Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi on 10 July 2010


Cumhuriyet gazetesi, Ertuğrul Özkök ve Türk Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un son konuşma ve yazıları hep aynı merkezden koordine ediliyor..
Özkök bugün yazdığı yazıda amacını çok net bir şekilde ortaya koymuş:

„Kürt kimliği tanınsın“ dendi.

Tanındı.

„Kürtçe konuşmak ve şarkı söylemek serbest bırakılsın“ dendi.

Serbest bırakıldı.

„İsteyen Kürdçe öğrensin“ dendi, dil okulları açıldı.

„Kürdçe isimler, mahale, köy isimleri serbest bırakılsın“ dendi, bırakıldı.......

Peki daha ne ve nereye kadar?

Bu açılımın ucu neresi?“ soruyor.

Yani mevcut olan anayasal bir zemini olmayan kırıntılar bile „Efendilerimizi“ rahatsız ediyor...

İstedikleri köle „dağlı Türk“

Şimdi Türk devleti yeniden ulusal bilinci olan Kürd kitlelerini baskı altına almaya ve Kürdler adına konuşanların ağızlarından Kürdlerin mevcut durumlarından memnun olduğuna yakın bazı açıklamalar almak istiyor.
Çünkü Türk devleti için yok edilmesi ve tasfiye edilmesi gereken Kürd kitlelerinin sahip olduğu Kürdlük bilincidir..

Bu bilinç var olduğu sürece Kürdleri kontrol etmek olanaksızdır.. Bugün bir örgüt, bir parti ve lider gider, yarın başkası gelir..

Yine savaş tırmandırılıyor. Şiddeti en üst noktada dayatarak, diğer savaş mekanizmaları eşliğinde hedeflerine ulaşmak istiyorlar..

Türk devleti savaş eşliğinde „Sen benim efendiğimi kabul etmesen birlikte yaşamak istemiyorsun“ perspektifini dayatıyor..

Bu ortamda Kürdlerin taleplerine ve fiziki varlığına ilişkin bir dizi öneri ortaya çıkıyor.

„Ver kurtul“!! „Vur kurtul“!!!! ve „Sür Kurtul“ gibi...

Neyi veriyorlar? Kimi vuruyorlar? Ve kimi sürüyorlar?

Sizler hala Orta Asya'da sağa sola salırırken, biz bu topraklarda yaşıyorduk...

Kürdlere yönelik bu saldırılara karşı masum görülen bazı tepkilerde var..
Fakat, bu tepki gösteren yazarlarında Kürdleri Türkiye'ye mahkum etmek dışında başka bir amaçları yok..

Kürd asılı Bejan Batur 07.07.2010 tarihli Zaman gazetesinde „Kürdlerle yaşamak zorunda mısınız?“ adlı bir makale yayınladı..

Bejan Batur Özkök'ü eleştiriyor, birliği savunarak şöyle diyor:

„Dünyadaki başarılı entegrasyon örnekleri arasında sayılan Kürt/Türk entegrasyonu hakkında, bırakın vicdan sahibi entelektüel tavrı, bir sosyolog olarak bile sorumlu davranmıyor“..

İnsaf Bejan!!!

Biraz vicdan Bejan!!!

Özkök'ü bir kenara bırak..

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan beri Kürdistan'da hayatın tüm alanlarında soykırım uyguladı..
Milyonlarca Kürd can verdi.. Soykırımdan kurtulanlarıda ya sürgünlerle veya zorla Türkleştirmeye çalıştılar..

Siz buna mı entegrasyon diyorsunuz?

Eğer bu entegrasyon konseptinizi takip edersek, Lazlar, soykırımdan kurtulmak için dinini ve milletini inkar eden Türkleşen Ermeniler „en başarı entegrasyonlar“ olarak lanse etmeniz lazım...

