Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 29 October 2008

evet nerede kalmistik?
(bu arada mevzuya bu kadar heyecanli ilgi de ilgic geldi bana
bunu da gecerken belirteyim)

saka bir yana ben bu yazida cok kisaca TARIH ten ne anladigimi yazacagim.

ancak baslarken surekli artan yanlis anlasilmalari bertaraf edebilmek icin
yurtaslik bilgisi kivaminda bir giris de mecburiyet oldu.

1-kurdler tarih uzerine cabalamayin diye bir sey demedim. var mmi boyle bir durum?
ancak tarih uzerine ileri geri konusmadan once nedir su TARIH denen sey ?
bu mesru soruyu sorma hakkimi kullandim. kurdler tepe tepe tarih yazsin daha fazla yazsin. populer tarih te yazsin akademik tarih te. ancak bu ikisini bir birine karistirmamak da lazim. bunlari tartismaya aciyorum.

2-nerden cikti bu mesopotamya? diyor bir arkadas.
nerden cikmadi ki? her tasin altinda bir kadim mesopotamya kulturu lakirdisi dir gidiyor. benim kurdlerin yasdigi cografya (mesopotamyanin cok buyuk bir bolumu) ile iliskisinden kuskum mu var? yok boyle bir sey.
mesopotamya da olan biten bir suru sey elbette bugun adina kurd dedigimiz kavimi
sekilden sekile sokmustur.
ancak ufak bir hatirlatma daha yapayim
ayni cografya bir baska ucundan da asurlari araplari (bunlari da eski mesopotamya kavimlerinin araplasmis cocuklari olarak varsaymak gerek-disaridan gelenlerle kaynasmis karismis) haydi sonmekte olanlari da sayalim sabianlari, marsh araplarini, asurilerin adi altinda eriyip giden kaldelileri de unutmamak lazim.

simdi tarihe bakip
kadim mesopotamya kulturu vs dediginizde
bu haliyle fazla romantik bir bakis oluyor ve yanlis oluyor.
bu kadim sifati ile (buyuk olasilikla guzellenen) kulturun bir parcasi bize saddam olarak dun
asurbanipal olarak evvelsi gun
kan vahset olarak gelmis olmasin?

hosuma gideni alirim hosuma gitmeyen yok sayarim olmaz.mesopotamya gibi
uzak gecmiste
fazlasiyla uretken bir cografyanin tarihine ulusal olarak tek basina sahip cikmak da olmaz. kadim mesopotamya tarihinden edindigimiz bilgilerin bazilarindan hic te hoslanmaya da biliriz.
(mesela dusunun ki 5000 yil sonra bir tarihci abdullah ocalan adindan bir kurdun yasanmis en buyuk sarlatanlardan biri oldugunu ve kisisel marifetlerle koca bir halkin aydinlanmasini kana yalana irine satisa bulamis oldugunu yazdiginda, eger 5000 yil sonra hala kurdluk diye bir sey kalmis olursa, bu kurdlerin bu tarihi bulgudan pek de memnun olacagi soylenemez. (bunlar da isin matrak yanlari elbette).

ben bunlari hatirlatiyorum.
bunlari soylemek kurdlerin mesoptmy ile alakalari yok demeye mi geliyor?

2-bir baska nokta da sanki ben kurdler tarih calismalarini biraksin
veya yaptiklari yeterli artik yapmasin demisim gibi
bana kurd tarihcilerinin azligindan
kosullarinin zorlugundan bahs edilmis.
bunlari hissetmek icin tarihci olmak gerekmiyor
kurdlerin her seyi Xani nin 300 yil once koydugu gibi duruyor
sahipsiz caresiz ilgisiz
bu sadece tarihciler icin degil hepimiz icin
bilgi uretmeye kalakan her kurd aydinlanmacisi icin gecerli.

kurdler tarumar edilen hayatlarina, dillerine ve tarihlerine elbette sahip cikmali
ama
gercek hayata
gercek dile
gercek tarihe
ve
zamanin sahip cikma bicimlerinin zaruri olarak degistirdigini kavrayarak.

