Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 4 August 2008

Aslında bu “büyük davanın“ kenarında ve köşesinde yürütüğüz “küçük tartışma“ esnasında bir çok noktlarda ortak paydalara ulaştık.. Burada bu “paydalara“ vurgu yapmama gerek yok.. Merak eden okuyucular tartışma yazı serisini gözden geçirebilir.. (zaman darlağından dolayı benim yapmam zor)

Sevgili Hanife yazılarında sürekli bir şekilde beni “karamsarlıkla“, “Kürdlerin potansiyelini“ görmemekle suçluyor.
Aslında ben Güney Kürdistan'a yönelik karamsar değilim.... Hatta aşırı derecede iyimser biriyim.. Benim esas olarak bu tartışmaya girmemin nedeni “bardağın dolu tarafı“ çok ön plana çıkmış kanısına vardım. Bu konuda Güney Kürdistan Siyasi Liderliğinin bazı “tarihi momentleri“ (sevgili Hanife bu deyimi ’tarihi hata' olarak okudu. Bu özleştirme doğru değil) kaçırdığını söyledim. Bu anlamda “bardağın boş“ tarafına dikkat çektim.. Aslında ben Güneyli güçlerin imkân ve olanaklarına daha optimist baktığımdan dolayı söz konusu tarihi momentte gelen gemiye binebileceklerini söyledim.. Fakat, parti ve grup çıkarları “ulusal çıkarların“ önüne geçtiğinden dolayı o an kaçırıldı..(yarın tarihçiler o dönemi değerlendirecekler)..
Sevgili Hanife sen Kürdlerin Kerkük'ü askeri olarak almalarını “işgal“ kavramıyla ifade ediyorsun.. Bu tanımlama doğru değil. Kürdlerin ister 2003 olsun, ister sonrası/öncesi ve isterse bugün olsun Kerkük'e yönelik yapacağı her operasyon “özgürleştirme/kurtuluş “ hareketidir.. Bizim Kürdler yaygın bir şekilde Kerkük ve diğer “İşgal altındaki bölge ve şehirler“ için “sorunlu bölgeler“ vb kavramlar kullanıyor.. Bu tanımlamalar yanlış.. Kerkük halkı hem 1991 yılında ve hemde 2003 yılında ayaklandı ve şehirlerini kurtardılar.. Kürd düşmanları bu tip kavramları bize empoze ettiler ve bizde “habitus“ haline getirerek kullanmaya başladık.. Kendi ülke topraklarımıza “sorunlu“ diyerek düşmanlarımızı ortak
Ettik.. Bugünde BM temsilcisi De Mistura bu “sorunlu bölgeleri“ kardeş kardeş Araplar ve Kürdler arasında paylaşıyor.. Mendeli Araplara, Mexmur Kürdlere, Hamdaniye Araplara, Akrê Kürdlere vs....vs.. Onun için bizim ciddi bir şekilde kavramlarımızı, terimlerimizi ve söyleyebileceğimiz her şeyi bin tartarak bir söylemeliyiz.. Bu anlamda bir örnek: Kerkük'te bugün tartışılan ve Irak Parlamentosunun 22 Temmuz tarihinde Kerkük idaresini %32 temelinde Arap, Kürd ve Türkmenler arasında paylaşılması ve %4'u Asurilere vermesi Mam Celal'ın Kerkük'te Türkmen Cephesi ile yaptığı görüşmede gündeme geldi. Mam Celal bu tezi ortaya atı verdi.. Türkmen ve Araplar bu teze sarıldılar.. Daha sonra Mam Celal bu anlamda değilde şu anlamda söyledim demesine rağmen, söz konusu maddeyi veto etmesine rağmen, bir dizi insanımızın kafası karıştı.. Kürd düşmanlarını cesaretlendirdi.. Kerkük'ü “Bruksel“e benzetme girişimide aynı negatif sonuçlara götürüyor.. Mam Celal'ın Kerkük meselesini “beyin ameliyatına“ benzetmesi çok hoşuma gider.. Ama, Mam Celal'ın bazı açıklamaları hastaya çoktan veda etme mesajları gibiydi..