Bejan Hanım siz şairsiniz... Şöyle klasik Kuzeyli Kürd şairlerine bakınız.. Mellayê Cizîrî, Ahmedê Xanî, Feqîyê Teyran, Melayê Batê, Elî Herîrî, Elî Termuxî vs vs. vs..
Bunlarının hepsinin eserleri yurtdışına kaçırılanlar Türk vandalizminden kurtuldu..
Rusya, Fransa, Almanya ve başka ülkelerin arşivinden bulundular..

Kürdlere kültürel jenosid en son noktaya kadar uygulandı..

Jenosid suçluları hala konuşuyor ve bastırıyor.

Jenosid mağdurları ve „artıkları“ ise hala savunmada....

Bu işin bir hesabı olmalı, bir kitabı olmalı..

Suçlular cezalandırmadıkca daha çok konuşacaklar ve suç işleyecekler..

Zaman gazetesinde Mümtaz'er Türköne'de „Kürdleri 'Paketlemek' mümkün mü?“ anabaşlığı altında Özkök'ü eleştiren bir yazı yayınladı.. Türköne, „Kürd devletinin bir safsata olduğunu“ söyledikten sonra yazısına şöyle devam ederek: „böyle bir ihtimal veya kabus olabilecek kadar bile ciddi değil. Çünkü, Kürd devleti öncelikle Kürdler için bir felaket“ diyor.

Türk devletinin kuruluş süreci ve Türk milletinin oluşum süreci bir felaketti... Bir dizi halka jenosid uygulandı..
Şimdi her tarafta ve herkes suç dosyaları oluşturuyor..
Dünya bu suçlar ve felaketler üzerine konuşuyor..

Kürdlerin Güney Kürdistan'da fiili olarak gerçekleştirdikleri bir tecrübe var.
Türkmenlerin, Asuri-Keldanilerin ve Ermenilerin ulusal haklarını anayasal güvenceye kavuşturdular. Kürdistan parlamentosunda kendilerine kontenjan ayırdılar.. Kürdistan'daki bu azınlıklara kendi anadillerinde eğitim yapmaları için okullar açıldı... Bunları hepsi Kürdistan hükümeti tarafından finanse ediliyor.

Ortada bir felaket yok!!

Kuzey Kürdistan'ın devletleşmesi tüm Kürd halkının rüyasıdır..

Geçen yüzyıl boyunca ve hala devam eden Türk devletinin bize yaşattığı felaketlerden sonra, biz bir Kürd felaketini öper başımıza koyarız..
Sizin bize yapacağı en büyük iyilik bizim ülkemizi terkedin ve bizi felaketimizle baş başa bırakın..

Kürd halkı bağımsız Kürdistan rüyasını görüyor dedim..

Kürd halkı onun için savaştı ve savaşıyor.. Kürdler kendi aralarında bağımsızlık ve özgürlükten sözederler.

Kürd siyasileri „birlik, birlik“ diye sağa sola mesaj gönderiyorlar..

Geçenlerde Güney Kürdistan'da çıkan Awene Gazetesinin editörü Asos ile konuşuyorduk..
Bize Güney Kürdistan'a ilişkin bir hikaye anlattı..

Amerikalı bir gazeteci Güney Kürdistan'da bazı incelemelerden bulunuyor ve Awene gazetesine de gidiyor..

Amerkalı gazeteci Asos'a „burada belli bir dönemden beri incelemeler yapıyorum. Halk ile konuşuyorum. Yöneticilerle konuşuyorum.. Benim dikkatimi çeken bir olay oldu. Halktan kime sordumsa „Bağımsız Kürdistan istediklerini“ söylediler. Yöneticilerden kime sordumsa „Birleşik Irak istediklerini“ söylediler... Bu nasıl oluyor“ diye soruyor..

Kuzey Kürdistan'da halk ile siyasi yönetcilerin durumu farklı değil.. Halk bağımsızlık, siyasi yöneticiler ise farklı bir telden çalıyor..

Bu Kürdlerin dilemasıdır..

Kürd bireyi, partilerden, seroklardan, aşiretlerinden, ailelerinden bağımsız, istemlerinin arkasında durarlarsa bu dilema aşılır..

Uzadı....

Silav

Aso

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.