kliselesmis aktarmayi yapayim
bir parca alakali bir deyis
marxin dedigi gibi
-uc asagi bes yukari-
ilk kez yasandiginda trajedi olan
ikinci kez yasandiginda komediye donusur.

tarih kavrayisi tarihe sahiplenme bunun eski yontemleri
yeni donemlerde farkli olmak zoruda.
gecmiste kullanilmis ve ise yaramis yontemlerin
bugunde ise yarayacagini dusunmek
ve ulusu icine yuvarlandigi sahipsizlikten kurtarmak icin
antikaci dukanina girip
alakali ne buluursa sahiplenmek bugunun munasip yontemi degil.

ulus olusturma proseslerinde ozellikle romantik alman ulusculugu modelini secenlerin ayiklayici tarihografileri gecmiste ise yaramis gorunebilir-uretikleri aslinda trajedidir. iki temel ornegi
biri bizim yakindan tanidigimiz Torkiya vahsetidir
yaratiklari sapik tarih kulturu ile butun cografyayi 100 yillik bir trajediye suruklendiler.
ikincisi de ulus temellerini masada efsanelerine
ve tanrinin onlara bahsettigi kutsal vatana kadar indiren israel dir.
bu tarih anlyislari ile bulunduklari bolgede trajedi yaratmislar
(ancak her iki ornek de kendilerine ulus devlet kurmuslar)
madem bu bicimde ulus devlet kuruluyor
biz neden ayni yontemleri uygulamayalim?
iste burda
zaman kavraminin
ve eskiden gecerli olan bir yontemin
bugunun kosullarinda
bizim kosullarimizda uygun olup olmadigi
sorulmali
tartismaya acilmali.

bu ayagi da bitirdikten sonra
tarih ten ne anlamak gerektigine bakalim
gene kisaca (bu mevzunun derya deniz buyuklugunde oldugunu herkes kabul eder)
burda uzun gelecek bir yazi ile bu mevzuyu tartismak
mevzu acisindan kisa olarak tanimlanmali.

once bazi kacinilmaz tekrarlari yapalim.

a-ulus tarihini ne kadar gerilere goturebiliriz?
bu soru ciddi bicimde tartisilmak zorunda.
basklarinin tarih anlayisi ile 5-10 bin yil geriye cekilen ulus tarihlerini ne derecede sadece bugun onumuzde duran ulusa ait sayabiliriz?.
kavimler adlari dilleri ve bunyelerindeki farkli ogleri zaman icinde surekli degistiren baskalasan seylerdir. gene de mumkun mertebe bir yere kadar tarihimizi

b-Hegel in sik sik degindigim bir lafi ile baska bir aciya geceyim.
gene uc asagi bes yukari
soyle demis
"bir vakitler helenleri ureten cografya simdi turkleri uretiyor"

burda sabit olan (degismeyen degil sabit olan) tek sey COGRAFYA dir.
burdaki ornegimizi de iyi taniyoruz.
vaktiyle helenleri uretirken-simdi ayni malzemeye turk demeye basladik.
turklerin eninde sonunda bu cografyanin cocugu(tipkli helenler gibi) oldugu, ve saplandiklari sapkin tarih tezlerinden oturu kendilerini orta asyandan gelmis bir aazinligin ismiyle ve kulturlerini de ordan gelmis gibi sanmakta inat ettiklerine yakindan tanigiz. dili burda bir parca haric tutmak gerek. turkce orta asya kokenli bir dildir-vokabularysi fiiler disinda neredeyse tumuyle bugunku cografyanin eski dillerinden alinmis kelimelerden olsa da yapisal olarak dil orta asya dildir. onun disinda genetik stok da diger kulturel elementeleri ile cografyanin urundurler.bir incemelem modeli olarak ogretici bir mevzu.

