Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 11 April 2009

TEMMUZ 1988' de NELER OLDU? (3)

Yaptığımız görev bölümü gereği, ilk Duisburg bölge sorumlusu Şadi Batmaz'la görüştüm. Konuya M. A.
Birant'la olan görüşmelerden başladım ve kendi düşüncesini almak istedim. O'da herkes gibi tepkiliydi.
'Bu görüşmenin içeriğinde hiç bir şey yok' dedi. Bu iyi bir başlangıç oldu. Eleştirilerle başlayarak Şadi'yi
kazanmayı deniyeceğim.

Burada bir açıklama yapmak zorundayım. Gelen eleştiriler ve uyarılardan dolayı, M. A. Birant'la olan
görüşmelerin içeriği ile ilgili. Bu görüşmenin özbe öz anlamını vermek gerekiyorsa, 11 yıl sonra, A.
Öcalan'ın Kenya'dan getirildiğinde, uçakta gözlerini açtığında; 'imkan verilirse devlete hizmet etmeye
hazırım, annem türk' demişti. 1988' yazında, M. A. Birand ve diğer gazetecilerle yapılan görüşmelerin
içeriği budur. Yani kürt halkı adına sıradan bir talep bile yok ki, yazayım. Tepkilerin kaynağıda budur.
Tabiki, Bekaa'da açık olarak 'hizmete hazırım' diyemezdi.

Eğer politika, oyun ve entrikalarla dolu, siyaseti yönetme sanatı ise; burada Kürt Halkı adına ve O'nun
zararına en çirkini yapıldı. Kemalist anlayışla hareket edilerek, Kürdistan gerçeği yok sayıldı. Olay
basitleştirildi. H. Yıldırım'ın tepkiside burdan başlıyor. Abi' le (H. Y) Görüşmelerimizde bu içeriktedir.

Bazı örnekler vermek gerekiyorsa;

Bir; A. Öcalan bu görüşmelerde (ikili görüşmeler hariç) neleri ön plana çıkarmış?
Galatasaraylı olduğunu duyurdu. Bunun anlamı kişinin spora ve ya futbola alan hayranlığı değil. Eğer,
bağımsız bir Kürdistan olsaydı ve bir takımınında, Galatasarayla maçı olsaydı, bu bir jest, centilmenlik
sayılabilinirdi. Olmadığına göre, A. Öcalan; spora kadar, Kemalist sistemin bir parçası olduğu mesajinı
veriyor. Bu sözü özellikle Istanbul'da yankı buldu; ulusal bilinçten yoksun Kürt dolmuş şöförleri,
araçlarının değişik yerlerine, 'O'da Galatasaraylı' diğe yazılar yazdılar.

İki; 'Hiç olmazsa Sedat Bucak'a verilen Statü bize verilsin' dedi. Bunun anlamı çok açık. Sedat Bucak
koruyucu başıydı. Devletin emrinde bütün kürtlere (PKK'li olsun olmasın) baskı şantaj ve imha etmede
sonsuz yetkilere sahip biri. A. Öcalan ise bu görevi, Sedat Bucak'an daha iyi yaptığını ve kabul edilirse
çok başarılı bir biçimde yapacağını duyuruyordu. Yaşanan sürecin ve pratiğin özü de budur.

Üç; 'Bana bağlı benim denetimimde bir hareket' diyor , A. Öcalan. Anlamı açık; Burada Kürdistan
gerçekliği inkar edildiği gibi, PKK'e gerçekliğide inkar ediliyor ve ya PKK'i hallettiğini söylüyor. Devamla;
'Devlet (T.C) beni muhattap alsın' diğerek, PKK'yi nasıl tasfiye ettiğinin mesajinı veriyor ve hemen
peşinden uyarıyor; 'Ben gidersem karşınızda 40 tane PKK görürsünüz' Açıkça şunu demek istiyor;
Ben Devlet'e yönelik Kürt ve Kürdistan tehlikesini kontrol altına aldım, beni kabul edin ve destekleyin,
yoksa büyük tehlikelerle karşılaşırsınız. 'Bir şey istemiyorum, kim demiş biz bağımsızlık istiyoruz,
Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünden yanayız' Tekrar söylemek sorundayım, politik bir pazarlık ve
sıradan da olsa hiç bir istek yok, sadece kendisinin kabul edilmesini istiyor.
M. A. Birant durumu anlamada zorluk çekmiyor. Oldukça rahat hareket etmeye başlıyor. Beraberinde
götürdüğü, fotoğrafçı ve kamereman Coşkun'a, 'her tarafın resmini çek görüntüler al' der. Abi
ve orada bulunan bazı arkadaşlar müdahale eder, izin vermek istemezler ve görüntülerin devletin
eline geçeceğini söylerler. Ancak M.A. Birant; 'Başkan izin verdi, döndüğümüzde MİT isterse elimizden
alır, bunu Başkan'da biliyor' diyerek izin alındığını belirterek istedikleri tüm görüntüleri alırlar.