Sevgili Hanife,
“Kerkük Kürdlerin elindedir“ anlamında bazı değerlendirmeler yapıyorsunuz.. Bu değerlendirmeler tam olarak doğru değil.. Kerkük'ün bazı kazalarında (şehrin bir mahalesi konumunda olan Hawice ve Duqaq gibi) Kürdlerin hiç bir etkisi yok.. Bazı Arap ve Türkmen mahaleleri tümden onların kontrolundedir. Kerkük şehrinin içinde göreve getirilen polisler ya Türkmen Cephesine veya Arap ırkçı oluşumlarına bağlılar... Kürdlere karşı terör olaylarında bu çevrelerin rolu büyüktür.. Son Kerkük katliamı öncesi Kerkük polisine bağlı bir çok Türkmen subay ve polisleri Albay Emad'ın yaptığı toplantılara katılmış oldukları biliniyor.. Kerkük'te iyi bir Kürd gücü var.. Ama, buna karşı Kerkük'te Kürdlere karşı düşman olan çok ciddi mihraklar ve örgütlü yapılar vardır.. Kerkük'te resmiyette bir iktidar var, ama reel de iktidarcıklar mevcuttur.. Kürdlerin dışındaki güçleri kücümsemek, reel durumu tam olarak ortaya koymadan optimist bir bakış açısı tehlikelidir.

Bir örnek: Kerkük yürüyüşünden önce Kerkük polisi Türkmen Cephesine “biz sizin güvenliğinizi sağlamak istiyoruz“ diye bir öneri götürüyor.. Türkmen Cephesi öneriyi reddediyor ve “biz kendi güvenliğimizi alırız“ diyor.. Türkmen Cephesine bağlı milis güçleri her tarafa yerleştiriyor ve yürüyüş esnasında Kürdlere ateş ederek 4 kişinin ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına neden oldular..(Irak Türkmenleri tarihlerinde ilk defa örgütlü bir şekilde silah kullanıyorlar ve bunuda Kürdlere karşı yapıyorlar—Bunu ciddi bir şekilde okumak lazım)

Sevgili Hanife
Yazınızda benim 2003 yılında “ Arapların ve Türklerin şehirden kovulmasını“ istediğimi söylüyorsun.. Ben böyle bir şey söylemedim ve yazmadım..
Böyle düşünen Kürdler var.. Haksız olduklarınıda söyliyemem!! Ama, ben bölgesel ve uluslararası dengeleri düşünerek Kürdlerin nasıl Kerkük'ü Kürdistan topraklarına katması üzerine hesap yapıyorum.. Yani var olan hedefin gerçekleşmesi benim için daha önemlidir.. Ben söz konusu yazımda “Irak hükümetleri tarafından tahrip amacıyla Kerkük'e yerleştirilen ve Kürdlerin Hawirde“ dedikleri Araplardan söz ettim..
2003 yılında Kürdler Kerkük'e girdikleri zaman bu çevrelerin kaçtıklarını söyledim.. Çünkü bu çevreler ciddi bir şekilde Kürd kanına girmiş, Kürd ev ve arazilerini işgal etmiş kesimlerdi.. Kürdlerin intikamından kaçtılar. Ama, sonradan uygulanan politikalar yüzünden geri dönüp Kerkük'e yerleştiler.. Zaten Irak Anayasa'sının 140.maddesinin ilk aşaması Kerküklü Aware ve hawirdelerle ilgili..

Sevgili Hanife,
Mam Celal anılarında “Saddam'ın 1991 görüşmelerinde Kerkük'ü bölmeyi önerdiğini Xas nehrinin bu tarafı Kürdlere ve diğer tarafı Araplara önerisini yaptığını ve Kürdistan Cephesinin reddettiğini“ söylüyor..
Gelinen yerde 22 Temmuz'da Irak Parlamentosu Kerkükü tümden araplaştırmak amacıyla dörte bölmeye, Irak'ın Güneyinden ve Orta kısımlarından Arap askerleri Kerkük'e göndermeye ve Kerkük'teki Kürd güçlerini çıkarma kararı aldı.
Kürdler Irak parlamentosunu tanımadılar ve karşı atağa geçtiler.. Kerkük İl Meclisinin aldığı “eğerli“ ve “şartlı“ Kerkük'ü Kürdistan Bölgesine katma kararı iki tarafı Bağdat'ta aynı araya getirdi.
Bağdat'ta Kürdler, Araplar, ABD,İngiltere ve BM yetkilileri bir araya geldiler?
Ne yapacaklar?
Araplar, 22 Temmuz'da aldıkları kararlarından vazgeçecekler.
Kürdleri ileri sürdükleri “şartları“ ve “eğerleri“ kabul edildiğinden dolayı Kerkük İl Meclisinin kararını uygulamayacaklar..
Sonuçta: De Mistura'nın önerdiği:
1)Kerkük seçimleri ertelenecek,
2)Kerkük'deki durumu tespit etmek için parlamenterlerden oluşan bir komisyon Kerkük'e gönderilecek. Komisyon rapor hazırlayıp parlamento'ya ve gereken çevrelere sunacak.
3)Araplar ve Türkmen Kürdlere güvenmediğinden dolayı komisyonun işini yapması için güvenliği sağlayacak “bağımsız güvenlik güçleri“ Kerkük'e gönderilecektir..