burdan goruldugu gibi
tarih yazarken akiskan elemente (topluluga) yogunlasmaktan sa
tasiyici elemente (cografyaya) yogunlasmak daha makul geliyor bana.
bu sebebeple kurdlerin tarihini ulus tarihi olarak cok gerilere cekemesek de
kurdistan tarihini 10-12 bin yila kadar cekme imkani verir bize bu yaklasim.
bunu da tartismak gerekir.

cografi tarih anlayisi
adina kurd dedigimiz bu konglomeranin gecmiste bir suru onemli tarihi surece bulasmis olduguna dair kusku yaratmiyor. ancak kanitlanmasi cok karmasik-hele hele bugunku imkansizliklarimizla iyice zor olan bu ise soyunmak gercekci de degil. bu kadar karman corman bir mevzuda, izinin surulmesi iyice zorlasan tarihlerdeki kisler
ve olaylar uzerine spekulatif yani fazla yaklasimlar bana ozel olarak bugunku anlamakta zorlandigim bir sey hakkinda ipucu vermedigi surece, ulusal tarih acisindan pek onemli gorunmuyor. bu benim tarihe bakis acim. kimseye illa bunu benimseyin demem. ancak kendi gorusumu de ortaya sunmaktan geri durmam- yaptigim budur. kurd tarihi budur boyle soyle olmalidir demek gibi bir tavir icinde oldgumu filan dusunulmesin.

benim tercihim kurdistan tarihi dir.
kurd tarihi de bunun bir sub-disiplini olarak munasip bir bicimde incelenmek uygundur.

son olarak da isin bireysel-ahlaki secim acisindan irdelenmesine gelceyim.

ben tarihe girip kendime munasip bir ata secme egiliminden hic hazetmedim gitti.
bu egilim dunyada cok yaygindir.
en berbat ornegi yanibasimizda torklar:
vahsete olan temayullerinden dunyada nne kadar azgin lider ve olay varsa
sahiplenme egilimleri vardir.
mogol oldugu asikar olan Cengiz Kubilay temucin turklestirilir
ozbek teymur leng de hakeze
bunlarla yetinmezler
bizim Selahhandine de sahip cikarlar.
doymak bilmez bir sahiplenme istekleri-hirsizlik duzeyine vardi.
neyse cok bilinen bir ornektir deginip gecmek yeterli.

bu modele benzeme belirtileri bile benim tuylerimi diken diken etmeye yetiyor.
adina "preventive medical approaches" denilen (onleyici hekimlik) diyelim yontem gibi-egilim derinlesmeden mevzuyu tartisma acmak istedim.

Bugunku hakli taleplerimize tarihi gerekceler isteyen bir dunya kulturu ile karsi karsiya olabiliriz. bu acidan dunyaya tarihi kanitlar sunmak gerekebilir. ilke olarak kabul etmeyecegim bu tur gerekceleri ahlaki bulmasak bile mecburen talebe bir atz sunmak gerektigini kabul ediyorum. ancak bunun da bizim hosumuza gittigi bicimde degil bu talebi onumuze koyan dunyanin kabuledecegi bicimde yapmak zorudayiz.

bazi arkadaslar itiraz etseler de gecmisten sasasli tarihi ornekler ayiklama-
tarihe secici bakmakla yapilan isin kendine guvensizligin isaretleri olarak gordugumu yineleyecegim. tartismaya acik bir mevzudur ama ben buna inaniyorum.

benim hem kendime ve elbette basta sizleri iceren kurd halkinin onemli bir kesimine (bu cogunluk olmasi gerekmiyor) guvenim cok yuksek.
simdi ahlaki yaklasimimi tekrarlamanin zamani geldi-yaziyi bu bolumle bitirecegim.
velevki atalarimiz huysuz hirsiz bes para etmez takimindan da olsaydi.
bu bicimiyle biz kurdler
gene ve daima

GOKTEN VE YERDEN EN GUZELINE LAYIKIZ!

