ULUS DEVLET ANLAYISI:
Günumuzde Küzey kürdistanda bazi
oldukca örgütlenmis kürdlerin arasinda
tartisilan devlet anlayisi,
baris ve demokrasi adi altinda,
ortaya konulan ve cözüm !
milli-misak
sinirlari dahilinde,
kürt ve türk kardesligini esas alarak,
büyük bir hokus-pokusla küzeyde
20 milyon kürt halkinin
enerjisini,!
gücünü,!
beynini,!
düsüncesini !
ve
topragini !
türk ulus-devlet hizmetine koyma metodu .
Devlet anlayisina karsi cikan sihirbaz bazi küzeyli kürd siyasetcileri
her ne hikmetse yaptiklari aciklamalarla türk ulus-devlet anlayisini en iyi savunup ,yaptigi manavralarla en iyi kuruyanlardan gözüküyor..bu insanlar
kendi devlet anlayisini lanetle,
düsmanin devlet yapisini destekle...
...daha neler neler....
Soruna
“akademik incelemeler“
anlayisi içinde yaklasanlar,
Marx ve Engels'in ulusal sorun konusunda yöntemsel bir yaklasimlarinin olmadigini, onlarin kapsamli bir ulus tanimi bile yapmadiklarini iddia ederler.
Oysa Marksizm,
çesitli sorunlar karsisinda
akademik incelemelerden ve donmus tanimlardan olusan bir
“ögretiler“ toplami degildir.
Marksizm,
temellerinin atildigi dönemden bugüne,
proletaryanin bilinçli devrimci eylemiyle
dünyanin degistirilmesini amaçlayan
bir eylem felsefesi olarak biçimlenmis
ve sürekli gelisen bir içerige sahip olmustur.
Bir tarihsel-toplumsal olgunun onu biçimlendiren
ya da karakterize eden karmasik unsurlardan
ve iliski içinde bulundugu faktörlerin degiskenliginden kopartilarak,
dondurulmus bir “olgu“ olarak ele alinip tanimlanmaya çalisilmasi Marksizmin yöntemi degildir.
Dogruya en yakin görünen tanim bile,
o olgunun hareketinin bütün yönlerini,
farkli tarihsel kesitlerde tasiyabilecegi
farkli özelliklerini kapsayamama tehlikesiyle yüz yüzedir.
Marksizm,
bitmis tamamlanmis bir ölü fikirler yigini ya da hazir reçeteler toplami degildir.
Marksizm,
her farkli tarihsel kesitte öne çikan sorunlara,
proletaryanin devrimci mücadelesinin
ihtiyaçlari açisindan çözüm getirmeye
çalisan canli ve dinamik bir dünya görüsüdür.
Feodal toplumun bagrinda
kapitalist üretim iliskilerinin gelismesi
ve yayginlasmasiyla birlikte ortaya çikan
burjuvazinin, bir süre sonra kendi pazarina
ve ticari iliskilere egemen olma arzusu
agir basmaya basladi.
Burjuvazinin kendi siyasal iktidari altinda modern bir merkezi
birlik olusturmak amaciyla feodal gericilige karsi giristigi
mücadele sürecinde,
ulus-devlet
ve ulus olgusunun düsünsel temelleri de yaratilmis oldu.
Bu nedenle burjuva demokratik devrimlerin ana temalari,
somut bir pazar birligi temelinde
yeni bir toplulugun olusumu
eskinin feodal yerelliginin ve kraliyet tebaasinin yerine ulus-topluluk
seklinde biçimlendi ve siyasal hedef olarak belirginlesti diye düsünuyorum.
silvan FARQINI