Aslında bu “büyük davanın“ kenarında ve köşesinde yürütüğüz “küçük tartışma“ esnasında bir çok noktlarda ortak paydalara ulaştık.. Burada bu “paydalara“ vurgu yapmama gerek yok.. Merak eden okuyucular tartışma yazı serisini gözden geçirebilir.. (zaman darlağından dolayı benim yapmam zor)
Sevgili Hanife yazılarında sürekli bir şekilde beni “karamsarlıkla“, “Kürdlerin potansiyelini“ görmemekle suçluyor.
Aslında ben Güney Kürdistan'a yönelik karamsar değilim.... Hatta aşırı derecede iyimser biriyim.. Benim esas olarak bu tartışmaya girmemin nedeni “bardağın dolu tarafı“ çok ön plana çıkmış kanısına vardım. Bu konuda Güney Kürdistan Siyasi Liderliğinin bazı “tarihi momentleri“ (sevgili Hanife bu deyimi ’tarihi hata' olarak okudu. Bu özleştirme doğru değil) kaçırdığını söyledim. Bu anlamda “bardağın boş“ tarafına dikkat çektim.. Aslında ben Güneyli güçlerin imkân ve olanaklarına daha optimist baktığımdan dolayı söz konusu tarihi momentte gelen gemiye binebileceklerini söyledim.. Fakat, parti ve grup çıkarları “ulusal çıkarların“ önüne geçtiğinden dolayı o an kaçırıldı..(yarın tarihçiler o dönemi değerlendirecekler)..
Sevgili Hanife sen Kürdlerin Kerkük'ü askeri olarak almalarını “işgal“ kavramıyla ifade ediyorsun.. Bu tanımlama doğru değil. Kürdlerin ister 2003 olsun, ister sonrası/öncesi ve isterse bugün olsun Kerkük'e yönelik yapacağı her operasyon “özgürleştirme/kurtuluş “ hareketidir.. Bizim Kürdler yaygın bir şekilde Kerkük ve diğer “İşgal altındaki bölge ve şehirler“ için “sorunlu bölgeler“ vb kavramlar kullanıyor.. Bu tanımlamalar yanlış.. Kerkük halkı hem 1991 yılında ve hemde 2003 yılında ayaklandı ve şehirlerini kurtardılar.. Kürd düşmanları bu tip kavramları bize empoze ettiler ve bizde “habitus“ haline getirerek kullanmaya başladık.. Kendi ülke topraklarımıza “sorunlu“ diyerek düşmanlarımızı ortak
Ettik.. Bugünde BM temsilcisi De Mistura bu “sorunlu bölgeleri“ kardeş kardeş Araplar ve Kürdler arasında paylaşıyor.. Mendeli Araplara, Mexmur Kürdlere, Hamdaniye Araplara, Akrê Kürdlere vs....vs.. Onun için bizim ciddi bir şekilde kavramlarımızı, terimlerimizi ve söyleyebileceğimiz her şeyi bin tartarak bir söylemeliyiz.. Bu anlamda bir örnek: Kerkük'te bugün tartışılan ve Irak Parlamentosunun 22 Temmuz tarihinde Kerkük idaresini %32 temelinde Arap, Kürd ve Türkmenler arasında paylaşılması ve %4'u Asurilere vermesi Mam Celal'ın Kerkük'te Türkmen Cephesi ile yaptığı görüşmede gündeme geldi. Mam Celal bu tezi ortaya atı verdi.. Türkmen ve Araplar bu teze sarıldılar.. Daha sonra Mam Celal bu anlamda değilde şu anlamda söyledim demesine rağmen, söz konusu maddeyi veto etmesine rağmen, bir dizi insanımızın kafası karıştı.. Kürd düşmanlarını cesaretlendirdi.. Kerkük'ü “Bruksel“e benzetme girişimide aynı negatif sonuçlara götürüyor.. Mam Celal'ın Kerkük meselesini “beyin ameliyatına“ benzetmesi çok hoşuma gider.. Ama, Mam Celal'ın bazı açıklamaları hastaya çoktan veda etme mesajları gibiydi..
Sevgili Hanife,
“Kerkük Kürdlerin elindedir“ anlamında bazı değerlendirmeler yapıyorsunuz.. Bu değerlendirmeler tam olarak doğru değil.. Kerkük'ün bazı kazalarında (şehrin bir mahalesi konumunda olan Hawice ve Duqaq gibi) Kürdlerin hiç bir etkisi yok.. Bazı Arap ve Türkmen mahaleleri tümden onların kontrolundedir. Kerkük şehrinin içinde göreve getirilen polisler ya Türkmen Cephesine veya Arap ırkçı oluşumlarına bağlılar... Kürdlere karşı terör olaylarında bu çevrelerin rolu büyüktür.. Son Kerkük katliamı öncesi Kerkük polisine bağlı bir çok Türkmen subay ve polisleri Albay Emad'ın yaptığı toplantılara katılmış oldukları biliniyor.. Kerkük'te iyi bir Kürd gücü var.. Ama, buna karşı Kerkük'te Kürdlere karşı düşman olan çok ciddi mihraklar ve örgütlü yapılar vardır.. Kerkük'te resmiyette bir iktidar var, ama reel de iktidarcıklar mevcuttur.. Kürdlerin dışındaki güçleri kücümsemek, reel durumu tam olarak ortaya koymadan optimist bir bakış açısı tehlikelidir.