her hangi bir tarihi gercek bu gorusumu degistirmez.

elbette bu dunyaya kurd olarak degil de gariban bir pigme olarak geleseydim de
gene bu bicimde dusunecegimi belirtim.

bu durumda-ahlaki-ilkesel acidan
benim herhangi bir tarihi teze inanip innanmamamin pek kkymeti harbiyesi kalmiyor.

herkese hurmetler
HeK

Sevgili HeK, Yazdıklarından hiçte son yazında siteme konu olan anlamları çıkarmadım. Dahası sorgulayıcı oluşuna büyük değer vermekle birlikte tartışmaların olumlu bir şekilde genişletilmesine yapıcı katkılar sunduğunun, teşvik ettiğinin bal gibi farkındayım. Tüm bunları tabuların yıkılması, yanlışların ayıklanması, daha doğru bilgilere ulaşlılması adına yapmakta olduğuna tüm içtenliğimle inanıyor ve paylaşıyorum. Sana hitaben yazdığım yazıda biraz da senin metodunla enjektörü ben elime aldım. Kesinlike seni kırmak niyetim yoktu. Belki yazdıklarımızla tezat teşkil eden yeni bir şeyler buldun da tashih ederek bizleri de düzeltirsin sanısı içerisindeydim. Meğerse senin yazdıkların tamamıyle teşvike yönelikmiş. Bundan maksadın hasıl oldu. Aslında iyi de oldu. Benim açımdan maksadı aşan ifadeler sözkonusu ise hoşgörüne sığınırım. Aşağıda yazdığın yazıda yaklaşım birliği yakaladım. Aslında çerçevemiz farklı değil. Ancak ifade tarzımız ve tabiiki eğitimlerimiz farklı. Bu nedenle bütünün farklı yanlarını görüyor ve dile getiriyoruz. Ancak sonuçta hemfikir olduğumuzu söyleyebilirim. Hep zirvelere vurgu yapmak konuları uç noktada tartışmak mahzurunu içeriyor. Bunda haklısın. Ancak şaşaalı bir geçmişe atıflar yapmak, şayet yoksa icad etmek hem egemen milletlerin hem esaretten kurtulmak isteyen milletlerin revaçta eğilimi. Bunu kompleksle açıklamak mümkün olduğu gibi ihtiyaçla da açıklamak mümkün. Biri ötekini reddetmiyor. Kompleks yegane dürtü varsayılarak mutlaklaştırılmamalı. Egemenler hakızlıklarını hatta suçlarını örtmek için, esir milletler kendilerine dayanaklar türetebilmek adına bu yola başvuruyorlar. Bu sadece kürtlerin saplantısı değil. Yeryüzünde istisnasız bütün milletleri kapsıyor. Bundan sen sonuç çıkarmazsan başkaları çıkarır. Tüm bunların farkında olmama rağmen, şaşaalı sözcüğünü kürtlerin şaşaalı tarihi geçmişleri vardır şeklinde yada anlamında yazmadım. Dahası şaşaa sözcüğünün geçtiği cümlede tarih sözcüğü zikredilmemişti. Şaşaa kelimesinin geçtiği cümle aynen şöyleydi; [i]Kürtlerin yaşadıkları şaşaalı coğrafyada abartıya ihtiyaçları yok.[/i] Yaşadığımız coğrafya çok eski uygarlıklara beşiklik etmiş. Bu düşüncenin hiçbir yanlışlığı yok, çünki gerçek böyle. Dolayısıyla cümlemi 'kürtlerin şaşaalı tarihi vardır' şeklinde algılamaya ve anlamlandırmaya mahal yok. Böyle bir yakıştırma, kürtlerin her önümüze çıkanla ilişkilendirilmesine dikkatlice mesafe koyan, bundan özenle kaçınan, yazdıklarına bu eğilimi sindirme cabası içinde olan bana haksızlık olur. İlgili cümlenin son sözcüklerinde ifade edilen 'kürtlerin abartıya ihtiyaçlarının olmadığı' görüşü ise senin yukardaki düşüncelerinle sen açıklamadan varılmış bir düşünce yakınlığıdır. Hemdo'yu cevaplamaya çalışırken senin yazını cevaplamakta geciktim. Hemdo da sağolsun iyi bir tartışmacı. Üretken ve araştırmacı. Kolay ulaşılamayacak bilgileri derleyip tartışmaya açıyor. Konuyla ilgili olduğum için ne büyük zahmetlerle aktardığını anlıyorum. Sizlerin sayenizde daha önce edindiğim bilgileri test etme ve paylaşma imkanı edindim. Buna fırsat sunduğunuz için sonsuz teşekkürlerim var. Sizlerin karşı tezleriniz benim için öğretici olması kadar tartışmaları teşvik eden rolü dolayısıyla da son derece önemlidir. Ülken için en iyisini istediğine eminim. Mukabil hürmetlerimle.