Bunlar benim “fantazilerim“ değil sevgili Hanife.. Taraflar arasında tartışılan çözümler..
Sevgili Hanife,
Güney Kürdlerinin %98, bağımsızlık için oy kullandı.. Kürd önderliği bunu federasyona kanalize etti..
Kerkük İl meclisi eğerlide olsa ucu açık “Kerkük'ü Kürdistan'a bağlama“ kararı aldı.. Kürd önderliği bunu “uzlaşı“ için kullanacaktır..

Yine zaman yok...

Kendinize iyi bakın

Silav

Ferzende Serhedi

Güney Kürdistan'da çıkan "Aso Gazetesinin" başyazarı Arif Qurbani bugünkü makalesinde Kerkük'te var olan memurların etnik kökenlerine göre sayılarını vermiş. Kerkük'te memurların toplam sayısı: 1) Araplar: 27836 2)Türkmen: 11152 3)Kürd: 9085 4) Hıristiyan: 804 Sevgili Hanife Bu istatistikler Kerkük şehrinin yapılanmasına dair bir düşünce verebilir.. Bizimkiler hep üst kademelerdeki kadro yapılanmasına bakıyor.. Yani valilik, polis, İl meclisi ve askeri güçlere... Aslında bugün Kerkük İdaresini Kürdlerle eşit bir şekilde paylamak istiyen araplar ve türkmen biraz bu realiteyi görseler.. Kürdler Kerkük'te çoğunluk olmasına rağmen, memur sayısı bakımından Türkmenlerin gerisinde... Silav durumu

Sevgili Ferzende Serhedi, Bu verdiginiz tablo cok carpici. Guneyin ust kademeyi elde tutarken alt kadameye bu kadar duyarsiz kalmasi inanilmaz bir yanlis. Ama zaten ben sadece dusmanlari ve onlarin yapacaklarini goz onune aldigimda oldukca iyimser oluyorum, kendimize ve gucumuze guveniyorum. Dusmanin yapabilecegini dusundugum her ataga bir care var. Bir tek kendi aptalligimiza care bulamiyorum. Tedirginligim de ondan zaten! Sevgiyle kalin, Hanife

