Sevgili Hüseyin, senin bize zamansız veda edişinin üzerine tam 30 yıl geçti. Söylemesi kolay, senin Kürdistan şehidler kervanına katıldığın 21 Mart 1979 tarihinde doğan Kürd çocukları baba ve anne oldular.
Bu 30 yıl boyunca Kürdistan alt üst oldu. Senin bizi fiziki olarak terkedişinin üzerine bir yıl geçmeden Türk Ordusu askeri bir darbe yaparak Kürdistanı açık bir toplama kampı haline getirdi.
Binlerce Kürd yurtseveri sorgusuz sualsız yok edildi.
Onbinlerce Kürd yıllarca zindanlarda kaldı. Senin doğrudan faaliyet gösterdiğin Dersim, Erzincan, Kars, ElaziÄ ve Bingol de ve şahsen tanıdığın bir çok arkadaş bu arada şehit oldular. Şapkalı, Necla, Metin Gök, Komutan Memo, Suleyman Hoca, Hüseyin Morsumbul, Kerim Alibeyoğlu, Hüseyin Aydın sadece bunlardan bir kaçıydı.
Senin bildiğin Kürd örgütlerinin bir çoğu ve tanıdığın bir çok siyasi kadro da 12 Eylül darbesinin enkazı altında kaldılar.
Bir daha kendilerini toparlayamadılar.
1984'te senin UKO'cular olarak bildiğin grup, devlete karşı silahlı mücadele başlatarak bir kaç yıl içinde Kuzey Kürdistan hareketini ideolojik, askeri, siyasi ve örgütsel olarak monopolu altına aldı. Bu arada bizim o dönemler savunduğumuz “Bağımsız Birleşik, demokratik ve Sosyalist Kürdistan“ dahil tüm stratejik tezlere sahip çıktılar. Bu çevre Kürdistan ulusal tarihini kendileriyle başlattı. Kendilerinden önce yaşanan tüm Kürdistan hareketlerini “ilkellikle“ itham ettiler.
Hatta senin fiziki olarak bizden ayrılmandan sonra bölgede senin üzerine “Bîngol Şewitî“ diye bir stran yaygın bir şekilde söyleniyordu. Yıllar sonra bu çevrede Zeki diye bir arkadaş şehid düştü. Bu çevre senin isminin yerine onun ismini koyarak yaymaya başladılar.
Bugün artık o stranda senin ismin geçmiyor, “Zeki Kuştin“ diye söyleniyor.
Bu arada onbinlerce Kürd sömürgeci Türk devletince alçakca katledildi, milyonlarca Kürd sürgün edildi ve 100 binlere varan Kürd “Köy Korucusu“ oldu.
Apo yakalandığı zaman sözkonusu tüm tezleri açıkca reddetti ve “devletinin hizmetinde olduğunu“ söylemeye başladı.
Bugün Türkiye'de “Ergenekon“ diye bir dava yürütütülüyor. Bu davada yargılananlar binlerce Kürdü öldüren insanlar. Ama, Kürdlerle dolayı yargılanmıyorlar.. İlginç olan bu kadronun Kürdlere karşı ilk eylemi Güney Batı Kürdistan'ın Qamişlo şehrinde Şapkalı'nın içinde bulunduğu KAWACILARA yönelik katliamdı.. Bazı Türk çevreleri “derin devletin PKK'nin yolunu açmak için Kawacıları imha ettiklerini“ yazıyorlar.
Kürd ve Türk “aydınları“ Franz Fanon'un o “ilk kurşun“ esprisini 1984 yılında aramaya ve topluma empoze etmeye başladılar. Kimse bu “ilk kurşun“ esprisini 12 Eylül öncesinde Kürdlerin Türk devlet mekanizmasını işlemez duruma soktuğu ve sizlerin Muş'tan Bingöl'e kadar olan çatışmalarınızın içinde aramıyor..
Sevgili Hüseyin!!
Senin İstanbul Selimiye Kışlasında faşist Türk generalleri tarafından katledilmen sonra cenazen Dersim'e getirilirek köyünde toprağa verildi.
Dersim, Dersim olduğundan beri Kürdistan'ın diğer şehir ve kazalarından bu kadar Kürd yurtseverini kucaklamamıştı.. Hakkari'den Kars'a; Malatya ve Adıyaman'dan Amed'e, Bingol ve Erzincan'dan binlerce Kürd köyüne akın etmişti.