merhaba Kenan kesinlikle kirlimis filan degilim. bir cok konuda fazlasiyla genis yurekliyim sadece abdoism karsi dayanma sinirim dardir. sitem-kiskriticilik vs vs bunlar tartsmalarda olmak zorunda. iki seyi tartisrken arada hafif kafa goz yarmak da makul. bunlara takilip kalmiyoruz artik. tartisma kadar ogretici baska bir yontem bana gore yok. neseli ve saglikli gunler HeK

Hegel ne dedi, ya da ne demedi beni fazla ırgalamaz. Ya da sınıf kavramında tarihi ele alış bağlamında da fazla bakmam yargıya. Bir milletin ferdi olarak beni ırgalayan, milletler topluluğunda kendi gerçekliğimle ne kadar buluşacağım noktasıdır. Kürdlerin millet olarak bu coğrafyada ne yapıp yapmadığı sorusunda ayakları yere basmadan tarihe dalmak ta pek akıl karı değil. İki örnekle somutlaştırırsak daha iyi anlaşılır. Sovyet bakışıyla tarih kavrayışında Kürd tarihçi Kamal Mazhar TC yi Kürdlerin ve Türklerin itifakıyla oluştuğuna atıfta bulunur.Aynı şekilde Tip te sosyalist olarak yer alan kürd aydınları da bu yaklaşıma sıcak bakarak aynı değerlendirmelerde bulunur, adı bana kalsın. Bu bir yaklaşım. Ama milli kürd yaklaşımı, bu bakiş açılarını kabul etmemeli. Buna da bir örnek bağlamında; 1926 her nekadar yakın tarihimzse bile yaklaşım bağlamında anlamlıdır. Ki; kürdler yakın tarihlerini eşerek derine indikçe hakikata daha fazla yakınlaşır. Mutlakiyet diğe bir şey yoktur. Doğruya yakın vardır. 1926 da Agırıda Bro dağa çıktığında. İzmirde sürgün yaşayan Şemkan aşireti lideri Temir ağa ye Şemki, kardeşi Çerxo ve Şakan aşiret lideri Şeyh Abdulkadır İzmiri terk ederek o onurlu kavgaya katılır. Tarih, Soyut bir kavram değildir. Somut olgularda arayıştır. Newroz, kürd ve kürdistan tarihinin anlamlı ifadesidir. Ona kuşkuyla yaklaşmak ne kadar doğru değilse, Benderin ki; Çewlıgli dir onun tarih yaklaşımına karşı çıkmakta o kadar anlaşılmazdır. Doğru tarih yazımı, damlacıkların bir kapta buluşmasıyla bütünlüğe kavuşur. Yoksa kart kurtlarla adımız tarihteki yerini almaya devam eder. Korku odur. Ya da birileri çıkıp, tarih benimle başladı mantığını bu millete dayatır. İdeolojik yaklaşımlarala yazılacak tarih, tarihin çıkmazı olarak karşımıza çıkar ve Ne Barzani kalır,ne Şeyx Mahmud ne de Şeyx Seid. Öyle sanıyorum ki yakın tarihimizi bile algılamakta zorlanan bir millet topluluğuyuz. Xani' yi bile idraktan uzak bir milledin ferdleriyiz. Gönül arzu ederki bu somut tarih olgular baz alınarak tarihe somut ad konsun. Fakat soyut belirlemelerle tarihe not düşülmez. Madem kürdler eski bir millet ve bu coğrafyanın da sakinleri, mutlaka onlar değerler yaratmıştır. Cemşid Benderin bulgulardan yola çıkarak, hayvanları evcilleştirmede bu payeyi Kürdlere atfetmesi neden yadırganıyor anlayamıyorum. Zerdüşt, köpeği dost algılıyor anlatıyorsa, seyis olarak atlara şifa veriyorsa m.ö bunu Kürdlerin sahiplenmesinden kuşkuyla ele almak doğru bir mantık değil. Mezopotamya kavramından hoşnutsuzum. Zira yaşadığımız coğrafyanın adı Kürdistandır.Başka kelimelerle Kürdleri tanımlamak ideolojik yaklaşım ve maksatlıdır. Tarihçi değilim ama tarihe merakımdandır ki her tarihçi olguları baz alarak tarih yazar ya da tarih tezini ortaya atar.Sağlıklı olan ıdeolojilere kurban etmeden tarihi objektif sunabilmekte. Uzadı galiba. Selam ve saygılar.Umarım iyisindir.