Dört; M. A. Birant örgüt içi muhalefeti açarak, Semir olayını sorar. A. Öcalan; 'O ne zaman olsa
öldürülecekti' der. Devletten yana olduğunu belirten A. Öcalan, PKK içinde Semir ve O'nun gibi
Kürdistan davasının savunucularını nasıl yok ettiği ve etmesi gerektiği mesajını veriyor. Yoksa
böyle rahat ve 'zafer' kazanmış gibi kanuşabilirmiydi?

Beş; A. Öcalan, ' Hesap vereceğim yerler var , hesap soracağım yerler var' diyor. Kim bu kurumlar
ve kişiler? PKK'yi inkar ettiğine göre, bahsettiği kurum ve kişiler, T. C'ne aittir. İmralı sürecinde
net ortaya çıktı, derin devletin son biçimlerinden, Ergenekon...

İkili görüşmelere, ne Abi nede herhangi bir Parti yetkilisi alınmıyor. Burda 'sırlar' var. Mevcut açık
görüşmelerle, sırların ne olacağınıda tahmin etmek zor değil. 90'lı yıllardaki 'Sehıldanların' ve 'Silahlı'
hareketin, oluşmuş bir plan dahilinde etkisiz hale getirilmesi ve bir bütün devrimim en aktif
potansiyelinin tüketilmesi, ikili görüşmelerle bağlantılıdır. Bu döneme değinen arkadaşlar var. Ancak;
kazanmak değilde, herşeyi kaybetmek için, yönlendirildi. Bu yönlü açılırsa, gerçek daha net anlaşılır.

Gerek Abi'yle olan görüşmelerimiz ve gereksede grup olarak değerlendirmelerimiz bu görüşme (M. A.
Birant'a olan) üzerine yoğunlaşıyordu. Çünkü herkesin tepkisi vardı, bizde bu tepkilerden hareketle
A. Öcalan'ın karşı devrimci çizgisine karşı, devrimci çizgiyi başarılı kılmak istiyorduk.

Şadi'ylede bu konuları konuştum. Olumlu tepkiler verince, hazırlıklarımızdan bahsettim. Çok sevindi,
ve A. Öcalan'a küfürlere başladı. Hiç müdahale etmedim. Ayrılmadan kendisini gizlilik konusunda
tembihledim ve bazı dar toplantılar yapacağımızı söyledim, sevinerek kabul etti.

Almanya'nın güney bölgelerinden sorumlu, H önemli biri. Mutlaka kazanmak istiyorum. Ama nasıl
olacak? düşünüyorum. Telefon edip yarın Frankfurt'a görüşmemiz gerektiğini söyledim.

Abi'nin Basel'e gidişi daha bir hafta olmamıştı. Ordan Fransa'ya geçiyor ve tekrar Basel'e dönüyor.
Başta, Numan Uçar ve Haydar Altun olmak üzere bütün PKK'li yetkililere, onlarca kadroya
ve de derneklerdeki yurtseverlere kadar, düşüncelerini anlatıyor ve herkesi A. Öcalan ihanetine
karşı göreve çağırıyor. Abi'nin böyle açıktan ve etkili müdahalesi bütün Avrupa'da (özellikle İsviçre
Almanya ve Fransa'da) şok etkisi yarattı. Birileri bu durumu A. Öcalan'a bildirmiş. Bildirme, İsviçre
ya da Fransa üzeri yapılıyor. Artık derneklerde ve kitle içinde A. Öcalan'a karşı küfürler yükselmeye
başlıdı. Kadro ve yönetici durumda olanlar müdahale edemiyor ya da etmek istemiyorlar!

Her tarafta tepkiler yükselmeye başladı. Sınırlı bir kesim (kadrolarda da aynı) Serok'u savunuyor.
çoğunluk karşı. Netleşmelerde ortaya çıkınca, bizimde grup olarak çalışmalarımızda bazı olanaklar
ortaya çıktı. Kimlerin tepkili olduğunu tesbit etmede artık zorlanmıyoruz. Abi'den yana açık tavır
almıyoruz. Tepkilerin önünede geçmiyoruz. Yani herkes hassas bir pozisyonda, birşeyler başarmak
için hızlı davranmak gerekiyor.

A. Öcalan'ın aradığı haberi ulaştırıldı. Akşam Köln'de bir taraftarın evinde aradım. Konu H. Yıldırım'dı.
Ben haber vermemişim diye, Serok tepkiliydi. Bana ilk sorusu , 'geldiğinde görüştünmü' oldu. Hayır
görüşemedim, Basel'e geçtiğini duydum. 'Öylemi' dedi manalı bir şekilde. Halen bilemiyorum Serok
görüştüğümüzü birilerinden mi duydu, yoksa tahmin mi yürütüyordu? Doğrusu panik içindeydi.
'Provakatörlük yapıyor, şahsıma yönelik suçlamalar da bulunuyor,haberin yok mu?' Basel'deki
arkadaşlardan bazı konularda rahatsız olduğunu duydum ama bu boyutta olduğunu bilmiyordum.
'Ben diğerleriğlede konuştum (N. Uçar ve H. Altun kastediliyor) 'susturun' Çok zor dedim, bütün
kamuoyu tanıyor ve kitlemiz üzerinde etkisi var, altından çıkamayız. Çok tanınan biridir. 'O zaman'
diğerek, 'karı kız meselesine getirin öyle susturun'. Talimatı 'kabul' etmiştim. Sık sık kendisini
bilgilendirmemi isteyerek telefonu kapadı.