Sevgili Ferzende Serhedi, Oncelikle kusura kalmayin, yazinizi yeni gordum. O yuzden cevabim gecikti. Bana getirdiginiz ’bardagin dolu tarafina baktigim' elestirisi dogru olabilir. Cunku hakikaten normalde de oyle biriyimdir. Kendimce bu ozelligimi dengelemeye calisirim ama sonucta dengelemeye calisan da kendim oldugu icin basarili olamayabilirim tabii ki. Ama zaten boylesine onemli konudaki gorusler de zaten tek bir kisinin gorusu ile hersey netlik, aciklik kazandiramaz. Genel de degisik goruslerdeki insanlarin fikirlerinden ortak dogru cikar. O yuzden hep diyorum Kurdlerin en buyuk eksigi ’think tank“ kuruluslarinin olmamasi. Ancak bu tarz orgutlenmeler sonucunda dogru siyasi ve politik analizler yapilabilir ve dogru askeri tavsiyeler ortaya cikar. Kulaklari cinlasin PKK'nin yillarca ve halen boyle orgutlere ihtiyac dahi duymadi! Yani demem o ki ben sizin yazinizi okurken kendimin goremedigi noktalar ne diye okudum ve ona gore kendi goruslerimle karsilik verecegim. Sevgili Ferzende Serhedi ben bir cok Kurdun yaptigi gibi ne ozgurluk edebiyati ile kendimi ikna etmeye calisirim ne de baskalarini. Kurdlerin cikarina olmasi kendimi ikna etmem icin yeterlidir. Baskalarini ikna etme dedigimiz sey de zaten iknaya degil, cikar iliskilerine dayandigina gore ozel terimler uretmek icin ugrasmayalim bosa. Irak'daki kendi varligini isgal diye niteleyen ABD ve batinin, bu terimlerden etkilenecegini de hic sanmiyorum. Benim bildigim bir sey var o da Kurdler Kerkuk'u gerekirse askeri olarak isgal ederek almalilar. Sonra tarih yazarken kullaniriz o suslu sozleri ve Kerkuk'un nasil ozgurlestirildigini:-) 2003 yilinda tarihi firsat miydi bilemiyorum? Yani ben o kadar emin olamiyorum ondan. Hakli olabilirsiniz tabii ama sonucta sizin ki de bir varsayim. Yani ABD'ye ragmen guney Kerkuk'e girseydi, Kurd-ABD muttefikligi ne alemde olurdu, Kurdistan bu kadar yatirim alir miydi, bu kadar ulke Kurdistan'da elcilik acar miydi bilemiyorum? Yani eger cevaplar bilsek ki evet, tabii ki siz hakli olursunuz, tarihi firsat kacmis olur. Ama dedigim benim bu sorulara cevabimin oyle kolaylikla ’evet' olmadigi. Oyle olunca da sizin gibi dusunemiyorum 2003'un tarihi firsat olmasi konusunda. Ama size su konuda katiliyorum guney bence de Kerkuk icin el altindan elinden geleni yapmadi. Geri gidecek Araplara odenegi Irak merkezi hukumetinden bekleyecegine kendisi verebilirdi pekala gitsinler diye. Ayni sekilde bir cok Kurd'e kredi musluklarini acabilirlerdi yerlerini satmak isteyen Turkmenlerden ve Araplardan yerlerini alabilsinler diye. Ustelik geri getirdikleri Kurdlerin bir kismina bile dogru durust yasam kosullari saglayamadilar. Yani Erbil'de bir kac sitenin yapimindan daha onemli adimlar olurdu bunlar. Hatay'in nasil Turkiye'ye baglandigini inceleseler yapacaklarini cok net olarak gorebilir aslinda. Ama bunlari yapmakda eksik kaldilar bana gore. Sn. Talabani'nin bazi aciklamalarini begenmedigim bir gercek. Ama ben onun ’hain' gibi sifatlarla yipratilmasina da karsiyim. (Bu lafim size degil, ustunuze alinmayin). Gerci bizim cografyanin ozelligidir cok kolay insan harcama ama ben de o da yoktur. Bir zamanlar Talabani'yi satilmis, hain diye niteleyenler soruyorlar mi acaba kendilerine nasil durduracaklardi bu oldu bittiyi onsuz? Yani soylemek istedigim su, Talabani her konuda istediginiz gibi dusunmeyebilir, tavir almayabilir ama onun gucunu dogru kullandiginiz surece saglayacagi yararlar zarardan fazladir. Bir kac kez Sn. Talabani'nin ABD'lilerle birlikte roportajini izlemistim, onlari etkilemeye calisan bir tavri vardi. Burada aslinda yabancilarin cogunun yaptigi bir seydir bu. ABD'lilerin nabzina gore serbet verirler, kizdiklari (veya kizmalari) gereken yerde dahi gulumserler,duygularini belli etmezler falan. Ayni tavirlari Talabani'de de gozlemistim. O yuzden bazi konularda Kurd cikarlarindan once kendi kisisel cikarlarini koyacabilecegini rahatlikla tahmin edebiliyorum. Ama simdi Talabani boyle diye kaldirip bir koseye atacak luksumuz yok tabii ki. Aslinda sadece Talabani icin degil bu dedigim yetistirdigimiz degerlerin tumu icin gecerli. Bileceksiniz karsinizdakinin zaaflarini, guclu yanlarini ve dogru yerde kullanacaksiniz o kisiyi. Gerci bizimki gibi yiginlarin, gozunu bile kirpmadan, dogru mu yanlis mi diye dusunmeden bir kisinin arkasindan kosabilen toplumlarda benim dediklerim ne kadar uygulanabilir o da ayri mesele. Ama ben kisisel olarak, Sn. Talaban'iye getirdiginiz elestirilere katilmakla beraber, ozellikle su son vetosundan sonra kendisine karsi inanilmaz sevgi duydugumu gizleyemecegim. Hatta gecen gun ABD'ye kontrole geldigini okudum vallahi “Allah uzun omurler versin“ diye dua ettim! Allah basimizdan eksik etmesin kendisini, ozellikle su gunlerde. Gelelim Kerkuk'deki siddet olaylarina. Turkmenlerin ve Araplarin, El-Kaide'nin gelecekteki kargasa gunleri icin orgutlendikleri, silahlandilari konusunda en kucuk suphem dahi yok. Yani hakikaten biz bunlari cok iyi okumaliyiz. Ama ayni zamanda bu siddet olaylarini Kerkuk'e ek pesmerge gucu gondermek icin bahane olarak da kullanmaliyiz. Akilli olmaliyiz derken bunlari kastediyorum. Yani sonucta Kerkuk bize tepsi icinde sunulmayacak ve kanla alinacak. O zaman kendimizi en sonacareye gore ayarlamali ve hazirlik yapmaliyiz. Kerkuk'un karismamasi, provaokasyonlardan uzak durmasi gerek o yuzden de ek pesmerge gucun getirilmesi son derece dogal. Hatta belirli bir gucteki pesmergeyi de ’sivil' olarak getirmeliyiz Kerkuk'e. Bu konuda benim dusunduklerim yapilmiyorsa eger buyuk eksikliktir guney acisindan. Sevgili Ferzende Serhedi, buradaki bir cok kisiden farkli olarak ben sonradan Kurd olmus, sonradan Kurd tarihini okumus biriyim. Tabii dogal olarak ilk sordugum soru ’neden bunca mucadeleye ragmen Kurdler basarili olamamislar?“. Bu soruya bir cok sekilde cevap verebilirsiniz. Benim kendimce benimsedigim cevap ise “ I. dunya savasi sirasinda da Kurdlerin onune tarihi firsat cikti ama kullanacak kadar akilli olamadilar“ olmustur. Bir cok kisi bana kizabilir ama ben boyle goruyorum olayi. Dedelerimiz biraz daha akilli olsalardi bugun biz bu konuda olmazdik. Eger bizde akilli olmazsak gelecek nesillerin bir daha sansi olmayabilir. O yuzden surekli diyorum kendi cikarlarimiza hedeflenelim ve geregi ne ise yapalim. Ozgurlestirmek gerekiyor ozgurlestirelim, isgal etmek gerekiyorsa isgal edelim. Goruslerimi soyle netlestireyim. Kurdler tarihde surekli ’satildiklari' icin su anda da ayni sey olacak diye korkuyorlar. Dikkat ederseniz satilma kelimesini tirnak icine aldim, cunku ben olaya bu sekilde bakmam. Ben kendimizi elestirmeyi tercih ediyorum ve akilli olamamisiz diyorum. Yani is bizi satmayacak dusman bulmakta degil, kendimizin akilli olmayi basarmamizda. Sevgiyle kalin, Hanife