merhaba kazananlarin tarihi degil her seyi belirledigi bir gercek. esir dusenlerin de bir cok seyden vazgectigi gibi. ancak iki tarih oldugunu unutmamak gerek. eger tarih bir bilim dali olarak kabul ediliyorsa sadece kazananlarin canagina munasip bilgiler sunmaz. bunu bir suru tarih eserinden goruyoruz. abd yi (yakin tarihini) tarihi acidan oldukca nesnel inceleyen bir ssuru tarihi eser var ve bunlar kazana ulke olan abd nin pek de istedigi seyleri yazmiyor. yakinlarda ingilterede bazi tarihciler ingiliz fransiz tarihinden detaylara girip-daha onceleri epey kabul goren ingiliz ordusunun savasta savas hukukuna uygun davaranan bir disipline sahip oldugu tezini kanitlari ile curuttuler. waterloo da kazana taraf olan ingiltere kaybeden tarafa karsi berbat edepsizlikler yapildigini kendi tarihcileri ile yazdi-koydu ortaya. vesselam yazinizin basindaki kulaga hosh gelen sozu yalanlayacak bir suru ornek de bulunabilir. ancak bu soz bizim cografya gibi her seyin nalinci keseri gibi kendine dogru yontuldugu ve hoyratligin vahsi boyutlara vardigi yerler icin halen gecerli. ulus devlet konusu ise kisaca kasabadaki tek oyundur hala. ulus devletin yakinda yok olacagini idda etmek gelecegi elede yeterli veriler olmadan kestirmeye kalkmaktir. bu tur kestirmeler matematik esliginde fizik bilimlerinde yanilma olasiliklarini da akilda tutarak mumkun. insanin onemli bir oge oldugu alanlarda ise imkansizdir. gelecegi bilmek kestirmek bence hem mumkun olmayan hem de fuzuli bir cabadir.aslolan gelecegi bicimleyen sureclere bugunde itibaren mumkun mertebe daha daha daha fazla bulasmaktir. bu da en gercekci bicimde ancak bugunku hakim oyun kurallari ile yani her ulusa ulusal talepler ile mumkundur. talepleri biz belirleriz gercekciligini ise kosullar. dolayisiyla kurdlerin kendilerine diger uluslar gibi bir devlet(yani kendi idaremizi kendi yeteneklerimiz ile becerme isi) talep etmeleri en dogal haklaridir. bunun bugunku kosullarda gerceklesip gerceklesemeyecgi bu talepten ayri bir konudur. kosullara en uygunu en az caba en fazla fayda ile ulasilacak neyse onu benimsemek orda duracagimiz anlamina gelmez. insanlar hic bir yerde durmazlar tum uygarlik daha fazla talep etmek daha ileriye gitme durtusunden ibarettir. tarih bize bizim maceralarimizin nasil evrildigini gosteren bir disiplin ise yukarida yazdiklarimin test edilecegi bir suru ornek barindiriyor demektir. bir toplumsal orgutlenme-kuraallar -yonetim biciminden otekine nasil gecildigini ogrenmek acisindan tarihe bakmak gerek. unutamyin ki modern dunya hala roma hukukunu kullanmakta. yunanlarin catisini cattigi ve 1300 lerde magna karta ile onemli bir asama kaydeden bir yontemden -demeokrasiden-daha uygununu henuz icat de edemedik. bu acidan eger ulus devlet yok olacaksa bu is bugunden yarina oyle sip sak olacak bir is degil. bu farazi surece guvenip bugunku hakim kurallari yok saymak kendi kendini kandirmak demektir. benim bu hususta soyleyeceklerim budur. neseli ve saglikli gunler HeK