Bir örnek: Kerkük yürüyüşünden önce Kerkük polisi Türkmen Cephesine “biz sizin güvenliğinizi sağlamak istiyoruz“ diye bir öneri götürüyor.. Türkmen Cephesi öneriyi reddediyor ve “biz kendi güvenliğimizi alırız“ diyor.. Türkmen Cephesine bağlı milis güçleri her tarafa yerleştiriyor ve yürüyüş esnasında Kürdlere ateş ederek 4 kişinin ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına neden oldular..(Irak Türkmenleri tarihlerinde ilk defa örgütlü bir şekilde silah kullanıyorlar ve bunuda Kürdlere karşı yapıyorlar—Bunu ciddi bir şekilde okumak lazım)
Sevgili Hanife
Yazınızda benim 2003 yılında “ Arapların ve Türklerin şehirden kovulmasını“ istediğimi söylüyorsun.. Ben böyle bir şey söylemedim ve yazmadım..
Böyle düşünen Kürdler var.. Haksız olduklarınıda söyliyemem!! Ama, ben bölgesel ve uluslararası dengeleri düşünerek Kürdlerin nasıl Kerkük'ü Kürdistan topraklarına katması üzerine hesap yapıyorum.. Yani var olan hedefin gerçekleşmesi benim için daha önemlidir.. Ben söz konusu yazımda “Irak hükümetleri tarafından tahrip amacıyla Kerkük'e yerleştirilen ve Kürdlerin Hawirde“ dedikleri Araplardan söz ettim..
2003 yılında Kürdler Kerkük'e girdikleri zaman bu çevrelerin kaçtıklarını söyledim.. Çünkü bu çevreler ciddi bir şekilde Kürd kanına girmiş, Kürd ev ve arazilerini işgal etmiş kesimlerdi.. Kürdlerin intikamından kaçtılar. Ama, sonradan uygulanan politikalar yüzünden geri dönüp Kerkük'e yerleştiler.. Zaten Irak Anayasa'sının 140.maddesinin ilk aşaması Kerküklü Aware ve hawirdelerle ilgili..
Sevgili Hanife,
Mam Celal anılarında “Saddam'ın 1991 görüşmelerinde Kerkük'ü bölmeyi önerdiğini Xas nehrinin bu tarafı Kürdlere ve diğer tarafı Araplara önerisini yaptığını ve Kürdistan Cephesinin reddettiğini“ söylüyor..
Gelinen yerde 22 Temmuz'da Irak Parlamentosu Kerkükü tümden araplaştırmak amacıyla dörte bölmeye, Irak'ın Güneyinden ve Orta kısımlarından Arap askerleri Kerkük'e göndermeye ve Kerkük'teki Kürd güçlerini çıkarma kararı aldı.
Kürdler Irak parlamentosunu tanımadılar ve karşı atağa geçtiler.. Kerkük İl Meclisinin aldığı “eğerli“ ve “şartlı“ Kerkük'ü Kürdistan Bölgesine katma kararı iki tarafı Bağdat'ta aynı araya getirdi.
Bağdat'ta Kürdler, Araplar, ABD,İngiltere ve BM yetkilileri bir araya geldiler?
Ne yapacaklar?
Araplar, 22 Temmuz'da aldıkları kararlarından vazgeçecekler.
Kürdleri ileri sürdükleri “şartları“ ve “eğerleri“ kabul edildiğinden dolayı Kerkük İl Meclisinin kararını uygulamayacaklar..
Sonuçta: De Mistura'nın önerdiği:
1)Kerkük seçimleri ertelenecek,
2)Kerkük'deki durumu tespit etmek için parlamenterlerden oluşan bir komisyon Kerkük'e gönderilecek. Komisyon rapor hazırlayıp parlamento'ya ve gereken çevrelere sunacak.
3)Araplar ve Türkmen Kürdlere güvenmediğinden dolayı komisyonun işini yapması için güvenliği sağlayacak “bağımsız güvenlik güçleri“ Kerkük'e gönderilecektir..
Bunlar benim “fantazilerim“ değil sevgili Hanife.. Taraflar arasında tartışılan çözümler..
Sevgili Hanife,
Güney Kürdlerinin %98, bağımsızlık için oy kullandı.. Kürd önderliği bunu federasyona kanalize etti..
Kerkük İl meclisi eğerlide olsa ucu açık “Kerkük'ü Kürdistan'a bağlama“ kararı aldı.. Kürd önderliği bunu “uzlaşı“ için kullanacaktır..
Yine zaman yok...
Kendinize iyi bakın
Silav
Ferzende Serhedi
Kerkük'ün 48867 memurdan 9085'i Kürd..