittir:
“Uğursuz Yezidilik dini“
“İğrenç yol“ (s. 135),
“Sapık Yezidi tarikatı“ (s. 294)
Şeref Han, bir diğer yerde Ezdiler'i “Yabancı“ olarak tanımlar.
Burada bir açıklama yapmak ihtiyacı duyan kitabın Arapça çevirmeni M.A.A, Şerefhan'ın Ezdiler'i etnik bakımdan “Kürt“ gördüğünü, onları yalnızca din ve mezhepçe “yabancı“ saydığını hatırlatır.
İyi de, bunun anlamı, Şerefhan'ın Müslüman ve Şafii olmaklığı Kürt kimliğinin esaslı bir öğesi olarak gördüğü değil midir?
Ezdilik, Kızılbaşlık ve Hristiyanlık hakkındaki fikirleri birer kanıttır.
O'nun “Kürt“ veya “Kürtlük“ tanımında temel referanslardan biri İslam'dır. Daha tam bir deyişle İslam'ın Şafii versiyonu, yani belirli bir dinsel topluluktur.
Osmanlılar dinsel topluluklara/cemaatlere “Millet“ diyordu. Tamamen dinsel bir içerik yüklenen bu sözcük, aynı din veya inançtan olan topluluk, yani ümmet demekti. Türkçe'de birbiri yerine kullanılsalar da Osmanlıdaki “millet“ sözcüğü ile modern “ulus“ kavramı anlamca bir ve aynı şey değildirler.
Şerefhan'ın kendi kitabının “Giriş“ bölümünde kullandığı dört şubeli “Kürt ulusu“ tabiri de daha çok dinsel içeriklidir. Bu tarifin belli bir çağın ve sınıfın damgasını taşıdığı yeterince açıktır. Şerefhan, bu çağa ve sınıfa mensuptur."
Geschrieben von Seyfi Cengiz am 18. Juli 2006 05:41:24:
http://f28.parsimony.net/
forum68141/messages/1233.htm
Sn.F.yonetimine