[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6364]
Bütün ülke sathında kimimiz Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan gibi devrimci amaçlar içeren, kimimiz Federal Kürdistan, Özerk Eyaleti Kürdistan vb. gibi reformist siyasal hedeflerin gerçekleşme arzusunun olduğu yapıdayız. Kendi siyasal arzu ve taleplerimize uygun düşen saflaşmalarımıza rağmen Kuzeydeki Kürtler bireysel haklar mertebesinden bazı hak edişleri yaşarken bu taleplerin de oldukça gerisinde bir siyasal statü içinde bırakılmıştır. Kendi amaçlarımıza rağmen süreç tam manası ile reformist bir süreçtir. Türkiye ve dünya devletlerinin Kürtlere dayattığı bireysel haklar temelinde bir hak edişi benimsememizdir.
Yaşanan süreçte kötünün iyisi mantığı ile bu reformist özgürlüklere hiçbir Kürt siyasal yapılanması karşı çıkmıyor. (Yeterli de bulmuyor.) Farklı siyasal amaçları olan yapılarında ayrı politik saflaşmalarına rağmen saf tutarken de bu reformist zeminde bir araya gelebilmektedir. Yasal şartlarda buna imkan veren örnek de daha önce HEP, HADEP, DEP, DEHAP ve şimdi BDP gerçeğidir. Bu yasal reformist gelenek daha çok PKK önderliğinde bir kuruma dönüşmüş olmasına rağmen diğer PKK dışı Kürt siyasal yapıları kerhen de olsa bu yapıya destek sunmuştur. Kürdistan milli kurtuluş mücadelesinin son otuz yılına damgasını vuran da dağda PKK, ovada yukarıda ismini andığımız bu yasal oluşumlardır. Bu yapılarda sürecin reformist siyasal karakterini benimsemiştir. Bu konumlanmanın dışında kalan diğer Kürt siyasal yapılanmaları da bir zamanlar güçlü siyasal yapılarken bir bir erimeye başlamıştır. Bu gün siyasal argümanlarını hala duyururken bu görüşler; örgütlü bir gücün sesi olmaktan çok artık kulağa hoş gelen bir tınıdır.
Bu grupların ortak hatası Kürdistan milli kurtuluş mücadelesinin reformist bir süreci yaşadığında nasıl bir milli politika üretmeleri gerektiğini bilmemeleridir. �Reformlara karşı değiliz.� demek reformcu sürece uygun bir yaklaşımdır, lakin bir siyasal duruş değildir. Siyasal duruş; reformist sürecin dahi ihtiyacı olan siyasal kavgasını veren siyasal örgütlülüklere sahip olmaktan geçer. Bu yapılar bu duruşu da örgütleyememiştir. -Bireysel ve bazı grupsal çıkışlar da oldukça zayıf kalmıştır.
Reformist politikalara oldukça uzak duran bizlerin geleneği, reformist siyasal sürece pasif yaklaşan yapılardandı. Hatamız: bize rağmen yaşanan sürecin reformist karakterini kabul etmemek ve bu sürece katılımın bir takım ilkelerden uzaklaşacağımız korkusu mantığı ile hareket etmemizden kaynaklanıyordu. Oysa reformist süreci devrimci kılmanın da bir siyasetine sahip olmak gerekiyordu. Bu siyasetten yoksun olduğumuz gibi eylemliliklerimizde de oldukça pasif bir rolümüz oldu. -Kendi hatalarımız ya da üstesinden gelemediklerimiz ayrı bir değerlendirme konusudur.
Bir sürecin reformist ya da devrimci kılmanın politikalarına her yapı sahip olabilir. Fakat yaşanan sürece damgasını vuran reformist siyasal karakter herhangi bir siyasal grubun arzusu ile oluşmamaktadır. Kürdistan/Kürt meselesini yönetmek isteyen bütün milletler ve devletler ve sömürgeci güçler diğer yanda bu sürece müdahalede bulunan Kürt örgütlülükleri bu sürecin siyasal karakterini belirlemektedir. Bu siyasal güçlerin müdahalesinde ağırlıkla ortaya çıkardığı da siyasal eksen de reformist koordinatıdır.
Geçmişteki makalelerime bazı eleştirilerde bulunan arkadaşlarında beni anlamadıkları husus budur. Benim söylediğim şu: süreç reformist karakterli, buna uygun politikanı belirle, ittifaklarını düzenle, bu sürece bir biçimde katıl. Süreci devrimci kılmanın siyasetini ayrıca sürecin içinden geliştir. Başka bir şey değil. Önerime gelince reformistte olsa militanca mücadelenin içinde olanlar ile yan yana gelmenin siyasetin benimsemek. Bu yapılar benmerkezci, anti demokratik yapılar da olabilir. Bunlara rağmen belli bir siyaset geliştirilebilir. Dost-düşman saflarını ya da tanımlarını doğru kullanarak bu geçişi sağlayabiliriz.
[/url]
Re: Saflaşma