Hemen Abi'yi aradım,bağlantı kurmam kolay olmadı tekrar Fransa'ya dönmüş, gizli telefonlarımız
var ama sonuç alamıyorum. Fransız doslarımız vardı, onları aradım, sorunlarımızı biliyorlardı. Önce
'haberimiz yok ' dediler. Adımı söyledim mutlaka konuşmam gerektiğini belirtip çok ısrar ettim.
Abi telefona çıktı nerde olduğunu anlamıştım. Abi artık ordan ayrılma kimseylede görüşme,
Serok her şeyi duymuş, hakkında kesin karar var dikkatli ol. Senle görüşmek isteyenler olabilir,
sakın kabul etme, bizimde hazırlıklarımız tamamlanmak üzeredir. Abi; 'Bu gün Ömer (H. Altun)
geldi, görüştüm.' Aman Abi dikkatli ol, artık kimseyle görüşme. Ne söylüyor dedim? 'olumlu
yaklaşıyor sadece böyle olmaz Abi' diyor. Nasıl yani? 'Haklısın diyor ama böyle baş edemeyiz'
Abi'de diyor; 'yalnız ben böyle düşünmüyorum, Parti'de de karşı olan çok kişi var. 'Kim diyor?'
Abi, beni söylüyor. Ömer'de diyorki; 'O varsa bende varım' ve bu şekilde ayrılıyor.

'Senin de karşı olduğunu Ömer'e söyledim. Söylemeseydin Abi. 'Bir şey olmaz, O'nunda karşı
olduğunu anladığım için söyledim.' Yani şimdi Ömer'i arayıp açık açık konuşabilirmiyim. 'Konuş'
dedi. Abi artık açık hareket edemezdi. Bizim için ortam daha iyi bir hale gelmiş,hazırlıklarımızı
dahada hızlandırarak sonuca gitmek istiyoruz. Hemen Ömer'i aradım, o akşam ulşamadım.

Sabahleyin erken kalkarak Frankfurta hareket ettim. H'le görüştüm. Oldukça dikkatliyim. H'yi
çok iyi tanıyorum. Dersim'li, duyarlı tutarlı bilinçli biri. Ama bazı özel nedenlerden dolayı
temkinlide. H'nin daha önce bir abisi PKK'den ayrılıyor. Söylenenlere göre Baki ile Seher'in
yanındadır. Düşünüyorum, eğer H'yi ikna edip kazabilirsem, Baki Karer'e, Seher'e (Cemile Merkit)
ve Abisinede ulaşmış olacağız. Onlardan alacağımız destek önemli. Tüm bunları hesaplayarak
konuşmak istiyorum.

H gelişimin 'normal' olmadığını ve bazı özel nedenler olduğunu anlamıştı. Dikkatlice bana bakıp
konuşmamı bekliyordu. Konuşma mı M. A. Birant'la olan görüşmelerle açıklamaya başladım.
Bazı kadroların ve kitlemizin bir kesimi ve H. Yıldırım bu durumdan rahatsız. Parti ilkelerine
uymuyor diyorlar. Haklı yanlarıda var bu eleştirilere karşı sen ne diyorsun? Ayrıca H. Yıldırım'ın
artık bizimle ilişkisi kalmadı ve Önderlik O'nun cezalandırılmasını istiyor. Biliyorsun kitlenin O'na
çok saygısı var, tanınan biri çok zararlı çıkarız, böyle bir karara karşıyım. Senin düşüncelerin
ne? H ise çok dikkatli beni dinledikten sonra rengini belli ettirmemeye kararlı. Alışık olmayan
bir durum 'Önderliğin' tartışılması! Çok değişik konularıda açtım, fayda etmedi. H benim
kendisine oyun yaptığımı düşündü. Bu sefer biraz zorladım, yani dedim sen H. Yıldırım'ın
cazalandırılmasını kabul ediyormusun? 'Önderlik nasıl istiyorsa öyle olur ' dedi. Anladım
H bana açılmayacak. Kafası kuşku şüphe ve güvensizliklerle dolu. Bu sistemde bunun ne
demek olduğunu çok iyi biliyorum. İnsanın içinde bir nufus ettimi çıkmasına ömürler
yetmez. H'de böyle. Amacıma ulaşamadım, olacak kampanyayla ilgili konuşmaya başladım.
Akşam saatlerinde tekrar Köln'e hareket ettim. H. benim gibi düşünüyordu. Ama güvenemediği
için, kendini ifade edemedi.

10. 04. 09

Salih Aras

devam edecek

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.