O gün Dersim başka bir Dersim olmuştu. Sömürgeci Türk devleti panik içindeydi.. Dersim'e yıllarca hegamonya kurmuş Türk soluda farklı bir durumda değildi. O gün binlerce Kürdistanlı, köyünde hep bir ağızla „Yasasın BaÄımsız Birleşik Kürdistan“, „Bijî Kawa“, „Şehitler Ölümsüzdür“ ve „Huseyin Namirin“ şiarları altında sömürgecilere korku saldılar.. O gün Dersim, Alişêrlerin, Seyid Rizoların, Hesê Kewelerin, Şahin Ağaların, Hemê Ziwekêşlerin rüyasını gördükleri Dersim olmuştu.
O gün Dersim “Aslanlar yurdu“ olmuştu, tilkiler panikte ve kaçıyorlardı.
Şehid şair yoldaş, Edip Çelik, senin üzerine ve senin sömürgeci cellatlara karşı direnişine dair güzel bir şiir yazmıştı. O şiir dilden dilden dolaşmaya başlamıştı.
Şiir şöyle başlıyor:
Hüseyin Şen'in Anısına!!!
Bir dal devrildi bu gece
kara gecesi ak güllerle bezendi
uzandı nilüferin açmış yerine...
sızladı selimiyenin katı duvarları
acıdı... güneşsiz büyüyen otlar
sarıcıdı G-3'ler
öfkelendi şehir
öfkelendi harem kıyıları
kan ve irin kuşattı kışlayı
ve asfalt yollar ayaklandı
karacaahmet, üsküdar, haydarpaşa
ve vapurlar kısıp düdüklerini
sessiz sokuldular limana...
bir dal devrildi bu gece
sarışın, upuzun, ipince...
sakındı bereketini toprak/kızdı, sarsıldı...
boşaldı falaka
arlandı işkence
işkencelciler elleri boş döndüler
kan yüreğin yürüdü sofralarına
and içti çiçekler
bu bahar açmayacaklar!
kahırlandı dağlar
kahırlandı muş, bingöl, elazığ, istanbul
yara kahırlandı;... bir dal devrildi bu gece
uzandı nilüferlerin açmış yerine
kara gecesi ak güllerle bezendi... mart
'80. İstanbul
Edip ÇELİK
Sevgili Hüseyin!!
Bildiğin gibi Dersim'de Türk solu alabildiğine güçlüydü. Binlerce Dersimli genç bu çevrelerin saflarında devlet güçleri tarafından yok edildi.. Ama, o eski şefleri, Kürd hareketini ve sizleri “Kürd milliyetçisi“ diye saldıranlar, Türk solu bölgede caduc olmaya başlayınca bu sefer “Zazalar Kürd değil“ demeye başladılar..
Şimdilik “Zazacılık“ yapıyorlar.
Dünde Kürdlere karşıydılar, bugünde...
Sevgili Hüseyin!!
Umut ederim ki, senin birlikte Dersim'in köylerini gezen, orta kayada yüzen, Düldül tepesine çıkan, palavra meydanında volta atan ve Seyüşe'ye takılan arkadaşlar sana dair anılarını yazarlar.
Umut ederim ki, Kawa dergisi gibi bir legal derginin Yazı işler Müdürü olan seni askeri bir eyleme gönderen arkadaşlarda o süreci anlatırlar. Çünkü, biz legal ve illegal meselerinin karıştırılmasından çok çektik. Sizin o olayınızdan da ders çıkaramadık.
Sevgili Hüseyin!
Senden sonra Kawa dergisi yasaklandı. Ama dergi yeniden senin ismin ile basıldı. Bir arkadaş Kawa Dergisini bir matbaa ya götürüyor. Matbaacıya “Husro Gulasori“ adlı bir İranlı yazarın kitabını basmak istediğini söylüyor. Onlarda kabul ediyorlar. Kitap basıldıktan sonra Matbaacı Kawa dergisini çıkardığını fark ediyor. Sonuçta arkadaşlar basımeviyle anlaşıyorlar ve paralarını ödüyorlar.
Sonuçta nerede basıldığı yazılmayan KAWA Dergisinin üzerinde büyük puntolarla yazarının ismi yazılıydı: HUSRO GULASORİ
Evet Hüseyin'e Kırmızı Gül..,
Sevgili Hüseyin!
Seni şehit edilişinin 30. Yıl dönümünde anarken, aynı zaman senin eylem arkadaşın, yaralı iken seni kaçırmaya çalışan can yoldaşın, onlarca yıl cezaevinde kalan, çıktıktan hemen sonra örgütün başına geçen ve TC'nin hain bir komplosu sonucu şehit düşen Bedo'yu yani Bedri Yolcu yoldaşı da saygıyla anmak istiyorum.
Ferzende Serhedi
Re: Sevgili Hevrê Huseyîn Silav!!