1918-19 paris konferansinda veya wilson presniplerinin alti doldurulmaya cabalanirken uluslararasi ortam kurdlere net bir statu verdi. ancak kurdler bunu iki temel nedenle kullanamadi 1-verilen seyi gerceklestirecek KADROLARI yoktu 2-ilk maddeyle icten baglantili olarak kollektif akillari (buna Örgütlenme diyelim) yoktu-cilizdi- her iki neden de bi toplumun icinde yasadigi sosyo ekonomik kosullarin urunudur ancak mesele bu kadar basit mi? elbette degil degil cunku bir toplum ne kadar kotu kosullarda |olursa olsun yasadigi donemde belli bir is becerecek kadar KADRO derleyebilmesi gerek ve kollektif akli örgutleyebilmesi (bunu illa demokratik katilimci filan fistik yapmasi gerekmez-cebberut bir despot da orgutlenmeyi becerebilir ve bir suru is de becerebilir. yani abdo efendinin cebberutluk ve despotluk temayullerine takilma hakkimiz olasa bile takilmadigimizi belirtmek istiyorum. lider musveddesi hem despot hem korkak hem akli dengesi cokuk, hem zavallai bir yalaka oldugu icin itiraz edioliyor) FS nin kerkuk de alt kadrolarla ilgili gectigi veriler durumun bugunde cok ic acici olmadigini gosteriyor. devlet tere turp degilki topragi bul ek ve izle her kademede kadro lazim yoksa tez elden yetistirmek lazim bunlari yapacak hayatin her alaninda orgutlenebilen bir toplum lazim orgutlerin de tercihimiz elbet katilimci ve demokratik olmasidir ama illa muekemmel olmasi da lazim degil hayatimizi bir suru rezalete katlanmakla geciyor surekli en iyisini talep ederek bir sure daha bu anti demokratiklige katlanilir ancak is ureten isik ureten tunelin ucuna dogru ilerleyebilen bir mecburiyete katlanilir simdiye kadar top down mekanizmalari denedik 21 yuzyi bottom up mekanizmalarin cagidir bir de bu yolu denemek lazim zim zim zim hurmetler HeK

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.