Ulus devlet kotu ama Uniter devlete karsi degilizsiniz ha. Bana soylermisiniz. Ulus devlet ilen Uniter devlet farkini? Acaba? Ulus devlet = Kurulmasi haya edilen Kurd devleti Uniter devlet = Her seyin tek oldugu despot Turk devleti Al sana senin serokunun eski bir avukat gorusmesinden yazisi "Türkiye beni yanlış anlamasın. Üniter devlete bir itirazım yok. Bayrağa saygılıyım. Bayrağa yaklaşımımı, saygılı olunmasını Şam'da da söylemiştim. Bayrak olayı da zaten bir provokasyondur. Demokratik Konfederalizm'in legalite veya illegaliteyle alakası yok, ayrım yapmıyorum. Kürt-Türk ayrımı da yapmıyorum. Bütün halk toplulukları için geçerlidir. Despotik devletin yürümeyeceğini İngiltere ve Amerika'da anlamışlar, desteğini çektiler. Yenisini de kuramıyorlar, çıkmazdalar. ABD ve İngiltere biraz demokrasiye açık olun diyorlar. Çıkmazdan kurtulmak için demokratik çıkış çok önemli. Tek başına ABD'ye bırakırsak kaos, kriz olur. Demokratik Konfederalizm çıkışı bunun için çok önemli. Tek çıkış yolu budur. Konfederal sistemi Araplar için de, Türkler için de öneriyorum. Demokratik Konfederalizm demokrasinin bir gerçekleşme biçimi, üslubudur. Deniz Baykal iftira ediyor, ben devlet kurmuyorum. Zorla devlet verseniz kabul etmem, karşı çıkarım. Ben demokrasiyi kuruyorum, Baykal'ı protesto ediyorum. Bayrak benim, devletin değil. Mezarımda üç bayrak yan yana olabilir: AB bayrağı, üniter bayrak, bir de demokrasiyi sembolize eden konfederalizm bayrağı. Biz devlet istemiyoruz. Devlet istesek, Irak gibi kıran kırana yaparız. Ben sınırlardan bahsetmiyorum Irak'taki gibi bakanlık peşinde değiliz. İstediğimiz mahallelerde, köylerde, kentlerde halkımızın demokratikleşmesine engel olunmamasıdır. Yalnız Kürtler için de değil, Türkiye Demokratik Konfederalizm'i daha gerçekçidir. Bütün Türkiye için bunu öneriyorum. Üniter yapıyla sorunumuz yok. Devletten bahsetmiyorum, onun aşağısında ki toplumun kendi demokrasisini kurma biçimidir, demokratikleşmesidir. Kürtler bu sistemi bütün parçalarda uyarlarlar, geliştirirler." 27 Nisan 2005 tarihli görüşme notlarından alınmıştır.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.