Canlı bir tarih yaşadık/yaşıyoruz. Yerel seçimler tartışılıyor. Gerekli ancak gecikmiş bir tartışma.
Seçimlerle ilgili olarak yazdığımız yazılardan dolayı okurlarımızdan çok sayıda mesajlar aldık. Olumlayanlar, eksik bulanlar ve eleştirenler var. Yine M. Can Yüce arkadaşımız da olaya değişik bir yorum ve yaklaşım getiriyor. Tartışma seviyesinin yükseltilmesi için değerlendirme ve sorulara kısa cevaplar vermek istiyorum.
A- M. Can Yüce arkadaşımızın yazısı bütünlüklü olarak ele alındığında “Devrimci Sosyalist Politik Ahlak“ gereğince, DTP'ye de oy verilmemelidir, biçiminde özetlenebilir.
ı- Bir kere DTP devrim yapma iddiasında olan bir parti değildir. Öyle olmasını da bekleyemeyiz. Yerleşik statükoyu zorlayarak Kürtlere nefes aldırma şeklinde bir misyon yüklenmekten öte ne bir programa ve nede bir iddiaya sahip. Bu nedenle DTP'ye devrim ve Sosyalizm ölçütlerinde bir bakışımın doğru olmadığını söylemek gerekiyor. Dolayısıyla Can Yüce Arkadaşımızın olayın öznelerini ele alış tarzında bir hata olduğunu söylemek gerekiyor.
ıı- Ana tartışma konumuz, yerel seçimler ve bu seçimlerde başta DTP olmak üzere diğer parti ve bağımsız kişiliklerin adaylıklarında gösterilmesi gereken yaklaşımdır. Türkiye Cumhuriyeti sistemi içinde yapılacak olan bir seçimde genel bir konu olan “devrimci hedefler ve ilkeleri“ tartışmak ne kadar doğru olabilir? Bu sitede yazan arkadaşlarımız çok iyi biliyor ki nişan alarak sigara paketine tek bir atış yapmak, mermi şeritleriyle duvar taramaktan daha isabetlidir!
ııı- Sömürgeciliğin yalanlarını ve iradesizlerin gerçek kimliklerini deşifre etmek için seçim elbette ki bir olanaktır. Ancak bu çalışmayı yürütecek öznelerin de kimler olduğunu bilmekte ve açıklamakta gerekiyor! Kim veya kimlerdir bunlar? Deyim yerindeyse canavar kedinin boynuna zingili takacak kahraman fareyi de göstermemiz gerekmiyor mu?
ıv- DTP'ye oy verme çağrılarının düzenin “unsuru“ haline gelmeyle eş anlamlı olduğu bunun da yurtseverlik ve ahlaki bir tutum olamayacağı söyleniyor.
Son 20 yıllık süreç içinde onlarca örnek verebilirim. DTP seçime girmez veya girip de kayıp ettiği her alanda birer korucubaşı bu halkın başına geçecek, zulmüne zulüm katacaktır. Örneğin Hakkari'de Zeydan, Şırnakta Baho Ağa, Cizre'de Kamo Ağa, Diyarbakır'da işbirlikçi Eşraf.....!
Direnen bir halkın başına korucu başlarını geçirmek veya geçmelerine sessiz kalmak ne kadar ahlakidir?
v- Bütün dinler ve ideolojiler uzun süreli vaatlerde bulunurlar. Bir zaman sonrasında bunun gerçekleşmediği/gerçekleşmeyeceği görülür. Uğruna binlerin ve belki de yüz binlerin öldüğü bu din ve ideoloji ne kadar dürüst ve ahlakidir?
vı- Akıl sahipleri olarak, insanlığın yaşadığı bunca tecrübeden sonra, belirsiz bir süre sonunda vaatlerde bulunan ideoloji ve din söylemlerinden artık kuşku duymamız gerekiyor mu? Yüksek ahlaki söylemleri telaki eden siyasetler, kitlelerin güncel ve gerçek sorunlarına çözüm üretmedikçe inandırıcı olabilirler mi?
B -Bağımsız adaylar konusu önemli ve gerçekten de tartışılması gereken bir konudur. Feodal kalıntıların hala etkin olduğu Kürdistan'da bağımsız adayların desteklenmesi ulusal düşünce ve yaşam birliğini oluşturmaya ne kadar katkı sunabilir? Eğer bir adayı ulusal hedefleri olan siyasal bir örgüt destekliyorsa olumlu bakmamak için hiçbir neden yoktur. Mehdi Zana ve DTP'den 22 milletvekili böyle seçilmiştir. Ancak bağımsız adayın kişilik vasıfları ne olursa olsun aşiret, aile, din, mezhep, tarikat bağlarına dayanarak seçime katılıyorsa desteklenmesinin doğru olmayacağını düşünüyorum.
C - DTP'nin Kürt parti ve oluşumlarıyla ittifak yapmaması ciddi bir biçimde eleştirilmesi gereken bir konudur. Ulusal birliği ve heyecanı yaratacak bir ortamı yaratmakla yükümlü olan DTP, bunu yapmayarak en büyük zararı kendisine vermektedir. Ülke barajı bunun için aşılamıyor. Türkiye'de 12 milyon Kürt oyu vardır. 3 milyon 100 bin oy alan her parti bu barajı aşar. Mevcut durumda DTP Kürt seçmenlerinin %18-20'sinin oyunu alıyor. Kürt seçmenlerinin %32-35'inin oyunu alan bir parti rahatlıkla bu barajı aşabilir. Dolayısıyla Kürt ittifakından ısrarla kaçınan DTP'nin tutumu, politik bir yanlış olmaktan da öte sorgulanması gereken bir durumdur.
D- Bir aydın yaklaşımı olarak başta HAK-PAR olmak üzere diğer Kürt partileri ile DTP arasında bir ayırım yapmak, Kürtlerin çıkarına hizmet etmez. Tam tersine böyle bir yaklaşım demokratik muhalefeti zayıf düşürür. Kitlesel tabanı zayıf olan HAK-PAR vb. parti adaylarının kazanma ihtimallerinin yüksek olduğu yerlerde bu adayların desteklenmesi de ulusal görev ve bilincin gereğidir. Ancak oyların parçalanması sonucunu doğuracak ve seçim yarışını kayıp edecek sonuçlardan da kaçınmamız gerektiğini bilmek zorundayız.
Sonuç olarak; Kürtlerin gerçek bir irade sahibi olamamalarının ve çoğu zaman ihanete düşmelerinin kaynağında güçsüzlükleri yatar. Yerelde yönetim olacak olan bir DTP, halkın gerçek ve güncel sorunlarıyla yüz yüze gelecek, birilerinin söylemlerini değil, yaşamın gereklerini yerine getirmek zorunda kalacaktır. Sekiz yıllık pratik sürecin bize öğrettiği budur.
Hüseyin TURHALLI
Re: secinler ve tartismalar